1.3

769 Kelimeler
Öğlen, Serhat beyimiz tüm gece uyumadığı ve şimdi uyuduğu için ben de fırsat bu fırsat deyip uyumuştum ki çalan zille güzelim uykum yarıda kaldı. Normalde de en nefret ettiğim şey uykumun bölünmesiydi ama bu sıralar uykumu böleni bazukayi elime alıp patlatsam oluşan o sinirim anca geçerdi. Kapıyı açınca, gördüğüm Kenan bey ve Gül hanımla birlikte acaba hala rüyada mıyım diye düşündüm bir an. (Unutanlar için Levent'in anne ve babası) "Kızım biraz konuşabilir miyiz?" diyen tabiki de Kenan beydi. Diğerinde nerde o kibarlık? O anca işi düşünce onu bunu istemeye gelsin. "Levent evde yok ama.." "Ne yaparsak yapalım bizi dinlemiyor zaten. Seninle konuşmaya geldik biz." Ikisini de içeri buyur edip kapıdaki korumaya "Levent'e haber verirsen öldürürüm." dedikten sonra içeri geçip oturdum. Inşallah koruma da Levent kadar korkuyordur benden. Korkunç bir insanım bence. Ne olmuş? "Sizi dinliyorum." Annesinin benimle konuşmaya pek yüzü olmadığı için babası başladı konuşmaya. "Bak kızım, ne yaptıysak Levent affetmedi bizi. Biz seninle Levent'i bir kez olsun bizi dinlemesi için ikna eder misin diye konuşmaya geldik." Ikisine de bakıp nefesimi dışarı verdim. Levent'in beni dinleyeceğini benim kadar onlar da biliyorlardı ama ben her seferinde benim için onları affetmesini istemiyordum. "Bakın. Onu küçükken bırakıp giden bir anneden ve evlenirken Levent'e sorma gereği bile duymamış bir babadan bahsediyoruz burada. Dinlemek istemiyorsa dinlemez. Çocuk değil ki zorla kulağını çekip dinleyeceksin diyeyim. Kendi kararlarını kendi verebilir." Ve ben buna asla karışmam. Bilmeleri gerekirdi. "Evet. Ama onu ikna edebileceğini hepimiz biliyoruz." "Kenan bey onu ben de biliyorum ama ben onu ilik konusunda yeterince zorladım zaten. Bir kez daha sırf benim için kendi gururunu hiçe saymasını isteyemem. Kaldı ki sırf sizinle bir alakası kalmasın diye sizin başında olduğunuz holdingle bile ilişkiyi kesti, bu durumda ancak isterse kendi konuşurdu zaten." "Bize sadece sen yardım edebilirsin. Bunu bildiğin halde neden bizi tersliyorsun?" Levent'in annesine sinirli bakışlarımı dikip konuşmaya başladım. Ağzını açmasa olmuyordu çünkü. Bir de çok haklı gibi bir güzel üste çıkartmaya çalışıyordu kendini. oldu canım. Gel. "Terslemek? Inanın benim tersimi görmek istemezsiniz. Ben, siz benim büyüğüm olduğunuz için saygılı durmaya çalışıyorum. Ama konu oralara gelecekse gayet de ters olabilirim bundan şüpheniz olmasın." Sinirlenmiştim. Levent'i yüz üstü bırakıp gitmesi yetmiyormuş gibi bir de her fırsatta üste çıkması çileden çıkartıyordu beni. "Onu söylemek istemedik." deyip ortalığı yumuşatmaya çalışan Kenan beye cevap vermedim. Gayet de onu demek istemişti çünkü. "Her neyse. Size yardım edemem anlayacağınız. Levent konuşmak isterse gelip konuşur." diyerek ayağa kalktım. Bunun bir nevi 'Gidebilirsiniz.' demek olduğunu anlamışlardır umarım. "Torunumuzu göremez miyiz peki?" diyen Kenan beye acıdım bir an. Tek yaptığı sevdiği kadınla tekrar evlenmekti. Bunca yıl o bakmıştı Levent'e ama Levent bir kalemde silmişti onu. "Uyuyor." "Uyumasa da göremezdiniz zaten." diyerek salona giriş yapan Levent'e bakakaldım. Ben o kapıdaki adamı öldürmez miydim? Hain. "Levent?" "Seninle sonra konuşacağız Duru." dedikten sonra anne ve babasına dönen Levent yüzlerine bile bakmadan "Defolabilirsiniz." deyip yukarı çıktı. Hiç sesimi çıkartmadan onların evden gidişini seyrettim ben de. Bu kadar iyi yürekli bir adamın kendi anne babası karşısında nasıl oluyordu da kalbi buz tutabiliyordu? Annesini anlarım, tamam ama.. Ya babası? Beni defalarca affetmişti, biliyordum affedebileceğini. Ama yapmıyordu işte. Levent aşağı inince yanıma oturup bana doğru döndükten sonra sinirle "Şimdi anlat bakalım" dedi. "Neyi?" "Bilmem. Dünyanın nasıl oluştuğundan başlayıp anlat işte." "Ha, tamam." deyip ellerimi açtım. " Bak şimdi dünya önce bir gaz bulutuydu. Sonra.." Levent güldüğünü belli etmemek için yüzünü aşağı eğip 'Duru!' diye uyardı. "Ne ya? Değil miydi? Ay ben bunca zamandır yanlış mı biliyordum?" Levent iki eliyle yüzümü kavrayıp, iyice bastırdıktan sonra "Doğru düzgün anlatacak mısın artık?" diye sordu. "Niyi ınlıtcım?" "Ya dur böyle de çok tatlı oldun, kızamıyorum." diyip güldükten sonra ellerini çekti. "Anlat artık." deyince ciddileştim ben de. Kaçmanın bir alemi yoktu ne de olsa. "Anlatacak birşey yok. Onları affetmen için ikna etmemi istediler, hayır dedim. Bu kadar." "Gerçekten istemiyor musun peki?" "Onlar senin annenle baban Levent. Beni ilgilendiren bir konu değil bu, senin kararın." "Benimle ilgili her şey seni de ilgilendirir biliyorsun." "Evet. Tabi ki biliyorum. Söylemek istediğim o değil. Karışabilirim. İkna da edebilirim belki seni. Ama bu konuda sana karışmak istemiyorum. Konuşursam beni dinlersin çünkü. Ama ben bu kez barışırsan benim için değil, kendin için yap istiyorum." Levent "Seni çok sevdiğimi söylemiş miydim?" deyip birden beni öpmeye başlayınca bu konuşmanın burada sona erdiğini anlamış oldum. Konuşmak istemiyordu, ya da ikna edilmek. Kızgındı çünkü, haklıydı da. Ben nasıl senelerdir beni bırakan bir anneyi görmek istemediysem o da istemiyordu. Levent, annem konusunu bir kez bile açmamıştı o günden sonra. Ve o istemedikce ben de onun ailesiyle ilgili konuşmayacaktım. Umarım ailesi de her dakika karşımıza çıkarak bu durumu daha da fazla zorlaştırmazlardı. Aksi takdirde biraz da edepsiz bir gelin olabilirdim çünkü. Levent'in üzülmesine göz yumamazdım bile bile her seferinde.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE