Öğlen saat iki olmuştu. Şirketin toplantı salonuna adım attığımda, ağalar çoktan yerlerini almıştı. Geniş ahşap masanın etrafında, her biri bu toprakların ağır yükünü yüzünde taşıyan adamlar oturuyordu. Muzaffer ağa, Hacı Selver ağa, Necip ağa, Halil ağa, Osman ağa, Berzan ağa, Hüsrev ağa ve Halef ağa… Hepsi gelmişti. Masanın başına geçtim. Hüsrev ağa, sağımda, İlyas solumda oturuyordu. Koltukta sırtımı dikleştirdim. Gözlerim yorgundu, evet, ama bu masada zayıflığa yer yoktu. “Geldiğiniz için hepinize teşekkür ederim,” dedim, ve toplantının yapılış amacıyla konuya girdim. “Sizlere danışmadan kendi başıma hareket ettim, aceleyle doğru bildiğim şeyi yaptım. Bunun için kusura bakmayın. Amacım sizleri yok saymak, saygısızlık etmek değildi. Kazvanoğulları sadece benim kanıma değil, aşiretimiz

