Ateş ve Barut ~ 4

2221 Kelimeler
İlhan kızın dediğine gülmemek için kendini zorladı. Dişi kelimesini bastıra bastıra söylemesi ayrı bir olaydı zaten.  Zeynep’in gözlerine deli deli baktı. ‘Hepsi dişi olabilir ama, hiçbiri bir Zeynep değil.’ - Zeynep İlhan’ın cümlesi üzerine kendisini odadan dışarıya nasıl attı bilemedi. İlhan ise, cümlesini çok sonra idrak edebilmişti.  Neden böyle bir şey dediğini dahi bilmiyordu ya neyse. Zeynep’in kendisini odadan dışarıya atışını düşününce gülümsedi.  Zeynep odasına girmeden önce Leyla’ya seslendi. ‘Bir saat kadar odamdayım. Kimse gelmesin olur mu? Soran olursa söylersin.’ Leyla’dan onay aldıktan sonra odasına girdi. Kalbi deli gibi çarpıyordu. Bu adam ne yapıyordu böyle? Sözlerinden, tavırlarından net bir şey anlaşılmadığı gibi, bir de akıl karıştırıyordu şimdi. Zeynep derin derin birkaç nefes aldıktan sonra odasının köşesindeki koltuğa kıvrıldı.  Hem aklı allak bulmak olmuştu, hem de bu uykusuzluk neredeyse bayılmasına neden olacaktı. Ayakkabılarını çıkardıktan sonra küçük yastığı başının altına alıp koltuğa kıvrıldı.  Ağırlaşan göz kapakları anında kapanırken, saatlerce uyusa bu kadar keyif almayacağı bir uykuya daldı. - Zeynep’in odadan çıkmasının üzerinden yarım saat kadar geçmişti. İlhan odasından Demir’in yanına indi.  Demir odasında mimarlarla birlikte proje masasının başındalardı.  İlhan da masanın başına geldi. ‘Ne bu?’ Demir kafasını kaldırdı. ‘Dubaili iş adamının Antalya’ya istediği otelin planı. Sana mail atmıştım hani.’ İlhan kafa salladı. Birden gözünün önüne maildeki bol sıfırlı bütçe geldi. Demir’e döndü. ‘Büyük iş.’ Demir gözlerini masadan ayırmadan kafa salladı. ‘Büyük. Altından kalkabilirsek şirket en az yüzde 30luk bir büyüme gösterecek.’ İlhan gözlerini büyüttü. ‘Nasıl bir adam bu? Karun falan mı?’ Demir güldü. ‘Bir nevi. Adam para babası işte.’ Ardından projeyi inceleyen İlhan’a baktı. ‘Öğleden sonra bankadan biri gelecek, Zeynep’le sen de burada olun.’  İlhan kafa salladı. ‘Tamamdır, oluruz.’ Biraz daha Demir’in yanında durduktan sonra kendi katına çıktı. Odasının yoluna dönmeden önce Leyla’ya seslendi.  ‘Leyla, Zeynep hanım nerede? Odama dosyaları getirecekti.’ Leyla gözleri parlayarak adama baktı. ‘Zeynep hanım bir saat kadar odama kimse alınmasın dedi. Biraz tuhaf görünüyordu.’ İlhan kaşlarını kaldırdı. ‘Hımm.’  Leyla kafa salladı. İlhan kızı merak etmişti. Hadi dosyaları getirmese de olurdu ama bir saat odadan çıkmamak neydi? Kendi odasına değil, Zeynep’in odasına döndü. Kapıyı bir kez çaldı. Ses gelmeyince bir kez daha çaldı ama yine ses yoktu.  Kapıyı açıp içeriye girdi ama, kız masasında da yoktu. Gözlerini odanın içinde dolaştırırken, koltuğun üzerine kıvrılmış kızı fark etti.  Zeynep bacaklarını kendine çekmiş uyuyordu. İlhan’ın gözleri, kızın eteğinin sıyrılıp açıkta bırakmış olduğu bacaklarına takıldı. Bakışlarını hemen kızın yüzüne doğru çevirdi.  Bacaklarına değil de yüzüne bakıyor oluşu bile içinde farklı yerlere dokunuyordu. Evet kız güzeldi. Belki çok güzeldi. Ama İlhan’a dokunan şeyi güzelliği değil bambaşka bir şeydi.  Ne olduğunu bilmiyordu. Bu hareketler hiç onluk değildi aslında. Gözlerini kızdan ayırmadan koltuğun ucunda duran, ince ceketi Zeynep’in bacaklarına örttükten sonra çıkmak için arkasını döndü.  Tam çıkacaktı ki, geri dönüp masadan aldığı not kağıdına yazdığı şeyi kızın bilgisayarının ekranına yapıştırdı.  Bebek gibi uyuyan kıza uzun uzun baktıktan sonra kapıyı yavaş kapatmaya özen göstererek odadan çıktı.  Çıkar çıkmaz Leyla’nın yanına gitti. ‘Zeynep hanım öğle paydosuna kadar rahatsız edilmesin. Bir şey olursa bana haber ver.’ Ardından odasına geçti.  Zeynep ne kadar uyudu bilmiyordu ama uyandığında kendini fazlasıyla dinç ve rahatlamış hissetti.  Üzerindeki ceketi görünce, bunu ne ara üzerime örttüm diye düşündü. Ayakkabılarını eline alıp masasına doğru gitti. Oturmadan önce biraz gerinip belini esnetti. Ardından sandalyesine oturacakken gözü ekranda olan nota takıldı.  Uzanıp aldığında farkında olmadan gülümsemeye başlamıştı. Notu okuyunca daha çok gülümsemeye başladı.  ‘Öğle yemeği? -İlhan.’ Zeynep yüzünde oluşan gülümsemeyi silmeye çalıştı ama başarılı olamıyordu bir türlü. Gerçekten bu adamın hareketlerine anlam veremiyoru.  Ne yapmaya çalışıyordu ki?  Elinde tuttuğu nota bakarken, üzerine örtülen ceket aklına geldi. Notu, defterinin arasına koyduktan sonra odadan çıktı.  İşte yeniden istemsizce bir sırıtma daha yerleşmişti yüzüne. İlhan’ın bu kadar düşünceli davranması kendisini hem şaşırtmış hem de garip bir şekilde mutlu etmişti.  Ceylan gibi sektiği yerde Leyla’nın yanına geldi. ‘Leyla, İlhan bey bir şey dedi mi?’ ‘Yok Zeynep hanım. Ben dediğiniz gibi odanıza bir saat kimseyi almayacaktım. İlhan bey sizi sorunca ona da böyle söyledim.’ Zeynep kafa salladı. ‘Hımm ne dedi peki?’ ‘Odanıza girip çıktıktan sonra, Öğle paydosuna kadar rahatsız edilmemenizi söyledi.’ Zeynep tam yine alık alık gülümsemeye başlayacakken dudaklarını birbirine bastırdı. ‘Anladım canım teşekkürler.’ Ardından üzerine çeki düzen verip narin adımlarla İlhan’ın odasına yürüdü. Odadan gelen ‘Gel’ sesini duyunca içeriye girdi.  İlhan odaya giren kızın masumluğuna bakınca gözlerini kızdan ayıramadı. Uyumaktan hafifçe şişmiş göz kapakları, kabarmış kıvırcık saçları, kalçalarını tamamen saran dar eteği.. Öhöm, orası yok. Belden aşağısı yasak bölge. Gerçi bu kızın tamamı yasak bölge niteliğinde ama. Kendine gelmeye çalışıp, gözlerini birkaç kez açıp kapadıktan sonra gülümsedi. ‘Uyanmışsın.’ Zeynep gülümsedi. ‘Gece beni uykusuz bırakan bir patronum olunca, her an bir yerde sızmam an meselesiydi.’ İlhan kızın sözü üzerine yutkundu. Her sözü bir tarafından anlaması hiç hayra alamet değildi. Bunun nedeni kesinlikle boş geçirdiği bir geceydi. Başka ne alakası olabilirdi? Zeynep konuşmaya devam etti. ‘Üzerimi örtmüşsün, teşekkür ederim.’ İlhan bu sefer daha kötü oldu. Bacaklarını karnına doğru çekmiş uyuyan kızı gözlerinin önüne gelince oturduğu yerde huzursuzca kıpırdandı. Gülümsemeye çalıştı.  ‘Önemli değil.’ Sonra tek kaşını kaldırdı. ‘Yemek?’ Zeynep başıyla onayladı. ‘Olur, acıkmıştım.’  İlhan oturduğu yerden kalkmadı. Kalksa olmazdı şimdi. Eliyle kapıyı işaret etti. ‘Tamam sen hazırlan, ben geliyorum.’ Zeynep ‘Tamam’ deyip odadan çıktı. Değişik bir hâl vardı üzerinde. Adama baktığı yerde eriyecek gibi olması neden olabilirdi? Yakışıklılığından olabilirdi evet ama adamın öküzlüğü yakışıklılığını gölgeleyebilirdi.  Arada meydana çıkan düşünceli yanı da onu bambaşka bir havaya bürüyordu. Yani hem üzerini örtmesi, uzun süre rahatsız edilmemesini söylemesi, ardından bu öğle yemeği.. Derin bir iç çekti. Bakalım işler nasıl gidecekti.  Bakalım, kader onlara nasıl bir yol çizecekti. - Zeynep odadan çıktıktan sonra, İlhan derin bir nefes alıp geriye yaslandı. Kanı şu an vücudundan aşağıya pompalanıyordu. Bir süre bekledikten sonra ayağa kalktı. Çantasını alıp odasından çıkan Zeynep, koridorda İlhan’ı bekledi. İlhan odadan çıkıp kızın yanına ulaştığı gibi elini bir refleks olarak kızın beline attı.  Zeynep belinde hissettiği el ile sopa yutmuş gibi olduğu yerde kalakaldı. Sonra o elin hafif baskısını hissedince yürümeye başladı.  İlhan için bu eline beline atma meselesi gayri ihtiyari gelişmişti. Zeynep’in kendi elini hissettiğinde tüm bedeninin gerildiğinin farkında olunca gülümsedi.  İkisi birlikte asansöre bindiklerinde Zeynep derin bir iç çekip önüne döndü. O derin iç çekme ile içine İlhan’dan yayılan erkeksi koku yayılmıştı. Aldığı nefesi bir süre veremedi.  Ki hâlâ İlhan’ın eli belindeydi. Hem koku, hem el kombinasyonu başını döndürmeye yetiyordu.  Adamdan tarafa hiç bakmadı. Bir de baksa o güzel yüzü görünce düşüp bayılırdı.  İlhan yukarıdan kızı izlerken keyfi pek yerindeydi. Zeynep’in gözlerinden geçen karmaşayı fark ettiğinde sırıtmaya başlamıştı.  Zeynep’i zorlamak değişik bir şekilde hoşuna gitmiş olsa da, içeride başka şeyler dönüyordu. Bu sadece keyif alma meselesi değildi.  Elini kızın bedeninden çekmek yerine, kızı çekip kendisine daha da yaklaştırma isteği ile boğuştu durdu.  Gözlerini kızdan ayıramıyordu. Zeynep’in bu ne yapacağını bilmediği için hareketsiz duruşu epey bir hoşuna gitmişti.  Kafasını hafif yana eğip, yandan kızın yüzüne baktı.  Küçük bir burun. Çok dolgun olmasa da çok fazla çekici duran dudaklar.. Dudaklar.. İlhan o an parmaklarını kızın saçlarının arasına daldırıp, o dudakları kuvvetinin yettiğince örselemek istedi.  Zeynep’e biraz daha bakarsa eğer, bu gerçek olabilirdi.  Hemen başını kaldırdı. Neden böyle allak bullak olduğuna anlam vermeye çalıştı. Bu sadece bir beğeniden ibaretti. Çünkü Zeynep, her erkeği etkileyecek güzellikte bir kızdı.  İlhan da sadece bu güruha dahil olmuştu. Yani öyle ümit ediyordu. Eğer bu durum sadece bir beğeni değilse, İlhan’ın işi yaştı.  Aslında Zeynep’te de durumlar pek farklı değildi.  Her katta duran ve in in bitmeyen asansöre söylenmeye başladı. ‘Hadi artık ya, bir inemedin.’ İlhan kızın sitemine sırıttı. Bakışlarını asansörün kapısından ayırmadan konuştu. ‘Sıkıldınız mı Zeynep hanım?’ Zeynep bakışlarını İlhan’ın yüzüne kaldırdı. Kendisinden bir baş yukarıda duran adamın yüzünü, bir süre konuşmadan inceledi.  İyi ki de aralarında o mesafe vardı. Çünkü eğer yüz yüze olsalar, adamın konuştuktan sonra sırıtan dudaklarını öpmemek için taş kesilmesi gerekecekti. İlhan’a baktığı yerde konuştu. ‘Hayır İlhan bey, acıktım.’ İlhan tam cevap verecekken asansör şiddetli bir şekilde durdu. Zeynep o an, yeniden topuklu ayakkabılarının azizliğine uğrayarak İlhan’a doğru hafif bir devrilme yaşadı.  Eh, bu zaten İlhan’ın canına minnetti. Kızı belinden sıkıca tuttu. Zeynep ise bu gün ölmezse, sanırım daha da ölmezdi. Kapı açılınca, çıkmalarını bekleyen birkaç tane kasıntı yüz ile karşılaştılar.  Zeynep hareket etme yetisini kaybetmiş gibi hareketsizce beklerken, İlhan kızı harekete geçirmek için iteklemek zorunda kaldı.  Zeynep kendine gelip hemen dışarıya çıktı. İlhan kızın arkasından çıktı. ‘Aklın başından gitti bakıyorum.’ Zeynep cevap vermek için kafasını çevirdi. ‘Bani sinir etmek hoşuna mı gidiyor.’ İlhan, yakasından aldığı gözlüğünü taktı. Anında dudağının kenarı kıvrılmıştı. Bu hareketi ‘Öl Zeynep, öl’ diye bağırıyordu. Gözlüğün ardından kıza baktı. ‘Yani, belki biraz. Hoşuma giden başka şeyler de var.’ Zeynep kulaklarına kadar uğuldarken İlhan arabayı açıp şoför koltuğuna yerleşirken, Zeynep de eteğini tutarak öne geçti.  İlhan bir şey sormadan, bir şey söylemeden arabayı kullanmaya başlayınca Zeynep merakla sordu. ‘Nerede yiyoruz?’ İlhan yola bakarken muzipçe gülümsedi. ‘Aslında güzel yemek yaparım, dersen bana geçelim.’ Zeynep gözlerini devirdi. Çapkınlığı dilden dile destan olacak kadar fazla olan şu adamı, oracıkta boğsa yüreği buz gibi olurdu.  ‘Çok sağ ol ya, ben almayayım. Sen beni zehirlersin falan.’ İlhan güldü. ‘O kadar mı kötü birine benziyorum?’ Zeynep, adamı kendi silahı ile vurmayı tercih etti. ‘Yok, aksine gayet iyi görünüyorsun.’ Sonra o silah döndü, dolaştı kendisini vurdu.  Dediğini idrak ettiği an önüne döndü. İlhan bir şey demesin diye içinden bildiği tüm duaları okurken İlhan kıza baktı.  ‘Pizza?’ Zeynep derin bir oh çekti. ‘Olur.’ İlhan, kızın pizza fikrine hayır diyeceğini düşünmüştü. Nitekim plaza kadınlarının hepsi, her zaman diyette olurlardı.  Olumlu cevap alınca kıza şaşırarak baktı. ‘Hayır demen gerekiyordu. Diyette değil misin sen şimdi.’ Zeynep kendi kendini baştan ayağa süzdü. ‘İhtiyacım var gibi mi duruyorum?’ Bunu tamamen kadınsal duygular ile sormuştu. Yani kilo almış olması, ya da diyete ihtiyacı varmış gibi görünmesi istenmeyen bir durumdu sonuçta. İlhan Zeynep’in tepkisine güldü.  ‘Yok, aksine gayet iyi görünüyorsun.’ Zeynep kendi gafı ile püskürtülünce susmayı tercih etti. Bir yandan da adamın kendisiyle böyle uğraşması, her lafta takılması anlamsız bir şekilde hoşuna gidiyordu.  On beş dakika kadar yol gittikten sonra, salaş bir mekanın önünde durdular. Zeynep, erken davranıp arabadan önce indi ve İlhan’ı bekledi.  İlhan, arabayı bıraktıktan sonra kızın yanına gelip elini tekrar beline attı. Zeynep bu sefer ilki kadar tuhaf olmamıştı ama yine de içi gıdıklanıyordu.  İçeriye geçtiklerinde, tamamen kahverengi tonları ile döşenmiş sıcacık mekanı görünce gülümsemeden edemedi.  İlhan’a döndü. ‘Ne kadar tatlı bir yer.’ İlhan gülümsedi. ‘Beğendin mi?’ ‘Evet, çok güzelmiş.’ İlhan, köşedeki masaya doğru yürüdü. ‘Pizzasını yediğinde daha çok seveceksin.’ Zeynep masaya geldiğinde, İlhan kızın sandalyesini çekip oturmasını sağladı. Zeynep artık yüzünden eksik olmayan ifadesi ile rahat rahat sırıtıyordu.  Onlar yerlerine oturmuşken, garson hemen yanlarına geldi. ‘Ne alırdınız efendim?’ İlhan Zeynep’e doğru bakıp, sipariş vermesini söyledi. Zeynep çok az düşündü. ‘Imm orta boy acılı, sucuklu istiyorum. Ama zeytin olmasın lütfen.’ Garson not alıp, İlhan’a döndü. ‘Siz?’ ‘Ben de büyük boy aynısından istiyorum. Zeytinli.’ ‘İçecekler?’ İlhan kıza baktı. Aynı anda cevap verdiler. ‘Kola.’ Garson yanlarından ayrılırken İlhan tatlı tatlı gülümsüyordu. Pizzalar geldiğinde Zeynep, sıcak oluşuna aldırmadan hemen yemeye girişince İlhan daha çok gülmeye başladı.  Zeynep hissettiği sıcaklık ile, aldığını anında yerine bıraktığında ise bir kahkaha attı. Zeynep sevimli sevimli bakıp gözlerini kırpıştırdı. ‘Çok acıktım ne yapayım.’ Ardından yavaş yavaş pizzalarını yemeye başladılar.  İlhan kendisininkini bitirmeye yaklaşırken, Zeynep ise henüz yarısına bile gelmemişti. Yavaş yavaş yemeğini yemeye devam eden kıza uzunca baktı.  Asla yemek yerken kasıntı ya da kibarlıktan ölecek gibi davranmamıştı. Aksine gerçekten çok rahattı. Zeynep’in bu rahatlığı, samimiyeti İlhan’ın adını bilmediği duygularının hareketlenmesine neden olmuştu.  Daha önce birkaç tane kadınla yemeğe çıkmıştı. Ki, İlhan genelde kadınlarla yemekte değil, yatakta buluşurdu.  Yemekte buluştuğu kadınlar ise, kendisini beğendirmek için yapma bebek gibi duran, bir erkeği etkilemenin tek yolunun kadınlıktan geçtiğini düşünen kişilerdi.  Oysa Zeynep hepsinden başkaydı. Bir kere başka bakıyordu. Samimi davranıp, o an ne hissediyorsa ona göre tepki veriyordu.  Tabağındaki son dilimini de yedikten sonra, muzipçe sırıtarak Zeynep’in tabağına uzandı. Zeynep anında tabağı kendine çekti. ‘Alamazsın.’ İlhan daha çok uzandı. ‘Neden?’ Zeynep lokmasını ağzına attı. ‘Doymadım ondan.’ İlhan güldüğü yerde geriye yaslandı. Bir müddet daha yemeğini yiyen kızı seyrettikten sonra konuşmaya başladı. ‘Annen ile mi yaşıyordun?’ Zeynep bakışlarını tabağından çekip adama baktı. ‘Sadece gözlerini kapatarak onay verdi. İlhan yeniden sordu. ‘Babanla daha sonra hiç görüştün mü?’ Zeynep yerinde huzursuzca kıpırdandı. ‘Zümrüt’e olanlardan önce bile görüşmüyordum.’ İlhan Zeynep’in huzursuz olduğunu anlayınca daha fazla konuşmadı. Çok geçmeden Zeynep sordu.  ‘Neredeydin?’ İlhan şaşırdı. ‘Anlamadım?’ Zeynep elindekini bırakıp sandalyesine yaslandı. ‘Yani, o kadar zaman. Altan’la konuşmuyorken.’ İlhan derin bir nefes aldı. ‘İstanbul’daydım yine, sadece görüşmüyorduk o kadar.’ Zeynep kafa salladı. ‘Abinle o kadar zaman görüşmemenin nedeni neydi ki?’ Bu sefer huzursuz olan İlhan’dı. O günleri, yaşananları tekrar hatırlamak cehennem gibiydi.’ Elini havada boş ver der gibi salladı. ‘Geçip gitti ya, nedeninin bir önemi yok.’ Zeynep başıyla tamam derken son dilimine uzandı. Bir ısırık almıştı ki, karşıdan gelenleri görünce bir paniğe kapıldı. O panikle lokması boğazına kaçınca öksürmeye başladı.  İlhan anında yerinden kalktı. ‘Zeynep ne oldu iyi misin?’ Zeynep kafasını aşağı yukarı sallıyordu ama öksürüğü şiddetini artırmıştı. İlhan ne yapacağını şaşırırken, gözleri Zeynep’in gözlerinin kilitlendiği nokta ile buluştu. Birden olduğu yerde kalakaldı.  Duru ve Hakan… El ele… Hem de, el ele.... Mekanın içinde boş bir masa mı bakınıyorlardı? O an etrafta yankılanan son ses İlhan’ın sesi olmuştu. Boğazı yırtılırcasına kükredi. ‘Laaann!!!’
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE