bc

ATEŞ PARÇASI +21

book_age18+
15.2K
TAKİP ET
142.3K
OKU
heir/heiress
enimies to lovers
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

“Eğer bunu on ikiden vurursan birazdan ister hemen ister arabada…”

Yutkunduğunu duydum.

Kulağını dişlerimin arasına alıp can yakmayacak kadar ısırdım.

“Her akıttığını zevkle yutarım” dedim.

Silahı daha sıkı kavrayıp tekrar nişan aldı.

“Hadi Atahan, dudaklarım bir işe yaracak mı görelim sevgilim” dedim fısıldayarak.

Birkaç saniye sonunda ateş etti.

Hedefi vurmuştu ama bahsettiğim gibi on ikiden değil.

Sahte bir üzüntüyle,

“Olmadı aslan parçam. Belki beşte üç olur?”

Derin bir nefes aldı ve boynunu esnetti.

“Eğer şimdi onikiden vurabilirsen o küçük deliğe girebilmen için eğilirim önünde”

Silah elinde kayıyordu muhtemelen, sürekli kaldırdıp tekrar kavradı.

Sessiz olmaya çalışarak güldüm.

“Atahan galiba ben ıslanmaya başladım bile” dedim.

Zorlanarak nişan aldı ve sıktı.

Karavana!

“Hay aksi bu fırsatı da kaçırdın ağam. Kaldı mı beşte iki”

“Nefes çok…” dedi ve devamını getiremeden derin bir nefes alıp verdi.

“Ama benim fırsatlarım bitmiyor ağam. Şimdiki atışın başarılı olursa…”

Birkaç saniye duraksadım. Atahan gevşeyip yeniden hazırlandı.

“Arka koltuğa geçeriz sevgilim. Sen hiçbir şey yapmayıp otururken ben kucağında dakikalarca zıplarım”

Dişlerinin birbirine sürtme sesini duydum. Bu kez daha hırslıydı.

Dikkatini dağıtmak için elimi karnına koydum. Aniden kasıldı ve kasları elimin altında sertleşti.

Aşağı doğru indirdim elini. Baş parmağımı pantolonunun kemerine takıp diğer parmaklarımı saldım aşağıya.

Henüz yeni baş kaldırmaya başlamıştı.

“Hadi Atahan!” dedim ince bir sesle.

Ateşledi, hedefi vurdu ama yine on ikiden değildi. Yine abartılı sahte bir nidayla üzüldüm.

“Tüh! Son bir kurşunun kaldı ağam!”

Atahan iyice stres olmuştu.

“Rahat dursan…”

“O zaman tadı kalmaz ki”

Atahan başka bir hedefe döndü ve nişan aldı.

“Peki ağam son kurşun!”

Elimi daha aşağı kaydırdım, hala inatla kalkmamak için direnen erkekliğine yasladım.

“Bunu vurursan eğer bu gece senin için tekrar dans ederim” dedim.

Dudakları kıvrıldı yukarıya.

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
1. YAVAŞ ATEŞ PARÇASI, YAVAŞ
“Bunu giyemezsin Nefes!” “Ne demek giyemezsin?” “Kızım şu kıyafete bak bir de etrafına! Sence buraya uygun mu?” “Hava çok sıcak yani dekoltesi az bile. Üstelik etrafıma bakıyorum da en yakın arkadaşım evleniyor bu da ne kadar istersem o kadar abartılı giyinebileceğim anlamına geliyor” “Nefes beni kimseyle uğraştırma ya. Annemler zaten iki gündür konuşup duruyorlar” dediğinde kendimi tutamayıp güldüm. “Babanla abin yüzündendir. Geceki bakışlarını görseydin tüm söylenmelerine değerdi” dedim ve bakışlarını taklit ettim. “Babanın bir kızarışı var… Hele abinin boynundaki damarlar öyle hızlı belirginleşti ki şaşarsın” dedim ve bir kahkaha attım. Afşar da dayanamayıp güldü. “Hergün konağın avlusunda gecelikle salınan kız görmüyorlar tabi” “O da sizin ayıbınız. Ayrıca bu sıcakta en azından yatakta rahat etmelisiniz. Annene bir tane hediye etsem mi?” “Et de kolundan tuttuğu gibi atsın seni kapıya” “Zaten fırsat kolluyor” “Abimle flörtleşmeye kalkarsan tabi fırsat kollar” “Abinle flörtleşmiyorum, o benimle flörtleşiyor. Hem görümcem olmanı isterdim ama abin tarzım değil Afşar” “Abimi mi beğenmiyorsun sen?” “Tarzım değil diyorum. Ben sarışın seviyorum, abin fazla esmer. Üstelik omuzları da…” “Omuz, tabi ya omuz. Nefes hanımın ince çizgisi” “En az şeyi kadar kıymetli omuz” “Nefes!” dedi kızarak. “Aman tamam sustum. Bu gecede Berat sana dokunmaya kalkınca böyle kızma ama” Tüm siniri geçip komik bir telaş sardı Afşar’ı. “Ne oldu canım, korktun mu?” dedim dalga geçer gibi ama Afşar’ın gerçekten stresli olduğunu farkedince yanına oturdum. “Afşar kendini şartlama böyle. Emin ol bu kadar endişelendiğine değmeyecek. Çok güzel bir gece olacak. Heyecanlan ama korkma” “Keşke o kadar kolay olsa” “İstersen birkaç tüyo verebilirim?” “Nefes!” “Video izleyelim?” “Nefes!” diye bağırdı tekrar. “Tamam. Git kocana teslim ol o zaman, benden bu kadar” Kapı açıldı ve Afşar’ın kuzenleri doluştu odaya. Rahatsız edici bakışlarından daralıp çıktım. Ama dışarıda da durum farklı değildi. Afşar’ın dediği gibi bu elbise buraya fazlaydı. Bunun farkındaydım da ama bu baskıları elbiseyi daha çok sevmeme sebep olmuştu. Aslında gelirken yanıma başka bir elbise daha getirmiştim ama iki gündür ailesinin laf sokmaları, iğneleyici bakışları, imaları beni bu elbiseye itmişti. ••• Afşarla üniversitede tanışmıştık. Bambaşka kültürlere rağmen çok iyi anlaşmıştık. Bana adetlerinden bolca bahsetmişti ama geldiğimden beri anlattıklarının buz dağının görünen kısmı olduğunu anladım. Önyargılarımın birçoğu doğru bazılarıysa tamamen tersi çıkmıştı. Belki de birkaç hafta kalıp bana uzak bu kültürü tanıyabilirdim. Tabi okuldan fırsat bulabildiğim müsait bir zamanımda. Konağın avlusunda da bakışların hedefi olunca ‘son gün Nefes, son bir kaç saat dayan’ dedim içimden. Kapıda koşuşturmaca başladı ve damat tarafının geldiğini söylediler. Afşar avluya inerken büyük bir konvoy davul zurnalar eşliğinde konağın önüne geldi. Her yörede değişmediği üzere kapı paralarla açıldı ama buradaki kapı açma parası yeni bir kapı yaptırmaya yeterdi. Berat içeri girdiği anda Afşar’ın gözlerinin içi güldü. Onun o mutluluğunu beni bile duygulandırdı. Afşar belinde kırmızı kuşağıyla Berat’a doğru yürürken zılgıtlar kulakları doldurmaya başlamıştı. Kapıda Beratla gelenlerin üzerinde gezdindi gözlerim. Koca cüsseli bir adam duruyordu hemen Berat’ın arkasında. Düğünde değilmiş de toplantıdaymış gibi ciddiyetle izliyordu. Ellerini arkadan bağlamış göğsünü iyice ortaya çıkarmıştı. Öyle cüssem olsa bende gerile gerile gezerdim heralde. O da benim gibi hızlıca etrafına bakındı. Beni görünce duraksadı. Baştan aşağı süzüp memnuniyetsizce bir kaşını kaldırdı. Rahatsız olmasından keyif alarak göz göze geldiğimizde gülümsedim. Başını hızlıca çevirip Beratla Afşar’a döndü. Bende kaçmasından cesaretle onu daha da inceledim. Kirli sakallarını, kısa saçlarını, çıkık elmacık kemiklerini, sivri çene kemiğini… Epey etkileyiciydi hemde esmer olmasına rağmen… Oyunları bitip arabalara binmek için toparlanırken bir kez daha göz göze geldik. Diğerinin aksine daha uzun kaldı gözleri üzerimde. Uzun uzun süzdükten sonra beğenmemiş gibi çevirdi yine başını. Aman haspam! Hep beraber çıkıp kapıdaki arabalara yöneldik. Konağın önü siyah lüks arabalarla doluydu. Yolun karşısında da benim küçük kırmızı kızım duruyordu, aralarında epey dikkat çekiyordu. Karşıya geçip arabanın arkasına geçtim. Bagajı açıp içinden spor ayakkabılarımı çıkardım. Ön kapıyı açıp koltuğa geçtim ve topukluları çıkarıp yan koltuğa fırlattım, spor ayakkabıları giyerken önüme dökülen saçlarımı toplamak için kaldırdım başımı. Tam karşımda bir seyircim vardı. Yine o. Bacaklarıma baktığını görünce elbisenin fazlasıyla yukarı toplandığını farkedip elimle kapattım. Gözleri yukarıya kayıp gözlerimle buluşunca, yaramazlık yaparken yakalanan çocuk gibi panikledi ve dönüp yoluna devam etti. Kırılan özgüvenim eskisinden katbekat güçle yerine geldi. Arabaya binip konvoyu takip ettim. ••• Şehir merkezinde büyük bir otelin davet salonunda yapılacaktı düğün. Berat bin kişilik salonun yetmeyeceğini savunup başka yerler baktırmıştı ama Afşar lüks bir yer olması konusunda ısrar edip zorla kabul ettirmişti oteli. Bin kişilik mekanın küçük olduğunu kabul etmem çok uzun sürmüştü. Fazla kalabalık olmayan bir aile olduğumuz için düğünlerimiz genelde iki yüz elli kişilik olurdu en fazla. Şimdi otelin önüne geldiğimizde anladım ki Berat haklıymış. Bin kişilik mekan bunlara az bile. Arabayı otoparka bırakıp çıktım salona. Afşar benim için gelin masasına yakın ve kuzenlerinin yanındaki masada yer ayarlamıştı. Yerime oturup etrafı izlemeye başladım. İstanbul’daki otellere taş çıkaracak kadar güzel ve lükstü. Bu konuda da önyargılarımdan birini yıkmışlardı. Afşar’ın kuzeni Asmin yanıma oturup birbir aileleri anlatmaya başladı. Her ailenin bana uzak gelen garip hikayeleri vardı. Her birini saatlerce dinleyip üzerine dedikodular yapabilirdim. Asmin’le kalabalığa göz gezdirirken yine onu gördüm. Aynı kasıntı yürüyüşüyle salona girip pistin karşısındaki masaya geçti. Ardından gelen kalabalık etrafını sardı hemen. “Şu kim?” dedim Asmin’e. “Hangisi?” “Karşıda oturan işte. Şu kasıntı adam” “Atahan ağa” “Pek havalı duruyor” “Az bile duruyor Nefes. Şu salonun hepsi onun ağzına bakar” Haspam da ne haspam! Afşar ve Berat salona girince Asminle sohbetimiz bölündü. Karanlık salona bembeyaz gelinliğiyle girdiğinde herkes büyülendi Afşar’ımın güzelliğiyle. Sırf gelinlik giymek için evlenebilirdim galiba diye düşündüm kısa bir an. Ya da yok o kadar yemedim kafayı, bir kerecik denesem de yeterdi. Kısa danslarından sonra halay geceyi esir aldı. Durmak bilmiyordu ve sürekli büyüyordu bu halay zinciri! Birbirine çok benzer yüksek gürültülü şarkılar, zılgıtlar ve bitmeyen halay… Birkaç kez denedim ama pek benlik değildi, mecburen geri oturdum yerime. Gözüm ara ara Atahan’a kaydı haklı olarak. Ama nadiren göz göze geldik. Masalarına servis edilen rakıyı görünce Asmin’e yanaştım. “Alkol varmı?” “Yok” “Ee orada var” diyerek gösterdim Atahan’ın masasını. “Atahan ağa istemiştir, ona özel getirmişlerdir” “Bende isteyeyim bize de getirsinler” dediğimde güldü. “Nefes abla” “İçmez misin?” “İçmem tabi” Asmin’den vazgeçip Miraç’a dönüp ondan istedim. Hemen kabul etti. “Sorun olursa beni suçlarsın” dediğimde hemen yerinden fırladı. “Abla gösterme ama kimseye” dedi Asmin korkarak. “Hadi şişeyi sakladım bardağı nereye saklayacağım Asmin?” “Alttan alttan iç ya da ayran de. Vallahi babam keser bizi” “Beni suçlayıp geç Asmin, Nefes abla içmek istedi hakim olmak için mecburen yanında kaldık dersin” “Tamam Nefes abla, tamam” dedi gönlü razı olmaya olmaya. Yarım saat sonra Miraç ceketinin altına sıkıştırıp bir küçük getirdi. Masanın yarısı zaten halaydaydı. Masaların karanlığından ve kalabalıktan pek gözükmezdi ama yine de Asmin’i zora sokmamak için göstermemeye çalışarak Miraçla birer kadeh doldurduk. Rakı pek sevmezdim aslında ama Atahan öyle keyifle içiyordu ki aklıma düşürdü. İlk kadehten sonra davul zurna sesi ve halay daha az rahatsız eder oldu. Miraç kalkınca ikinci kadehi kendim doldurdum. Suyunuda ekleyip masaya koyarken etrafa bakındım ve Atahanla göz göze geldik yine. Elimdeki kadehe bakıp yine bir kaşını kaldırarak dik dik baktı. İnadına kadehimi kaldırdım bende ona doğru. Donuk bakışlarıyla çevirdi yine başını. O kadehide devirdikten sonra Asmin’in yanına girip halay çekmeye başladım, iyice öğrenince hoşumada gitti ama stilettolar pek uygun değil gibiydi. Ayaklarımda ağrıyla masama geri dönerken birinin çantamın altındaki şişeyi aldığını gördüm. Koşturarak gittim yanına. “Hey! Ne yapıyorsun sen! Bırak!” diyerek elinden aldım. “Düğünde alkol yasak” “Yasak mı!” “Evet yasak” “Tüm masalardakini topladınız mı?” dedim. Adam anlamaz gibi boş gözlerle baktı. “Atahan paşanında masasından aldın mı!” deyip döndüm onlara. Atahanla göz göze geldik. Bir bana bir yanımdakine baktı. Adam geri çekilince bende şişeyi alıp masaya oturdum tekrar. Bir bardak daha hazırladım inadına. Bardağı kaldırırken bir el sarıldı elime ve bardak daha da yukarı havalanıp ellerimin arasından kayıp gitti. Arkamdan biri yaklaştı kulağıma. “Yavaş ateş parçası, yavaş” dedi. Şaşkınca dönünce Atahanla burun buruna geldik. Bu esmer adam yakından çok çok daha çekiciydi! “Ağam” diye panikle yanımıza geldi hemen Miraç. Atahan gözlerini benden ayırmadan kadehi Miraç’a doğru uzattı. Sonra da hiçbir şey demeden dönüp gitti. “Abla sen yaktın bizi ya. Babamlarda bakıyor kesecekler vallahi beni. Atahan ağamda kesecek beni” “Miraç amma korkak çıktın sende ha!” “Aha geliyor, vallahi geliyor billahi geliyor” dedi babasına bakarak. “Ben nereden uydum sana Nefes abla! Düğün ortasında kadın kısmına rakı mı içirilirmiş!” “Alkolikmiş de Miraç. İçmezse krize girecekti mecburen verdik de” “Abla sen daha dalganı geç. Akşam beni paramparça bulabilirsiniz!” “Alkolün zararları diye anlatırım hikayeni” dedim gülerek. Babası Miraç’a seslendi ve kalabalıktan ayrılıp dışarı çıktılar. Beş on dakika sonra babası geldi ama Miraç gelmedi. Sağlam bir fırça atıp eve göndermişti muhtemelen. Kaçan keyfimle ve ağrıyan ayaklarımla masaya oturup düğünün bitmesini bekledim. Nihayet kalabalık dağılmaya başladı ve müzik kesildi. Herkes Afşar ve Berat’ı tebrik edip gidiyordu. Bende o sıraya katıldım ve tebrik edip vedalaştım. “Sen ne zaman yola çıkacaksın?” diye sordu Afşar. “Sabah erkenden, altı gibi falan” “Epey varmış daha. Annemlerin konağa git orada bekle” dedi ve Hikmet’i çağırdı yanına. “Yok, yok çağırma. Konağa gitmem ben” “Olmaz öyle, git konağa birkaç saat uyu” “Sen beni dert etme bitanem” dedim ve öptüm. “Bir başına kalma. Miraç beklesin o zaman yanında” “Afşar bakarım ben başımın çaresine. Otelde boş oda varsa belki burada kalırım” “Bak bu olur, gözüm arkada kalmaz” Sarılıp vedalaştıktan sonra döner dönmez arkamda Atahan’ı buldum. Çarpışmaktan son anda kurtulup geriye çekildim. Kibirli bakışlarından kaçtım ve çantamı aldıktan sonra arkama bakmadan çıktım salondan. Aslında hemen yola çıkmayı planlıyordum ama alkol aldığımdan hemde fazlasıyla yorulduğumdan vazgeçtim. En önemlisi de bir duş harika olacağından otelde kalmaya karar verdim. Bir oda tutup otoparktan valizimi alıp çıktım odaya. Henüz yatağa yeni oturmuş ayakkabılarımdan kurtulurken kapı çaldı. Otelde kapının çalmasına şaşırarak gittim kapıya. Kapı tekrar tıklatıldı ve bir adam uzun uzun konuştu. Kapının ardından boğuk sesiyle söylediklerinin hiçbirini anlamadım. Dayanamayıp açtım kapıyı.

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

HÜKÜM

read
224.3K
bc

AŞKLA BERDEL

read
79.1K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
523.4K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook