Sabah, Levent artık çok yorulduğumu, Serhat için bir bakıcı ayarlamamız gerektiğini, bugün bir kaç kişiyi yollayacağını söylemiş ve benim reddetmelerime rağmen beni dinlemeyip evden çıkmıştı.
Tamam, biraz yoruluyor olabilirdim ama oğlumla ilgilenmeyi seviyordum ben. Acaba onunla çok ilgilenemiyor muyum diye düşündüm bir an. Ama ben hiç çok ilgili bir kadın olmadım ki ona karşı diyerek düşüncelerimi bir kenara atıp gelecek olan kadınları beklemeye başladım. Sonra mı?
Şu an büyük bir öfkeyle Levent'in yanına gidiyorum..
Serhat'ı kucağıma alıp holdingten içeri girerken kulaklarımdan ateş çıkıyordu resmen. Tam kapısının önüne gelmiştim ki, karşıma geçip 'Hanımefendi içeride görüşme yapılıyor giremezsiniz' diyen kızın sesiyle olduğum yerde kalıp sinirli bakışlarımı kıza diktim. Küçük birşeydi, stajyerdi sanırım. Sinirimi ondan çıkartıp kızın moralini bozmak istemiyordum ama önümden çekilmezse her an üzerine atlayabilecek potansiyeli görüyordum kendimde. Çekil kız kazaya kurban gideceksin şimdi durduk yere bak.
'Kusura bakmayın Duru hanım arkadaş yeni' diyerek kızı önümden çeken diğer kıza bakmadan odaya dalış yaptım. Içeride Tunç ve üç kişi daha vardı. Levent bana 'Hoşgeldin aşkım' diyip içeridekilerle 'sonra devam ederiz' dedikten sonra Tunç hariç hepsi çıkmıştı. Serhat'ı Tunç'a verip 'Bizi yalnız bırakır mısın?' diyince ikisi de bana şaşkınlıkla baksalar da Tunç odadan çıktı.
"Hayırdır bebeğim? Pek sinirli gördüm seni."
Çatılmış kaşlarıma rağmen gayet sakin bir şekilde cevap verdim.
"Hayret! Hiç de sinirli değilim oysa ki." Ne siniri canım aa sen de.
"Neler olduğunu anlatmak ister misin? "
"Aslında önce sormak istediğim bir soru var. Acaba bakıcı ayarlayan bir şirket yerine manken ajansını falan aramış olabilir misin mesela? Ya da yabancılar şubesini."
"Anlamadım."
"Anlasan şaşardım zaten! Diyorum ki burası Türkiye Levent. Neden bize bakıcılık yapmak için gelen kızlar yabancı ve en az bir doksan açıklamak ister misin?"
"Aşkım ben en güvenilir yerlerden birinin numarasını istedim orayı verdiler."
"Ne için güvenilir? Seninle yattığını bana anlatmamaları için mi?" Yo sakinim ki ben.
'Ne saçmalıyorsun sen?' diyip bana yaklaşan Levent'e öfkeyle baktım.
"Onları eve yollayan sensin ama ben saçmalıyorum öyle mi? Eve gelince biscolata erkeği gibi birini görüp 'ayy bak yeni bakıcımız' dediğimi düşün Levent. O kızları hangi akla hizmet yolarsın bakıcı adayı diye?"
Biscolata dediğim an çenesi seğirmeye başlayan Levent kendini toparladıktan sonra konuşmaya başladı. Beni kırmamaya özen gösteriyordu, ben hiç düşünmeden onu paramparça ederken hem de!
"Aşkım, ben kızları önceden görmedim ki. Şirketi aradım onlar yolladılar. Söyler misin nerden bilebilirdim?"
Evet, belki haklıydı ama şuan bunları düşünemecek kadar öfkeliydim.
"Nerden mi bilebilirdin? Nasıl araştırıyorsun sen söyler misin? Oğlumuzu emanet edeceğiz biz, ne demek nerden bilebilirdim?"
"Duru, sordum. En iyisi orası dediler. Neden abartıyorsun?"
"Kime sordun Levent? Hangi gerizekalı o şirkete iyi der ki? Tunç'a sorsan bile daha iyi bir şirket önerirdi sana emin ol."
"Aşkım bak sekretere söyledim. O da araştırmış işte. Kızları görmedik ki. Bilemezdik."
Tamam.. Sanırım sakin olma vakti geldi. Sonuçta kızlar ilk olarak eve geldi.
Benim sakinleştiğimi gören Levent öpmek için bir hamle yapmıştı ki masasındaki değişiklik gözüme çarptı. Levent'i öylece bırakıp masanın karşısına geçince tek kaşımı kaldırıp masaya bakmaya başladım. Az önceki sinir kat ve kat artarak geri dönüyordu.
"Aşkım, bak onu da açıklayabilirim."
"Bekliyorum!"
"Çerçeve kırılmış ben yokken. Sekreter de resmi çekmeceye koyup çerçeveyi çöpe atmış. Gerçi resim de biraz yırtılmış ama flash bellekte var zaten. Tekrar çıkarttırıp çerçeve alacağım o kadar."
Kim lan bu sekreter! Komplo mu kuruyordu oğlum bunlar bana? Ne bu böyle?
Ya da benim kocam neden bu kadar salak! Evet, evet doğru cümle kesinlikle bu bence..
"Flash belleği ver. Ben çıkarttırırım."
"Affettin mi yani?"
"Şu an değil. Flash belleği ver."
Levent belleği almak için çekmeceyi açınca artık o sekretere dalmadan rahat edemeyeceğimi anladım.
"Aşkım, bak yemin ederim benim bir suçum yok. Ben.. Bu buraya nasıl geldi bilmiyorum."
"Levent! Söylesene neden bu kadar gerizekalısın sen? Haberin olsa çekmeceyi bu kadar rahat açar mıydın sence?"
"Inanıyorsun bana yani."
"Senin sekreterin nerde sen önce onu bir söyle bana. Ben sonra anlatırım inanıp inanmadığımı."
"Aşkım, ne alaka ya sekreterle?"
Senin beyin nöronlarına tüküreyim ben Levent!
"Sana daha önce bana kimseyi koruma demiştim değil mi?"
Levent çekingen bir tavırla konuşmaya başladı.
"Aşkım. Aslına bakarsan bir sekreterim yok şu an."
Levent'e yaklaşıp 'Ne demek o?' diye sordum.
"Ya. Kovuldu bugün."
Dişlerimi sıkıp sakin kalmaya çalışarak 'Neden?' diye sordum.
"Yemek yedin mi sen? Birlikte yiyelim mi?"
"Dayak var Levent! Yemek ister misin?" Sağ kroşem iyidir bak. denemek ister misin?
"Ne zamandır gözüm morarmıyordu iyi olur."
Şirinlik yapma tatlı şey..
"Levent!"
"Tamam ya tamam. Sabah geldiğimde çerçeveyi görünce sekretere bağırdım. Resim de bilerek yırtılmıştı belliydi. O da işi iyice abartınca kovdum işte."
Derin bir nefes alıp "Abartınca derken?" diye sordum. Umarım düşündüğüm cevap değildir.
"Aşkım yemek diyorduk?"
"Ya sabır! Anlatacak mısın gideyim mi?" dedim elimle kapıyı göstererek. Çıkarsam ciddi ciddi kolay affedilmeyecwğini biliyordu.
"Ya tamam. Birden yaklaşıp öptü tamam mı? Bende kovdum. Rahatladın mı?"
"Öptü. Ve sen sabahtan beri kırk takla atıp bana yalan söylüyorsun öyle mi?"
"Aşkım bak ben senden başkasına bakmam. Biliyorsun."
"Ben, sen bana yalan söylemezsin diye de biliyordum ama."
Levent bana yaklaşıp sarılmaya kalkınca ellerini itip 'Bırak' diye bağırdım. Serhat'ı orada bırakarak holdingten çıkıp arabaya bindiğim gibi sürmeye başladım. Sakinleşmem gerekiyordu, hiç iyi şeyler olmayacaktı yoksa. O pislik nasıl benim kocamı öperdi arkadaş? Kadına bak sen ya. Kırk yıllık tecavüzcü Coşkun mübarek. Evli barklı adama yaptığına bak. Dengesiz pis sapık. Kovmayacakti bir güzel yolacaktım ki rahatlayacaktim işte.
Arkadan bir arabanın korna çalmasıyla baya hızlı ilerleriğimi ve arkadaki arabanın Levent'e ait olduğunu anlamam uzun sürmedi.
Bir süre sonra korna sesi iyice sinirlerimi bozunca arabayı kenara çekip sakinleşmeye çalıştım. Derin nefes alıyor muyduk veriyor muyduk almadan önce yumruk mu atıyorduk nasıl sakinlesiyorduk lan biz? İşe yaramıyordu bu.
Arabanın kapısını açıp yanıma oturan Levent bir süre sessizce birşey söylememi bekledi. Ne diyecektim acaba? Ayy kız seni öpmüş tebrik ederim mi?
Tekrardan sinirlerimin tavan yaptığını anlayıp gözlerimi kapatarak sakin kalmaya çalıştım.
Dudaklarımda hissettiğim baskıyla gözlerimi açınca Levent'i dibimde beni öperken buldum. Geri çekilince hayal kırıklığıyla bana bakan Levent'in bir suçu olmadığını tekrar hatırlattım kendi kendime.
"Ağzını falan yıkadın mı sen?"
"Ya, birkaç saniye bile sürmedi Duru."
"Sonuçta dudakları değdi dimi? Iyyy çamaşır suyuna mı yatırsak?"
Levent bana dehşetle bakarak 'Onlar benim dudaklarım, mutfak fayansı değil farkındasındır umarım' diyince gülmemek için kendimi kasıp 'Ben anlamam, yoksa öpemezsin beni' dedim.
'Çok acır mı ki acaba?' diyip dudaklarını büzünce şirinliğine gülümsememek için ciddi durmaya çalışarak 'Acır. Ama ben anlamam. Onu öptürmeden önce düşünecektin' diyerek dik dik Levent'e bakmaya başladım.
'Tamam. Ben arabaya geçeyim de çamaşır suyu alalım o zaman' diyerek çaresizce konuşan Levent karşısında artık dayanamayıp gülmeye başladım.
"Ne gül-bir dakika ya.. Dalga geçiyorsun sen benimle değil mi?"
Hâlâ gülmeye devam ederken 'Sence?' diye sordum. Yok tuz ruhuyla da biz güzel çitileyelim istersen sonra.
"Manyak mısın sen Levent, çamaşır suyu yüze sürülür mü?"
"Evet, sürülmez belki ama. Hayır dersem beni affetmezsin diye düşündüm."
"Manyak. Dudakların paramparça olurdu haberin var mı senin?"
"Olsun. Sen beni affetmezsen bir önemi kalmazdı ki."
Yaaaa ama...
"Şirinlik mi yapıyorsun sen? Pis romantik.."
Alt dudağını sarkıtan Levent 'Evet, kahretsin çok şirinim değil mi?' diye sorunca 'Bakıyorum ego tavan' diye cevap verdim.
"Öyledir kendileri. Senelerdir kimse indiremedi onu yukarılardan. Hele sen beni sevdikçe daha bir şımarıyor. Arsa değer gibi yakında."
"Yağ yapmaya da başladık. Kalk hadi kalk git arabanın başına. Ay oğlumu Tunç'la yalnız mı bıraktın sen? Biz gidene kadar Nuri Alço'ya dönmese bari."
Levent keyfi yerine gelmiş bir şekilde kahkaha atıp beni öpmeye başlayınca karşılık verdim ben de. Sürtüğün teki kocamı zorla öptü diye onu öpmeyecek değildim ya. Zaten yeterince atarlanmıştım bence.
Her ne kadar o sürtüğü yolup rahatlayamamış olsam da, sonuç olarak Levent beni aldatmamıştı ve o hâlâ benimdi..