DİLA Sustu. Sanki söylediği son cümlenin ardından boğazına görünmez bir yumruk oturdu. O koca adam, bir anlığına gözlerimin önünde küçüldü; üniformanın içinden, babasına tutunan küçük bir çocuk çıktı sanki. Yavaşça yanına yaklaştım. “Keşke,” dedim sessizce, “Bunu anlatmak zorunda kalmasaydın Sarp.” Omuzları hafifçe titredi. Bana bakmadı. Mimiksiz bir ifadeyle duruyordu ama belli ki her kelime, içinde eski bir bombayı yeniden patlatmış gibiydi. “Demir yüzünden ölenleri düşündükçe…” diye başladı ama cümleyi tamamlayamadı. Derin bir nefes aldı, başını çevirip pencerenin karanlığına baktı. Elimi uzattım, parmaklarımı yumruğunun üzerine koydum. Öyle sıkmıştı ki, eklemleri beyazlamıştı. “Sarp,” dedim. “Onu şimdi affetmek zorunda değilsin. Ama belki bir gün…” Sarp uzun uzun baktı bana

