Ben sinirden kudururken Levent beni hala tersliyor ve bizimkiler benimle dalga geçiyordu. Ah ulan Levent, bir düzel de gösteririm ben sana! Öyle bir dalga geçeceğim ki seninle feleğin şaşacak.
"Ya kızım kalk kahve falan yap bari. Sen böyle hep aç mı bırakırsın beni?" Hah! Kahveyle de karın doyuyordu çünkü.
"Hasbinallah! Çattık ya."
Söylenerek mutfağa gidip kahve yaptıktan sonra odaya geri döndüm. Kahveleri verince Levent'in yüzü güldü.
"Nasıl kahve içtiğimi iyi biliyorsun."
"Sen beni hatırlamasan da ben seninle ilgili her şeyi çok iyi hatırlıyorum." Boşanmak üzere olduğumuzu da mesela. Ve nedenlerini de.
Sinirle Serhat'ı alıp yukarı çıkarttıktan sonra uyutup aşağı indim. Levent beyle bizimkiler kıkır kıkır gülüyordı. Bir tek bana surat asıyor zaten beyefendi. Uyuz pislik.
"Bakıyorum da keyifler yerinde." dedim gözlerimi devirerek. Ben hariç herkes çok güzel eğleniyordu bu durumla maşallah.
"Ya sen benim için bir kıza dalmışsın da onu anlatıyordu Efe."
"Iyi. Eğlendin mi bari?"
"Çook."
Bizimkiler ben onları öldürmeden evden kaçınca Levent'le yalnız kaldık.
"Bana biraz bizden bahsetsene."
"Olmayan bir şeyin nesinden bahsetmemi istiyorsun?" O kadar sinirliyken bir de oturup romantik anı mı anlatacaktim? Hatırlasjndi işte kendi kendine.
"Evli değil miyiz? Nasıl olmayan bir şey?" diyerek bana şaşkınca bakan Levent'e baktım. Bence en iyisi söylemekti.
"Boşanmak üzereyiz."
"Neden?"
"Sen bana inanmadığın için."
"Evlilikte olmaz mı öyle şeyler?"
"Hiçbir evlilikte bir erkek, sen benden aldığın paralarla sevgilinle mi kaçacaksın diye sormaz." Bak yine sinirlendim arkadaş ya! Soruya bak soruya Allah aşkına.
"Yuh! Dedim mi gerçekten öyle bir şey?" dedi şaşkınlıkla. Yok hiç der misin ben aslında deliyim kafamdan uyduruyorum hepsini. Sen demezsin.
"Evet."
"Her ne kadar hatırlamasam da Özür dilerim. Öküzlük yapmışım."
"Dileme.. Sen her şeyi hatırlayınca gideceğim zaten. Gerek yok." diyerek ona baktım. Özür falan istemiyordum kesinlikle. Yaptığı hatanın özürü yoktu çünkü.
"O zaman hatırlamasam iyi olur."
"Benimle evlendiğine pişmansın sanıyordum."
"Öpüşmeden önceydi o."
"Sapıklığın neden hiç değişmemiş acaba? Doğuştanmış demek ki."
Yüzünü yere eğip gülen Levent 'Demek ki' deyince içimdeki sürtük Duru ayağı kalktı bir an. Ve ben tabi ki o ayaklarına demir sopalarla vurup bi güzel yere serdim onu. Levent'e bir kez daha yaklaşamazdım, onun bana söylediklerinden sonra asla! Aklımın başına gelmesi gerekiyordu bir an önce.
Biraz daha oturduktan sonra Levent'i bizim yatağa yatırıp misafir odasına geçtim. Her ne kadar ona yaptığım şey için üzülsem de ona hâlâ kırgındım.
Uykudanken belime sarılan kollarla gözlerimi açtım.
"Ne işin var burda senin?"
"Sen beni kendine çok alıştırmışsın sanırım. Uyuyamadım tek başıma."
"Peki bundan banane?"
"Kafamı yardın!"
"Ay duyan da kafanda sandalye falan kırdım sanır. Kendin düştün be." diyerek elini geri ittim.
"Sen itmişsin ama."
"Offf. Tamam be tamam. Çok konuşma da yat uyu."
Levent bana iyice sokulup kafasını boynuma gömünce devreye girdi iç sesim Nah bırakırsın sen bu adamı..
******
Sabah Serhat'ın ağlamasıyla kalkıp kahvaltı hazırladım. Allahım daha dün boşanmak için avukat yolladığım adama kahvaltı hazırlıyordum resmen. E birlikte yattıktan sonra bu çok da şaşılacak bir şey olmasa gerekti.
"Günaydın."
"Sana da."
"Bu çocuk hiç sana benzemiyor biliyor musun?"
"Eee? Yas mı tutmalıyım?" diyerek ona baktım.
"Umarım huyu da benzemez. Kızlar bırakıp kaçar bunu yeminle."
"Sen neden gece dibime geldin o zaman?"
"Bilmem.. Uyuyamadım, bir eksiklik varmış gibi hissettim. Sen, huzur kokuyordun resmen. Söylesene, biz birbirimizi bu kadar severken ayrılmayı nasıl düşünüyorsun sen?" diyerek gözlerini bana dikti Levent.
"Bunu değil de iyileşmeyi düşün sen bence."
"Bence bunu da düşünmeliyiz. Es geçilecek bir konu gibi durmuyor pek bundan bakınca. Insan ruh eşini bir kere buluyor sonuçta l, tek bir yanlış için bu öfke niye?"
"Tek bir yanlış olduğunu nereden biliyorsun ki? Hatırlamıyorsun bile."
"Evet hatırlamıyorum. Ama senin bana bakışlarındaki aşkı görebiliyorum. Bu bakışlara sahip bir kadını üzmek istemem ben."
"Ama üzdün."
"Peki sen benim yerimde olsan ne yapardın?"
"Belki de aynı şeyi. Ama asla sana başka bir kadınla mı kaçacaksın demezdim. Bu.. Sana senelerdir güvenmiyorum aslında demektir. Ki ben senin güvenini sarsacak hiçbir şey yapmadım bu güne kadar."
"Anlık sinire versek? Erkekler sinirlenince mantıklı düşünemezler."
"Erkekler normalde de mantıklı düşünemezler."
"Ünlü profesörlerin erkek olduğunu varsaysak bile mi?"
"Tamam. Erkekler mantıklı düşünebilir ama o zaman seni o gruba dahil edemeyiz."
"Affedecek misin beni?"
"Hayır." diyerek kesin bir dille konuştum, kalbimin çığlık çığlığa tam tersini bağırmasına rağmen.
"Bir sekreter yüzünden ayrılacak mıyız şimdi? Belli ki onun istediği de buymuş, ona istediğini verecek misin?"
"O sekreter de istekleri de beni hiç ilgilendirmez. Sen ona inandın, benim için asıl problem bu."
"Bence affetmelisin."
"Bence bunları hafızan yerine gelince konuşmalıyız."
"Ama doktor gelmeyebilir dedi."
"Çok düşük bir ihtimal dedi. Bu arada dün Tunç aradı, bir ara istersen. Onu hatırlıyorsun değil mi?"
Levent'in kaşları çatıldı.
"Nasıl hatırlamam. O sekreteri işe alan o pislikti."
Pardon da onu nereden hatırlıyordu bu?
Lannnnnn! Ben seni öldürmez miyim Levent!
"Levent, o kızı Tunç işe aldı da ne demek?" diyerek sinirle Levent'e baktım.
"Tunç almıştı iş.... Hiiiii.. Aşkım bak cidden ben açıklayabilirim."
"Aşkım?"
Levent kırdığı ikinci potun da farkına varınca gözlerini kapatıp avcunun içini ağzına çarptı.
"Ya bak. Açıklayabilirim."
"Dinliyorum o zaman." diyerek tek kaşımı kaldırdım.
"Sen beni hiç dinlemiyordun, Efe'yle ben de.." derken sözünü kestim.
"Ha bir de Efe var işin içinde öyle mi?"
"Efe beni öldürecek. Yemin ederim lime lime edecek."
"Endişelenme. Ben ona bırakmam!" dedim ters ters bakıp. Bizzat ben öldürecektim Efe'ye bırakmazdım o zevki.
"Duru ya! Öyle psikopat gibi bakma. Yeminle korkuyorum."
"Yalan söyledin bana Levent. Bence de korkmalısın."
"Aşkım niye testereye bağlıyorsun ki şimdi?" diyerek benden kaçan Levent'in üzerine yürüdüm.
"Hmm. Haklısın. Testereyi bırakıp, sekretere bağlamalıyız değil mi?"
"Yok be. Testere iyiydi. Vallaha. Oradaki o maskeli adama bayılırım ben, favorimdir benim. Hele o.."
"Levent!"
"Ne Levent ya, ne? Dinlemedin beni. Efe bile acıdı lan halime. O bile bana destek oldu bu sefer. Tamam, doğru değildi yaptığım şey, söylediklerim. Ama senin de değildi, kabul et. Ben kaç yıllık karıma inanmadıysam eğer, o kaç yıllık karım benden bir şeyler sakladığı içindi."
"Bana onunla mı kaçacaksın dedin Levent!" diyerek sinirle tısladım. Aklıma geldikçe sinirlerim tavan yapıyordu.
"Kahretsin. Tamam dedim. Bir kez olsun, bir cümleyi de düşünmeden söyledim. Ama bunun için bana en ağır cezayı vermen gerekmezdi Duru. O kadarını da hak etmedim."
O sırada huysuzlanarak beni kurtaran Serhat'ı alıp odaya çıktım. Tamam, düşününce ben de en az onun kadar abartmıştım ama gururum ona 'sen haklısın' dememe izin vermiyordu. Belki ona söylemem gerekirdi ama söylememiştim işte, bunun için karısını yargılar mıydı insan? Biraz fazla düşüncesizce değil miydi bu?
Kapı çalıp da aşağı inince eve girmek üzere olan Efe ve Çağla'nın yavaştan kaçmaya çalıştıklarını gördüm.
"Hayırdır Efe ya? Nereye?" Gel canım abim, iki lafın belini kıralım şurada.
"Ayyy ocakta yemeğim vardı benim, unutmuşum."
Allahım neden bu kadar şirin benim etrafımdaki insanlar ya? Gülmemek için dudağımı ısırıp Efe'nin yanına doğru yürüdüm.
"Demek artık kardeşinin arkasından iş de çeviriyorsun he! Çağla' dan beklerdim de senden beklemezdim."
"Yaaa niye kabak bana patlıyor ki her seferinde? Benim sonradan haberim oldu hem." diyen Çağla'ya 'sen sus küçük yılan' bakışımı attıktan sonra Efe'ye geri döndüm.
"Öyle olsun be Efe."
"Vallaha istersen akşam olsun Duru. Bu sefer dibine kadar haksızdın. Olayı bizden saklamasan olmazdı tüm bunlar."
"Iyyy sen o espiriden sonra kendini E5' deki arabaların altına at bence. Hem ben siz olaya karışırsınız da olay büyür diye söylemedim. Kusura bakma ama kocamın beni onu aldatmakla suçlayacağı aklıma gelmedi." diyerek Levent'e baktım.
"Ulan iyi ki bir laf ettik, hatun önümüze boşanma kağıdı koydu. Onu hiç söyleyen yok nedense!"
"Senin şu hafıza kaybı konusu da çabuk kapandı nedense!"
"Aşkım ama seni terslediğim zaman çok komiktin ha"' diyerek lafı değiştiren Levent'e ve onu onaylayarak gülen Efe ve Çağla'ya delici bakışlarımı atıp yukarı çıktım.
Serhat hala uyuduğu için yatağa oturup boş boş etrafa bakındım. Daha geçen gün Levent'i boğmak isterken, bugün neden o duygunun yerini sarılma isteği almıştı ki? Onlardan çok kendime sinirliydim bu yüzden. Eskiden bitti dedim mi biterdi, şimdi beni değiştiren neydi peki? Aşk.. Bu kadar mı beterdi bu duygu, gururunu hiçe sayacak kadar. Daha dün 'Asla affetmem' dediğim adamı ne diye affetmez istiyordum ki? Neden ben haklı olduğum halde onun da haklı yanlarını ortaya çıkarmaya çalışıyordum?
"Duru? Doğru düzgün konuşalım mı artık?" diyerek yanıma gelen Levent'e bakıp "Efe'yle Çağla'yı yalnız mı bıraktın? Aşağı iniyorum ben." diyerek ayağı kalkınca "Gitti onlar. Konuşacak mıyız artık?" deyip geri oturttu beni Levent.
"Hayır!"
Yanıma oturan Levent, yüzünü bana dönerek devam etti. Bense yere odaklanmıştım. Hımm halı güzeldi mesela, zevkli insandım Allah için..
"Hadi ama. Bu kadar uzatmak yetmez mi? Konuşup barışalım işte."
"Konuşmayalım. Sadece barışsak olmaz mı?"
Levent gülerek "Olur." deyince bir kez daha aşık oldum ben. Ben olsam haklı olduğum bir konuyu uzattıkça uzatırdım çünkü, onun kırılmasını hiç umursamadan hem de. Ama o, bana öyle davranıyordu ki dünyadaki en önemli varlık benmişim gibi hissediyordum. Onun için öyle olduğumdandı belki de..
"Ama o kızı tam yolamadım be Levent. Ev adresi falan vardır sizde, bana versene bikaç tel saçını daha yolayım ben." diyerek ayrıldım Levent'ten.
"Aşkım kızda saç kalmadı."
"Bak bak. Sen onu mu koruyorsun bana?"
"Sen ne ara bu kadar kıskanç oldun ya?" diye sitem eden Levent, alttan alttan da gülmeyi ihmal etmiyordu.
"Bilmem ki. Senden bulaşmıştır."
"Aşkım neden daha iyi yönlerimi örnek almıyorsun?"
"Iyi yön derken?"
"Arada sen de bana yılışabilirsin mesela."
"He bu mu iyi yön?"
"Bence evet."
"Hmm. Nasıl yılışacakmışım mesela? Böyle mi?"
Konuşurken bir yandan da Levent'e yaklaşıp cümlem biter bitmez onu öpmeye başladım. Bir kere de ona değer verdiğini gösteren taraf ben olsam ölmezdim sanırım..