3. BÖLÜM

3812 Kelimeler
Safhalar... Biliyordu galiba safhaları kadın. En azından gerekli malzemeler kafasında belirmeye başladı. Bir kadın ve bir erkek. İkisi de vardı. Aynı yatakta yan yana oturuyorlardı. Şimdi netleşmeye başladı başıyla yaptığı işaretin kerameti. Havluyu kendisi de çıkarırdı. Önemli olan prize girecek fişe elektrik gidiyor olmasıydı. Adamın beklentiyle kendisine bakıyor olması bile sabrının sınırlarında dolaştığını gösteriyordu. Yavaşça başını eğdi. Elinde büyütmek için tuttuğu Serdar'ın penisine doğru hamle yaparken Serdar da saçlarını kavradı. Sıkmıyordu, çekmiyordu ya da canını yakmıyordu. Fiziksel olarak yanmazdı yalnızca can. Aslı'nın canı şu an çok farklı şekilde yanarken ona ya da bir başkasına fiziksel acı için çok da ihtiyacı yoktu zaten. Sonunda başını eğmeye karar verdiğinde ona yine güvenmeyi seçti Serdar. Açık konuşmak gerekirse ağzına aldığı hayati bir organıydı ve her erkek gibi Serdar da bu organını en az diğer organlarını sevdiği yeterlilikte seviyordu. Dişlerin de dünyanın en sağlam yapılarından biri olduğu göz önüne alınırsa hayatı iki dudağının arasındaydı genç kadının. Saçlarını tutması bundandı. Isırılması için bir neden yoktu elbette, daha önce de başına böyle bir şey gelmemişti. Yine de belli olmazdı. Bu hayatı yaşayanların geçmişinden gelen sorunları olma olasılığı yüksekti. Travma sonrası stres yaşayanlar başkaları için tehlike arz edebilirlerdi. Çok ürkütmeden ve acıtmadan gevşekçe tuttuğu saçlarının elindeki yumuşak etkisini ve uzunluğunu sevdi adam. Olası bir tehlikeye karşı saçlarını çekerse belki kendisini kurtarabileceğini düşünmeden edemedi. Önceden bildiği biri olmamasına özen göstermesi bu açıdan olumsuzdu sadece. Herkesi tam anlamıyla tanıyarak birlikte olunmuyordu. Aslı diliyle elindeki penisi yalamaya başladığında yerinde kımıldanmaya başlaması ivedilikle gelişti Serdar'ın. Bir fahişe gibi değil de daha önce hiç yapmamış biri gibiydi yine. Eli ve dili beklediği hızda değildi, zaten arabasına yaklaşma, binme anından oral sekse kadar yaptıklarının hiçbiri beklediği gibi değildi. Oynadığı masum kız halleri artık hoşuna gitmeye başlamıştı. Sekse, erkeğe aç bir orospu gibi sömürmüyor, eliyle çekiştirip bir an önce kalkması için zorlamıyordu. Yavaş; ama etkili diliyle onu zevke getiriyordu. O an elleri Aslı'nın saçlarında, bunu yapanın Yasemin olduğu günleri hayal etti. Seks hakkında konuştuklarında sevdiği adam için sınırlarını zorlayabileceğinden bahsetmişti bir keresinde. Oral seks de sınırları dışındaydı onunla ilişkiye başlayalı son bir senedir. Gerçi onun saçları böyle uzun değildi; ama bu durum onu hayal etmesine engel teşkil etmiyordu. Yasemin'in ona bu şekilde zevk verme olasılığı daha da sertleşmesiyle sonuçlandı ve Aslı'nın ağzında işini bitirmesi hoş olmazdı. Her ne kadar yumuşak dokunuşları hoşuna gitse de belki ağzına boşalması onun da hoşuna gitmezdi ve zaten onunla bunun için anlaşmamıştı. Adamın yumuşakken eline aldığı erkekliği Aslı'nın dil darbeleriyle alçı sertliğine dönüşürken aklından geçenlerin haddi hesabı yoktu. O yaptığı her işte en iyisini yapmaya alışık birisiydi. Biri ona bir görev verdiğinde onu en mükemmel şekilde teslim alacağını bilirdi. Bu gece de memnun etmek için arabasına bindiği adamı en iyi şekilde memnun etmeliydi. Öğürmemek için gösterdiği çaba bir yana, eğer amacına odaklanamazsa devam edemeyeceğini de çok iyi biliyordu. Aslı yapmayı iyi bildiği işler söz konusu olduğunda mükemmel titizlikteydi. Bilmediğini öğrenme konusunda da üstüne yoktu; ama bu kez hiç bilmediği ve öğrenmek için pratik yapamayacağı yerden gelmişti görev. Daha önce de erkek arkadaşları olmuştu. Hiçbirinin cinsel organını ağzına almış olmasa da onların orada hazır kıta beklediğini hep bilmişti. Bazen bir dokunuş, bazen bir öpüş hazır hale getirebiliyordu bu ufaklıkları. Serdar farklı metod kullanmasını istemişti. Bunu da bir şekilde becerebilirdi. Şimdiye kadar yanlış bir şey yapmamış olmalıydı ki, adamın çıkardığı sesler kulağına zevk aldığını salık veriyordu. Verdiği hissi bilmiyor olmak tek sıkıntısıydı şu an. Ağzına aldığında ona vereceği duyguyu az çok tahmin edebilse daha kolay olurdu her şey. Tecrübe önemliydi her işte. Aslı tecrübesizdi, doğaçlama takılıyordu. Don içinde çük olduğunu bilmek başka, ağzına alarak şekil vermek ve bunun karşılığında para alacak olması bambaşkaydı. Onu öldürmese de süründürüyordu. Duygusal anlamda çöküntü içindeydi. Arabaya binmeden önce bunun için de kafa salladığını varsaydı. Daha nelere kafa salladığını varsaymayı reddetti. Ne kadar aşağılık bir görev de olsa sonuçta buradaydı ve şikayet duymak istemiyordu. Şikayet eden yoktu. Devam etti. Neticede geçici olacağına inandığı ve geçici olması için çabalayacağı bir süre, sadece ihtiyacı olan parayı toparlayana kadar sürdürmeyi düşünüyordu bu yapmakta olduğunu. Tabii bundan sonraki işlerde, önünde duran arabanın camından kafasını uzattığında karşısında konuşan adamın ne dediğini tam olarak anlamak için kendine söz vermeyi de unutmadı. Oral seks yoktu, nokta. Aslı kafasında bin bir düşünce, diliyle ellerinin arasını doldurmaya başlayan organı yalamaya devam etmek için uğraşırken Serdar'ın ne kadar acemi olduğunu anlaması acaba kaç saniye sürecek diye bin ikinci düşüncesine geçmişti. Adamın, ağzıyla şekil verdiği organının yeni yıkanmış olmasına minnet etti. Serdar onu usulca omuzlarından tutup yüzünü yüzüyle aynı hizaya getirdiğinde saatler geçmiş gibi geldi kadına. Bilinmeyen her işte böyle olmaz mıydı zaten? Bitmeyecek gibi gelirdi en ufacık anlar bile. Ölümlerden ölüm beğenmekle eş değerdi onun için. Ya da saniyeden de kısa saliseler geçmişti de o farkında değildi. Ancak şu bir gerçekti ki; elinde tutmayı bırakmadığı şey yumuşak, küçük bir şey değildi artık. Bariz bir hacim değişikliği söz konusuydu. Serdar kadının yüzüne bakarken elleriyle de bluzunun eteklerini yukarıya kaldırmaya başladı. Konuşma yoktu. Öpüşme yoktu; ama nedense kafasının içinde bir kovan arı aynı anda vızıldamaya karar vermiş gibi his veren bir uğultu vardı. Çok gürültülü bir ortamda günlerce zaman geçirmiş gibiydi Aslı. Bu yüzden konuşma olmamasının sessizlikle alakası yoktu. Elini yavaşça kadının saçlarının arasından kurtaran adam iki eliyle birlikte yine yavaşça omuzlarından tutup kendisinden ayırdı istemeye istemeye, doğrulmasını sağladı. İtiraz etmedi. Üstündeki bluzu çıkarmak için hamle yaptığında kadın ne olmasına gerektiğini de o an kavramış gibi hala elinde duran artık sertleşmiş penisi bırakıp kollarını havaya kaldırdı. Bluzunu çıkarmasını ondan mı bekliyordu yani? Peki. Buna da lo lo lo. Meraklandırdı iyice hatun kendisini. Sırf penisini güzelce kaldırdığı için bluzu kaldırmaya başladı ince bedeninden yukarıya doğru. Kaldırmasa mıydı acaba? Adam, gördüğü manzara karşısında dudaklarını içten ısırmasa gülmesini sittin sene engelleyemezdi. Evren onunla dalga geçiyor olmalıydı. Götünde etek giyen fahişe içine de atlet giymişti. Atlet. Bildiğin pamuklu beyaz, en azından dantelli, atlet. Tamam hava biraz soğuktu; ama eve getirdiği diğer kadınlar kış mevsimi de dahil atlet giymiş olmuyorlardı. Fahişelerin üşümediğini bile düşünürdü bir zamanlar. Aslı eve getirdiği hiçbir kadına benzemiyordu. Bluzunun başından çıkmasıyla şimdi sıra atlet ve sütyen ikilisindeydi. Evden çıkmadan çok düşünmüş ve ikilemde kalmıştı atlet giyip giymeme konusunda. Bacakları için yapabileceği bir şey olmadığından en azından belini sıcak tutmasını umarak giyme yönünde karar kılmıştı. Aylardan ekim olmasına rağmen İstanbul soğuktu ve diğer üç gece olduğu gibi bu gece de ayaz vardı. Zaten mini etek ve ince çorapla yarına zatürre olma olasılığı yeterince yüksekti. Sonbahara göre daha soğuk bir hava olduğu için ben atletsiz asla dışarı çıkamazdı. Annesinin sözleri yankılandı kulağında. Lisede atlet giymediğini nasıl olup da anlamadığı her seferinde, "Aslı belini kapat, çocuğun olmaz sonra." diye seslenerek atlet giymeye onu ikna edeceğine olan inancına tüm zamanlarda hayran kalırdı genç kadın. Sanki lisede çocuk isteyen vardı. Bu geceden çok değil, sadece bir yıl sonra böyle bir ihtimalin zihinlerde yer edeceğini bilse şimdi güler geçerdi sadece. En değerlisi, annesi bu halini görse onunla gurur duyardı herhalde. O türlü düşünceleri aklından geçirirken Serdar hızlıca onu da çıkardığı anda artık sutyen içine hapsettiği göğüslerindeydi gözleri. Göğüslerine iri, büyük, dolgun demek çok doğru olmazdı. Küçücük de değillerdi; ama kesinlikle diri ve diklerdi. Adam hala göğüslerine bakarken başını kucağında duran ellerine indirdi Aslı. Gerçekten utanıyor olamazdı değil mi? Aslı geçmişiyle cebelleşirken sadece sutyeni kalmıştı üst bedeninde. Adamın gözlerini ellerinden kaldırmayı akıl edip görebilseydi ona nasıl baktığını da görürdü. Memnundu gördüğünden. Bir yanı kendisini beğensin isterken bir yanı üst tarafının bir erkeğin karşısında fazlasıyla açık bularak başını öne eğdirmişti. Elleri son zamanlarda en çok gördüğü yeri olmaya başladı vücudunda. Baş eğme hareketi, utanması gerçek mi bilemezdi Serdar; ama az sonra birlikte olacağı kadının ondan önce kaç kişiyle birlikte olduğunu düşünmemeye çalıştı. Sonuçta işi buydu. En azından bu gece için başkası olmadığını söylemişti. Güzel kokuyordu. Sevdi kokusunu. Ağır, nefes almayı imkansız hale getiren, ucuz doldurma kokulardan değildi burnuna dolan. Kendisi soyunmaya niyetli gibi görünmüyordu, ya Serdar'dan bekliyordu ya da aklında bir şey vardı. İlk düşüncesini hayata geçirirken eteğini çıkarmak için hamle yaptı, ama kadın bu zamanda değil gibiydi, tepki vermedi. Kafasının içinde kendi kendine o kadar çok konuşuyordu ki; kah annesi katılıyordu sohbete, kah en yakın arkadaşı, bu andan kopmaya başladığının, bir süre sonra Serdar konuştuğunda ayırdına vardı. Araya üçüncü bir kişi girdi zannetti. "Aslı ayağa kalk hadi." diyordu karşısındaki adam. Sebebini mini eteğinin fermuar sesini duyabildiğinde anladı. Eteğini çekiştirmeye başladığında anlamalıydı halbuki. Ayağa kalkmasını bir kez de sözlü olarak dile getirdiğinde, tamamen içinde yaşadığı zaman döndü genç kadın ve bir anda varlığının da o odada olduğunu hatırlamış gibi ayağa kalktı. Kalan kıyafetlerden kendisi kurtulup beyaz dantel takım iç çamaşırları ile kaldı. Gerçi Aslı yeterince giyinikti onun yanında. Çok değillerdi zaten. Varla yok arası bir etek ve en başından beri dokunsa parçalanacakmış izlenimi veren bir külotlu çoraptı çıkardığı. O ayakta adam yatakta bakıştılar bir süre de öylece. Adam daha çok Aslı'nın vücuduyla bakışıyordu ve etkinin tepkisi olarak, iki üç dakikadır karnına değen penisi seğirmeye başladı. Kesinlikle temiz olduğunu düşündü. Kıl, tüy gibi şeylerin olmaması bir tarafa paktı. İç çamaşırları desen bu gece için özel ve yeni oldukları belliydi. +1 puan daha. Serdar çırılçıplak halde, iç çamaşırlarıyla ayakta dikilen ve ellerini incelemeye başlayan kadını baktığı ellerinden tutarak yatağa çekti, yastığa yatması için teşvik ederken sertleşen penisi Aslı'nın bedeniyle kendi bedeni arasında kalmıştı. Aslı yatağa yerleştiğinde bir kez daha ne kadar uykusu olduğunu fark etse de uyku, bu adamın az sonra başlayacak ve ne kadar süreceğini bilmediği sevişme performansı kadar uzak ihtimaldi. Adam üst bedenini de eğmeye başladığında kadın kendi ellerini onun göğüslerine uzattı. Güvenli mesafede kalmasını ister gibiydi. Kendisini hiç güvende hissetmiyordu, orası ayrıydı. Adamın bakışları göğsündeki kılların üzerinde sabitlenen yumuşak dokunuşlara kaydığında belki de kadının kendiliğinden ilk teması bu diye düşündü. Üzerinde durmadı. O kendi ellerinin duracağı pozisyona odaklanmıştı. Elleri sutyen üzerinden kendi göğüslerini bulduğunda kasıldı Aslı. Çamaşır üzerinden okşamaya başlamıştı. Yoğrulan etinin tepkisi de gecikmedi. Hiçbir zaman destekli sutyen giyinemediği için giydiği takımın ince kumaşından göğüs uçları çamaşırı delip çıkmaya hazırlanır vaziyetteydi. Adamın ilgisi sırası, şimdi uçlara gelmişti. Dantel şifon karışımı beyaz çamaşırın üzerinden göğüslerini ellemeye başladığında avuçlarını anca dolduran göğsü sıcacık, avucunu dolduracak büyüklükte, sıkıydı. Bu hissi çok sevdi adam. Ellediği şeyin verdiği sıcaklık hissi hoşuna gitti. Uçları hemen belli olmuştu. Bu daha hoşuna gitti. Ağzını ilk önce, kumaş üzerinden kapadı oraya. İnleme sesiyle ödüllendirdi kadın onu. Yalnız bu inilti, ödül müydü yoksa adamın zevk dürtülerine oynanmış bir oyun muydu emin olamadı Serdar. Çok iyi rol mü yapıyor, gerçekten de yeni biri olduğu için mi bu kadar heyecanlı ayırdına az sonra varacağından emin şekilde devam etti işkencesine. İşkence olmalıydı; çünkü Aslı'nın kalbinin atan temposu göğsünü havalandırıyordu. O sesi kulaklarıyla duyduğundan emindi neredeyse. Ellerini göğsünden çekmemiş, adam biraz daha yaklaşırsa itiraz edecek gibi aynı yerinde tutmaya devam ediyordu. Ağzıyla sağ göğsünün ucuna yaptığı baskı bitince bedenini yukarı doğru taşıması Aslı için yaşam mücadelesi etmekle eş değerdi. Nefes almayı unutmuş halde kaskatı şekilde sadece yatakta yatmayı becerebiliyordu. Nefes almayı hatırlamalıydı. Burada ölmek yoktu. Sutyen askıları kollarından sıyrıldığında göğüsleri meydandaydı artık. Daha doğru tabir, sağ göğsünün ucu, bu kez arada tenin tene değmesini engelleyen bir engel olmadan Serdar'ın ağzındaydı. Emmeye başlamasıyla birlikte o da inlemeye kaldığı yerden devam etti. Çok mu erkendi hiçbir fikri yoktu. İçten gelen bir dürtüydü. Nasıl engel olacağını bilmediği bir deneyimdi. Dışarıdan bakıldığında birbirleri için yanıp tutuşan ve sevişmenin her anından zevk almak için anlaşma yaparak buraya gelmiş bir çift oldukları düşünülebilirdi. Adam para vermeyecek, kadın para almayacaktı. İkisi de olaya dahil olmak için çaba harcamıyor, aceleye getirmiyor, bir anını bile kaçırsalar tüm eyleme yazık olacak gibi davranıyorlardı. Kadın için kolaydı bu durum. Adam yatıp uyumak istese örtüyü üzerine çekebileceğinden bile emin olamadan gözleri kapanırdı büyük ihtimalle. Adam ise acele etmiyordu; çünkü tak fişi bitir işi sınıfından adamlardan değildi. Alınacak bir zevk varsa ortada iki tarafın da hakkı olmalıydı bunda. Eyleme katkı yapan taraf şimdiye kadar kendisi olsa da altında yatan kadının bunda etkisi vardı. Masum halleri daha önce deneyimlemediği bir seks olacağının garantisi gibiydi. Neredeyse hiç kıpırtısız durması belki de istemediği bir şeyi yapmasından korkmasındandı. Sorun değildi. Şimdi ona çok istediği bir şey yapacaktı. Bu gece bunun için bu kadar beklediğine memnun edecekti bu güzel kadını. Onun arabasına bindiği için pişmanlık duymayacağından emin olacaktı. Serdar sutyenini de indirip sağ göğsünü ağzına alır almaz ağzından bir inilti daha çıktı. Bu da onun için maça başlama düdüğüydü. Konuşmanın asgari seviyenin de altında olduğu bir geceyi ne kadar hayal ederse etsin bu kadarını o da bilemezdi. Hiçbir kadınla bu kadar sessiz geçmemişti. Çok kadınla vakit geçirdiğinden değil; ama az da olsa geçirdiği geçmiş zamanlarda kadınlar sürekli "aslanım, erkeğim, al içine, çok iyisin, dayanamıyorum..." gibi adamın yaptıklarıyla bağdaşmayan tepkiler vermişlerdi. Biraz da bu yüzden Aslı doğal geliyordu ona. Göğsü hafifçe dişlenen bir kadın inlerdi, Aslı da inliyordu. Tek eliyle önce bir elini sonra diğerini başının üzerine kaldırdı. İki eli de başının üzerine sabitlenen kadın zaten maksimum atım sayısına ulaşan kalbiyle birlikte göğüslerinin daha öne çıkmasına engel olamadı. Bağlamazdı değil mi? Nelere kafa salladığı dert olmaya devam ederken soramıyordu da. Sorsa mıydı? Canını yakmamıştı şimdiye kadar. Ne fiziksel ne sözel şiddete maruz kalmamıştı. Tek sıkıntı, artık kendi için de geri dönülmesi imkansız yola girdiğini idrak etmesiyle su yüzüne çıktı. Kendi canlandırdığı erkeklik kasıklarına acıyla karışık baskı uygularken kendi bacak arası da yanmaya, zonklamaya başlamıştı. Serdar isteyerek sol göğsüne geçtiğinde Aslı'nın zevkten inlediğini varsaymıştı. Ellerini hareket edemez hale getirse de canını yaktığını düşünmüyordu. Kadınların canını yakarak tatmin olan erkeklerden değildi. Kendi bedenini hafifçe havalandırdığında boştaki elini Aslı'nın uyluklarında dolaştırdı azımsanmayacak bir süre. Bacaklarının arasını yokladı. Külot hala oradaydı. Kasıldı bedeni. Her dokunuşuyla elinin değip geçtiği yerdeki teni sanki üşüyüp büzüşür gibi pürüzlenmeye yelteniyordu. Eli değen yerleri ise sanki elinin aleviyle pürüzsüzleşiyordu. Bayıldı bu hisse Serdar. Aslı adamın her dokunuşunun ona ıstırap olacağını tahmin etmemişti. Kıyaslama yapmak istese yapamazdı. Bu çok farklıydı. Serdar'ın elleri değdiği yerlerde üzerine damlayan yanan mumun sıcak erimiş parafin kısmı gibi tenine tatlı bir acı veriyordu. Bu tatlı acı zevke dönüşürken kendini sıksa da engel olamıyordu bacak arasındaki sızıya. Bu kadar çabuk zevke gelmesi onu rahatsız mı eder yoksa hoşuna mı gider bilemediği için kapattığı gözlerini bir an için açmayı denedi. Ona bakışından bir anlam çıkartabilirdi belki. Baktığı ilk anda tabii. O ağzı hala aynı göğsünde emmeye devam ederken kollarını başının üstüne kenetlemiş halde, onun canını yakmaktan çok uzak, diğer eliyle zevkten kıvrandıran yavaşlıktaki işkencesiyle bacak arasını keşfe ara vermedi. İşte bu hiç yaşamadığı bir şeydi. O hafifçe kıvranıp bacaklarını birbirine kapatmaya çalıştığında sağ göğsü adamın ondan uzaklaşmasıyla üşüdü. Hafif nemli göğüs ucu adamın tekrar eski yerini almasını ister gibi küçülüp büzüşmüştü. Üzülmüş, hayal kırıklığına uğramıştı. Bir göğüs ucu insanca hisler taşımamalıydı. Kendini yaptığı işe ara vermek zorunda hisseden adam, Aslı'nın bacaklarının birbirlerine kapanma hareketiyle istenilmediğini, devam etmemesi gerektiğini mi anlamalıydı? Gözlerini zevkten yummuştu şimdi şaşkınlıktan açtı. İkisi de birbirine bakıyordu. "Hadi; ama güzelim daha yeni başlıyoruz. Zevk aldığını sanıyordum." "Alıyorum." İyi diye düşündü. Zevk al. Dediği gibi başındaydı daha olayın. Derinliklerine bile dalmadan o da zevkin uzamasına uğraşıyordu. Ön sevişmeyi oldum olası sevmişti. Amacı bir deliğe girip çıkmak olmayan her erkeğin sevdiğine de emindi. Kadının kendisi için, sızlayarak bu hale geldiğini bilmesi, onu istediğini artık bedeninin kıvrak hareketleriyle anlatması yeterli gelmediğinde bu isteğini bir de sesli olarak kelimelere dökmesi onun için zevklerin en büyüğüydü. O yüzden kapanan bacaklara anlam veremedi. Madem zevk alıyordu neden kapanmıştı o bacaklar birbirine? Amacı, taciz etmek ya da istemediği bir şeyi ona yapmak değildi elbette; ama malum iş için burada oldukları düşünülürse bu hareketi adama göre; onun dokunuşundan hoşlanmadığını gösteriyordu. "Yeterince ıslak değilsin. Canını yakmak istemiyorum." diye yaptığı açıklama kadına açıklaması gereken durumu yeterince açıklamıyordu. Aslı ne yapması gerektiğini düşünürken zevk aldığını da itiraf etmenin verdiği utançla, direk bacaklarını açsa kendi içinde bile söylemeye çekindiği kelimenin sözlük anlamı gibi hissetmesine neden olacaktı, diğer taraftan da karşısındaki adam için zaten öyle olduğunu kanıtlayacaktı. Hafifçe bacaklarımı aralayıp Serdar'ın tepkisini ölçerim diye düşündüğü anda, aşağıya kayan Serdar iki elinin de işaret ve orta parmağını yanlarından içeri soktuğu külotu onun bacaklarından çekip ayak bileklerinden birinde kalacak şekilde bıraktı. Tamamen çıkarmak mı istememişti, bu kadarı işini görmesi için yeterli mi gelmişti bilemedi Aslı. Önemi de yoktu. Külot amacının dışında bir noktada seyrediyordu artık. Yerli yerinde olmadığı her saniye Aslı'nın girişini de kapatmıyor demekti. Elleri bu kez arada kumaş parçası olmadan tenindeydi. Başparmağıyla yaptığı baskı doğru noktada olmalıydı kesinlikle, çünkü o noktadan yukarıya doğru farklı bir akım gönderiyordu. O akımlar yukarı çıktığı gibi gerisin geri aşağıya, ayak parmaklarına kadar dönüyordu kendiliğinden. Yeterince ıslak olmadığını söylerken ciddiydi Serdar. Bu şekilde içine girerse canı çok yanardı. Açıklaması yeterli gelmiş olacak ki; bacaklarını aralayan kadının her türlü pürüzden arındırılmış teninde gezdirdi bu kez elini bir süre. Başparmağını sabitlemeden önce araştırdığı yerleri sevdi. Nihayet bir noktaya sabitlediğinde şüphe duymadı olduğu yerden. Aslı kendini kasıp kasmamak arasında kalarak inlemeye başladı. Bir süre devam ettirdiği baskıyı onun yeterince ıslak olduğuna kanaat getirdiğinde kesti. Aslı Serdar'ın diğer parmaklarına değmeye başlayan sıvılarıyla birlikte hazırdı. Serdar da hazırdı en az on dakikadır. Son hamlesi kalmıştı kendisini içeri gömmeden önce. İşaret parmağını itti önce ıslaklığın geldiği yere. Gerçek bir "Ah." sesi duymayı beklemiyordu. Her zaman "Oh, ohhh!" sesleri duymaya alışmıştı kulakları. Bu kadınla alışılmışın dışında sakin, doğal ve kesinlikle öngörülemez geçiyordu gecesi. Tek bir parmakla gelecekti neredeyse Aslı. Çıkardı içinde parmağını. Diziyle biraz daha araladığı bacaklarının arasına dizlerinin üzerinde ilerledi. İçine giren parmakla dolu hale geldiğini hissetti Aslı. Canı yanmamış; ama rahatsız olmuştu. Serdar uzun boyluydu. Penisi uzundu. İşaret parmağı da uzun olan diğer taraflarının yanında onu utandırmıyordu. O da yeterince uzun gelmişti ona. Üç dört kez yavaşlıkta rekor kırarak girip çıkmasının ardından diğer uzun tarafı için hazırladı serdar onu. Üzerine uzandığı an içine girecek penisi için hazırlamaya çalıştı kendini. Serdar beklediğini yapmadan önce yatağın yanındaki komodinin çekmecesini açtı. Aslı'nın gözleri onun uzandığı yere yöneltti bakışlarını. Eline aldığı şeyi ağzına götürdü. Dişleriyle mavi renkli kare nesneyi yırttı ve elleriyle kendisine giydirmeye başladı. Benim yerime de düşünmüş olduğu için sessiz bir rahatlama dalgasının içimden geçmesine engel olmadım. Korunmak lazımdı tabii. Adamın kenar kaldırımlardan eve kadın atan biri olduğunu bilmesinin gerçeğiyle hazırlıklı olması işine gelen tek önemli haberdi Aslı için. Kendisi bunu düşünememişti. Elinde bu kez prezervatifli penisi olan kişi Serdar'dı. Yerini alarak ilk hamle için hamlesini yaptı. Sevgilisini düşünmesinin onun kadar temiz birine haksızlık olacağının bilincinde Aslı'ya odaklamaya çalıştı gözlerini. Gözlerini kapatmıştı. Bunun düşüncesiyle içine girmeye çalıştı. "Aç gözlerini Aslı. Aldığın zevki görmek istiyorum." Önce biraz daha sıkı yumdu gözlerini. Sonra sabah mahmurluğuyla açar gibi yavaşça açıldı ela gözleri. Tam içlerine baktı Serdar'ınkilerin. Girişine yapılan koçbaşı baskısıyla iyice kastı bedenini. Solukları da hızlandı. Gözlerini yorgunluk, acı, zevk karışımıyla birlikte açık tutmak imkansız hale gelmişken bir de onun için zorluyordu kendisini. Serdar kendisini ileri itememesiyle birlikte onun niçin kendini kastığını anlamasa da aklından daha önce ona zarar vermiş olabileceklerini düşünmemeye çalıştı. Bedeni narindi. Lekesizdi. Ama her yara iz bırakmak zorunda değildi. Olası bir acıma ve merhamet halinde kardeş kardeş uyumaları kaçınılmaz olurdu. Zaten ikisi de güçlerinin son kırıntılarını taşımışlardı bu yatağa. Yine de amacının en azından bu gece bir kadının içindeyken boşalarak rahatlamak olduğunu düşünürse, kasılması bu amaca hizmet etmiyordu. Aldığı hizmetten şimdiye kadar memnundu, bundan sonra da memnun olmak istemesi hakkıydı. Yüzmüş yüzmüş kuyruğuna gelmişti. Çok uzun sürmeyeceğini o da biliyordu kendi içinde. Aslı çok da sessiz olmayan şekilde, istemsizce "Ah!" dediğinde çoktan ucu içindeydi. Evet ıslaktı. Devamının olması gereken yerde adama izin vermiyordu ilerlemesi için. Bu kadar kolay olmamalıydı. O tekrar ne kadar süre nefessiz kalır da kendisini sıkıp canı yanmaz hesabı yaparken Serdar tekrar konuştu. "Kendini kasmaktan vazgeç. Çok darsın giremiyorum." dedi. İçine bu şekilde giremediğini söylemesinin ardından kendini kasmaktan vazgeçti ilk anda artık iyice ıslanmış olan bacak arasını tamamen doldurdu. Canı yanmış gibi bağırmaya başlayan kadına aldırış etmedi. Aldığı zevke odaklandığı için Aslı'nın sesini aynı desibelde duymadığı için de olabilirdi sebep. Kendi kulakları uğuldarken bu kadının çığlığı ona zevkten attığı abartı çığlıkları anımsattı. Aslı ise zevkten bir o kadar uzaktı. O tuttuğu nefesini yavaşça bırakırken acı da gelip onu buldu ve tamamen içine aldığı organla beraber sesi de giderek arttı. Canı çok yanıyordu, bunun zevkli bir şey olduğunu söyleyenlerin ağzına sıçmak istedi o an. Dizginlemeye çalıştığı sesini alçakta tutmayı ve sabitlemeyi başardı. Serdar onu duymuyor gibiydi. Bu iyiye işaretti ona kalırsa; sonrasında bağırdığı için kızmayacaksa tabii. Evde yalnız olmaları iyiydi. Yan odada sarma saran bir teyzeyi uyandırma ihtimaliyle boğuşmak istemiyordu fazladan. O inlerken acı, içine girip çıkmalarla daha katlanılır olmuştu. İlk andaki yoğun acı gitmişti sabit sızılı acı duruyor olsa da. İşin çoğunu Serdar yapıyordu ve Aslı'nın aklından geçen, gecenin sonunda bu iş dağılımını bahane ederek, onun ne kadar olduğunu bilmediği parayı kesme olasılığıydı. Ne yapması gerektiğini kesinlikle bilmiyordu; ama Serdar biliyordu. -Para için, mecburum.- diyen düşüncelerimi kovalarken belki zevk alırım diye uğraştım, olmadı. Serdar iki eli iki göğsümü arkadan kavramış şekilde hızlanmaya ve inlemeye başladı. En azından birimiz zevk alıyordu. Bu da bir şey. Bana gereğinden uzun sürdü diye düşündüren girip çıkmalar artık Serdar'ın son iki üç sert ve uzun darbesiyle birlikte son buldu. Ben farkında bile olmadığım gözyaşlarımla yatağa düşerken Serdar üstümde kaldı bir süre daha. Hemen sildim O görmeden. Sonra içimden çıkıp sırtüstü yan tarafıma doğru yuvarlandı. Sağ elini gözünün üstüne koyarken hala nefesini düzeltmeye çalışıyordu. Hissettiğim boşlukla bacaklarım titredi bir süre daha. İçim çok doluydu daha on saniye önce. Ben de yan yatarak örtüyü üstümü çektim ve ne yapıp ne söyleyeceğimden emin olamadan ona doğru bakmaya başladım. -Nasıldı?- demeli miydim? Memnun kalmış mıydı? Zevk aldığını düşündüren seslerden emin olmak istedim. Ben düşüncelere dalmış O'na doğru bakarke birden elini yüzünden çekti ve doğruldu. Tam bir şey söyleyecekken benden önce penisinin üzerindeki parlak kırmızı lekeyi fark etti. "Siktir." derken aceleyle yatakta dönmeye, kanın kaynağını araştırmaya başladı. Bana dönerek, "İyi misin? Bir yerin mi kesildi?" diye sorarken başımı olumsuzca salladım. Sonra birden örtüyü üzerimden çekti ve bacaklarımın arasında da biraz kan görünce bana kaşlarını çatarak baktı. "Sakın bana regl döneminde olduğunu söyleme." derken başımı yine -hayır- anlamında salladım ve "Daha iki haftam var." dedim. Sanki adama da çok lazım adet tarihim. O anda fark ettiğim durumla birlikte sesli bir şekilde yutkundum. Fahişeler bakire olmazdı. O da bunu anladığında bana baktığı gözlerinde nefret ve iğrenme vardı. Kolumu tutmadı, saçımı çekmedi ya da bana vurmadı. Bana sadece o bakışıyla hiçbir şekilde fiziksel acı çektirmeden daha fazla canımı yaktı benim. "Bilerek yaptın. Sana tecavüz ettiğimi söyleyerek benden tazminat almayı ya da benimle evlenmeyi mi planladın o küçük kafanda?" dediği anda istemeden gözümden tekrar yaş damladı. Hiç istemediğim bir anda, hatta en olmaması gereken durumda ağlamam onu daha çok sinirlendirdi ve doğru banyoya gitti. Arkasından gittim; ama kapıyı yüzüme kapattı. "Serdar öyle değil, özür dilerim" diye seslendim. Bir süre ses gelmedi, sonra kapı kırılırcasına açıldığında ben bluzumu giymeyi bitirmiştim. O da altına iç çamaşırını geçirmişti. Yanıma gelip kolumu sertçe tuttuğunda gerçekten fiziksel olarak da canım yanmıştı. "Nereye gittiğini sanıyorsun?" derken gözleri hiddetten dolayı yeşilden başka her renkti. Ben artık kolumun acısından mı, gözlerindeki koyuluktan mı ağladığımı da anlamadan -Canımı yakıyorsun.- bile diyemedim. O da ben sustukça daha fazla sıktı sanki bu mümkünmüş gibi. Tırnakları etimdeydi. Etimden geçtiği anın sesini duymuştum resmen. Artık dayanamayacağım noktada, "Yemin ederim senden anlaştığımız miktar dışında bir beklentim yok."diyebildim. Keşke ne kadar için anlaştığımızı da bilseydim. Ah bu para! Kolumu gevşetse de tam bırakmadı. "Bakiresin. Ya da en azından öyleydin. Bunun için sana milyarlar verecek insanlar var. Neden ben ha neden?" diye sorduğunda aklıma tek bir cevap geliyordu. "Çünkü arabası ile önümde duran sen oldun."
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE