1. BÖLÜM
İnsan hiç çalıştığı yere koşarak gitmek ister mi? Başkasını bilemem ama ben çok istiyorum. Sadace bir gün olan tatilim bana yıllar gibi geliyor. Onu görmeden geçirdiğim her gün, her saat, her dakika hatta her saniye zindan gibi geliyor bana. Onun varlığının olmadığı havayı solumak dahi istemiyorum.
Fakat bu hislerimin yanlış olduğunun da farkındayım , başkasına ait olan bana haram olan bir erkeği seviyorum, biliyorum. Fakat senelerce onun için atan kalbime bu gerçeği bir türlü kabul ettiremiyorum.
Bu aşk sadece benim ve kalbim arasında bir sır, hepte öyle kalacak. Çünkü imkansız bir aşk, o evli bir adam, çok güzel bir eşi ve dünya tatlısı bir kızı olan bir adam, o yüzden ne ailemin ne de arkadaşlarımın ona olan duygularımı öğrenmemesi gerekiyor. Kendimi bildiğimden beri aşık olduğum adamın Ahmet olduğunu.
Ahmet.... , kalp sızım, yıllarca kalbimde ve iyileşmesi imkansız olan yaram......
Aynı mahallenin çocuğuyduk Ahmet'le, benden 5 yaş büyüktü, Ahmet'ler ben daha beş yaşındayken geldiler mahallemize hatta evimizin tam yanındaki eve, kısa zamanda anne ve babalarımız oldukca iyi komşular hatta arkadaş oldular.
Daha o zaman minik kalbim Ahmet için atmaya başladı. Onu her gördüğümde kızaran yüzümü hatırlıyorum, o zamanlar beni o halde gören Ahmet kırmızı domates diyerek dalga geçerdi benle, keşke hep öyle kaysaydık ve bana hep kırmızı domates diyerek kızdırsaydı beni.
Seneler geçtikçe büyüdük ve hayat farklı şekillenmeye başladı bizim için, ben orta okuydayken Ahmet liseden sonra yurt dışında bursla iyi bir okul kazandı. O amerikaya okumaya gittiğinde büyük bir boşluk oldu hayatımda, tam 4 sene hic dolmayan koca bir boşluk. Hep geri geleceği günü hayal ederek geçirdim tüm ânımı , ve o geldi fakat bambaşka biri olarak sanki hayatında hiç varolmamışım gibi bana fazlasıyla yabancı biri olarak..
Onun yokluğunda Ahmet'in babası Bekir amaca işlerini iyice büýüttü, Ahmet'te amerikadan dönünce babasının işini devralıp öyle bir yere getirdiki, kısa zamanda Türkiye'de sayılı şirketler arasına girmeyi başardı. Bu zaman zarfında Bekir amca mahalleye ve komşularına olan bağlılığı yüzünden mahalleden taşınmak istemedi , bende bu sayede o bana yabancı gibi davransada onun , Ahmet'in her gün beni yeniden kendine hayran edip ,körkütük aşık eden yüzünü görebiliyordum.
Taki o Eda denen kızın Ahmet'in hayatına girinceye kadar. Başta Eda denen kızı öğrendiğimde kalbime binlerce bıçak darbesi yemiş gibi hissettim. Ruhum her gün alevler içinde yanarken, bedenimde zamanla virane hale geliyordu. Anne ve babam benim her gün eriyişimi gördükçe sebebini bilmeselerde kahroluyorlardı.
Eda, o muhteşem bir kızdı, oldukça moderen, havalı, cesaretli , iyi tahsil görmüş soylu bir aileden. Ahmet'in annesi Zerrin teyze ve babası Bekir amca mütehasıp kişilerdi. Kendileri gibi kapalı ve dinine bağlı bir gelin hayal eden kisiler. Başlarda Eda denen kızı kabullenemediler, fakat oğulları Ahmet baskın bir karakterdi kararlı , pes etmeyen ve istediğini alıncaya kadar mücadele eden ,ve nitekimde öyle oldu zaman geçtikçe Ahmet anne ve babasını ikna edip Eda'yı gelinleri olarak kabul ettirdi.
Kısa zamanda nişan ve muhteşem bir düğünle dünya evine girdiler. Ahmet orta köyde muhteşem bir yalı alıp eşi Eda ile oraya yerleşip yaşamaya başladı. Ogünden sonra tam bir sene Ahmet'in yüzünü bir kaçkere zor görebildim. Oda anne ve babasını ziyarete geldiğinde , başlarda eşi Eda da gelip gidiyordu fakat son zamanlarda gelip gitmemeye başladı. Sonra o haber geldi Eda ... o hamileydi Ahmet'in çoçuğunu taşıyordu, o mutlu evliliklerini bir bebekle taçlandırıyorlardı. Aslında bu haber beni hiç üzmedi aksine Ahmet için çok mutlu oldum. Anne ve babasına her gelişinde sevdiği kadın Eda'yla nekadar çok bir evlat istediklerini anlatıp duruyorlardı. Yani o mutluysa bende mutluydum.
Ona olan aşkım bir zerre dahi azalmasada kendi hayatıma devam etmem gerektiğini biliyordum. O ve ben imkansızdık farkındaydım. Hiçbir zaman onun hayatında yerim yoktu , senelerce gizli gizli yaşadığım aşkım hep öyle kalacaktı. Zaten o evlendikten sonra hiçbir zaman onunla ilgili gelecek hayali kurmadım. Kuramazdım , o evli ve yeni dünyaya gelmiş bir evlat babasıydı bana yasak, haram olan kişiydi. Evli bir adama aşkımı ilan edecek değildim ,bunu asla yapmazdım. Bu benim inançlarımada vicdanımada kesinlikle tersdi. O yüzden gizlice sadece kalbimde taşıdığım büýük aşkım olarak kalmaya mahkumdu. Bana sadece yüzünü görebilmek bile yetiyordu kimseye hatta ona bile farkettirmeden koyu gece siyahı gözlerine bakmak. Fakat son zamanlar bundan bile mahrum kalmaya başladım. Ahmet , zamanla ayağını mahalleden kesmeye ve artık gelmemeye başladı.
Arada Zerrin teyze ve Bekir amca onlara gidip geliyordu. Benimse bu yüzden artık kendime bir yol çizmem, kendimle ilgili kararlar almam gerekiyordu, liseden sonra üniversite sınavlarına girdim ve tıp fakultesini iyi bir dereceyle kazandım. Niyetim kendi kalp yaralarıma bir çare bulamasamda ,başkalarının fiziki yaralarına derman olabilmekti.
Fakat kendimle ilgili verdiğim kararın arkasında duramadım birgün Zerrin teyze bizim eve gelip oğlu Ahmet'in doğacak olan evladı için güvenilir bir bakıcı aradığını söyeldi, hatta" keşke sen olsan Elif gözüm hiç arkada kalmazdı" değişi tüm hayat planlarımı alt üst etti. Eğer bu işe girersem aylarca yüzüne hasret kaldığım Ahmet'i her gün doyasıya görebilecektim. Aşkımı itiraf etmesemde onun varlığının bulunduğu havayı tenefüs edip , uzun zaman mahrum kaldığım koyu , derin mavi gözlerine kimseye farkettirmedende olsa daima bakabilecektim.
Ailemin tüm karşı çıkmalarına ve itirazlarına rağmen bu işe girdim. Anne ve babama üniversite okumak istemediğimi ,okumanın bana göre olmadığı fikrini kabul ettirmek oldukça güç oldu. Fakat Ahmet'e duyduğum aşk her türlü zorluğu aşmamda bana kuvvet verdi. Zerrin teyzeyede bakıcılık için Ahmet'le konuşup kabul ettirmesini sağladım. Tabi bunu yaparken ona olan hisslerimi kesinlikle belli etmedim. Anne ve babama söylediğim yalanı Zerrin teyzeyede kabullendirdim. Başta oda " Elif ben sen ol dedim ama senin geleceğin daha öñemli kızım ,iyi düşün."desede onuda ikna etmeyi başardım. Anne ve babamın hatta Zerrin teyzenin gözünde okumak istemeyen ama tanıdığı birinin evinde çalışıp ,kendi parasını kazanmak isteyen biriydim ben artık.
Zerrin teyze Ahmet'e benim bakıcı olma fikrimi kabul ettirdi. Ahmet'se eve alışmam ve Eda'ya son günlerinde yardımcı olabilmem için işe erken başlamamı istedi ,bense bunu büyük bir sevinçle kabul ettim.
Bu işi isterken sevdiğim adamın sadece yanında olmak ve her an onu görmenin beni mutlu edeceğini düşündüm. Fakat işin gerçek tarafı öyle olmadı.
Eda ile olan aşklarının her anına şahit olmak ve bunu umursamıyormuş gibi davranmak bana o istediğim mutluluk yerine sadece acı bir ızdırap getirdi. Ahmet'in Eda'ya olan aşkını ona her bakışında hissediyordum. Sanki ona bir saniye dahi bakmasa gözlerinin önünden kaybolacak gibi içinin titreyişini görüyordum. Eda hamileliğinin son günlerini yaşıyordu ve Ahmet sanki ona kırılacak bir eşyaymış gibi onun üzerine titriyordu.
Duyduğum tüm kedere rağmen yinede bundan vaz geçemedim. Ahmet'in olmadığı bir hayatı düşünmek bile istemedim. Her şeye ramen onu görebilmek bile bana yetiyordu.
Günlerim ve aylarım hep bu kısır döngü içinde geçti. Ahmet ve Eda'nın aşkları ve dünyaya getirdikleri minik meleğe Sude'ye bakarak. Sude benim yara bandım oldu zamanla ona öyle alıştım ve sevdimki o sevdiğim adamın Ahmet'in parçası olması dışında sanki benim bir evladım gibi oldu. Ahmet'in Eda'ya duyduğu o hisleri bende Sude'ye karşı hissetmeye başladım. O beni avutan tek şey haline geldi. Bir gün bu işi bırakmam gerekirse artık iki yaram vardı beni kahredecek.
Tam iki sene, iki sene boyunca aynı evde, bir adım ötesinde ona hasret kalarak geçti yıllarım. Her gün bana aynı kötü döngüyü yaşatırken hayat , o lanetli gün çaldı kapımızı. Benim ve herkezin hayatını alt üst eden ve bambaşka noktara getiren kaza.
Yeni bir bölümle daha karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz ve yorumlarınızı esirgemezsiniz.
İyi okumalar...