Geride bıraktığım hayallerim çokta umurumda değildi. Ama umurumda olan, hayallerimin hepsinde teker teker sureti bulunan Gecehandı.
Kalbimin atışları gümbür gümbür kulaklarımda inlerken aslında ölümüme az kaldığının habercisiydi. Hayallerimin habercisi gibi olan rüyalar başladığında ölümün o sıcak mayhoşluğu üzerimdeydi.
Şimşek sesleri can bulunca kulaklarımda, ölüm hafızamda yankılandı. Anılarım dize dize dökülmeye başlayınca zihnimden, suyun havaya kaldırdığı bedenim ruhunu teslim ediyordu...
Bir silah vızıltısı beynimden sarsınca hislerimi bağlı ellerim yardım umuduyla çırpındı...
Beynimden giren her siper kurşununun, yarası asla kapanmayacak şeylere döndüğünün az da olsa farkına varabilmiştim.
Ölürse, ölürdüm.
Ne kardeşinden intikam alma ateşi, ne de önündeki gelecek umurundaydı o anlarda.
Camın kırılma sesi tüm odada yankı bulunca Sehrin Sehra'nın ölümünü izlemekte olan Rodos Araz kafasını ani bir refleksle çevirdi. Kendisine doğru gelmekte olan ağabeyinin gözü dönmüş vaziyetteki hali, ilk aşkını öldürmesinden bile daha can yakıcı gibiydi. Gecehan Araz, saçının teline zarar gelse cehennemi dünyaya indirecekti oysa ki. Şimdi ölümüne tanık oluyordu.
Sanki tüm bedeni eziliyormuşta, onu ayakta tutacak bir şey kalmamış gibi olduğu yere çöktü. Ne Esmerine gidebiliyordu, ne de Esmerini öldüren kardeşine.
Yüzündeki tüm kan çekilmişti Gecehan Araz'ın. Esmerinin o çok sevdiği uzun kirpiklerinin arasından gözyaşları ardı ardına dökülüyordu. Sanki kulakları duymuyordu. Bu izbe yere fazlaca sessiz bir şekilde giren iki yabancıyı, Gecehan'ın aksine Rodos duymuştu. Hızlıca hareket eden bu iki yabancı, Rodos'un omzunu hedef alıp tam on ikiden vurunca Rodos sendeledi. Gecehan duymuyordu. Gözler Esmerindeydi. Ayağa kalkmak, onu kucağına almak istiyordu. Yapamıyordu. Elindeki silahın varlığını yeni hatırlamışta eli yanmış gibi yere düşürdü.
Gecehan Araz'ın omuzlarına iki el dokununca gözleri bu adama döndü. "Git kurtar onu. Hala şansı var. Eğer kurtaramazsan, ölmek için yalvaracaksın." Adamın sesindeki kural tanımaz tınıdan mıdır bilinmez, bir umut doğdu bizim karanlık oğlanımıza.
Silahın kırdığı camdan sular yerlere dökülmüştü. Dizlerine kadar inmiş olan su nefes almasına yarar sağlamıyor gibiydi. Gecehan Araz, ona bakamıyordu. Utandığında kızaran yanakları, gözleri dolduğunda kızaran burnu, saçlarının karanlığında boğulmak istediği kız ölüyordu!
Gecehan Araz camı tutan zinciri açmak istedi, elleri titriyordu. Açamadı.
O sinirle cama geçirdi elini. Baktı Esmerine giden yol açılıyor; ardı ardına indi yumrukları.
Hırsla vurdu, vurdu, vurdu!
Cam parçaları kesse de elini, fark etmedi bile Gecehan Araz. Esmerinin soğuk ve de cansız bedenini kaldırdı, onun ölümüne tanık ve sebep olan cam hazneden çıkardı.
Suyla ıslanmış saçlarını yüzünden çekti. Ölümün soğukluğunu taşıyordu o an Esmeri.
Gecehan dağılmıştı. Yabancıydı bu beden ona, gülen yüzünü anımsadı. Gözleri etrafı taradı; o hariç her şeyi görmeyi kabul ediyordu.
Topla kendini!
Zihni onu uyarınca aklı başına biraz da olsa geldi. Nefesini kontrol etti; nefes almıyordu. Nabzını kontrol etti; yavaştı, ama atıyordu!
Gecehan kalp masajı ve suni teneffüs için kendini hazırladı. Etrafında olan gürültü onu o an hiç ilgilendirmedi.
Esmerin soğuk dudaklarına bu sefer aşkla değilde, yaşam vermek için dokundu. Ama almadı nefes. Bir kez daha! Bir kez daha!
Gözyaşları yüzünü ıslatırken Gecehan yalvardı. "Onu alma, ne olur!"
Dudakları tekrar değdi onun soğuk dudaklarına. Ve son kez attı Gecehan Araz'ın kalbi. Son kez alındı nefesler, son kez soyundu cümleler!
Baş eğme karanlığa Gecehan Araz!
Esmerin gözleri açıldı ve ilk gördüğü gözler Gecahan'ın gözleri olduğu için dua etti. Gecehan'ın acıdan akan gözyaşları bu sefer sevinç gözyaşlarına döndü. Güldü, sonra da kahkaha atmaya başladı. Çölde kalan bir bedevinin suya olan hasreti gibi sardı Esmerini.
Sehrin'in bedeninde güç olmasa da Gecehan'a gülümsemeyi başardı. "Bencillik olacak biliyorum ama ben ölmeden ölemezsin Esmerim." Dudaklarını onun dudaklarına bastırmadan önce kurmuştu bu cümleleri Gecehan.
İkisinin gözleri de yaşlarla ıslanırken geldi o iki yabancı. Gecehan belinden yedekteki silahını çıkarıp Esmerini arkasına aldı. Biri bayan biri erkek ona yaklaşırken gözleri çıkış yolu arıyordu.
Silahını bir kadına bir adama doğrulturken Esmerinin bedenini olabildiğince güvende tutmakta istiyordu.
"Asya bu çocuk neden bize silah doğrultuyor?" diye soran adam da Gecehan'a silah doğrultmuştu. Kadın cevap verirken silahını beline yerleştirdi. "Bilmiyorum hayatım. Kayınvalidesinden kız istemesi gereken bir adam için fazla cesur." Kadın Gecehan'a gülümsedi ama Gecehan biraz geç anladı. "Siz Esmerimin annesi ve babasısınız." Dedi sonunda geçte olsa.
Adam hala silahını indirmemişti. Kadın cevapladı. "Evet, tatlım. Ve silahın kız isteme ortamına hiç uygun değil inan ki."
Silahı hala adama doğruydu ama biraz, hafifçe sırıttı Gecehan. "Kızınızı istiyorum. Onu bana verin?" Gecehan bu ortamlara yabancıydı. Söylediği sözler adamın homurdanmasına kadının ise kahkaha atmasına sebep oldu. "Tatlım, umutsuz vakasın. Ama Sehrin'imi fazlasıyla sevdiğini kanıtladın. Yani verdim gitti." Kadın sırıtıyordu. "Elimde silah varken bana danışmaman sence iyi bir fikri mi Asya? Sonuçta onu tek başına yapmadın." Gecehan silahını indirirken gülümsedi. "Hayatım şu silahı indir. Çocuğu korkutuyorsun." Gecehan itiraz etmek için ağzını açmıştı ki Asya onu sözsüz bir şekilde, bakışlarıyla susturdu. Adam silahını indirdi ve etrafı gözleriyle taradı.
Esmerine baktı. Köşede, Gecehan'ın onu bıraktığı yerde hissiz ve halsiz bir şekilde oturuyordu. Gecehan onun yanına gidene kadar, yanına gelen bir kişinin olduğunu bile farkına varmadı. Onu kucağına aldı ve Rodos'un hangi cehennemde olduğunu umursamadan Asya'ya döndü. Elinde silahıyla hiçte Esmerinin annesi gibi durmuyordu. Kim bilebilirdi ki, Sehrinin annesi bir ajan?
Ama işte hayat.
"Resmi bir şekilde tanışalım Gecehan Araz, ben Sehrin'in annesi Asya ve bu da kocam Ali."
➰➰➰➰➰
"Sakın Gecehan'ın içeri girmesine izin vermeyin!" Sehrin gelinliğinin saçma sapan iplikleriyle uğraşırken, daha yeni ölümden dönmüş olması ya da anne ve babasının aslında annesi ve babası olmadığını öğrenmesi önemli değildi. Evleniyordu!
Gecehan onu ailesinden istemişti, şey silah zoruyla. Ve hemen ertesi günü onu nikah dairesine getirmişti. Gelinliğini seçmesi yaklaşık 3 saniyesini almıştı, az daha kendi nikahlarına geç kalıyorlardı.
Asya Tanyeli gülüp, damadın gelini görmesine engel oldu. Hiçbir konuk yoktu; sadece gelin ve damat, Asya ve Ali. Ah, birde nikah şahitleri Mavi ve Batuhan.
Asya artık gençlerin isimlerinin saçmalığını görmezden gelmeye başlamıştı. Sonuçta kızının adını Sehrin koymuştu o... Asya kendini dizginledi. Sonra, hepsinin bir sırası vardı.
Nihayet Sehrin gelinliğini giymeyi başarabildiğinde Asya'nın gözleri yaşlarla dolmuştu. Kızı tam bir peri gibiydi.
"O kadar güzelsin ki kızım." İkisi de hala alışamamışlardı. Ama yavaş yavaş alışıyorlardı. "Teşekkürler... anne."
Asya gülümsedi ve geç kalmamaları için kapıyı açtı. Nihayet gelinini gören Gecehan, mutlulukla gülümsedi.
O an düşünebildiği tek şey "O artık benim." kelimeleriydi. Gökten inmiş bir melek gibi bembeyazdı. O kadar güzeldi ki, Gecehan bir kez daha vuruldu onun güzelliğine. Az daha onu kaybediyor olma düşüncesi bir altın külçesi gibi ağırlık yaptı Gecehan'ın boynuna.
Rodos, yani kardeşi Asya Tanyeli tarafından uzaklara kaçmıştı. En azından uçak kayıtları öyle diyordu.
Gecehan kafasını salladı ve önündeki güzelliğe odaklandı.
Ona doğru geliyordu.
Ona kavuştuğunda hızlıca sarıldı, bir kez daha onu kaybetmeye dayanamazdı. Sanki bir daha göremeyecek gibi sarıldı.
Sehrin ona gülümsedi. İkisinin gülümsemesi birbirine karışırken Asya azarladı onları! Geç kalıyorlardı.
•••••
"Evet!!" Sehrin'in kalbi gümbürderken bağırarak ilan etmişti Gecehan'ın onun olduğunu. "Siz Gecehan Araz, hastalıkta ve sağlıkta Sehrin Sehra'yı eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?" Gecehan biran bile duraksamadı. "Evet ulan evet!!"
İmzalar atıldıktan sonra Gecehan, onlar için İzmir'de ayırttığı otel odasına doğru yola çıkmalarından hemen önce Sehrin'in ailesiyle vedalaşmasını izledi. Hala alışamamışlardı. Zaten nasıl alışsınlardı ki? Hiç zamanları olmamıştı.
Asya kızına içten bir şekilde sarılıp onun için aldığı iki bileziği kızının koluna geçirdi. Ağlıyordu ama Ali Tanyelinin de kızına sarılmasına izin verdi. Ali Tanyeli kızına altın bir kolye ile iki bilezik taktı. Gecehan'a baktı ve ona da bir saat hediye etti.
"Daha büyük bir düğün olacak kızın. Tanyelilerin kızına yakışacak bir düğün." Adıyla gururla bahseden Ali Tanyeli haklıydı, Gecehan Esmerine daha büyük bir düğün yapacaktı. Ama artık onun olmalıydı. Düğün kolay işti. Yani... biraz.
"Artık yola çıkma zamanı. Geç kalacağız." dedi Gecehan yumuşak bir sesle. Esmerinin artık ağlamasını istemiyordu.
〰〰〰〰〰?〰〰〰〰〰
Nihayet yola çıktıklarında arabayı Gecehan kullanıyordu. Bir eliyle direksiyonu bir eliyle Sehrin'in elini tutuyordu. "Artık benimsin." dedi Gecehan bir gerçeği dile getirirken. "Sonsuza kadar." Sehrin gülümsedi. "Sende benimsin, aşkım. Sonsuza kadar."
Ama hiçbir şey gibi bu aşkta maalesef sonsuza kadar sürmeyecekti. Karşıdan gelen kamyon son hızda Gecehan'ın arabasına çarptı.
Çarpmanın etkisiyle yola savrulan Gecehan, hala Esmerini arıyordu. Kan içinde kalan gelinliğiyle arabanın içinde kalan Sehrin de, en karanlık aydınlığını arıyordu.
Ama ikisi de birbirini bulamadı. Ruhları sonsuzluğu kabul etmişti bir kere.
"O kadar sevdim ki! Ancak ölüm ayırdı..." Gecehan'ın son sözleriydi bunlar. Elini uzatmış, kanayan başından ya da göğsünde açılmış yaradan daha fazla özlediği esmerini aramıştı ama ulaşamadı...
"Onun için ölürüm demiştim. Ölüyorum da. Ama o ölmesin!" Aşkına kavuşamayan bir gelinin son sözleriydi bunlar. Gelinliği düğün gününden ölüme taşımıştı onu... Tıpkı Gecehan gibi o da ulaşamadı sevdiğine.
Ruhları ölümü kucaklarken başka bir ölümde kamyondan gelmişti. Rodos Araz son hızda sürdüğü kamyonda can verdi. "Abimi de, ilk aşkımı da öldürdüm. Ama bende ölmeliyim." İşte bu da aslında çocuk kalmış bir adamın sözleriydi. Rodos Araz da kucakladı ölümü.
Damat ve gelinin hiç çocukları olmadı. Yaşlanmadılar. Sadece...öldüler.
Ölümü kucaklayan hangi iki ruh, onlardan daha mutlu olabilirdi ki?