Mete
Sonunda beklediğim telefon geldi, Zuhal ile buluşmaya gidecektim. Er ya da geç arayacaktı biliyorum ama cesaretini toplamak zaman almış demek
Aracıma bineceğim esnada tiz bir ses duydum, başımı çevirdiğimde mahallede kimseyi görmedim. Bir kapı kapanma sesi.
Gözüm Buket'in kapısına takıldı... Sonra da tekrar açılıp kapandı kapanmasına ama ne birisi girdi ne de çıktı evden.
Kapı kapanmadan önce yine o boğuk ses!
Hızlı adımlarla eve geldim, kapıyı mı çalmalı yoksa...
Etrafta dolandım, başım Mutfağın penceresine takıldı, açıktı ve evet içeriden o boğuk ses gelmeye devam ediyordu.
Minik tavşanın kafesi yüzünden çok yaklaşamıyordum ama sonra o adamın sesini duydum
" Sen benimle oyun mu oynuyorsun, sana kim olduğumu göstereceğim. Baban da sen de kendinizi bir halt sanıyorsunuz..."
Bu nişanlısıydı. Kapıyı çalsam bile muhtemelen açmayacaktı. Gözüm duvarın kenarındaki açık üst kat penceresine ilişti.
Duvara tırmanıp üst kat penceresinden içeri girdim. Sessizce aşağı süzüldüğümde
" Bunu siz istediniz, siz..." diyen kontrolsüz bir ses geliyordu ama Buket'in sesi çıkmıyordu.
Aşağı kata indiğimde koridordan odaya başımı uzatmamla Buket'in üstünde o şerefsizi gördüm.
Kızım saçlarını tutmuş başını zemine tüm gücü ile vuruyordu, her yer kan içindeydi!
Tek adımda mesafeyi kapattım. Kafasını kaldırıp bana bakan şerefsize tekmeyi geçirdim.
Savrulup arkasına düşerken inleyerek yüzünü tutuyordu...
Buket'in sarı saçları yüzünü kaplamış, kan içindeydi saçının her teli... Hemen nabzını kontrol ettim bu esnada gözümle de piçi süzerek, sonra da gözlerine baktım.
Baygındı, başının arkasında yoğun bir kanama vardı.
Şerefsiz kızı mahvetmiş!
Telefonumdan 112 yi arayıp ambulans istedim ve piçin o esnada kaçtığını fark ettim. Gidip peşinden yakalamak istedim ama Buket'i o şekilde bırakamadım.
Öksürmüş, ağzından, burnundan kan gelmişti.
Üstündeki bembeyaz elbise kan içindeydi.
Vera gibi... gözüme o an karım geldi, kanlar içinde hastaneye yetiştirdiğim karım.
Cenk'i aradım. Volkan ile karargahtaydılar.
" Noldu sevgilim beni mi özledin?"
" Buket saldırıya uğradı, durumu kötü. Hastaneye götürüyorum"
" Kim?"
" Nişanlısı denen piç yaptı! Elimden kaçırdım. Sen bir yolunu bul söyle Volkan'a."
" Ulan bunun bulunacak yolu mu var? Toplantıda , çıkar çıkmaz derim. Haber ver mutlaka"
" Tamam"
Hastane
Koridorda bekliyordum, acil müdahale odasına almışlardı. Travma odasında müdahalesine devam ediliyordu.
Kendine gelmemişti hala. Beyin zarında yırtık oluşmuş. " Çok şanslısınız, birkaç milim ile sonucu ağır olacak süreçten kurtuldu" dedi doktor.
Ben doktor ile konuşurken koridorda kalabalık bir gurup görüldü. Başlarında 58 yaşlarında bir adam.
Ben bu adamı nerede görmüştüm. Adamın yüzünde bariz bir öfke vardı, etrafı yapılı korumalarla doluydu.
" Kızım Buket Türkova buraya getirilmiş, durumu ne ? "
Adamın yanına koşarak birisi daha geldi, bu adam hastanenin başhekimiydi. Daha önce tanışmıştım pekte hoş olmayacak bir şekilde. O da beni tanımış olacak ki anlık bir bakış atıp gözlüğünü düzeltip Buket'in babasına yalakalık yapmaya başladı.
Herkesi etkisi altına alan adamın yüzünü incelediğimde İstanbul'da Çırağan Sarayındaki davette gördüğüm adam olduğunu hatırladım.
Bir an göz göze geldik, sanırım doktor o esnada beyefendi ilk müdahaleyi yapmış, zamanında getirmiş falan diyordu. Başını minnetle bana eğerek gözünü kapattı. Sanırım bu sessiz bir teşekkürdü.
Karşılık verdim.
Doktor bana tekrar dönüp kısaca yasal prosedürü aktardı. " Hastane polisine haber verildi, birazdan gelip ifadenizi alırlar" Başımı salladım olur anlamında.
Tekrar yerime oturduğumda adam da yanıma gelip oturdu.
" Nasıl oldu?"
" Sesleri duydum, içeri girdiğimde kızın kafasını zemine vurarak öldürmeye çalışıyordu. Göz bebekleri fazla büyüktü, ilaç etkisindeydi belli ki!" Sesimdeki öfkeyi bariz hissettirdim.
Derin bir nefes aldı adam " Polise eve geldiğinizde öyle bulduğunuzu kimseyi görmediğiniz söylemenizi istiyorum"
" Yalan ifade vermemi yani? Sebep? Kızınız bu durumdayken neyi ve kimi koruma derdindesiniz?"
Yüzüme baktı uzun uzun. " Kızım dışında kimseyi korumuyorum. Benim gibi adamlar adliye koridorunda çözmez meselelerini" adamlarını göstererek söylemişti bunu.
Kafamı sağa sola sallarken sinirle nefesimi verdim. Adamın karanlık bir tip olduğu belliydi, hale bak!
Adamı yanımıza gelip " Efendim bulmuşlar"
" Çiftlik evine götürsünler, babasını da arayın gelsin " tekrar bana dönerek " Dediğim gibi ifade verecek misin?"
Gözlerimi kısarak baktım " Kusura bakmayın sizin için yalan söyleyemem" dediğim anda ikimizin de elindeki akıllı saate bildirim geldi.
Baktığımda sistemden geldiğini anlamıştım. Adam da kontrol etmişti saatini. O an göz göze geldik, birbirimizi tartıyorduk.
Tesadüf müydü? 30 saniye sürmeden tekrar ikimizin de saati bir daha bildirim sesi ile titredi. Teşkikattan geliyordu mesaj. Artık emindim.
Bizim yapılanmadandı. Yanağının kenarında kıvrılma oldu. " İfadeyi dediğim gibi ver. Polis savcı bulaştırma şu sıralar başımıza" Emir verir gibi dahası sanki bana emir verme yetkisi var gibi!
Sonra da kalkıp adamına " Burada bekle, uçan sinekten haberim olacak" dedi ve kalabalık adamları ile giderken durdu, tekrar dönüp bana baktı. Başı ile selam verip gitti.
Doktor tekrar göründü " Kanama yok, ama duroplasti için hastayı hazırlıyoruz. Yırtığa müdahale edeceği. Ameliyat bitiminde size bilgi verecekler. " derken sedye ile gözlerimin önünden götürdüler Buket'i.
Tıpkı Veram gibi.
Az önce kendine baba diyen adam geldi, sordu ve adamları ile çekip gitti. Yüzünün derinliklerinde çok dikkat edenlerin görebileceği kadar derinde acı kırıntısı vardı.
Korktum, ileride böyle bir baba olmaktan!
Cenk'i aradım
" Ameliyata girdi, beyin zarı yırtılmış, ameliyat edecekler şimdi."
" Tamam çıktı şimdi toplantıdan, önce yeni albaya söyledim durumu, izin aldım, şimdi onu alıp geliyorum. Nazlı'ya gidiyoruz dedim. Gelince sen söyle burada yenemem bunu ben"
Bir müddet sonra ameliyathane kapısında beklerken yanıma Cenk ile Volkan geldi.
Volkan şaşkın gözlerle bakıyordu " Ne oldu, kim?"
Muhtemelen Cenk'in tavrından şüphelenmişti
" Buğlem mi ?" dedi panikle etrafa çaresizce göz gezdirerek
" Yok abi, Buket! Şimdi ameliyatta müdahale ediliyor "
Yüzüme anlamadan bakıyordu. Tüm dikkati üstümdeydi, ağzımdan çıkan her kelimeye odaklanmıştı
" Saldırıya uğramış, beyin zarında yırtık var. Müdahale ediyorlar, nerede ise bir saat oldu" dedim
Elimdeki kanı gördü
" Bu?"
Kafamı evet anlamında salladım. " Olamaz, ben o şerefsizi kliniğe yatırdım. Klinikte! Daha birkaç saat önce aradım öğrendim doktoru ile görüştüm"
Daha önce saldıran şerefsiz sanıyordu yine saldıranı.
" O değil abi, nişanlısı yapmış!" dümdüz şekilde Cenk birkaç da küfür savurarak söyledi sanki ben söylemeyi bilmiyorum. Tam bir boş boğaz!
" Ne diyorsun lan sen?"
Bana dönüp baktı, - doğru mu ?- der gibi sorarak.
Başımla doğru olduğunu onayladığımda çıktı. Kimse durduramadı
" Koş yetiş " diye bağırdı Cenk " Ben burada kalırım , bekleme ameliyathane kapısında ! Git şu manyağı tut. " Geçmişi hatırlamamı istemiyordu anlamıştım. Boş boğaz olmasına boş boğaz ama dost gibi dost!
Koşup yakaladığında birisini aramış piçin adresini soruyordu.
"10 dakikaya adres elinde kardeşim" diyerek kapattı telefonu konuştuğu kişi. Arabanın içine girdi, silahını torpidodan çıkartıp beline taktı " İn aşağı"
"Siksen inmem! Sen nereye ben oraya !"
" İn aşağı Mete, şahit olma ! Başını daha beter derde sokma !"
"Sikerler, sür" dedim bir milin geri adım atmadan.
Yüzüme baktı vazgeçmeyeceğim anlayınca sürdü.
Volkan
10 dakika sürmedi bana adres ulaştı bile. Konumu açıp gitmeye başladım. Öyle bir bastım ki gaza, araç nerede ise uçacaktı kavşaklarda.
Mete ise en ufak bir itiraz etmede oturuyor ,aman yavaş sür, şu bu demiyordu.
Bir adam öldürmeye gideceksen Mete ile gitmen gerek zaten. Ne bok yersen ye dibine dek yanında olur şerefsiz.
Yol bizi bir çiftlik evine getirdiğinde ben silahı çekip çatışmaya hazırlanırken Mete elimi tuttu.
Yanımıza gelen adama " Turgut Beye söyleyin, hastaneden geldim. 'Mete geldi sizinle görüşecek ' deyin " dediğinde bir müddet sonra kapılar sonuna dek açıldı.
Yüzüne şaşkınlıkla baktım. "İstanbul'dan tanışıyoruz, godomanlardan" dedi.
Bahçeye girer girmez ne kadar godoman olduğunu anlamıştım. Buket'in ailesinin durumunun iyi olduğunu biliyordum ama bu kadarını tahmin edememiştim.
Adım başı bir silahlı koruma vardı ve hepsinin özel eğitimli olduklarına emindim.
Evin her yerinde kamera, adım başı silahlı adam. Ah benim narin çiçeğim, bir bilsen nasıl bir adamın kızısın?
Onu en son gördüğümde bu kadar büyütmemişti işlerini. Demek ki artık karanlığın bir tonu değil, kendisi olmuştu?
Salona geçene dek yanımızda eşlik etti 2 koruma.
İçeri girdiğimizde Turgut bey'i gördük nihayet! Koru kahve deri koltuğa kurulmuş oturuyordu. " Gözünle görmeden rahat etmeyeceksin değil mi?" dedi Mete'ye, bir taraftan da beni süzüyordu. Tanıdı mı o da beni? Tanımış olsa bu kadar rahat duramazdı!
"Getirin " demesi ile İçeri feryat içinde 2 adamın kolunda ayakları yerde sürünerek sürüklenen Buket'in nişanlısını getirdiler. Ardından da 2 korumanın kollarında kan içinde babasını.
Yalvarıyordu adam " İlaç etkisinde Turgut, yoksa biliyorsun yapmaz. Öldürecekler dursunlar artık!"
Mete
O an yanımdan hızla hareket eden bir Volkan gördüm. Bir kaç saniyede oldu herşey.
Sarı piçin üstüne atladı, herkes silah çekti, ben de dahil.
Volkan çıkardığı tabancası ile önce sağ eline avcunun içine sıktı şerefsizin, çığlık sesi yankılandı silah sesinin hemen ardından, sonra sol eline avcunun içine sıktı silahı daha da şiddetli bir çığlık, en son ağzına yerleştirdi ve...
Başına silah dayamıştı korumaların birisi Volkan'ın. Herkes herkese silah çekmişti, tek bir çıtırtı ile kan gölüne dönecekti her yer.
Sarı piçin çığlıkları yankılanıyordu evde.
Turgut beyle göz göze geldiğimizde elini kaldırıp herkese durmasını işaret ettiğini gördüm. Ben de silahı tutuşumu gevşettim ama bırakmadım tabi.
"Abi tamam, sana söz veriyorum eğer Buket'e bir şey olursa ne istersen yapacağız ama kızının da Buket'in de sana ihtiyacı var. Bu piç için değmez. Verdin cezasını "
"Yetmez lannnn !" diye bağırdı
"Kızını düşün " dedim Buğlem'i hatırlatarak
"Hadi abi, abi hadiiiii ! "
Silahın dipçiği ile tekrar kafasına 2 defa sertçe yapıştırdı.
Kafasından kan fışkırıyordu piçin.
Ayağa kalkıp bana döndü. Yüzü kan içindeydi. Sonra da Turgut beye dönüp yanına gitti. Silahı ile sarı piçi gösterip bir el daha ateş etti, bu defa piçin baldıran isabet etmişti
Sonra tekrar döndü Turgut beye
" Eğer bir daha pisliğini Buket'e bulaştırırsan sizin hepinizi sikerim, bu kadar adam yetmez, ordu üstüme kalksa yine sizi sikerim!"
Deyip çıktı odadan. Tuhaf ama Turgut beyin sanki memnuniyetle kıvrıldı dudağı.
Dışarı çıkıp arabaya bineceğimiz esnada 2 el silah sesi duyduk. Bir anlığına, az önce çıktığımız eve baktık. Sonra da dönüp birbirimize baktık.
Telefonum çalıyordu, kan içindeki eli ile yüzüne düşen saçı çekti, üstü başı başı kandı. Askeri üniforması kırmızıya boyanmıştı.
"Aç çabuk, ne diyor?" Sordu ama cevap beklemeye gücü yok gibiydi. Sanki kötü bir şey söyleyecek olsam yığılıp kalacak gibi.
" Abi başarılı geçmiş ameliyat. Gelin artık diyor " dedim.
Sanki tuttuğu tüm nefesi verdi. Güçlükle adımlayıp arabaya tutundu. " Beni aradı yine, açmadım! Toplantıya girecektim. Sessize aldım!"
"Gidelim hadi !" Omzuna dokunup teselli verircesine sıktım.
" Yine beni aramıştı yardım istemek için!" Giderken camdan dışarıyı bakıp söylemişti bunları, kendi kendine günah çıkartırcasına.
Sonra bakışını bana döndürüp acı bir gülümseme kapladı yüzünü " Suriye'de dediğini hatırlıyor musun, sedeyedeyken. Koruyamadım demiştin. "
Konuşmadım, zira konuşsam ağlardım eminim. Kafamı salladım. " Ben de koruyamadım" dedi tekrar camdan dışarıya dönerek.