5. BÖLÜM (S)

1087 Kelimeler
Bakire yaa bakire. Yasemin'in bana yaptırdıkları yüzünden bilmeden bir bakireyi becermiştim. Aldığım zevki tarif etmem mümkün değildi tabii; ama tek gecelik zevk için bir kadının bakire çıkması Aslı'ya garip şekilde inansam da kızgınlığımı hafifletmiyordu. Kafamdan dumanlar çıktığına emindim. Ve yine ağlıyordu. Evet canını yakıyordum. Kolunu bırakmam için talepte bulunmuyor, aksine beni ikna etmeye çalışıyordu. Bana tuzak kurmamıştı, beni tanımıyordu, O'na iyi davrandığım için şanslıydı. Bla bla bla. Zaten Aslı'ya inanmıştım. Sorun o değildi. Sorun aslında inandığım halde bir yanımın neden inandığımı kendime anlatamamdı. "Bak, istersen önünde banyo yaparım. Sana ait hiçbir iz kalmaz üzerimde. Senin zengin olduğunu, nereye gideceğimizi bile bilmiyordum. Arabada uyudum ben yaa. Sana tuzak kuracak biri gibi mi görünüyorum?" dediğinde artık tepkisiz kalamayarak güldüm. Zengin miydim? Neden bana tuzak kurduğunu düşündüğümü ben de bilmiyorum. Sanki şeyh prens başkan çocuğuymuşum gibi Rus ajanların benimle uğraştığı falan yoktu elbette. Ben bunlara gülerken hala konuşuyordu. Bu halini sevimli bulsam da aklıma oturmayan şeyler vardı. Önüne gelen ilk adamla gidecek gibi biri olmadığını kanıtlamıştı. Evet ben durmuştum, uzakta kaldığını görünce ben de emin olamamıştım. Üç gecedir ne yapmaya çalıştığını anlayamadığım anda gitmek istemesiyle kafamı -hayır-der gibi salladım. Sorularım bitmemişti. Bakire olduğunu saklamasının bir nedeni olmalıydı. Sevişmeye başladıktan on dakika sonra ortaya çıkacak bir sır için saçma sapan bir gizemdi. (On dakika mi sürmüştü gerçekten? Bundan sonra saate bakmalıydım). Niçin bana söylemediğini sorduğumda kafasından geçen düşünceleri görebilecekmişim gibi gözlerimi kısıp beynini görmeye çalıştım. Eğer doğaüstü olmayan bir insan evladından çıkabilecek bir ışın söz konusu olsaydı o an gerçekten gözlerimden çıkardı. Ve ben de merak etmek zorunda kalmazdım. Ben fena biri sayılmazdım. Annem yakışıklı oğlum diye sever beni. İşim var, evim var, arabam var. Doktorum. Uzmanlığımın son yılı. Dahası dünya güzeli bir kız arkadaşım da var evlenmeyi düşündüğüm. Tüm bunlar Yasemin'e olan saygımdan başıma geldiği için hafif sitemliydim şu an O'na karşı. Sanki evlenmeden birlikte olmamak suçmuş gibi. Üç yıldır birlikteydik ve cinsel birleşme istemiyordu. Buna saygı duymaktan başka yapabileceğim bir şey yoktu. Bu nedenle hayat kadınları ile birlikte oluyordum. Sadece bedenen aldatmış olmak kendimi bir yerde daha az suçlu hissettiriyordu ve kesinlikle öpüşmüyordum. Duygusal bağ, çevremde tanıdıklarımla tek gecelik bir ilişki asla yaşamıyordum. Yasemin altı aydır İngiltere'deydi. Dil okulu için gitmişti. Uzmanlığım bitince evlenecektik. Benden başkasının olmadığını bilmek O'nu gözümde sadece yüceltebilirdi. Benim talebim değildi. Benden önce başkaları olsa da severdim. Ama yoktu. Şanslıydım. Şimdi ise karşımda karımdan önce bana kendini sunan ya da sunmak zorunda hisseden biri vardı. Sıkıntıyla elimi saçlarımdan geçirdim. "Konuş artık. Daha çok sorum var. Beni ikna etmeden buradan gidemezsin." dediğimde kızlığının önemli olduğunu düşünmediğini söyledi. Nasıl önemli olmazdı.? Ben buna değer veren biriyle sevgiliydim ve yine bu değer nedeniyle fahişe getiriyordum eve. Önüne gelen herhangi biri ile de bunu yapıp yapmayacağını merek ettim. Yirmi iki yaşındaydı. Üniversite okuması ya da sevdiği biriyle sevdiği şeyleri yapıyor olması gerekirdi. Gençti, kesinlikle çok güzeldi. Sorumdan sonra yüzünde beliren sıkıntı ile asla ve asla önüne gelen biriyle yatmayacağını, orospu olmadığını bağırıyordu ifadesi. Nitekim hıçkırarak ağlamaya başladı. "Benim paraya ihtiyacım vardı." dediğinde kolunu aniden bıraktım. Bıraktığım yeri O tutunca, bir an O'na sarılıp canını yaktığım yeri iyi etmek istedim. Çok sıkmış olmalıyım farkında olmadan. Sadece 500 lira için yapılacak şey değildi. Daha çok kazanıp namusunu hala koruyabileceği pek çok iş yapabilirdi. İhale bana kalmıştı. Kendimi kurbanlık koyun gibi hissederek üç saat öncesine kadar hastanede kalmamış olmayı, üç saat önce canımın seks istememiş olmamasını, üç saat önce Zeynep hemşireyi becermiş olmayı ve üç saat önce o kaldırımın kenarında mini etekli kişiyi fark edip durmamayı diledim bir an. Farklı yollardan da bu parayı bulabileceğini söylediğimde kat kat fazla para lazım olduğunu söyledi. Bu işi para için yapmaya benimle bu gece başlamıştı. Bakire olduğunu söylememesi, zaten vazgeçmek üzereyken benim ona seslenmemle zar zor almış olduğu bir karardı. Ve söyleseydi kesinlikle birlikte olmazdım. Hatta gaza bastığım gibi arkama bakmadan giderdim. Daha çok para verebilirdim bekaretine evet. Böyle bir derdim arzum olsaydı eğer. Benim kendi bakirem vardı. Üstüne bir de o gece yanında olan diğer "gerçek" hayat kadınları gibi rahat olamadığını ekledi. Giyinik birinin karşısında daha fazla boxerla durmamam gerektiğini fark ederek dolabımdan elime ilk gelen siyah eşofman takımımı üstüme geçirdim. "Çünkü onlar orospu, sen değilsin rahat olmaman çok normal." dedim. Başını eğdiğinde bu kelimenin bile ne kadar canını yaktığını anlamamak için aptal olmak gerekirdi. Ama gerçekler bu hayatta aptal, utangaç, temiz olmayı mazur görüp iyi insanları teğet geçmiyordu her zaman. Bu tür insanların onları pazarlayan adamları olurdu. Onlara iş bulan ve kazandıkları paralarla geçinen pezevenkler. Bu Aslı kesinlikle çılgın ve daha da kesinlikle çok şanslıydı. Ben kötü biri değildim, en azından O da kadın pazarlayan birinin eline düşmemişti. Bunu ona da söylediğimde dehşete düştü. Bu konuya hiç kafa patlatmadığı belliydi. Para kazanmak için kaldırım kenarında yatacak erkek aramak bir mağazaya girip tezgahtar lazım mı demeye benzemezdi. İnsanın bedeniyle beraber ruhunu da kirletirlerdi. Ben başka bir şey demeden mutfağa inerken kafamda bu düşünceler dolanıyordu. Seks mi, tartışma mı, başımın ağrısı mi bilmiyorum susamıştım. Mutfağa girdiğimde dolaptan taze sıkılmış portakal suyunu çıkardım. İkimize de bir bardak çıkarıp içlerini doldurdum. Aslında acıkmıştım da ama yorgunluktan uyumak da istiyordum. Zaten nöbetim tahminimden uzun sürmüştü. Uyumadan hemen önce yemek yemek kesinlikle bana uygun değildi. Ağır adımlarla yukarı çıktığımda Aslı yine durmamış yatağı düzeltmiş, eve getirdiğim kız arkadaş havalarında ortalığı toplamıştı. Tek fazlalık yerde duran yatak çarşafıydı. Bardağı uzattığımda aldı. Ortalık hakkında yorum yapmadan neden paraya ihtiyacı olduğunu sordum. Sadece üç yüz lira değildi ihtiyacı. Kat kat fazlası lazım demişti. Ve aklım beni yanıltmıyorsa bu para acil lazım olmalı ki; bulabildiği en kısa ve para getirecek yoldan bunu temin etmeyi seçmişti. Bir yerde bir mantık hatası olduğunu yerdeki çarşaf bağırıyordu adeta. Dudaklarımı ısırdığım gibi şimşek çaktı beynimde. Nerdeyse korunmadığından emin olarak yine de beni yanıltmasını isteyerek sordum. Tabi ki -HAYIR-. "Harika." diye kükredim. "Hayatımda bir tek beş kuruşluk zevk için eve attığım kadının hamile kalması, O'ndan da çocuğumun olması eksikti sadece." diye söylendim. Yirmi sekiz yıldır hiçbir kadına el kaldırmamıştım; ama şu anda hemen sakinleşmezsem Aslı'ya gerçekten vurabileceğimi düşündüm. Sinirle banyoya koştum. Doktor olmanın ve bu işi ilk kez yapmıyor olmanın faydaları. Banyodan ertesi gün hapını aldığım gibi yutması için O'na verdim. İtiraz ederse burnundan tutup ağzına zorla sokmaya kararlıydım. Yut dediğim gibi aldı ve yuttu. Çok çabuk olmuştu. Cep telefonu titreme sesi geldiğinde hala elinde tuttuğu çantayı hızla çektim. Sabahın 5'inde kim ne diye arıyor olabilirdi? Aslı hakkında tamamen yanılıyor olamazdım herhalde. Elime aldığımda *İlkay'ım arıyor* yazısını görünce uzattım. Gereksiz fazla sert çıkmıştım. Cevaplayıp eve geleceğini söyledi. Kesinlikle iyi aile kızı olarak yetişmişti. O'nu yatak odama kadar getiren hikayesini merak ettim. İçimden geçen -iyi kız- düşüncesini dilimin de söylediğini fark ettim. "Gerçekten de göründüğün kadar safsın değil mi?"
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE