Zaman ilerledikçe, gecenin yorgunluğu nişan yerinin ışıklarına sinmeye başlamıştı. Davullar susmuş, zurnalar yavaşlamış, halayın coşkusu usulca sönmüştü. Konuklar birer birer vedalaşıyor, nişan yerinden ayrılıyorlardı. Berzan, ağır ama içten adımlarla gelenleri geçirmek için ayağa kalktı. Eller sıkıldı, omuzlara dokunuldu, hayırlı dualar edildi. Onun gözleri her an Nazar’ı arıyordu. Ama o sırada… Nazar, kalabalığın biraz dışındaki masalardan birinde oturmuştu. İnci, başını dizlerine koymuş uyumak üzereydi. Ve tam o an… Yekta, sessizce gelip yanına oturdu. Nazar, irkildi. Omuzları hafifçe kasıldı. Yekta’nın bakışları yorgun ama derindi. Sözlerini yavaş, ölçerek söyledi: “Bir gün… seni Berzan’ın yanında göreceğim… hiç aklıma gelmezdi.” O söz, Nazar’ın kalbine bir diken gibi battı. Yavaşça

