Ateş ve barut belki yanyana gelebilirlerdi. Eğer kibrit çıkmasaydı kutusundan.
Dövülmemin üzerinden 2 gün geçmişti ama ben hala kendimde ayağa kalkacak gücü bulamıyordum. Gecehan'nın bana yemek yedirmeye çalışması dışında çok fazla rezil olmamıştım sanırım. Ah, birde... Üzerimi değiştirme faslı vardı tabii. Görebildiğim kadarıyla karnımda ve kollarımda morluklar vardı.Kaburgalarımdan 2 tanesi feci şekilde incinmişti.Gecehan'ın getirdiği doktor sargı beziyle sarsada acısı ve nefes alışverişimdeki bozukluk durumumum yeterince kötü olduğunun kanıtıydı.İşte o zaman üzerimi değiştirmem gerekiyordu. Olaylar aynen şu şekilde gelişti ;
"Ellerini tişörtünün üzerinden çek Sehrin." Gözlerini devirdi.Sıkılmış gibi ellerini saçlarının arasından geçirdi ve tekrar beni ikna etme çabalarına girdi.
"Hadi güzelim, utanacak bir şey yok." Sözleri mantıklıydı ama karşımda Allahın cennetten özel olarak inen lütfu dururken aynı zamanda beynim "404 NOT FAUND" durumuna girdiği için pek iç açıcı gelmiyordu mantıklı olmak. "Ya tabi ne demezsin." diye mırıldandım.Ama dudağımın üzerindeki kabuk tutmaya henüz başlamış olan yara yüzümü buruşturmama neden oldu.Bunun üzerine kaşları çatıldı.Yine. "Güzelim, bence artık bunları aşmalısın."
Çok kolaydı sanki.
"Ya sen şaapma..." diye mırıldandım yine ama ne o bırakıyordu tişörtümün eteklerini ne de ben.
"Esmer..." dedi alt dudağını ısırarak.Benim gözlerim direkt olarak dudaklarına gitsede içimde oluşan bu hisle baş etmeye çalışmadım.Çünkü güzeldi.Güzel olan her şey bitmiyor muydu sahi? Bende Gecehanla çirkin olsaydım, olmaz mıydı?
Eli tişörtümün üzerinden çekildi fakat dudakları yakınlaştı bu sefer dudaklarıma. Nefesi değiyordu dudaklarıma, onu soluyordum bende.Tek çizgi halindeki dudakları yanaklarıma sürtündü ve kulağıma eğildi.O içimi titreten bir sesle konuşmaya başladığında, bende sadece yeni çıkmış sakallarının yanağıma değmesindeki garip hazzın eşiğinde sürünmekteydim.
"Bilirsin Esmer, oyun oynamayı sevmem." Yanaklarıma sürtünen dudakları hafif bir öpücük bırakmıştı boynumun girintisine.Bedenim küçük şiddette bir depremle tüm zihnimi darp etti! Tişörtümün eteklerini tuttuğunu gördüm, baş parmağı bel çukurumda başıboş daireler çizmekle meşgul olmaya başlamıştı.
"Ama oyun istiyorsan..." dudakları benim aralanmış dudaklarımın üzerine gelirken durdu. "...aklımda başka fikirler var." Dudaklarını sertçe dudaklarıma bastırdı. Gözlerim kapandığında bir elim ensesine gitti. Dudakları dudaklarımdan çekilmeden üstüme atladı. Bir eli hala bel çukurumda oyalanırken diğer elini enseme koymuş beni daha da kendine çekiyordu.
Dudaklarını çektiğinde gözleriyle buluştu gözlerim.
Hırladı. "Durmak istemiyorum." Söylediği şeyle nöronlarım bana döner tekme attılar. Ne yapıyordum ben böyle? Gitmem gerektiğini söyleyen adamla, artık veda çanlarının çaldığını söyleyen adamla, ne yapıyordum ben?
Gözleri dahada karanlık olabilmenin sınırlarını zorlamak ister gibi duruyordu. "Bana dur demezsen, duramam." Hırlayarak konuşmasını bölen şey ağzımdan çıkan tek kelimeydi. "Dur!" Gidecektim ben. Ne bir daha ilk öpücüğümü alan adamı görecektim, ne de tenimde bulunan morlukların sebebini hatırlatacak kişileri.
G İ T M E K.
Gidecektim ben. Hiç varolmamış gibi. Bana cenneti tattıran dudakları hiç öpmemiş gibi, gidecektim öylece.
Yaşadığı duygu yoğunluğu arasında değişen sadece bakışlarıydı. Üzerimdeki tişörtü ben daha ne olduğunu anlamayadan bir çırpıda çıkarıverdi. Gözleri olması gerekenden birkaç saniye daha fazla oyalandı üzerimde, bu benim tenimi daha fazla kızartırken onda sadece yoğun bir arzu baş göstermişti.
" Ne zaman gideceğim? " sorusu onun afallamasına sebep olsada üzerime kendi tişörtünü geçirirken cevap verdi. "Yakında." Yakında? Evime gidecektim. Yine yalnızlığın pençesine tutunup, yine geceleri ışığı açık bırakacaktım. Ah, unutmadan elektriklerin kesilmesi ihtimalini düşünerek birde jeneratörü çalıştırmayı unutmamalıydım. Bunları yaparken hiç kimse yanımda olmayacaktı. Dışarıdan bir ses geldiğinde yine yorganın altına gizlenecektim. Sanki o yorgan beni her şeyden kurtaracakmış gibi, can simidiymiş gibi tutunacaktım. Yemek yerken sohbet edebileceğim bir kendim olacaktım. Yaptığım şeyleri kimse sorgulamayacak, hata yaptığımda kimse beni uyarmayacaktı. Düşüncelerim beni beynimden vurdular!
Bu yüzdendi kalmak isteyişim. Hayatımda ilk defa biri beni korumuştu. Son olayda yapabileceği bir şey yoktu belkide. Ama beni korumuştu. Çıkarı yoktu diyemem ama beni korumuştu işte. Tatmadığım güven hissini tatmıştım, tatmadığım duyguları tatmıştım, ilk defa birine güvenmiştim! Şimdi gitmem gerekiyor, çünkü neyi çok istersen o senin imtihanın olurmuş. Ve ben en çok kalmayı istiyordum.
"Düşüncelere daldın, Esmer?" Boş gözlerle baktım gözlerine.Gözlerimin feri sönmüştü belkide, kim bilir?
"Okulum ne olacak?" diye sordum duygusuz bir sesle.Son kez bakıyordum gözlerine.Son kez işitiyordum belkide sesini.Kırılan kalbimin sesini duyar gibiyim, sende duydun mu Gecehan?
"Fatih Kolejine kaydın yaptırıldı.Sıla, senin şu arkadaşın ikimizde aynı anda ortamdan kaybolunca bir şeyler sezdi.TİM'de kaydının alınması ile ilgili bir emir verdi." Tepkimi bekler gibi baktı.Aynı soğuklukla bakmaya devam edince duraksadı fakat yinede devam etmeyi ihmal etmedi. "Fatih Kolejinde görevli ajan tüm işlemleri halletti."
"Peki bunları yaparken bana neden sormadın?" Tek kaşını kaldırdı. "Senin için sorun olacağını düşünmedim.Sonuçta pek arkadaşın yoktu."
Aslında haklıydı.Pek arkadaş edinmeyi seven bir tip değildim.Ama nedense bunu Gecehan söylediği için kötü bir şeymiş gibi geliyordu.
"Benim arkadaşlarım var Gecehan." Bana gözlerini kısarak baktı. "Evet var. Sıla ve Leyla."
Gözlerimi devirdim. Mübarek sülalame kadar öğrenmişti.
✴✴✴✴✴✴✴✴✴✴
"Söylesene nasıl ajan olmaya karar verdin?" Önüme koyduğu çorbayı içmeye çalışırken konuşmasını istiyordum.Kim bilir, belki bir daha duyamazdım içimi tek kelimeyle sarsan sesini.
Dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı.Sanki eskiyi hatırlamışta anılara dalmış gibiydi.
"Ben ajan olmayı istemedim." Sözleri dudaklarıma doğru götürdüğüm kaşığın dudaklarıma ulaşmadan durmasını sağladı. "Nasıl yani?" diye sordum bu sefer.Hayatıyla ilgili bir şeyler öğrenmek onun hayatına girmiş gibi hissetmemi sağlıyordu.
"Orta okulda keşfedildim.İlkokul dördüncü sınıfa kadar okumayı sökememiştim.Bu beni aptal yapardı.Ama nasıl?" Sırıttı.İyice meraklanmıştım.
Sanki merakta bırakmak istermiş gibi biraz bekledi, sonra devam etti.
"Onlar Türkçe kelimeleri gayet iyi yazıp hecelerlerken ben daha iki kelimeyi birleştiremiyordum bile." Kahkaha attım.Hüzünle gülümsedi. "Çünkü ben kendi kendime televizyondan izleyerek Fransızca öğrenmiştim." Gözlerim duyduğum şeyler büyüdü!
"Şaka yapıyorsun!" cırlamamı bölen şey Gecehan'ın eliydi.
"Çok fazla büyütülecek bir şey yok Esmer." Çocuk resmen yürüyen IQ olmuş bana büyütülecek bir şey yok diyor! "Peki nasıl öğrendiler?" Merakımı bastırabilmem için öğrenmem gerekiyordu.
"Orta okula kadar kaynaştırma öğrencisi olarak biliniyordum.Daha sonra orta okuldayken 'sözde müfettiş' okula geldi.Kaynaştırma öğrencileriyle ilgiliydi.Ondan sonra bir bakmışım ki TİM'in hazırladığı özel bir okulda eğitim görmeye başlamışım." Sözleri yetersizdi.Onunla ilgili her şeyi bilmek istiyordum.
Ben yeni bir soru sormaya hazırlanırken bitirdiğim çorba kasesini elimden aldı.Arkasından bakarken vücudunun ne kadar biçimli olduğunu tekrar farkettim.Geniş omuzlarını saran siyah sade bir tişört giymişti.Üzerinde lacivert bir hırka vardı.Düzgün ve uzun bacaklarını saran siyah kotu herzaman ki gibi üzerindeydi.Telefonu pantolonunun arka cebinde varlığını devam ettiriyordu.Elindeki tepsiyi mutfak tezgahının üzerine bıraktıktan sonra kaseyi de mutfak lavabosunun içine koydu.Odamdaki kapıyı açık bıraktığı için hareketlerini rahatlıkla izleyebiliyordum.
Mutfak dolabından bardak çıkarıp içine su doldurdu.Arkasını dönüp saçlarını karıştırırken bana bakıp gülümsedi.Elinin üç parmağını havaya kaldırınca gözlerim önce şaşkınlıkla büyüdü.Daha sonra hemen gözlerimi çektim üzerinden. 3.kez beni onu keserken yakalamıştı, ki bu epey utanç verici bir durumdu.
Ben odanın desenlerini ezbere bilmeme rağmen kaçırdığım bir ayrıntı varmışçasına detaylıca incelerken içeri girdi.
Elindeki tepsiyi komidinin üzerine bırakıp yatağın kenarına oturduktan sonra tepsiyi yine eline aldı.Tepsinin üzerindeki 2 ilacı bana verdi ve içmemi bekledi.Kaşlarımı çattım.
"Bu ilaçlarda ne?" Eliyle iç işareti yaptıktan sonra bardağıda elime tutuşturdu.
Omuz silkip ilaçların ikisinide bir çırpıda ağzıma attım.Suyu yavaş yavaş içerken Gecehan'ın neden beni tuhaf tuhaf izlediğine açıklama getirmeye çalışıyordum.
Suyu bitirdikten sonra bardağı elimden aldı ve tepsinin üzerine koydu,tepsiyide komidinin üzerine.
Ani bir uyku bastırması üzerime esnememi kapatmak için elimi ağzıma götürdüm.Farkettiğim şeyle hızlıca elimi ağzımdan çektim.Ama o kadar yorgun ve uykuluydum ki sesim çıkmıyordu.Elleri enseme gitti.Beni yavaşça yatağa yatırırken kulağıma fısıldadı: "Bu bir veda değil, güzelim."