Levent'ten;
Ayrılamazdı benden, izin vermezdim. Sinirle söylüyordu onları.
Tamam haklıydı belki, ama ben de haklıydım. Bana söylemesi gerekirdi. Hadi ama, kim o fotoğrafı görse aynı şeyi düşünürdü. Salak bir sekreterin başıma böyle bir iş açacağını nasıl tahmin edebilirdim ki? Tamam. belki de etmem gerekirdi. Belki de etmesem bile herkesten önce karıma inanmam. Ama gözüm dönmüştü işte. Kahretsin.
Efe'yle otururken onun aklına gelen bir planla sekreteri arayıp eve çağırdım ve tabi ki o da Duru'yu.. Bana hak veriyordu bu kez Efe.. Serhat olayında sadece bir mesaj vardı ama bunda resim.. Ve ardından karının paralarla ne işi olduğunu öğrenmek ister misin yazan bir not.. Kim inanmazdı ki?
Belen gelince hesap sorma işini Duru'ya bırakıp yüzüne bile bakmadım.
"Lan seni öldürürüm ben, ne işin var evimde?" deyip içeri dalan Duru'ya bakakaldım. Ne demek evimde ne işin var? Efe ne demişti de çağırmıştı ki onu?
Duru kızı yere yatırıp iyice yolarken artık kızın yüzü kan içinde kalınca rahatlamıştır diye düşünerek kucaklayıp, bana vurmalarına aldırmadan üst kata çıkarttım.
"Bırak be gerizekalı!"
"Konuşacağız."
"Asla. Anladın mı? Bırak."
Duru'yu odaya getirip kucağımdan indirdikten sonra önüne geçtim.
"Sana konuşacağız dedim."
"Ben de hayır dedim."
İnatçı keçi.
"Beni affetmeden çıkmayacaksın bu odadan Duru."
"Ölene kadar buradayız desene."
"Seninle olduktan sonra fark etmez." diyerek omuz silktim.
"Ama benim için eder. Ben seninle olmak falan istemiyorum. Hele ki ölene kadar. Tövbe de." Asıl sen tövbe de.
"O resmi sen görsen Duru. Ya da onca parayı birine versem. Ne düşünürdün?"
"Başkasıyla kacacağını değil. Orası kesin bak. Ya ben senin cekmecendeix çamaşırı görüp hesap sormadım be. Ne saçmalıyorsun ki acaba sen?" Tamam. Biraz haklıydı sanirim. Biraz fazla haklı.
"Tamam, abartmış olabilirim ama sen düşün abarttın. Boşanmak ne demek?"
"Bana güvenmeyen biriyle evli kalacağımı düşünmüyorsun herhalde. Kusura bakma ama o kadar aciz değilim ben."
"Aciz olan sen değilsin zaten, sensiz eksik hisseden benim."
"Edebiyat yapma bana. Çekil."
Duru'dan ;
Levent'i çekilmesi için itince yere kapaklandı birden. O kadar da sert itmemistim ki ya.. Itmiş miydim yoksa?
Tam da umursamayıp çekip gideceğim sırada kafasının kanadığını fark ettim. Lan bir de sert itmedim diyorum!
"Levent? Levent, iyi misin ya ses ver."
Levent'ten ses gelmeyince korkup Efe'ye seslendim. Hastaneye gidene kadar hiçbirimiz konuşmadık. Işime de geldi açıkçası, kimsenin beni suçlamasına katlanmazdım.
Levent'in kafasına dikiş atıldıktan sonra odaya girince Levent'in bana mal mal bakmasını beklemiyordum açıkçası.
"Iyi misin?"
"Sanane."
"Levent salak salak konuşma. Neyse gidiyorum ben"
Arkamı dönüp gideceğim sırada "Kime salak diyorsun sen be. Kimsin sen de bana salak diyebiliyorsun?" demesiyle dehşetle önce Levent'e sonra Efe'ye baktım.
"Şaka mı bu? Hatırlamıyor musun sen beni?"
"Hatırlanacak bir tipin yok, hatırlamamam gayet normal bence. Söylesene seninle tekrar yatmadım diye mi kırdın kafamı?"
Ne?
"Efe git doktoru çağır. Yoksa ben dalacağım buna."
Doktor gelince çarpmanın etkisiyle hafıza kaybı yaşadığını, geçici olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu söyledikten sonra taburcu etti. Ne demekti ihtimal. E bu böyle kalırsa boğarım ben bunu bir gece uykusunda. Uyuz.
Efe, Çağla ve çocukları almak için eve gitmiş, biz de Levent'le eve geçmek üzere yola çıkmıştık.
"Ne yani seninle mi evliyim ben?"
"Beğenmedin mi?"
"Bilmem. Bir de yatakta görmem lazım."
'Hasbinallah' deyip sinirden direksiyonu sıkarak yola devam ettim. Hafıza kaybı ile birlikte bir sapıklık bir uyuzluk bir öz güven de gelmişti buna.
"Burası mı bizim evimiz şimdi? Kesin sen seçmişsindir."
"Neden?"
"Üzerindekilere bakılırsa pek zevkli değilsin de ondan."
"Lan var ya boğarım seni adam. Gir içeriye." diyerek ittim önümden. Bence gayet kibar davranıyordum. Hem hak etmişti sinirlendirmese beni, bu hallere de düşmezdi. Gerçi bir yere düşen varsa daha çok ben gibi duruyordum ama. neyse.
"Bir de ağzı bozuk. Bence ben o zamanlar hafızamı kaybetmiştim ve yeni geldi. Başka türlü seninle evlenmemin bir açıklaması olamaz." diyen Levent her dakika daha da bozuyordu sinirlerimi.
"Ben sana bir açıklama yapacağım!" diyerek üzerine yürüdüm sinirle. Sakin ol Duru. iyileşince döversin.
"Pardon?"
"Yok bişey, yok. Takıl sen."
"Yatak odası neresi? Senin beni düşüneceğin yok, ben kendim gidip yatayım bari."
"Gel başbelası gel. Ben götürürüm seni."
Levent'in kolundan tutup odaya götürerek yatağa yatırdım.
"Tamam mı? Memnun oldun mu?"
"Kızım biz ne biçim karı kocayız be. Insan yanıma yatar."
"Lan bi git."
"Allah'ım çok büyük hata yapmışım gerçekten."
"Levent yatıp uyur musun artık? Sinirlerimi bozuyorsun."
Levent kolumdan tuttuğu gibi beni yatağa atınca neye uğradığımı şaşırdım bir an.
"Bıraksana oğlum. Çek şu kollarını."
"Madem evliyiz, kanıtlayacaksın o zaman."
"Evlilik cüzdanı denen birşey var, onun ne demek olduğunu hatırlıyorsun değil mi?"
"Evet, ama benim daha güzel bir fikrim var." deyip dudaklarıma yumulan Levent'i itmekle öpmek arasında kaldım. Ve bilin bakalım ne yaptım? Nasıl olsa hatırlamıyor diyerek anın tadını çıkartarak öpmeye başladım.
Kapı çalınca Levent'ten ayrılıp odadan çıkacağım sırada Levent'in "Ben neden evlendiğimizi buldum. Çok güzel öpüşuyorsun sen, bence gece devamını getirmeliyiz kesin aklım başıma gelir benim." demesiyle kıpkırmızı olup "gerizekalı" diyerek odadan çıktım. Arkamdan güldüğünü duyabiliyordum. Ben gösteririm gece ona devamını, pis sapık! Benim yüzümden düşmemiş olsa çoktan bırakırdım onu ya, neyse..
Sen ve Levent'i bırakmak deyip bana hunharca gülen içsesime tekme tokat daldıktan sonra kapıyı açtım.
"Duru, sonunda kafasını da kırmışsın çocuğun."
"Hoşgeldin Çağla." diyerek gözlerimi devirdim.
"Trip de atarmış. Gazimiz nerde kız, cidden hatırlamıyor mu seni?"
"Yok" deyip surat asınca Çağla "Birileri içerlemiş bu duruma." diyerek kendini koltuğa attı.
"Içerlemedim. Ben adamdan boşanmak üzereydim Çağla. Ama şimdi adamla öpüşüyorum."
"Ciddi misin? Affettin mi?" diye heyecanlı heyecanlı konuşan Çağla'ya bakıp "Hayır!" dedim.
Efe kucağında Sude ve Serhat'la girince Serhat'ı kucağıma alıp koltuğa oturdum. O sırada aşağı inen Levent, Çağla ve çocukları görüp "Bunlar kim?" diye sordu.
"Arkadaşım. Bu kızı, bu da oğlumuz."
"Yok artık. Ben senden bir de çocuk mu yaptım yani?"
Ben sinirden kudururken Çağla kahkaha atmaya başlamıştı. Sinir olmasam ben de gülerdim halime. Levent ilk kez bana ters davranıyordu ve yüzümün aldığı şekiller komik olmalıydı. Ama bence hiç de komik bir yanı yoktu. Daha çok katil olunası bir yan görüyordum ben bu durumda.