Sabah uyandığımda önce nerde olduğumu anlamadım lakin daha sonra gece geldiğim otel aklıma geldi.
Biraz yatakta oyalanıp daha sonra kruvasan ve portakal suyu sipariş ettim.
O gelene kadar üstüme lacivert üstünde pembe çiçekler olan elbisemi giydim. Bugün İstanbul'da son günümdü. Akşam için uçak bileti almıştım. Teyzemlerle vedalaşmayı dün gece valizimi almak için gittiğimde hallettiğim için sorun yoktu. Bugün bolca gezip daha sonra aileme geri dönecektim.
Kahvaltım gelince hemen bir şeyler atıştırıp üstüme kot ceketimi alıp valizimi sürükleyerek odadan çıktım.
Asansör aynasında saçlarımı düzeltip dudaklarıma parlatıcı sürerken asansör durdu ve açılan kapıdan fazlasıyla yakışıklı bir çocuk girdi. Hani nasıl anlatsam analar neler doğuruyor diyeceğimiz türden. Yeterince anlatabilmişimdir umarım.
Çocuk gülümseyip elimdeki hala açık duran parlatıcıma bakmaya başladı. Hemen kendimi toplayıp son kez sürdüm ve kapağını kapayıp çantamın ufak gözüne attım. Dudaklarımın çabuk çatlaması benim suçum değildi bir kere..
"Rahatsız olma lütfen ama sana tavsiyem makyaj olmadan da güzelsin" deyip göz kırparak açılan kapıdan çıktı.
Arkasından şok olmuş bi şekilde bakarken kendi kendime gülüp bende çıktım kapıdan. Resepsiyona gidip odanın anahtarını teslim ettim ve ücreti ödedim.
Kapıya bir taksi çağırmalarını rica edip anneme otelden çıktığımı haber veren mesajı attım.
Kapıya doğru yavaşça ilerlerken asansörde iltifat eden çocuğu gördüm. O da kapıya doğru ilerliyordu lakin benim onunla uğraşacak havam hiç yoktu.
Kapıdan hızlıca çıkarken bi duvara çarptım. Pardon bir saniye yanlışlık oldu.
Ona kaşlarımı çatmış bakarken "Önüne baksana ya görmüyor musun koskocaman beni hadi beni görmedin şu kocaman valizi nasıl görmüyorsun Acar!?" diye çıkıştım.
"Kızım ne biliyim senin pat diye önüme çıkacağını hem bu saatte nereye gidiyorsun sen?" deyip anlamaz ve bir o kadar meraklı gözlerle bakmaya başladı.
"Akşama uçağım var o saate kadar gezeceğim biraz da sen niye buradasın bu saatte?" deyip elimi belime koydum.
Kapının girişinde tartıştığımızın farkına varınca Acar valizimi alıp biraz kenara çekti ve kapının girişini açmış olduk.
Ona teşekkür edercesine gülümseyip cevabını beklemeye başladım. Suç bende değil meraklı olmak benim suçum olamaz hem Ayda güzelim çocuğu nasıl yalnız bıraktı şaşırdım.
"Heh beklediğin cevapta geldi" deyip kapıdan gelen kişiye bakmaya başladı.
Bende arkamı dönünce asansördeki çocuğu gördüm. Tabi ki şaşırmadım. Bunların hepsi aynı fabrikadan çıkmış gibi ayrı ayrı yakışıklı bu nedir ya?
Ben de patates işte.
"Ooo kuzen ben gelmezsin diye düşünüyordum" deyip gülen yakışıklı çocuğun sarılmasına karşılık verirken konuşan Acara dikkatimi verdim.
"Öyle bir şeyin olmasının imkansız olduğunu sende biliyorsun Poyraz" deyip geri çekildi. Demek ki bu çocuğun adı Poyrazmış ay aman neyse.
Valizimin çekçek kısmını açıp çantamı da koluma takınca gitmek için hazırdım. Takside gelseydi bir an önce...
"Duru, Poyraz benim kuzenim o da yurtdışından geldi. Poyraz bu da Duru, Nazlının kuzeni düğün için gelmişti." deyip bizi tanıştırmayı son anda aklına getiren Acara gülümseyip Poyraza döndüm ve "Memnun oldum" dedim.
"İsminiz gibi Duru bi güzelliğiniz var hanımefendi tavsiyemi dinleyip makyaj yapmamış olmanız sizi daha hoş göstermiş" diyen çocuğa güldüm.
"Teşekkür ederim ama zaten makyaj yapmayacaktım dudak parlatıcısı makyajdan sayılmıyorsa tabii"
"Bir dakika siz tanışıyor musunuz?" diyen Acara Poyraz cevap verdi" İsmen hayır ama sabah karşılaşmıştık".
Acar anladığını belirten şekilde kafasını sallayınca araya girip "Neyse beyler muhabbetinize doyum olmaz fakat beni bekleyen taksiye gidip bütün gün İstanbul'u dolaşmak istiyorum size iyi günler." diyerek yanlarından geçtim.
Arkamdan bağıran Poyrazla tekrar onlara dönüp ne oldu anlamında kafamı salladım." Kocaman valizle nereyi gezeceksin hadi gel beraber gidelim hem arkadaş olmuş oluruz hem de valizi Acarın arabasına atıp gezebiliriz bende bütün gün evde yengemin fazla sevgi dolu hallerine dayanmış olmam" deyip sevimli bir şekilde gülümsedi taa kii Acar kafasına vurana kadar..
"Oğlum bari ben buradayken annemle ilgili konuşma lan tamam hepimiz biliyoruz biraz fazla sevgi dolu ama yapacak bir şey yok yani ama yine de istiyorsanız hadi kahvaltıya gidelim." deyip valizi aldığı gibi arabaya ilerlemeye başladı.
Evet istiyorsanız deyip valizi bagaja koymasıyla seçme şansını gerçekten bize bırakmış oldu.
"Kuzen eğer Ayda'yı çağırıyorsan ben gelmiyorum ben gelmiyorsam Duru da gelemez sen tek başına gidebilirsin" deyip beni kolunun altına alan Poyraza kahkaha atıp son dediğini onaylayan bir şekilde kafamı salladım.
O kızla aynı masada yemek yemeyi midem kaldırabilir mi emin değilim..
Acar yanımıza gelip beni Poyraz'ın kolunun altından çekti.
"Sen önce kanka ayağına Duruya yaklaşma sonrasında zaten çağırmayı düşünmüyordum hem çağırsam bile şu an ya spordadır ya da bilmediğim bir yerde hadi binin arabaya kahvaltıya gidiyoruz." deyip beni ön koltuğa itekledi ve kendi de sürücü koltuğuna geçti.
Poyraza kollarımı havaya kaldırıp dudaklarımı bükerek bakınca ikimizde gülüp arabaya bindik.