9. MİT AJANI MISIN?

1149 Kelimeler
‘’Dün akşam kardeşin, Selim ile beraber olduğunu söyledi.’’ Arzu, annesinin sorusuyla başını aşağı yukarı salladı. ‘’Biraz doğaçlama gelişti. Çay içelim dedik ben geç kaldım Selim de arkadaşının sözüne gidecekmiş öyle davet edince gittim.’’ Oturduğu sandalyeden kalkıp odasına giderek geri geldi. Fotoğraf makinesinin hafıza kartını dizüstü bilgisayarına takıp çektiği fotoğrafları açtı. ‘’Selim bu.’’ diyerek eliyle gösterdi. ‘’Oldukça uzun boyluymuş.’’ dedi Meryem Hanım. ‘’Yakışıklı da.’’ Arzu patavatsızca söylediğiyle utanıp başını öne eğdi. ‘’Utanma.’’ diye uyardı annesi. ‘’Görüşme sebebiniz belli kızım ikinizin de duyguları aynı yöndeyse mutlu olmanızı çok isterim.’’ ‘’Güzel anlaştık ama devamını zaman gösterecek.’’ Fotoğraftakileri göstermeye devam etti. ‘’Bu Dursun o da askermiş aynı ekiptelermiş öyle arkadaşmışlar bu da annesi Rahime teyze, bu da kız babası o da emekli askermiş bütün gece Selim ile konuşmaları çok garipti. Ne konuştuklarını sorduğumda da bizim dilimizde konuşuyoruz boşver dedi.’’ Arzu, annesine bakarken gülmeye başladı. ‘’Uzun uzun cümlelerle konuşmayı yasaklamışlar gibi biri bir kelime söylüyor diğeri ondan ne söylendiğini anlıyor. Benim mesleğime çok ters.’’ Meryem Hanım, kızının neşeli bir heyecanla anlattıklarını dinliyordu. Uzun zamandır onu böylesine mutlu görmemişti. ‘’İşe geç kalıyorum.’’ Arzu bilgisayarını kapatıp annesinin yanağından öpüp eşyalarını alarak evden fırlarcasına çıktı. Bütün günü yine dışarıda haber kovalamakla geçecekti. Gazeteden şu adrese git oradaki etkinliği haber yap denilen günleri seviyordu çünkü ne yapacağını biliyordu ama böyle günlerde sokak sokak haber araması gerekiyordu. Telefonundan başka bir gazetede çalışan arkadaşını aradı. "Selam, var mı paylaşacağın bir haber?’" ‘’Gösteri yapanların olduğu bir yer buldum oraya gidiyorum gel istersen.’’ dedi Ünal. ‘’Adres at eli boş gazeteye dönmekten iyidir.’’ Telefonu kapattığında mesajla gelen adrese doğru yola çıktı. Kalabalık grubun toplandığı yere geldiğinde Ünal’i buldu. ‘’Gösteri ne için?’’ ‘’Buradaki mezarlık alanı başka yere taşınacakmış mezar sahipleri isyanda.’’ Arzu aldığı bilgiyle kalabalık grubun gösterilerini fotoğraflamaya başladı. ‘’Acaba ölenlerin söz hakkı olsa ne isterlerdi?’’ derken telefonu cebinde titriyordu. Birkaç fotoğraf daha çektikten sonra telefonuna baktı. ‘Günaydın, çalışıyor musun?’ Arzu yüzünde gülümsemeyle cevap yazdı. ‘Büyük mezarlığın önünde ölenlerin haklarını savunan protestocuları fotoğraflıyorum. Pankart açıp birkaç slogan atmak istersen gel. Askerimiz yanımızda diye sevinirler.’ Selim mesajı okuduğunda gülmüştü. Evden çıkacakken annesi, ‘’Nereye oğlum?’’ diye sordu. ‘’Göreve.’’ ‘’Yine uzağa mı?’’ Saadet Hanım eliyle ağzını kapattı. ‘’Yok annem akşama dönerim.’’ Arabasına bindiğinde yola çıktı. Arzu fotoğraf çekmeye ara verdiğinde olayın gidişatını gözlemliyordu. Sloganlar gittikçe hakaret dolu içeriklere kayıyordu polis de hazırda bekliyordu. ‘’Ortalık karışacak.’’ dedi Ünal. ‘’Bana da öyle geliyor neyse bize malzeme çıkar.’’ Arzu bu tür durumlarla daha önce de karşılaşmıştı. Beklemeye devam ederken polis birkaç kişiye müdahale etmek zorunda kaldı. Arzu anı kaçırmadan fotoğraflamıştı. ‘’İzlemek zevk veriyor mu?’’ dendiğinde ağzındaki bala benzer tatlı tadı hissetti. Yanında duran Selim’e baktı. ‘’Tarifi imkansız.’’ Fotoğraf makinesini çevirip yakışıklı yüzün fotoğrafını çekti. ‘’Seni de habere ekleyeyim asker halkın yanında diye başlık atarım.’’ ‘’Durma devam et sonra üstlerimden çocuk gibi azar yerken de gelir fotoğraflarsın.’’ ‘’O iş bende.’’ Arzu fotoğraf makinesini çıkan karmaşaya çevirip birkaç poz daha çekti. ‘’Sence bu gösteri ne kadar büyür?’’ Selim hızlı bir durum değerlendirmesi yaptı. ‘’On dakika sonra biber gazı sıkılacak boyuta gelir. Bu kadar yakın durmanı tavsiye etmem.’’ ‘’Anlıyor musun bu işlerden?’’ diye soran Ünal’dı. ‘’Anlarım biraz.’’ dedi Selim. Beklemeye devam ederlerken Arzu kolundaki saate baktı. On dakika dolmak üzereydi. ‘Bilemedin.’ diyecekken atılan biber gazını gördü. Vakit kaybetmeden anı fotoğrafladı. Karmaşa büyürken Selim, Arzu’nun kolundan tutup geri çekti. ‘’Uzaklaş arada kalacaksın.’’ ‘’Birkaç fotoğraf daha.’’ dedi genç kız. Grubun polisle çatışması alana yayıldıkça oldukları yere gelenler oldu. Arzu üzerine doğru savrulandan kaçmaya çalışırken Selim hiç zorlanmadan geleni tutup kenara itekledi. ‘’Yeter bu kadar fotoğraf çektiğin.’’ Arzu’nun elinden tutup etraflarını çevreleyen kavganın arasından yürütmeye başladı. Arzu gösterinin bu kadar büyük bir çatışmaya dönmesini beklememişti. Elini kavrayan elin yönlendirmesiyle hareket ediyordu. İçinden sürekli ‘Stres yok, stres yok’ diyordu. Tam karşısında belirenle adımlarını durdurdu. Selim, adamı ensesinden tutup kenara fırlatarak yolu açtı. ‘’Yürü.’’ dediğinde Arzu’yu tuttuğu elinden çekiştirdi. Genç kız büyümüş gözlerle yanındakine bakıyordu. Gücü karşısında etkilenmişti. Önlerine çıkanları sadece tek elini kullanarak yollarından çekiyordu. Gelen acıyla çığlık attığında eli alnına gitti. Nereden atıldığını anlamadığı bir taş çarpmıştı. Selim kan akan alnı gördüğünde taşı atanı anlamaya çalışıyordu ama kalabalık plansızca hareket ediyordu bu yüzden kimin ne yaptığı belli değildi. ‘’İyi misin?’’ diye sordu. ‘’İyiyim.’ dedi Arzu. ‘’Çıkalım buradan.’’ Selim adımlarını hızlandırdı. Bu defa Arzu’nun elini tutmak yerine önüne alarak kolunu göğsüne doğru sarmıştı. Genç kız kendisine siper olan bedene sığındı. Sokağın başına kadar bu şekilde yürüdüler. Polis barikatına geldiklerinde basın kartını çıkarana kadar Selim kendi cüzdanını çıkarıp içini göstererek geçecekleri yolu açtırdı. Karmaşadan çıktıklarında Arzu yol kenarındaki banka oturdu. Selim en yakın büfeden su, peçete ve yara bandı alıp geldi. Islattığı peçeteyle genç kızın alnından yanağına doğru süzülmüş kanı silmeye başladı. Yaranın derinliğini anlamak için bakarken ‘’Acıdı.’’ diyen sesle gülümsedi. ‘’Seni on dakika öncesinde uyarmıştım.’’ ‘’Böyle yerlere ilk gelişim değil de bu defa olay fazla büyüdü.’’ Selim son kan kalıntısını da temizledi. ‘’Şanslısın dikiş gerektiren bir yara değil.’’ Yara bandını çıkarıp yarayı dikkatlice kapattı. ‘’Teşekkür ederim.’’ dedi Arzu. Az önce yaşadıklarına rağmen yüzünde gülümseme belirdi. ‘’Bir sürü fotoğraf çektim bugünlük sokak mesaimi bitirebilirim.’’ ‘’İyi aferin sana.’’ Selim de onun gülmesiyle gülmüştü. ‘’Gel bırakayım nereye gideceksen.’’ ‘’Gazeteye döneceğim ama öncesinde istersen bir kahve içebiliriz.’’ Beraber yakındaki bir kafeye girip kahve sipariş verdiler. ‘’Tam olarak nasıl bir askersin, görevin ne? Yolumuza çıkanları kenara nasıl savurduğunu gördüm. Gücün normalden fazla gibi.’’ ‘’Kendimi geliştirdiğim için.’’ diye cevapladı Selim. Bordo bereli olduğunu söylemesine imkan yoktu. ‘’Söz konusu işin oldu mu cevapların çok geçiştirme.’’ Arzu masanın üzerinde öne doğru eğildi. ‘’Bence sıradan bir asker değilsin ama ne olduğunu söyleyemiyorsun çünkü gizli kalması gerekiyor. Mit ajanı mısın?’’ Selim istemsizce kahkaha attı. Gidişat doğruydu vardığı sonuç yanlış. ‘’Bu sırrımı çözmemen gerekiyordu. Hatta şu an senin gazetene sızmak için seni kullanıyorum.’’ Arzu kahvesinden bir yudum içti. ‘’Patronun annen mi?’’ ‘’Bu sırrımı da çözmüşsün. Gazeteci değil dedektif olmalıydın.’’ ‘’Anlarım ben.’’ diyerek güldü genç kız. ‘’Diğer görev ne zaman? Şimdi evdesin ama gideceğin tarih belli mi?’’ Selim hayır anlamında başını salladı. ‘’Bir anda haber gelir çıkar giderim belli olmaz duruma göre. Seninle pek farkımız yok bu konuda. Nerede haber varsa sen de oraya koşa koşa gidiyorsun.’’ ‘’Haklısın.’’ Kahvelerini içmeye devam ederken Arzu’nun aklına sürekli hafıza kaybı atakları geliyordu ama söylemek için dilinin ucuna geldiği an geri yutuyordu. Selim ile arkadaşlığı hastalığından dolayı biterse çok üzülürdü. Bu şekilde nereye kadar gidebileceğini düşünemiyordu ama olduğu yere kadar götürecekti. İnancı gerçekler ortaya çıktığında Selim’in terk edeceği yönündeydi. Bir önceki ilişkisinde yaşadığı hayal kırıklığı buna inanmasını sağlamıştı. Kahvelerin son yudumunu içtiklerinde ‘’Artık gazeteye gitmeliyim.’’ dedi Arzu. Selim hesabı ödediğinde arabasının olduğu yere kadar yürüdüler. Gazeteye beraber geldiler. ‘’Kolay gelsin.’’ dedi Selim arabadan inen genç kıza. ‘’Sana da görevsiz günler.’’ Arzu gülerek el salladı ve gazete binasına girdi.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE