Buradayım

1259 Kelimeler
Kabuslar, derin uçurumların habercisi gibiydiler. Ölmek için gerekli tek bir adım, seni sonsuz huzura bırakır. Ya da belki de sadece ben öyle düşünmüşümdür. Arabanın rahat deri koltuğunda, başım cama yaslanmış bir şekilde uyuyakalmıştım. Beni uyandıranın Gecehan'ın o özlediğim sesi olduğunda uyanmam bir saniye falan sürmüştü. "Uyanman gerek Esmerim." demişti beni uyandırırken. Bundan daha güzel bir uyandırma şekli düşünmem imkansızdı. Aslına bakarsanız daha iyisi vardı. Fesat düşünün. Düşündünüz mü? O zaman ne demek istediğimi de anladınız. Yüzüme düşen bir tutam saçı kulağımın arkasına yerleştirirken gözleri gözlerimden gitmemişti. Arkada oturan Hazar'ın sesi onun karanlık gözlerinin benden ona dönmesini sağladı. "Aile var abi." Bunu şakasına söylemiş olduğunu bilsem de utanmaktan kendimi alamadım. Gecehan tebessüm etse de bir süre geri çekilmedi. Hala burada olduğuna inanamıyordum. Başıma gelen en güzel şeylerden biriydi o. Hatta başıma gelen tek güzel şeydi. Hayat damarımın teki ona bağlıydı artık. Onu bir daha asla bırakamazdım. Bir daha giderse; beni öldürmeden gidemeyecekti. Gülümseyen gözleri biranda ciddileşti ve kol kasları gerildi. "Esmerim, sana anlatmam gereken şeyler var." Bu benimde kendimi gergin hissetmeme neden oldu. "Ne anlatacaksın?" Anlatacağı şeyler yeni bir veda olacaksa duymak istemiyordum. Yüzümden bunu okumuş gibi yumuşadı gözleri. Tuhaf, izbe bir yerdi geldiğimiz yer. Arabadan asaletini sergilemekten çekinmeden indi. Yürüdüğü yola kurban edebilirdim kendimi. O derece bir aşk, o derece acınası bir durumdaydım. Ne denli sevdiğimi, ne denli büyük olduğunu sevgimin, ben bile anlayamamışken kimden bekleyebilirdim ki anlamasını? Gecehan'ın ardından ben indim arabadan. Bahçesi olan, fakat bahçesinde tek bir çiçek bile bulunmayan kulübe bozması bir yerdi ev. Etrafı çeperlerle çevriliydi. Gecehan önden gidip bu ahşap evin kapısını açtı. Onun ardından ben eve girdiğimde, Hazar kapıyı tekmeleyerek kapatmayı tercih ederek mutfak olduğunu düşündüğüm yere doğru ilerledi. O gözden kaybolunca Gecehan'ın beni izleyen gözleriyle karşılaştım. Elim ayağıma dolanır bir şekilde yanına vardığımda beni yanına çekti. Koltuğa oturdu, belimden tuttuğu için bende yanına oturmuş oldum. Şikayetçi falan değilim yani yanlış anlamayın. "Konuşmamız gerekiyor Esmer." dedi yine o kati tonunda. Birkaç tıkırtı duyunca gözlerini, o karanlık gözlerini, üzerimden çekmeden konuştu. "Seni duyabiliyorum Hazar. Bir entrika çevireceğim yok, o yüzden gel de bizimle otur." Hazar, Gecehan'ın söylediklerini haklı çıkararak mutfaktan çıkıp yanımıza geldi. Gecehan'a baktım. Yüzü yorgundu. Sanki hiç uyumuyormuş gibi. Hafif kirli sakal oluşmuştu o güzel yüzünde. Hazar bile ciddiyetle bana bakınca Gecehan'ın gözleriyle buluşturdum gözlerimi tekrardan. "Söyle Gecehan. Anlat." dedim ciddiyete bürünmeye çalışarak. Hafif eğdi kafasını. Konuşmaya başladığında sesi tüy gibi hafif olsa da birer kamçı edasıydı sözleri. "Seni kaçırdığımda her şeyi net olarak anlatmadığımı, yani bazı detayları es geçtiğimi fark ettim Esmerim." Elini ensesine koyup devam etti cümlelerine. "Ailenden başlayalım." Kafamı olumlu anlamda salladım. "Ailene ait tam 3 Holding var. Bu bilinen bir gerçek. Üç şirketin 1 yıllık toplam geliri 4.5 milyon dolar." O kadar zengin miydik biz yahu? "Ama şöyle ki bu Holdingler dışında para kasanızda tamı tamına 4.9 milyar dolar var." Milyar mı? Bu da ne demek? Elimle şakaklarımı ovdum. Bu biraz aşırıydı. "Devam et." diyebilmeyi başardığımda Gecehan endişeli gözlerle bana baktı. "Küçüklüğünden bu yana yaşadığın olumsuzlukların nedeni ailen." Olumsuzluktan kastı tam olarak bir aile olamamamızdı sanırım. "Esmerim bundan sonra söyleyeceğim şeyler seni üzecek. Bunun için şimdiden özür diliyorum, seni üzmek artık yapacağım son şey bile olmayacak. Bu son; söz veriyorum." Sözleri mükemmeldi. Ama sonraki kelimeler beni tamamen sarstı. Ölüyormuşum gibi. "Berra Sehra ve Adnan Sehra senin gerçek anne ve baban değil." ✨✨✨✨✨ Kelimeler kifayetsiz kalıyor diye bir cümle vardır ya hani? İşte tam da o durumdaydım. Hayatım zemininden sarsılmıştı; ailem aslında ailem değildi. Çünkü aslında gerçek anne ve babam MİT'de yüksek düzeyde görevli iki ajandı. Bilim kurgu filminden fırlamış gibi göründüğü aşikar. Ama daha bitmedi. Görevleri nedeniyle evlenmeleri bile yasakken, dünyaya ben gelmiştim. Üstlerine, bir görev nedeniyle Parise gitmeleri gerektiğini söyledikten 1.5 yıl sonra geri dönmüşler. Tabi 1 yaşındaki bir çocuk ayak bağı olacağından beni... evli bir çift olan Berra ve Adnan Sehraya evlatlık olarak vermişlerdi. Karşılığında onlara 3 Holding ve bunun dışında her ay daha yüksek miktarda para yatıracaklarını söylemişlerdi. Yani bu 4.5 milyar oralardan geliyor. Belli aralıklarla beni görmeye gelmişler ama 14 yaşımdan sonra hiç gelmemişler. Ama kim oldukları hakkında bir fikrim yok. Nedeni ise çok basitti. Ben küçükken eve çok kişi gelirdi. Beni kendilerinden ayırdıktan sonra neler olduğu hakkında da bir fikrim olmasa da her iki aileninde -gerçek veya değil- beni istememiş olması asıl meselem gibiydi. Ayrıntıları istememiştim Gecehandan. O da zaten ısrar etmemişti yüzümdeki ruh gibi ifadeyi görünce. Hazar yiyecek bir şeyler almak için evden çıkmıştı. Bedenimi donduran şok etkisi geçmeyince arka odalardan birinde olan yatağın içine girmiştim. Bir türlü ısınamıyordum. Nihayetinde şuan göğsüne yattığım adam, yakıyordu beni. Ne soğuğu? Saçımı öpünce gülümsedim. Bunca şeyin arasında yanımda olması gerçekten beni kendime getiriyordu. Olanları tek başıma öğrenseydim bu kadar sakin kalamayacağımın farkındaydım. "Ben ne yapacağım, Gecehan?" dedim usulca. İç çekişi benim için üzüldüğünün yegane kanıtıydı. "Etrafımdaki herkes sahte. Ben nasıl gerçek kalacağım?" Eli belimi sardı. "Senin gerçekliğinle can buluyorum Esmerim. Sen gerçeklerin en gerçeğisin." Umut dolu sözleri kendimi daha iyi hissettiremedi ne yazık ki. "Neden beni istemiyorlar Gecehan?" Yanağımı okşayan eli duraksadı biran. "Seni istemeyen biri aptal demektir Esmerim. Ama gerçek annen seni bile isteye vermedi onlara. Bunu bil, olur mu?" Derin derin soluyordu. Ayrıca bir şeyler düşünüyordu. Gözlerine bakabilmek için başımı kaldırınca çenesi başıma çarptı. Başımı ovuşturunca güldü. "Acıdı mı?" Bende güldüm. "Hayır. Sende beni iyice çıtkırıldım yaptın." Dil çıkardım. Gülümsemesi dudakları bana yaklaşınca silindi. İçimde beklentiyle kıpırdaşan bir şeyler vardı. Gözlerime bakarak daha da yaklaştı bana. Gözlerimi kapamamla birlikte cennete düşmem bir oldu. Öpüşü kuvvetliydi. Öpüşü ateşliydi. Öpüşü cennetin dudaklarında var olması gibiydi. Son hızda atan kalbim hiç yardımcı olmuyordu. Ölecek gibiydim ve de kıpkırmızı kesilmiştim. Nefes almak için geri çekilince yine güldü Gecehan. "Dudakların dudaklarımdayken ölebilirim Esmerim." Dudakları tekrar dudaklarımın üzerine kapanınca tüm duygularım yok oldu. Bir tek o vardı. Ve bir tek o olacaktı sonsuza dek. Dudaklarında kaç promil alkol var Gecehan? Ben, sen her gülümsediğinde sarhoş oluyorum. ⚡ ⚡⚡⚡⚡ Ben mutfak tezgahına oturmuş Gecehan'ın yiyecek bir şeyler aramasını beklerken, Gecehan da söyleniyordu. Hazar hala gelmemişti çünkü. "Marstan alıyor sanki yiyecekleri pezevenk." Kıkırdamamı duyunca o da bana yandan bir gülümseme gönderdi. Biri kapıya sertçe vurunca gülümsemem yüzümde dondu kaldı. Gecehan elini beline attı ama silahı yoktu. Kapı açılmayınca biri kapıya hızlıca bindirdi ve kapı kırılmış oldu. Gecehan beni arkasına alırken ağzı yüzü kan içindeki Hazar içeri bir iki adım attıktan sonra yere devrildi. Hemen yardıma koşacaktım ki Hazar'a silah doğrultmuş olan Rodos yüzünde sinsi bir gülümsemeyle içeri girdi. Sol elinde kendine ait olmayan kanlar mevcuttu. "Merhaba Sehrin. Gecehan'ın arkasında ne yapıyorsun?" Gecehan'ın tişörtüne daha da sıkı tutundum. "Ne istiyorsun?" Gecehan tuhaf bir şekilde sakin konuşmuştu. Rodos ise sırıtıyordu. "Yaşlanmaya başlamışsın abi. Silahını arabada unutmak hiç sana göre bir davranış değil." Rodos yüzündeki gülümsemeyi silmek istemiyor gibiydi. Gecehan sorusunu yineledi: "Ne istiyorsun Rodos?" Rodos yine geçiştirdi soruyu. "Anne ve babamız sence bize bu isimleri hangi kafayla koydular abi?" Gecehan gerildi. Buram buram öfke kokuyordu Gecehan. "Ne istiyorsun?" diye kükredi Rodos'a doğru. Öne atılmıştı ki onun tişörtünü tuttuğum için bende onunla birlikte sürüklendim. Rodos silahını Gecehan'a doğrultunca durmak zorunda kaldı. "Kızı." Tek kelime etmişti Rodos. Ve burada bahsi geçen kızda ben oluyordum sanırım. "Yaşamak istiyorsan kardeşim; git. Bende bu yaptıklarını sineye çekeyim." İki kardeş nasıl olur da birbirlerini öldürmek konusunda bu kadar rahat konuşabilirlerdi? "Sineye çekmeni falan istediğim yok. Kızı istiyorum." Gecehan'ın arkasına saklanmaktan vazgeçip onunla yüzleştim. "Beni dövdürdün sen! Öleceğimi sandım Rodos! Ne istiyorsun benden? Rahat bırak beni!" "Benimle gelirsen Gecehan'ı öldürmek zorunda kalmam." Gecehan beni kolumdan çekip arkasına aldı. "Onu alamayacaksın." Gecehan'ın keskin sesi odadaki soğukla bilenmişti. "Yeter." Rodos abisinin sesini aratmayan soğuklukla konuşmuştu. Silahın emniyetini çekti ve silahını tam Gecehan'ın kalbine doğrulttu. "Yanıma gel Sehrin. Üç saniyen var." Gecehan kolumu tuttu. "Ölüme 3." "Ölüme 2." "Ölüme..."
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE