6.bölüm

1915 Kelimeler
6. Bölüm Alex kendi ile girdiği savaştan ve içine dolan Aydan virüsünün etkisinden kurtulmak için iyi gelmişti bu iş yeri. Sabah fabrikaya adımını attığı anda tüm dünya ile ilişiği kesiyordu. Özellikle Aydan'ın aylar öncesinden gelinlik telaşına girerek her gün yeni model seçimi gösteren fotoğraflarından kurtuluşu, dört bir yandan işine sarılmakla buldu. Bazen fabrikada ki odasının içine en başta hazırlattığı spor odasına kendini attığında kum torbasına vurduğu yumruklarla deşarj oluyor, bazen de yeni ürün için çizimlerin arasında kaybolarak içinde büyüyen volkanı kontrol ede biliyordu. Engel olamadığı tek şey ise günlerin hızla geçmesini engelleme isteğiydi. Kevin Chris altı aylık Japonya serüveninden sonra Londra'ya gelir gelmez çocuktan beri kopmadığı tek arkadaşı, sırdaşı, dostu olan Alex'in yeni açtığı fabrikaya geldi. Alex telefonda küçük bir yer demişti kendine ama gördüğü kadarıyla hiçte küçümsenmeyecek büyüklükte bir fabrikası vardı sevgili küçük Dük'ün. Koşar adımlarla merdivenleri ikişer-üçer çıkarken karşısındaki gösterişli kapının önünde geldiğinde içeri girmeden "Pardon siz kimsiniz?"sorusuyla durdu. Tek hareketle geri döndü ve az önce gözüne çarpan güzellik, şaşkın ama daha çok sorgularcasına gözlerinin içine bakıyordu.  Kevin genç kıza tatlı gülümsemesiyle "selam bebek." Diyerek sorusunu yanıtsız bıraktı. Genç kız karşısında şımarıklık yapmaya çalışan gencin tavrını hiç beğenmemişti. Yüzüne yerleştirdiği ciddiyetiyle başını dik şekilde kaldırdı. Gözünün önüne düşen bir tutam asi saçını kulağının arkasına sıkıştırırken "Pardon randevunuz var mı..?" Diye sordu. Kevin hâlâ gülümsüyordu. "Evet 10 yaşından beri." Dedi ve iki parmağını alnına getiren küçük bir asker selamıyla "görüşürüz güzellik" diyerek yeninden büyük ve oldukça gösterişli kapıya doğru döndü. Anna yaşadığı şaşkınlıkla sessiz kalırken, genç adam kapıyı açtı ve içeri daldı. "Selam ufaklık..!" Diye bir giriş yapmıştı ama oda boş olduğundan beklediği tepki gelmedi. Onun yerine arkasından kızgın ifadeyle sekreter Anna gelmişti.  "Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz?" Diye soran geç kadın hâlâ karşısındaki gülümseyen adamın gerçekliğini sorguluyordu. Güzel mavi gözlerin içine bakarken "Dük hazretlerine bakıyorum." Dedi Kevin.  "Mr Alexander müsait değil. Lütfen şimdi çıkar mısınız odadan dışarı?" Diyen Anna'nın içini garip bir sıkıntı kaplamıştı. Kevin, odanın içine bulunan diğer kapının aralık kalmasıyla gelen sesten Alex'in nerede ve ne yapıyor olduğunu hemen anlarken, kendinden cevap bekleyen güzele aldırmadan " çok seksisin bebeğim inan peşimde böyle koşuşturman da çok hoşuma gidecek gibi ama bu mevzuyu sonraya saklayalım. Şimdi senden daha önemli bir işim var."dedi göz kırparak ve aralık kapıyı ardına kadar açarak Alex'in yanına girdi. Alex yine kendini kaptırmış sanki karşısında dünyaca ünlü boksör varda onu nakavt etmek istercesine kendinden geçmiş halde, kum torbasına yumruklar savuruyordu.  Anna patronundan azar işiteceği düşüncesiyle Kevin'in arkasından onu durdurmak için geldi. Fakat karşılaştığı görüntü seslice yutkunmasına neden oldu. Az sonra öylece dikilmiş kum torbasına vurmaktan bedenin her yerinde ter damlası olan patronunu seyre başladığının farkında dahi değildi. Kevin'de uzun zamandır bu görüntüye hasret kalmıştı. Solukları tutan iki genç bir kaç dakika Alex'i izlediler.  Bir süre sonra Kevin, yanında biten ve patronuna gözlerini kırpmadan bakan kızı fark etti. Bu anı değerlendirmek için yeni bir muziplik düşündü ve bu düşüncesini yapmak için etrafa göz atmaya başladı. Kendi bildiği arkadaşı mutlaka onun içinde hazırlık yapmıştı. "Yess! " Diyerek bulduklarına sevinirken çabucak soyunup Alex'in karşısına çıktı.  Anna, patronunu hiç çalışırken görmemişti ama bu odada boks yaptığını biliyordu. Yeni gelen düşüncesiz ve oldukça kaba olan misafirin tıpkı patronu gibi 190 cm'den uzun olduğunu düşündü. Bir gram fazlalığı olmayan kas içindeki iki bedeni izlemek içini titretirken vücut olarak ikisinin bir birine denk olsa da sürekli sırıtan adamın ağzının payını alarak kesinlikle yere serileceği düşüncesiyle gülümsedi. Oldukça muhteşem görünen bu karşılaşmayı daha iyi izlemek için sırtını kapıya yaslarken kolalarını da göğsünde bağladı. Anna -profesyonel iki boksörü izliyormuş gibi -daldığı hayal aleminden çıktığında, ilk başta Alex'in sıkı direk vuruşlarına maruz kalan Kevin onu iyice yormuş sonrada peş peşe karaciğerine ve başına kroşelerini indirmeye başlamıştı ki; patronunun öleceğini düşünen Anna'nın kendine geldiğinde korkudan attığı çığlık, yumruk darbelerini kesti.  Anna bu yaşadığı korkuyu bedeninden atamıyordu. Sadece serseri birinin dayak yemesini isterken az daha patronunun kendi yüzünden ölecek yada beyin sarsıntısından sakat kalacağını sandı bir anda.  Hiç düşünmeden ikilinin arasına girip patronunun iyi olup olmadığını kontrol etmeye başladığında diğer yandan da sürekli özür diliyordu.  "Lütfen affedin efendim! İzinsiz girdi ona engel olamadım. Bağışlayın beni lütfen hemen güvenliğe haber veriyorum bu zorbayı dışarı atsınlar."  "Tamam Anna kes bağırmayı! Sorun yok sen çıka bilirsin." Diyen Alex'in yüzüne şaşkınca baktı genç kız.  Alex "çık dışarı dedim."diye sertçe konuşunca yüzü düşen kızı "Yapma be Alex sen ne zamandır kadınlara karşı bu kadar kaba oldun? Baksana hem de senin için (boş yere) endişe duyan birine!" Diye kızı savundu Kevin. Alex olduğu yerde dişleri sıktı. -Anna sessizce çıkarken -Kahretsin ki can dostu haklıydı. "Ben duşa giriyorum. Sonrada sen girersin. Senin içinde temiz havlu var." Diyerek konuyu uzatmamak adına kaçtı. ... Kevin, Alex'in çalışma masasının karşısında uzun, koyu kahve saçlarının ıslaklığı almak için havluyla kabaca kurularken bir kaç su damlası genç adama doğru fırladı aynı anda genç adam "Yapma şunu Kevin!" Dedi biraz sinirle. "Aynen bende sana dedim 'yapma' diye ama sende beni dinlemedin..." Kevin arkadaşının bu şekilde evleneceğini duyduğu en başta karşı çıkmıştı. Alex'e "sırf para için kendini satıyor olamazsın dostum" demişti ilk dakikada."...Tanrı aşkına bu ne hâl." "Sorma Kevin bana hiç bir şey sorma!" Kevin ona sorsa da anlatmayacağını hissetti. O istediği yani hazır olduğunda zaten dökülürdü kendine ama arkadaşını daha önce hiç böyle görmediğini biliyordu. İçinde ne yaşıyorsa belli ki fena etkilenmişti. Bu konu üzerinde gitmeden "Fabrikan şahane duyduğuma göre de işlerde iyi gidiyormuş."diyerek ortamın değişmesini sağladı. Alex bir anda ayaklanarak "Gel benimle... Kesinlikle her köşesini görmelisin dostum." dedi. ... Tek tek fabrikayı tanıtan Alex'in yüzüne yaptığı işten zevk aldığını belirten bir mutluluk yerleşmişti. "Nihayet "dedi Kevin kendi kendine, arkadaşının başarısından emin ve gururluydu. Fabrikan dört kattan oluşuyordu alt zeminde depo ve kesimhane girişte dikiş makineleri (üretim) 2.kat yemek salonu ve üst katta idari işler için ayarlanmış odalar vardı. En büyük oda tabi ki Alex'in olurken onunla neredeyse aynı sayılan - aradaki fark Alex'in spor odası olarak kullandığı kısım yerine bu odaya mini bir golf sahası yerleştirmişti. Odayı hayran bakışlarla inceleyen Kevin, kime ait olduğunu merak ederken 'Eğer bu odayı kullanan şahıs kendi dizayn etmişse çok zevkli gerçekten.' Düşüncesi içinde "Bu oda kimin? Amcanın falan mı?"diye sordu. "Biliyor musun onlar yani ailem inanılmaz derecede bana güvenle fabrikanın anahtarını verdiler. Bu zamana kadar kesinlikle hiç bir işime karışmadan sade benim isteğim doğrultusunda hareket ediyorlar." "Bu ne demek?" "Her şeyde özgürüm. Kimle ne ölçüde çalışmak istiyorsam öyle yapıyorum." "Baban okey de, o her şeye koca burnunu sokan amcan Anthony?" "Açılışta uğradı bir kez." Kevin şüphe içinde kalsana bunu belli etmedi."Sonunda doğru bir şey yapmışlar."demekle yetindi. Alex kolundan tuttuğu arkadaşını fabrikanın, geniş bahçesini gören camın yanındaki masaya yaklaştırdı ve patron koltuğuna oturması için koltuğu tutmaya başladı. Kevin olayı anladığında hiç beklemediği bu sürpriz karşısında ne diyeceğini bilemeden oturdu. "Oğlum sen manyaksın ya!" "En az senin kadar." "İnsan biraz duyurur böyle pat diye iş mi verilir?" "Önceden olmasa dahi odaya ilk girdiğinde tahmin edersin diye bekledim ama!" Kevin odanın içinde gözlerini yeniden büyük bir beğeniyle gezdirirken "Çok beğendim ve tamamiyle benim zevkime göre döşenmiş olduğunu düşündüm ama açıkçası şuan çok şaşkınım." "Şaşırma! Sen benim sahip olduğum tek dostumsun. Sen yanımda olursan bizi kimse durduramaz. Ne diyorsun var mısın ortaklığa?" Kevin neşeli bir kahkaha atarken elini arkadaşına uzatarak "Yarı yarıya olursa kabul." Dedi. Kendine uzanan eli sıkan Alex'de "memnuniyetle" diye karşılık verdi ve masanın karşısındaki kırmızı deri koltuğa geçerek oturdu. "Peki nasıl oda? Beğendin mi?" "Manyak güzel oğlum. Duvardaki -yabani hayvanların resimleri olan- tablolar, odanın rengi, taş şömine ve üzerine yerleştirilmiş -aslında her yerdeki-aksesuarlar ve en önemlisi mini golf sahası, her ayrıntı en ince detaylara kadar düşünülmüş. Çok zevke döşemişsin, ben dahi bunu başaramazdım. Teşekkürler..." "Anna'ya etmelisin teşekkürü. Ben senin neleri sevdiğini kısaca anlattım sadece... Sonuç gördüğün gibi ortada." Dediğinde Kevin'in bir kaşı beğeniyle hafif yukarı kalktı. "Bak sen şu seksi bebeğe!" "Aynen ayrıca seni çok merak ettiğini de fark etmedi değilim. Sürekli ne zaman geleceğini soruyordu. Sence, seni bu odada görünce tepkisi ne olur?" Kevin'in bu düşünceyle kahverengi gözleri haylazlıkla gülümserken "kulak tıkacına ihtiyacımız var. Seni nakavt edecekken attığı çığlık hâlâ kulaklarımda çınlıyor." Dedi. Karşısındaki adam kısaca "sanmam" diyerek başını salladı. Az sonra tıklanan kapının ardında Anna duruyordu. Alex'in acil imzalaması gereken dosyaları getirmişti fakat kaç haftadır merakla beklediği yeni patronun Kevin olduğunu anlamış olması, içini tuhaf duygularla kaplamıştı. Adamı güvenlikle attırmayı dahi söylediğine inanamayarak kızıyordu kendine. Tabi en çokta Mr Alex'e, ondan odaya koymak bir fotoğraf istemişti oysa. Verseydi şuan bu utancı yaşamıyor olurdu. O ikisinin bu derece yakın arkadaş olmalarına şaşırmıştı. Tam hayatındaki her şeyi yeni düzene sokmuşken yeni bir sorunla karşılaşmamayı umut ederek derin bir nefes çekti ciğerlerine. Kabarık saçlarını ve mini eteğini de son bir kez düzenleyip öyle içeri girdi.  İrice mavi gözleri, yüzünde varla yok arası burnu ve kalp şeklindeki dudaklarıyla birlikte ince uzun yapısı, bakan herkesi anında etkileyen güzelliğe sahip olan Anna kıvırcık açık kahve saçlarını sallayarak içeri girdiğinde kendine bakan beylerden Kevin, koltuğun sahibi benim diyen bir oturuşla arkasına yaslanmış halde güzel kahverengi gözleriyle onun işini yapmasını izledi. Bir ara göz göze gelseler de Anna, Kevin'in beklediği tepkiyi vermeden ciddiyetle işini bitirip çıktı. "Dedim sana zor kız." "Aranızda bir şey var mı?" Diye ciddiyetle sordu Kevin. Bu cesur kızı çok beğenmişti. Kevin'in sorusu karşısında Alex içinden kahkahayla gülmek gelse de küçük bir tebessümle başını salladı ve parmağındaki yüzüğü gösterdi. "Çok yakında evli bir erkek olacağım." ... Aydan arkadaşı Nur ve Efekan ile neşe içinde gelinlik provasına girmiş ama ufak bir sıkıntıyı büyülterek gelinliği parçalara ayırıp sinirle çıkmıştı ünlü moda evinden. Hızlı adımlarla attı kendini sokağa. İçeri de Nur'da Aydan'nın şımarık tavrından nasibini almıştı. Aydan'ın arkasından o da sinirle çıkarken bir taksi çevirip ikiliden ayrıldı. Efekan ise arada kalmıştı. Aslında sonuna kadar Nur'un haklı olduğunu bilse de Aydan'ın arkasından koşarak yetişti. Yanında yürüyüşüne ayak uydurmakta zorluk çektiği Aydan'ın şımarık tavırlarına ne zaman son vereceğini düşünüyordu. Sonunda dayanamayarak kolundan tutup durdurduğu genç kızın yüzüne "Dünya sadece senin için yaratılmış gibi davranıyor olman inan bana en çok kendine zarar veriyor. Umarım bunun farkına vardığında canın çok yanmaz." Düşüncelerini açıkça söyledi.                                                                                                                                                                                                                             "Yapma Efe. Eğer her şey benim için yaratılmış olsaydı şuan sinirden göz yaşlarım akıyor olmazdı. Değil mi?" "Neden akıyor acaba! Gelinliğin üzerindeki küçük ayrıntılar istediğin gibi olmaması büyük bir sorun mu? Sanki telafisi yok!" "Ya neden kimse beni anlamıyor?" "Çünkü sen kendin olmayı hiç bir zaman beceremiyorsun? Annen gibi davranmak, onun küçük akıl oyunlarından çok fazla etkilenmen, seni sen yapmaktan alı koyuyor." "Yapma be Efe! Saçmalamayı kes istersen..." "Aydan bana istediğini söyle sana kırılmam. Ama bu benim sana olan sevgimden seni gerçekten önemsiyor olmamdan yararlanmanı gerektirmez. Son kez söylüyorum lütfen annenin elinde bir kukla olmaktan daha doğrusu ona özenmekten vazgeç. İnsanları küçük görerek veya onları aşağılayarak mutlu olamazsın. Şimdi git ve özür dile kalbini kırdığın insanlardan." Aydan şut bir kahkaha atarak eliyle sulanan gözlerine yelpaze yaptı.  "İşte bu çok komikti. Ben kimseden özür dilemem." "Biliyor musun? Asıl bu komik. Kibirli burnun sürtülürken bu söylediğim aklına gelirse ki mutlaka gelecek yine böyle gülümseye bilecek misin? Bakalım." "Çok uyuzsun!" "Teşekkür bebeğim sende en az benim kadar." Derken kolundan çekiştirerek sürüklediği kızı arabaya getirerek binmesi sağladı. Herkesi anlıyorum da Nur'a neden bağırdın? Kız sana çözüm önermişti." "Aman kalsın onun arkadaşlığı da, önerisi de... Kimsenin aklına ihtiyacım yok benim!" "Niye sen canlı değil misin, kalbin yok mu ki senin?" "Of Efekan ne alaka şimdi." "Bana bak Prenses! Girdiğin bu masaldan elbet çıkacaksın bunu hiç bir zaman unutma! Demem o ki seni gerçekten sevenler, değer verenler varken kıymeti bil onların, çünkü zaten gereksizin peşinde çokça dolanıyorsun!" Aydan Efe'ye sert bir bakış yolladı. "Asla düşündüğün gibi değil! Alex'in beni sevdiğine tüm kalbimle inanıyorum."diyerek onu sustursada kalbinin üzerine konan kocaman bir soru işareti vardı. Düğün yaklaştıkça Alexin soğukluğun değişeceğini bekliyordu ama aksine günde güne bu beklentisinin boşa çıktığını görüyordu. ... Bölüm sonu...
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE