Kasaba

1020 Kelimeler
atağın kulak tırmalayan gıcırtısına aldırış etmeden saatlerce uyudu Daniel, alışkanlık olarak az uyurdu, her gün olduğu gibi hava aydınlanmadan uyandı. Ayağının altındaki kahve ve noodle paketlerini homurdanarak ittirdi, düzenli olarak yaptığı gibi evi temizleme işini daha sonraya erteledi ve yataktan kalktı. Üzerinde birbirine karışmış yüzlerce dosyanın olduğu masadan destek alarak banyoya girdi, dosyalarda tek bir suçlunun bahsi geçtiği farklı gazetelerden parçalar, ölüm raporları ve ifadeler vardı. Daniel yıllardır yaşadığı küçük evinde volta atarak düşünüyordu, normalde böyle olmazdı ama daha melankolik bir havadaydı son zamanlarda. Uzun zamandır altında çalışan ve arkadaşı olarak gördüğü kişi son bir haftadır kendisinin bile kaldıramayacağı şeyler yaşadı ve hiçbirine çözüm bulamıyordu, son bir haftadır gece gündüz karısının dosyası ile ilgilenmesine rağmen çıkar yol bulamıyordu. Adam salıverilmişti ve durumu değiştirecek bir şey de gelmiyordu elinde, tüm suçlarını itiraf etmişti ve bundan başka bir suçu da yoktu. Bu suçla hiçbir cezaya çarptırılmamasını kafası almıyordu. Üzerine düşünmenin onu bir yere getirmeyeceğine karar verip pes etmişti en sonunda, derin bir nefes alıp yüzünü soğuk su ile tekrardan yıkadı. Bakımsızlıktan çürümüş olan mutfak kapısını açarak kettle a su koyarken telefonu çaldı. “Alo? İstifanın işleme alınmamasını mı istiyorsun? Peki peki olur!” Çocuk gibi tepki verdiği için utanarak telefonu kapattı, gece uykularında peşini bırakmayacak bir anı olarak kalacaktı bu. Yine de içten içe sevincini gizleyemiyordu, davanın kötü sonuçlanmasında ister istemez pay sahibi olduğunu düşünüyordu. Hava yavaşça aydınlanırken paltosunu giyip polis istasyonuna doğru yola çıktı. —-------------- Adam saat sekizde kurduğu alarma karşı duyduğu nefreti sayıklarken tavanla bakışıyordu, iki kişilik yatakta istediği kadar yayılabildiği için mutlu olması gerekip gerekmediğini tarttı kafasında, işe dönmeye karar verdiğinden beri bir gün geçmişti. Bir haftalık uykusuzluktan sonra işe gitmenin akıllı bir karar olmayacağını düşünerek bir gün daha dinlenmek için izin almıştı, doğal olarak anlayışla karşılanmıştı bu isteği. Tek kişinin yaşaması için oldukça büyük bir evde yaşıyordu, üç yatak odasının birisi kendine yeterdi sonuçta. Anılarını geride bırakıp başka bir eve geçecek cesarete sahip olduğu zaman evini değiştirmeyi planlıyordu, şimdilik bu fikri bir kenara koyup hızlıca üzerini değiştirdi. Duş alma zahmetine bile girmeden polis istasyonuna doğru yola koyuldu. Büyük bir şehre bağlı küçük bir kasabada yaşıyordu Adam, polis istasyonu çok kalabalık değildi. Genelde personel yetersizliğinden mesaiye kalması gerekiyordu, çocuğu olduğunda işe ara vermeyi bile düşünmüştü bu yüzden. Kasabada gerçekleşen suçların büyüklüğü kasabanın büyüklüğü ile ters orantılı oluyordu genelde, büyük şehirlerde bile görülemeyecek insanları ve örgütleri takip etmesi gerektiği çok oldu. Yine de hiçbir zaman kasabayı terk edip daha sakin ve güvenli bir yerde yaşamayı hiç düşünmedi, yaşadığını hissediyordu burada. En azından eskiden öyle hissediyordu, şu an çok soğuk ve ruhsuz bir kasabada gibi hissediyordu, artık baktığı yerde sevdiği yerlileri değil geceleri suç yuvası olan sokak arasını görüyordu. Uzun zamandır bu kasabada bu işi yaptığı için bir sürü bağlantıyı yakından takip ediyor ve tanıyor, bazıları ile istediği bilgileri almak için iş yapmışlığı bile vardı. “Adam! Sonunda kendine bakmaya karar vermişsin! Seni o şekilde görmek beni çok üzüyordu biliyorsun.” Adam ona seslenen yaşlı teyzeye zayıf bir gülümseme ile el salladı ve hiçbir şey demeden devam etti. Uzun zamandır dikkatlice bakmadığı kasabayı tekrardan hatırlamaya çalışıyor gibi inceliyordu, alışveriş bölgesini baştan sona geçmesi yarım saatini almadı. Alışveriş bölgesinin sonunda bir tapınak ve park vardı, parktan doğruca düz ilerlediğinde uzun bir nehir ve nehrin sonunda polis departmanı. Alışveriş bölgesi genel olarak tüm satıcıların olduğu bölgeydi, orası dışında tek tük marketler ve kasabanın neredeyse dışında kalan bir avm vardı. Kasabanın alışık olmadığı şekilde büyük ve geniş bir binanın içinde kuruluydu ve tek bir şirkete aitti, avm açılalı iki yıldan fazla olmamasına rağmen kasabalılar ve özellikle öğrenciler tarafından çok büyük ilgi görüyor. Avm’yi sevmeyen tek taraf yavaşça müşteri kaybeden alışveriş bölgesi sakinleri. Alışveriş bölgesindeki herkesi tek tek tanıyordu, her adım attığında birisi onu çevirip geçmiş olsun dileklerini sunuyor eline bir hediye tutuşturuyordu. Kasabada söylentiler hızlı yayılırdı sonuçta, evleneceği zamanda tek kişinin bildiğini sanarak kasabaya çıktığında onlarca kişi peşinden koşup davetiye istemişti. Çok şikayetçi değildi bu durumdan, çoktan alışmıştı hayatını geçirdiği bu kasabanın dedikoducu yerlilerine. Tapınağa karısının işgüzarlığı yüzünden tapınağa gelip ismini bilmediği tanrılara dua etmişti zamanında, kırmızı odunlarla yapılmış bir bina ve çanlarla süslenmiş küçük bir süs havuzu etrafına oturup uzun hayat dilemişti. O zaman tanrıları kızdırmış olma ihtimali geldi birden aklına, geçmişe gidip tapınakta huysuz yaşlı bir adam gibi davranmak yerine ağlayarak tanrılara yalvarsa yine bu durumda olur muydu diye düşünüp tebessüm etti. Eski anılarını hatırlamak onu rahatlatıyordu, yıllardır her gün gördüğü bu manzaraları sanki uzun zaman sonra tekrardan görüyormuş gibi anıyordu. Çocukluğundan beri buradaydı bu park, eline para geçtiğinde ilk yapacağı şeyin parka yeni oyuncaklar almak olduğunu söylerdi gençken. Sonra oyuncakların düşündüğünden daha pahalı şeyler olduğunu öğrendi, ilerleyen zamanlarda hayalini gerçekleştirerek parkı çocuklar için daha eğlenceli bir yer haline getirdi ama aklındaki dev robotu parkın merkezine dikememenin pişmanlığını her zaman yaşar. Derenin kenarında her zaman balık tutan birileri olurdu, haftasonları piknik yapmak için doluşan insanlar ve çocuklar Adam’ın yüzünü güldürürdü her zaman. Karısı hala hayattayken karısının tek tesellisi burasıydı, işten artan vaktinde onu hep buraya getirirdi, geceleri sakin ve sessiz nehri onunla birlikte izleyerek zaman geçirir evden getirdikleri ile piknik yapardı. Buranın evliliğini kaç kez kurtardığını sayamazdı. Saatine baktığında daha zamanı olduğunu gördü, istasyona gitmek yerine ara sokaklarda dolaşmaya karar verdi. O gece gittiği falcıyı yine bulmayı deneyecekti, neden ve nasıl olduğunu bilmiyordu ama tam olarak aynı yere gittiğinde falcı değil kafe olduğunu görüyordu. Kafe sahibine sorduğunda öyle bir yer ya da kızı hiç görmediğini söylüyordu, delirme ihtimalini göz önünde bulundurmaya başlamıştı artık, o falcı olmasaydı hala oturup boş gözlerle kara mı bakardı bilmiyordu. Belki de her şeyi unutma zamanı gelmişti de falcı o ana denk gelmişti. Hayal olup olmadığını bilmediği bir insanın ona çok etki etmiş olması gerçekçi gelmiyordu, devam etmek zorunda olduğu farketmesi için illa hayali bir falcı ile mi karşılaşması gerekiyordu? Eğer hayal gördüyse neden elindeki sıcaklık falcıdan çıktıktan sonra bile duruyordu? Adam kendine uzun uzun bu soruları sordu ve aklını daha fazla karıştırmaktan öteye gidemedi. “Bu gece uzun olacak…” Diye düşündü, kararını vermişti çoktan, oturup bir şeyler düzelecek diye beklemeyecekti. Kaybedecek çok şeyi kalmamıştı elinde zaten, kafecinin servis ettiği kahve ile elini ısıttı, saatini tekrar yokladığında geç kaldığını farketti. Eli ile zar zor tuttuğu kahveyi tek dikişte içerek ağzını mahvetti, parasını ödeyip koşarak departmana gitti.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE