Bölüm 6

1246 Kelimeler
Tüm zamanların en karmaşık duygusu diye bir şey olsaydı kesinlikle o ben olurdum. Duygu karmaşası yaşıyorum şu anda. Durup dururken bir şey diyordu ne diyeceğimi unutuyordum. Mesela oraya ne diye gittim ne dedi bana. Gerçi gece kondu da dedi ama. "Ladin" diye çağırınca Aysel ona doğru döndüm. "Acile hasta gelecekmiş" başımı salladım. Birlikte koşarak acile doğru ilerledik. Acilde sanırım trafik kazası olmuştu. Gelen geleneydi. Yetişemiyorduk hatta bazılarına. Kaç saattir koşuşturuyordum bilmiyordum. En son attım kendimi karşıdaki oturaklara. Üzerimdeki kazağı çekip üzerime aldım daha fazla. Üşüyordum sanırım. Eymen Bey gelip de yanıma oturunca yandan ona baktım. "Yoruldun eve git hadi" "Ama ihtiyaçları var" dedim. "Bundan sonra yapacak bir şeyin yok zaten" dedi kendinden emin bir tavırla. Görende doktor zanneder. Hastaneyi aldım diye doktorum felan mı zannediyor acaba. "Hadi" "Sağolun" diye ayağa kalktım geri oturdum. Bana doğru döndü. "Kalkacağım bir saniye" diye yeniden ayağa kalktım. Duvardan tutunarak ilerlemeye başladım. Ne olmuştu bana böyle. Halsiz hissediyordum. Yorgundum. Otursam yere kalkamayacak durumdaydım. Birden havalanınca başımı ondan çevirdim. "Eymen Bey" dedim şaşkınca. Kucağına almıştı. Şaşkınca ona baktım. "Sanırım hasta oldun, Ladin Hemşire" hastanede ki herkes bize bakıyordu. Elimi yüzüme kapattım. Parmaklarımın arasından baktığımda gülüyordu. Dudağımın kenarını ısırdım. Eyvah eyvah rezil olmadığım bir baş hekim kaldı. "Eymen Bey" aha hay dilimi eşek arısı. "Evet" dedi etkileyici sesi ile. "Ne yapıyorsunuz, hastanemizde böyle durumlar hoş karşılanmaz." Eymen Bey Baş hekime bakmaya başladı. Hem de ne bakış. Baş Hekimin birden tavrı değişti. "Pardon Eymen bey, ben yanlış anladım. Lütfen devam edin" dediğinde Eymen Bey yürümeye devam etti. "Elini çekebilirsin dışarı çıktık" dediğinde ellerimi yüzümden indirdim. Yandan güldü. Arabasına geldiğimizde Beni aşağıya indirdi. Belimden de tutmaya devam ediyordu ama. Kapıların kilitlerini açtı. Ön tarafı açtı. Beni yavaşça itekleyince mecbur binmek zorunda kaldım. Diğer tarafa geçti yandan bana baktı. "Senin ateşin mi var" dedi bir anda. Elim alnıma gitti. İyi de kendi ateşimden anlamam ki ben. Elini alnıma koydu. "Yanıyorsun" dedi şaşkınca. "Vallaha mi?" dedim şaşkınca. "Hastaneye geri mi dönsek ki." Yok aman ha birde hastaneye geri götür kucağında iyicene rezil olayım. "Yok eve gidelim, ben dinlenince kendime geliyorum" dedim yalan söyledim. Üstüne birde sırıttım. Umarım onun gözünde kaçık gibi görünmüyorumdur. Başını sallandı. İyi bari yırttık. Arabayı sürmeye başladı. Birlikte eve doğru ilerlemeye başladık. Arabada çıt çıkmıyordu. Nefesimi sesli bir şekilde verdim. Burası fazla mı sıcak olmuştu. Mavi takımın bu kadar yakışacağını hiç düşünmemiştim. Yani maviyi severdim ama bir erkeğe yakışacağını ummazdım. Üzerine tam oturmuştu. Eve gelince kaşlarımı çattım. Ona doğru döndüm şaşkınca. "Hastane kayıt bilgileri" diye geçiştirdi. Hastane kayıt bilgilerinde bir sürü hemşire var sen benim evimin olduğu kısımda mı takıldın. Arabadan indi o. Arkasından bakmaya başladım. Niye süzüyordum ki durduk yere adamı. Kapıyı açtım dışarıya çıktım. Yanımda durdu. Birlikte içeriye doğru girmeye başladık. Göz ucuyla ona baktım. Evime doğru geliyordu. Şimdi git niye geliyorsun denmezdi ki. Kapıma kadar geldi. Anahtarı çıkarttım. "Ben" dediğimde bana baktı. "İyi isen ben gidiyorum" dediğinde başımı salladım. Öyle herkesi alamam evime. Kusura bakmasın canım. Arkasını dönüp merdivenleri inmeye başladı. Arkasından baktım. Merdivenin arasında durup bana baktı. "İlaç almayı unutma" dediğinde gülümseyip başımı salladım. Kızardım... Evime girip kapıyı kapattım. Arkamı kapıya verip öylece durdum. Birden başım dönünce kapıya tutundum. Yere doğru çöktüm. Ben şimdi nasıl kalkıp da ilaç alacaktım. Sürünsem mutfağa varır mıyım ki. Böyle durumlarda annem olsun istiyordum. Beni alsın, sarsın. Kızım iyi misin? Diye sorsun. Mızmızlansam, nazlansam ona. Nazım ona geçse. Gözümün yaşını sildim. Yerden zorlanarak kalktım. Mutfağa geçtim. İlacımı alıp kanepeye uzandım. Geçmesine bekledim. Üşüyordum ama. Kenardaki battaniyeyi alıp üzerimi örttüm. Bu zararlıydı ama umurumda değildi. Ölsem kimsesizler mezarlığına mı gömülürüm ki. Battaniyeyi çektim üzerime. Hasta olunca zaman geçmez derler. Geçmiyordu... Ne kadar uğraşsam da yorgun olduğum halde uyuyamıyordum. Midem bulanıyor. Başım dönüyordu. Yarı baygın halde gözlerimi açtığımda karşımda Eymen Bey'i gördüm. Kapıyı kilitlemiştim ben. Nasıl açıldı bu kapı. "Siz ne yapıyorsunuz" dedim zorlanarak. "Bunu kardeşimden görmüştüm" diye kucağına aldı beni. Banyoya doğru gittik. Fıskiyeden soğuk suyu açtı. Donuyordum. "Rahat dur" dedi debelenince. "Soğuk Eymen Bey" dedim. "Biraz daha" dedi bana bakarak. Ondan akan sular bana geliyordu. Saçlarından damla damla bana akıyordu. "Niye yapıyorsun bunu" "Sahi misin sen diye" "Yine aklımı karıştırıyorsun" gülümsedi sadece bir şey demedi. Beni klozetin üzerine oturttu. İçeriden bornozu aldı geldi. Gömleğime eli gitti. "Yapma, ben hallederim" dediğimde elini çekti. Başını salladı. Ayağa kalkıp dışarıya doğru ilerledi. Onun da üzeri ıslaktı. O da hasta olabilirdi. Üzerimi çıkarıp kurulandım. Odama geçip dolabı açtım. Üzerimi giyindim. İçeriye geçtiğimde, mutfakta sıcak bir şeyler hazırlıyordu. "Bu iyi gelecek" dedi bana uzatarak. Kendine de yapmıştı bir tane daha. Kokusu bir değişikti. Onu zorla içirdi bana. Tadı da değişikti. Bilge diye bir arkadaşı söylemiş. Bilge kız ismi değil mi? Bunu bana ne diye söylediyse artık. Saçlarımı ensemde toplamıştım. "Sağolun" dedim ona bakarak. "anlamadığım şey eve nasıl girdiniz" başını başka bir tarafa çevirdi. Bana döndü. Bana bakmaya başladı. Derin derin bana bakıyordu. .... "Sen davet ettin ya" "Evet ben davet etmişim". Niye sordum ki bu soruyu. Ben davet etmiştim. Ama ben kimseyi evime almazdım ki. İstisna oldu. "Ben kalkayım artık. Sen baya iyi görünüyordun" gerçekten de çok iyi hissediyordum kendimi. "Sağolun, sizi de zor durumda bıraktım." "Önemli değil" dedi gülerek. Kapıya doğru ilerledi. Bende arkasından kalktım. Kapıdan çıktı merdivenlerden indi. Hafızam bana oyun oynamıyorsa bir kere daha inmiş gibi gördüm birden. Ama ilk defa geliyorsa nasıl oluyor da iki defa iniyordu. Kapıyı kapatıp arkasına yaslandım. Bardağımı makineye koydum. Yatak odama doğru ilerlemeye başladım. Beyaz pijamalarımı giyinmiştim. Odamın banyosundan bornozu alıp kirli sepetine atayım dedim. Banyonun kapısını açtığımla karşımda o kızıl kadını görmem bir oldu. "Sen" dedim şaşkınca. "Hep aynı laflar" diye arkasından iki kişi çıktı. Bu kadın benim evimde ne arıyordu. Bu arkasındaki iki kişi kimdi. Çenesinin ucuyla beni gösterdi. O iki kişi yanıma anlamlandırmadığım bir hızla geldiler. "Ne oluyor" dedim korkuyla. "Söylemedi değil mi sana" "Neyi" dedim şaşkınca. "Bırakın beni ne yapıyorsunuz polis çağırırım" diye o iki kişiden kurtulmaya çalışıyordum. Ama öyle sıkı tutuyorlardı ki kıpırdayamıyordum bile. "Polis çağıracakmış" diye gülmeye başladı kızıl kadın. "Sevdiğim iki insanı da sizin gibiler aldı" "Neyden bahsediyorsun be sen" diye diklendim. Attığı tokat ile dudağımın kopacağını zannettim. Ilık ılık akmaya başladı kanlar. "Drako benimdi, Yağız benimdi. İkisinin benim için kavgası görülmeye değerdi. Kenardan ellerim ağzımda onları izliyordum. Mükemmel bir şeydi. Düşünsene iki kardeş bana aşık" dedi gülerek. Konuşamadım. Dudağımın ağrısından konuşamadım. "Ama siz ikiniz geldiniz. Beni sevenleri aldınız" diye bağırdı. Sabunluğu aldı aynaya fırlattı. Aynanın parçaları etrafa saçıldı. Sonra gidip küvetin tıpasını taktı. Suyu açtı. Ne yapmaya çalışıyordu. Yanıma kadar geldi. Dudağımı sertçe silip ağzına götürdü. Bu mide bulandırıcıydı. Beni tutun iki kişi daha fazla sıkmaya başladılar. Birinin burnunu boynumda hissettim. "Yavaş olun çocuklar" dedi o kızıl kadın. "Ben bir şey yapmadım" dedim en sonunda. "Sen Drakoyu benden aldın" diye benim saçımdan tutup geriye çekti. "Drako senin ölümüne çok üzülecek" dediğinde gözlerim kocaman oldu. Birkaç defa gördüğüm biri için böyle yapması saçmaydı. Ne alakaydı yani. Saçımı bırakınca ona baktım. Yerden aynanın bir parçasını aldı. Yanımda beni tutun iki kişi bileklerimi açıp ona doğru uzattılar. "Ne yapıyorsun" dedim korkuyla. Debelenmeye çalıştım. Bileğimi kesince çığlığım ile yankılandı banyo. Küvetin suyu taşmıştı. Sonra bana gülerek baktı. Diğer bileğimi de sertçe kesti. "Herkes intihar etti diyecek" dedi gülerek. Yere düşen benim kanım mıydı? Biri kucağına alıp küvetin içine yatırdı beni. Bileklerimi suyun içine koydular. Suyu kapattılar. Soğuktu su. Bileklerim acıyordu. Bulanık görmeye başladım bir yerden sonra. İçinde yattığım küvet bir yerden sonra kırmıza boyandı. Ben kimsesizdim. "Yar- yar-" diyemedim. Hepsi tek tek çıktılar. "Koza'yı da yanına göndereceğim. İki elti öbür dünya da oturur sohbet edersiniz artık" diye çıktı dışarıya. Beni burada kimse bulamazdı. Kan kaybından öldüm ölecektim... Kimsesiz bir kızın hikâyesi de böyle biterdi. Koşuşturma derdi olmazdı.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE