İnceleme

1019 Kelimeler
Adam ilk olarak Ethan ile Sevgilisinin oturduğu masayı inceledi, lokantanın sol çaprazının ortalarında bir masa. Diğer masalardan üzerini örten beyaz örtüden başka hiçbir farkı yoktu, daha yeni yıkanıp masaya yerleştirdiğini belli eder şekilde bembeyazdı, üzerinde kir bulmak imkansıza yakındı. Adam masayı daha dikkatle inceleyince örtünün masanın altındaki bir şeyi sakladığını gördü, örtüyü dikkatlice kaldırıp masanın ayaklarının bağlantı noktalarına baktığında yeşil bir madde ile boyanmış kağıtlar gördü. “Hm hm… Daniel ışıkları kapatsana bir!” Daniel lokantanın girişindeki kırmızı renkli şalterlerden ikisini indirerek ışığı kesti, Adam net şekilde kağıtların üzerindeki boyanın karanlıkta parladığını görebiliyordu. Sakalını kaşıyıp masanın altından çıktı. “Tamamdır geri açabilirsin.” Daniel şalteri tekrardan kaldırıp eski ahşaptan lokantanın yeniden aydınlanmasını sağladı, dikkatlice masalar arasında yürüyerek Adam’ın yanına geldi. “Bir şeyler buldun mu?” Adam kafasını salladı. “Devam edelim.” Masanın altına dikkatlice bakınca yandığından kararmış olan ahşap zeminin biraz farklı olduğunu fark etti. Ateş çok hızlı söndürüldüğü için bölgenin tamamını yakmaya yetmemişti, daha az yanan taraf çok yanan tarafa göre daha açık renkte olacaktı. Bu denkleme göre ateşin başladığı yer kömürleşmiş yayılmaya başladığı yerler yeni yanmaya başladığından renginin bir kısmını korumuş olacaktı. Yanmış zeminin yüzeyi değil bodrumun tavanı olan taban kısmı kömürleşmişti, yüzeyi tabana göre çok daha canlı duruyordu. Adam sakalını kaşımaya devam ederek ayağa kalktı, araştırma yaparken sakal kaşımak eskiden kalma bir alışkanlığıydı, dedektifliğe ilk başladığında havalı olduğunu düşündüğü için yaparken tik haline getirmişti bu hareketi. Sonraki durağı mutfak ile yemek bölümünü bağlayan koridordaki tuvaletti, tuvaletin çıkışındaki kan izine bakarken olayları yeniden aklından geçirmeye çalıştı. Kafasına vuran kişi kendi ile neredeyse aynı boyda olan birisiydi, tuvaletten çıkmaya çalışırken onunla çarpıştı ve kafasına darbe aldı. Kafasına ne tür bir şişe ile vurulduğunu net şekilde görmese de lokantada en çok servis edilen içki türü beyaz şarap olduğu için şarap şişesi olduğunu tahmin ediyordu. Lokantanın temasına uygun olması için fayans eklenmeyen ahşap kaplamalı lavabolar olan tuvalet kısmına girdi, her bir kabine tek tek bakarak olası bir delil aradı. İkinci tuvalet kabininde tuvalet kapağının üzerindeki ahşap renkli plastiğin iki parça olarak aşındığını gördü, ikisi de mükemmel bir kare şeklindeydi. Aşınmış plastiğin üzerinde ufak bir kırmızı leke vardı. Adam sakalını kaşıyarak homurdandı ve tuvaletten çıktı. “3 elektrikli soba 2 klima 1 televizyon 5 avize lamba ve mutfak aletleri.” Lokantaya geldiklerinde sadece elektrikli soba ve 3 avize lamba çalışmasına rağmen ışıklarda dalgalanmalar oluyordu. Biraz daha yük binerse kapanacağını çığlık atıyormuş gibi cızırdıyordu elektrikli sobalar. Adam lokantaya girdiğinde lokantanın sağ ve sol kanadındaki son yaz sezonunda lokantaya eklenmiş iki klimanın da kapalı olduğunu biliyordu, kendi kendine mırıldandı. “Madem elektrik şebekeniz yetersiz neden kullanamayacağınız aletlere bütçe ayırdınız ki…” Mutfağa girdiğinde Daniel’in çağrısı ile apar topar aceleyle düzenlenmiş mutfağı gördü, bazı tabaklar yere düşmüş kırılmıştı. Yere düşmüş büyük bir çelik tencere yerde derince bir göçük olmasına neden olmuştu. Yemek yapmak için ayrılmadığı belli olan köşedeki siyah masanın üzerinde onlarca kağıt ve bir masa lambası vardı. Kağıtların üzerinde maaşlarını alamayan işçilerin patronlarına yazdıkları dilekçe ve geri dönüşleri vardı. Dilekçe kağıtları arasında üzerinde el yazısı olan sararmış bir kağıt buldu. “Şirketin geçtiği zor zamanlardan dolayı maaşlarınızın ödemesinde küçük bir gecikme olacak, sabrınızı koruyup bekleyin… Bir buçuk yıl öncenin tarihi yazıyor…” Masanın altındaki üç çekmeceli dolabın orta çekmecesine konulmuş tozlu mavi dosyanın içinde işçilerin maaş miktarı ve ödenme tarihi yazıyordu, belli bir tarihten itibaren ödemeler geciktirilmeye başlanmış en sonunda da tamamen durmuş. İlk gecikmeler üç gün gibi kabul edilebilir rakamlardayken devam eden sürelerde haftalar sonrasında da ayları bulmuştu gecikmeler. Dolabın üçüncü çekmecesini çektiğinde oynadığını gördü, güç kullanmasına gerek kalmadan çekmeceyi çıkartıp daha yeni alındığı üzerinde hiç toz olmamasından anlaşılabilen iki parmak büyüklüğündeki kutuyu çekmece ile dolabın arka iç kısmına sıkıştırıldığını gördü , kutunun içinde poşete serilmiş yeşil bir toz vardı. Dolabın gölgesi altında parlamasından Ethan’ın masasının altına yerleştirilen fosforlu boya olduğunu anlamak zor değildi. Bu tip şaşalı ürünleri alışveriş bölgesinde kolay kolay bulamazlardı, eğer gün içinde alındıysa şehre gitmiş de olamazlardı. Kutuyu zipli poşete koyup özenle ağzını kapattı, en büyük ihtimal kutunun avm den alınmış olmasıydı, incelemenin devamında avm ye gidip alışverişi sorgulayacaktı. Bodruma tek giriş mutfak üzerindendi, odanın sağ köşesinin zeminindeki desteği yere indirerek bodruma açılan merdiven indirilebiliyordu. Bodrumun yüksekliği az olduğu için merdiven çok yer kaplamıyordu, kapalı olduğu sürede göze çarpmasın diye mutfağın zemini ile aynı renkte bir kaplama ile kaplanmıştı. Dokusundan dolayı inerken her an düşebilecekmiş gibi hissettiriyordu, eski ve zayıf olduğu için her adımında gıcırtı sesleri ve çürümeye başlamış odunun ezilme hissini alıyordu. Bodruma indiğinde hiçbir şey göze çarpmıyordu, yerin altında olduğundan son derece karanlıktı, depo görevlisi lamba kullanmadan önünü bile göremezdi böyle bir karanlıkta. Adam bodrumun hemen girişindeki el fenerini alıp yakacaktı ki gözüne yeşil bir fosfor takıldı, fosfora doğru gidince yerde yarısı silinmiş kan izleri ve temizleyen kadının yere bıraktığı bıçak vardı. Bıçağa dikkatlice baktığında kabzasının üzerindeki kanın güzelce temizlendiğini gördü fakat kabzasının aksine bıçağın ucunda kurumuş kan lekesini temizlemeye zaman bulamadan yakalanmıştı. Bıçak santoku tipi bir şef bıçağıydı, cinayet işlemek için çok verimli bir bıçak değildi kesinlikle. Yerdeki yarısı silinmiş kan havuzunun üstüne baktığında verilerinin uyuştuğunu gördü, Rose’un cinayetinin işlendiği yer burası idi. Tavandaki kan izinin biraz uzağına baktığında kömür siyahı tahta plakayı gördü. “Hm…” Plakanın etrafını araştırdığında yerde bir çakmak ve sigara parketi buldu. Paketin içinde sigara değil çıra vardı, Adam sakalını kaşıyarak yarısı kırılmış çırayı dikizleyip zipli poşete yerleştirdi. Her şeyi kontrol ettiğine karar verdiğinde bodrumdaki diğer eşyalara baktı, tahmin ettiği gibi yedek sandalyeler, tabaklar, süs eşyaları gibi şeyler vardı. Hepsi bodrumun köşelerine yerleştirilmiş genel olarak orta kısımda rahat hareket edilecek bir alan bırakılmıştı. Bodrumdan çıkıp merdiveni kapatırken mutfaktaki standlardan birisinin arkasında ucu kırılmış bir bıçak buldu. “Haa…” Çok parçalı bir bulmacanın kayıp parçasını koltuğun altında bulmuş gibi bir ses çıktı ağzından, bıçağı yavaşça alıp zipli torbaya koyduktan sonra hepsini özenle çantaya yerleştirip Daniel’in yanına gitti. Masaların yanında işini bitirmiş şekilde Adam’ın gelmesini bekliyordu, Adam geldiğinde yaslandığı duvardan sırtını ayırıp dirseğini Adam’ın dirseğine tokuşturup selam verdi. “Nasıl gitti?” Adam kendinden emin bir ifade ile kafasını salladı. “Büyük oranda olayları anladım, saat kaç oldu?” Daniel kol saatine bakarak homurdandı. “On bir olmak üzere, soruşturmayı yarın yapacağız.” Adam onayladı, tam kapıdan çıkacakken bir kol onu durdurdu. “Bu konuyu seninle yarın tartışacağız.”
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE