Gardenya'nın anlatımından,
Cırlayarak, aceleyle geri çıkmaya çalışmış bunun sonucunda ise kafamı masaya vurarak popomun üstüne düşmüştüm. Kafamı eğip adını bilmediğim adamın nerde olduğuna bakmaya çalıştığımda yanan ışıklarla ayağa kalktım. Beni görünce şaşırmış bir şekilde bana bakan adını bilmediğim bu sarışın adam "Garson kız, senin ne işin var burda?"dedi. Ama bu soruyu sorması gereken kişi bendim bence. Sonuçta burda ben yaşıyordum, kaşlarımı çatıp "Asıl sizin ne işiniz var bu evde beyfendi! Ben bu evin kiracısıyım," dedim. Şaşırarak bana bakmaya devam eden adamın ağzı beş karış açılmış "Bende bu evin sahibiyim..." demişti. Şaşkınlığım gittikçe artarken olan biteni anlamaya çalışıyordum. Ben susmaya devam ederken adını bilmediğim ev sahibim benden önce kendine gelmişe benziyordu "Sizin erkek olmanız gerekiyordu, bir karışıklık oldu sanırım," dedi. Bu nasıl bir açıklamaydı Allah aşkına, ters ters karşımdaki adama bakıp kaşlarımı çattım "Sizinde kadın olmanız gerekiyordu. Bizi burada karşılayan beyfendi sizi bir kadın olarak adınızı ise Mira olarak tanıttı doğal olarak bende hiç sorgulamadım ve evinize taşındım," dedim. Adını halen daha bilmediğim bu adam bana bön bön bakıyor pişmiş kelle gibi sırıtıyordu. Hayır yani içinde olduğumuz bu durum ona komik mi gelmişti. Öyleyse ben neden gülmüyordum. Sonunda konuşmayı akıl edebilmişti ki "Otursanıza, daha adınızı bile bilmiyorum," demiş çaprazında kalan koltuklardan birine oturmamı işaret etmişti. Ağrıyan bacaklarım kendini kuvvetlice hissettirmiş, memnuniyetle oturmama sebebiyet vermişti. Ben oturduktan sonra o da karşımdaki koltuklardan birine oturmuştu. Bende ismimi sorduğu için "Gardenya...Gardenya Manaz" diyerek ismimi söyledim bana bakıp gülümsüyordu. Hep gülümsüyordu bu adam da. Ben onun her hareketini dikkatlice takip ediyor tanımaya çalışıyordum. Şimdi ben böyle uygun bir ev nereden bulacaktım tekrar ya, bu evde bir kadınla kalmak istemezse ben de meraklı değildim hiç tanımadığım bir erkeğin evinde kalmaya fakat bir süre mecburdum. Ben kendimle düşüncelerime dalmışken o gülümsemeye devam ederek "Bende Mirza Zeyd. Tanıştığıma çok memnun oldum," dedi. Güzel bir ismi vardı sevmiştim. Gerçi banane isminden benim sevip sevmememin ne önemi var kafayı yedim herhalde. Adını yeni öğrendiğim Mirza Bey sol elini bana uzatmış gülümseyerek bana bakıyordu. Bende şirince olduğunu düşündüğüm gülümsememle eline bakmış sonrada sağ elimi ona uzatıp elini sıkmış "Ben de çok memnun oldum," demiştim. Elim onu eline değdiğinde, hoş bir sıcaklık elime yayılmış anlayamadığım bir heyecanlanmaya sebep olmuştu. Elimi elinden çekmiş eski pozisyonuma geri dönmüştüm. "Birbirimizi farklı şekilde biliyorken, bildiğimizin tersi bir durumda olduğumuzu öğrendiğimize göre, istersen kira işini konuşalım," dedi. Derince bir nefes alıp tereddütle bakıp "Tabii, konuşalım," dedim ve onun konuşmasını bekledim. "Öncelikle söylemeliyim ki kadın olduğunuz gerçeği benim için bir sorun teşkil etmiyor, zaten evimde de çok vakit geçirebilen birisi değilim, işimden dolayı. Yanii sizin için sorun yoksa benim içinde yok," dedi. Çaktırmadan rahatça bir nefes aldım. Duyduklarım beni rahatlatmıştı zira tam tersini söylese ne yapardım bilmiyorum. Kendimle olan düşsel savaşımdan sonra Mirza'ya dönmüş "Benim de şuanda yeni bir ev arayışına girebilmek gibi bir şansım yok, zaten işlerimi yoluna koyunca kendi başıma kalacağım bir ev tutacaktım. Sizin içinde sıkıntı olmadığına göre benim de yok," dedim ve gülümsedim. O bende olan bakışlarını sürdürmüş "Peki ne iş yapıyorsunuz, sizi bu gün geldiğim mekanda garsonluk yaparken gördüm," dedi. Aa bu gün ona servis yaptığım aklımdan tamamen çıkmıştı. Ne şanstı yahuu, önce sen benim çalıştığım mekana gel sonra da saçma bir şekilde aynı evde fakat habersiz bir şekilde yaşıyor ol. Tuhaftı. "Evet bu gün başladım Ma Belle'de çalışmaya. Asıl işim ise şuanlık yok çünkü okuyorum,"dedim. Bana bakmayı sürdürürken, yeni bir soru soracağını fakat tereddütte kaldığını içeren bakışlar atıyordu. Aklındaki soruyu sormayı tercih etmiş olmalı ki "Çok soru sorup sizi sıkmak istemiyorum fakat, ne okuyorsunuz,"dedi. Bende onun bu mahçup haline gülümseyip "İstanbul Cerrahpaşa üniversitesinde Tıp Fakültesi okuyorum fakat bazı nedenlerden dolayı okulumu bir yıl dondurmak zorunda kaldım şimdi haftaya kaldığım yerden yine başlıyorum," dedim. Duyduğu şeylerle şaşırmış bir ifadeyle bana bakıp Kafasıyla onaylamış "Ben daha fazla soru sorup sizi sıkmayayım, yorgunsunuzdur," demişti. Sonrasında karşılıklı olarak birbirimize iyi geceler demiş ve odalarımıza çıkmıştık. Ben de hemen kısaca bir duş alıp geceliğimi giydikten sonra yatağıma uzandım. Yorgunluk ve uyku iyice beni mayıştırırken, yarın erken uyanmam gerektiği gerçeği zihnimi sarmıştı. Telefonumdan alarmı mı kurup göz bandımı taktıktan sonra. Kendimi uykunun kollarına bıraktım.
Konsolun üstünde duran telefonumun alarm sesiyle yeni bir güne gözlerimi açtım. Yatağımda oturur hale gelip esnedim ve lavaboya gittim. Günlük rutin işlerimi halledip gardırobumdan seçtiğim kıyafetlerimi giydim. Aynanın karşısına geçip yüzüme hafif bir makyaj yaptım. Çantamı alıp sessizce aşağıya indim. Mutfak masasına yaklaşıp sandalyelerden birine çantamı bıraktım ve kendime ufak bir kahvaltı hazırladım. Oturup hazırladığım kreplerden birini tabağıma alırken duyduğum adım sesleriyle kafamı kaldırıp gelen kişiye baktım. Bu içinde olduğumuz olay cidden çok tuhaftı, hele aynı evde tanımadığım bir erkekle kalıyor olmak hepten tuhaftı. Onu gördüğüm ilk andan itibaren hep gülümseyen bu adam yeni güne bile gülümseyerek uyanıyordu sanırım. Gözlerimin en içine bakmaya çalışır gibi bir hali vardı sanki bana bakarak "Günaydın, erkencisin işe gidiyorsun sanırım," dedi. Konuşurken tezgaha doğru yürümüş bardakların olduğu mutfak dolabından bardak alıp karşıma oturmuş masadaki sürahiden bardağına su dolduruyordu. Onun her hareketini takip eden gözlerim karşıma oturduğunda da değişmemiş gözlerine bakmayı sürdürerek "Günaydın, evet işe gidiyorum. Fazladan krep pişirmiştim istersen sende yiyebilirsin," dedim ve gülümsedim. O ise bir bana bir yaptığım kreplere bakmış "Aslında krep sevmem fakat sen yaptığın için yiyeceğim," demiş ve tabak çatal almak için tekrar ayağa kalkmıştı. Ayrıca bu da ne demekti şimdi, sevmiyorsa yememeliydi hem bu samimiyet de nerden geliyordu. Daha dün bir bu gün iki. Onunla aynı evde yaşamak konusu bir dahamı gözden geçirseydim acaba. Tanımadığım etmediğim bir insan sonuçta nasıl güvenebilirim ki ona. Ben en iyisi pek yakın olmayayım bu adama karşı. Herzaman ki gibi düşüncelerime dalmışken o tabağını çatalını almış çoktan sevmiyorum dediği krepleri midesine gömmüştü. Ben ise rahat edememiş hızlıca krebimi bitirip kalkmıştım. Kendi kirlettiğim şeyleri yıkıyordum. O ise "Ellerine sağlık çok güzel olmuş," demişti. Ben dişlerimi sıkıp sessizce "Alt tarafı bir krep ne kadar güzel olabilir ki," demiştim. O ise söylediğim hiçbir şeyi anlamamış olacak ki "Efendim, bir şey mi dedin?" diye sormuştu. Bende ıslak olan ellerimi kurularken ona dönmüş şirince gülümseyip "Yoo sadece afiyet olsun demiştim," diyip onun yanındaki sandalyede olan çantamı alıp kapıya doğru yürüdüm. O da arkamdan "Kolay gelsinn sana," diyerek seslenmiş bir kez daha beni şaşırtmıştı. Ayakkabılarımı giyip ona doğru dönmüş sadece ayıp olmasın diye hafifçe gülümseyip sonunda evden çıkmıştım.

(Gardenya'nın kombini🌸)
Bu gün işe otobüsle gideceğim için, durağa doğru adımlamaya başladım. Yürürken her zaman ki gibi etrafıma bakıyor bir yandan adımlıyordum. İki sokak geçtikten sonra durağın az ötesinde olan fırından dün beni koşturan köpekten kurtaran adamı görmüş o olup olmadığını anlamak için daha dikkatli bakmaya çalışmıştım. O sıra o da kafasını kaldırıp karşısına baktığı için göz göze gelmiştik. Beni gördüğüne hiç şaşırmamış bir hali vardı üstüne birde bana gülümsemiş baş selamı vermişti. Bende aynı şekilde yapmış benim bineceğim otobüsün ileriden geldiğini görünce adımlarımı hızlandırmış son anda yetişip binebilmiştim. Benim bindiğim otobüsün ilk durağı burası olduğundan çoğunlukla boş oluyordu o yüzden sabahları çok rahat oluyordum. Cam kenarında bulunan tekli koltuklardan birine oturdum ve otobüse binerken kapattığım müziğimi açıp yolu izlemeye başladım. Kaç gündür kızlarla görüşemiyordum, biran önce bir buluşma ayarlamalıydık. Bu fikri aklımın bir köşesine, kızlara söylemek için not etmiş ve iş yerine gidene kadar ki süreçte gözlerimi dinlendirmek adına yumuvermiştim.
Şoförün ineceğim yerin ismini söylemesiyle gözlerimi açmış, bana yakın olan DUR butonuna basmıştım. Çok geçmeden duran otobüsle aşağıya inmek için ayağa kalkmış yeni uyandığım için ufak çaplı bir baş dönmesi yaşayıp aceleyle ini vermiştim. Serin havanın mis kokusunu yürürken içime çekmiş hafif esen rüzgarla kendime az da olsun gelebilmiştim. Biraz yürüdükten sonra gördüğüm kafeyle gülümsemiş adımlarımı hızlandırmıştım. Mutlu bir şekilde içeriye girip herkese selam verdim ve eşyalarımı bana ayrılan dolaba koyup önlüğümü ve yaka kartımı takmıştım. Dolabımı kilitleyip sorumlu olduğum tarafa gittim ve görevlerimi yerine getirdim. Bu gün baya bir kalabalık olacaktı sanırım. Sabahın erken saatleri olmasına rağmen burası şimdiden doluydu. Derin bir nefes çekip yeni gelen müşteriyi karşılayıp siparişlerini aldım.
Gün boyu oturmayı bırak mola vermeye bile fırsatımız olmamıştı. Yorgunluktan her yanım ağırıyor, ayakta zor duruyordum. Dicle ve diğerleri gelip oturduğum masaya oturmuş aynı anda derin bir nefes vefmiştik, sonrada herbirimiz birbirimize bakıp gülmeye başlamıştık. Elinde fincanlarla gelen Ali'ye minnettar bir bakış atıp gülümsedim. Hepimizin önüne fincanları bırakmış yanımdaki sandalye ye oturmuştu. Efe "Bu gün ne yorulduk bee, kolumu bile kaldıracak halim yok," diyerek kollarını ovuşturup yüzünü buruşturmuştu. Ben onun bu haline hem gülmüş hemde onaylamıştım "Al benden de o kadar. Uzun süredir bu kadar yorulduğumu hatırlamıyorum," dedim. Pamir bana yan yan bakıp "Durun bakalım Gardenya hanım daha yeni başladınız, bu gördüğünüz daha hiçbir şey," demiş gözlerini devirerek önüne dönüp kahvesinden yudumlamaya başlamıştı. Tuhaf bir çocuktu Pamir genel olarak soğuk ve itici bir havası vardı. Sanırım bende de hoşlanmamıştı gerçi benimde ondan hoşlandığım da pek söylenemezdi ama...Neysee. Kahvemi bitirip Ali'ye kahve için teşekkür edip fincanımı yıkamak için mutfağa getirdim. Yıkayıp kurulayıp dolaba koydum. Sonrada kıyafetlerimizin olduğu dolaba gidip önlüğümü ve yaka kartımı çıkardım. Üstüme ceketimi giyip çantamı aldım. Sonra herkesin olduğu tarafa gidip "Ben çıkıyorum, iyi akşamlar hepinize," dedim. Onlarda bana karşılık vermiş ve bende hepsine gülümseyip kendimi dışarıya atmıştım. Kaldırımda hem yürüyor hemde taksi geçiyormu diye yol gözlüyordum. Beş dakikalık yürüyüş sonrasında karşıdan gelen taksiyi görmemle el uzatmış durmasını ümit etmiştim. Şansıma durmuştu da, koca bir Ohh çekip gülümsedim ve taksiye bindim evin adresini söyleyip oturduğum yerde yayıldım, gözlerimi az da olsa uyumak adına kapattım ne de olsa yaklaşınca sesleniyordu.
"Hanımefendi...Hanımefendi..." taksicinin seslenmesiyle gözlerimi açmış "Ahh, çok pardon. Buyurun," dedim. Taksici "Verdiğiniz adrese yaklaştık evinizi tarif edin isterseniz," demişti. Bende "Az ilerideki marketin orada indirebilirsiniz" dedim. Taksici de dediğimi yapmış marketin önünde durmuştu. Söylediği ücreti verip teşekkür edip indim. Canım deli gibi abur cubur istiyordu. Biraz kendimi şımartmaktan zarar gelmezdi. Markete girip direkt abur cubur reonuna gittim. Sevdiğim bütün abur cuburlardan aldım birkaç tanede içecek birşeyler alıp kasaya gittim. Hergün markete gelemezdim sonuçta canım çektikçe yerim diye çok aldım, o yüzden yanlış anlamayın yanii. Kasadaki kız bütün malzemeleri okutup poşetlemişti. Bende çantamın içinden cüzdanımı çıkarmış ne kadar tuttuğunu söylemesini bekliyordum. Kız bana bakıp "78,90 hanımefendi,"demiş ardından da tebessüm etmişti. Bende parayı kasiyer kıza uzatmış para üstünü beklerken poşetleri elime alıyordum. Kasiyer kız para üstünü uzatınca teşekkür etmiş ve marketten çıkmıştım. Dünkü olayın tekrarı yaşanmaması için olabildiğince yol kenarından yürüyordum. Dalmış bir şekilde yürürken alışkan olmadığım bir sesin "Hayırlı akşamlar,"demesiyle olduğum yerde sıçrayıp kim olduğunu görmek için başımı yana çevirdim. Bu dünki çocuktu bende kafamı eğip tebessüm etmiş tekrar önüme dönmüştüm. Fakat o yanımda yürümeye devam ediyordu. "Dünki olaydan sonra iyi gördüm sizi," diyip gereksiz bir soru yöneltmişti bana. Bende kafamı ona çevirmeden "Hııhıı, evet iyiyim. Sağolun tekrar," demiştim. O da "Mühim değil, sizi kitlenmiş görünce bende sizi kenara çekmek zorunda kaldım. Neyse ki iyisiniz," dedi. Bende kafamı ona çevirip gülümsedim ve tekrar önüme döndüm. Neredeyse eve gelmiştim "Ah, evim burası. İyi akşamlar size,' diyip onun cevabını beklemeden hızlıca bahçeden içeri girdim. Kapının önüne geldiğimde elimdeki poşetleri bileğime kaydırarak çantamdan evin anahtarını çıkardım. Bir elim kapının kulpunda kapıyı açmaya çalışırken kapı kendiliğinden açıldı. Ben ise açılan kapının boşluğuyla poşetlerinde etkisiyle öne doğru savrulmuş kapıyı açan kişinin üstüne düşü vermiştim. Bir kaç dakika olayı kavramaya çalışan beynim belimde kıpırdayan ellerle ve üstünde olduğum kişiden gelen "Ahhh" sesiyle kendine gelmek zorunda kalmıştı. Kafamı kaldırıp üstüne düştüğüm kişiyi görmemle gözlerimi belerttim. Mirza yüzünü buruşturmuş benimle göz göze geldiğinde yüzü dona kalmıştı. Suratı komik ve sevimli bir hal almıştı. Apar topar üstünden kalktım ve toparlanmaya çalıştım. O sırada o da ayağa kalkmıştı bana dikkatlice bakıp "Çok özür dilerim anahtar sesini fark etmedim. Yaralandın mı? Bir yerine birşey olmadı ya. Elindeki poşetleri bana verip salona geç istersen," diyip elimdeki poşetleri almış ve aceleyle mutfağa koşmuştu. Ben olduğum yerde öylece durmuş onun endişeli hallerini izliyordum. Şaşırmıştım çünkü hayatım boyunca hiç kimse yada hiçbir erkek benim için böylesine endişelenmemişti. Kapıyı kapatıp yavaşça içeriye doğru yürüdüm. Mirzayı görmek adına mutfağa baktım ama o etrafta görünmüyordu. Koltuklardan birine oturup gelmesini bekledim. Şuan neden onun dediğini yaptığımı da bilmiyordum gerçi ama kafam çok karışıktı. Yaptığı hareket beni etkilemişti. Adım sesleri duyduğumda kafamı çevirip bakma gereği duymuştum. Mirza elinde ilk yardım çantasıyla yüzünden eksik olmayan endişeli haliyle bana yaklaşıyordu. Bu kadarı fazlaydı hiçbir yerimde bir şey yoktu iyiydim fakat o her ihtimale karşı gidip pansuman yapmak için ilk yardım çantasıyla koşturarak yanıma gelmişti. Sevimliydi. Ona bakıp gülümsedim "Gerçekten sapa sağlamım bana hiçbir şey olmadı. Asıl sen iyimisin. Kafanı vurdun sanırım," diyip ayağa kalktım buzlukta buz varmı diye baktım, şansıma vardı. Küçük temiz bir havluya buzları koyup Mirza'nın yanına gittim ve kafasının arkasına buz koydum. Bir yandan kafasını şişmiş mi diye kontrol ediyordum. Yüzüme değen sıcak nefesle gözlerimi onun gözlerine çevirmiştim. Gözlerini bir saniye bile gözlerimden çekmiyor yeşillerimin en derinini görmek istiyordu adeta. Onun mavili griyli olan gözlerine baktıkça kendimi yok oluyormuş gibi hissediyordum. Yüzüme yayılan sıcaklıkla ve hızlanan kalp atışlarımla adeta bocalamıştım. Boğazımı temizleyip geri çekildim ve elimdeki buz dolu olan havluyu onun eline tutuşturup "Ben üstümü değiştireyim,"diyip odama doğru hızlı hatta koşar adımlarla gitmiştim. Odama girdiğim gibi kapıyı kapatmış ve yüzüm kızarmışmı diye kontrol etmek için aynaya bakmıştım. Tam da tahmin ettiğim gibi yanaklarım al al olmuştu. Oflayıp lavaboya gittim. Yüzümü soğuk suyla yıkayıp çekmeceli konsoldan pijamalarımı çıkartıp üstümü giydim. Utana sıkıla tekrar aşağı gitmek için odamdan çıkmıştım,
"Sende anca mideni düşün ayol,"
"Sen kimsin bee, nerden çıktın durup dururken,"
"Kim olacak kızım senin iç sesinim. Yıllardır bu anı bekliyorum ben çıkmak için. Ohh be şöyle bir geriniyim bir rahatlıyım. Sıkışıp kaldım yıllarca içinde, daş kalpli seni,"
Bir iç sesim eksikti o da olmuştu.
"Çıktığın yere geri dön o zaman tatlım. Beynim yeterince dolu zaten bir de seninle mi uğraşacağım ben,"
"Hahaha daha çoook beklersin tatlım. Onu gönlünü bir yağuşukluya kaptırmadan önce düşünecektin, artık çok geççç. Hihihi. Artık buralardayım ona göre yanii hareketlerine dikkat et olur olmadık yerlerde çıkı veririm vallaa,"
"Ayyhh ne aşkı bee baksana sen bana bende hemen aşık olacak göz varmı kızımm. Yıllardır içimdeymiş de bu anı bekliyormuş. Pehh...Pabucumun iç sesi. Geldiğin yere dön, başımdan da git"
Kaşlarımı çatıp kafamı iki yana salladım. Merdivenlerden yavaşça etrafı kolaçan ederek temkinli adımlarla iniyordum. O sırada yine beynime yeni tekabül eden gıcık iç ses
"Yahuu ne sanıyorsun sen beni, kafanı sallayınca yok mu oluyorum ben. Lamba cinine benzer bir halim mi var. Ben istediğim zaman giderim onun için benimle iyi geçinmeye bak düşmem yakandan ona göree😉 Şimdii sen değil ben isteğim için gidiyorum tekrar gelicem ona göre, hadii akıllı ol yağuşukluu eniştemle yaramazlık yapma burdayım görüyorum, duyuyorum herşeyi yanee🧐"
Aklımdan geçenlerle "Tövvbeee" demiş kafamı tekrar iki yana sallamıştım. Yavaş olan adımlarımı hızlandırdım ve hiçbir yere bakmadan mutfağa yöneldim fakat ne tesadüftür ki Mirza beyimiz de mutfaktaydı. Neysee koskaca Gardenyayım ben bee bu saçma şeylerle heycanlanacak aşık olacak değilim. Mirzayı görmemezlikten gelip aldığım abur cuburları poşetten çıkarıp tabaklara koydum. Bardağı almak için büyük çaba sarf etmiş ama alamamıştım. Arkamdan bardağa uzanan elle iki büklüm olmuş tezgahın yanına doğru kayıp ondan uzaklaşmıştım. Bardağı önüme koyup bakışlarını bana çevirdi, "Sen gelmeden önce film açmıştım. Sende izlemek istersen bana katılabilirsin." demişti. Aylardır hatta yılda oluyor olabilir film falan izlemiyordum fena fikir değildi
"Tabii tabii, hemen değerlendir fırsatı. Az değilsin senn melek görünümlü şeytann,"
İç sesime aldırmayıp "Rahatsız olmayacaksan izlemek isterim. Çoktandır film izlememiştim," dedim ve gülümsedim. O da genişçe gülümseyip "Ne rahatsız olması memnun olurum. Hep yanlız izliyorum zaten öyle tadı çıkmıyor," dedi. Bende gülümseyip "Birkaç birşey almıştım bende onları getiriyim o zaman. İçeceklerden sevdiğini alabilirsin," dedim. Ve elime cips tabaklarını alıp salona geçtim o da benimle birlikte kalan tabakları alıp arkamdan gelmiş "Ne tür filmler seversin, sevdiğin tarzda birşey açayım," dedi. Bende elimdeki tabakları sehpaya koyup koltuğa oturdum " Bu filmin konusu ne," dedim sonuçta filmini açmıştı ona sonradan katılan bendim onun için filmi değiştirmesine tabikide müsade etmeyecektim. O da "Romantik komedi, Isn't It Romantic. Rebel Wilson'un filmi." dedi. Romantik komedi en sevdiğimdir. "Romantik komedi severim" dedim. O da gülümseyip "Çok güzell, o zaman başlatıyorum," dedi ve kumandayı alıp filmi başlattı sonrada yanıma aramızda mesafe olacak şekilde oturdu. Film gayet güzel ve komikti fakat ağırlaşan göz kapaklarıma kesinlikle engel olamıyordum. Filmin sahnelerini hayal meyal görüyor ve gülümsüyordum. En sonunda dayanamayıp gözlerimin kapanmasına müsade ettim.
Omzuma dokunan elle gözlerimi yavaşca araladım fakat sonra geri kapattım. "Gardenya...Gardenya..." diye seslen Mirzayla gözlerimi tekrar açıp "Hııı" diye mırıldandım. Mirza ise "Burda uyursan sabaha kadar her yerin tutulur. Odana gidip rahat rahat uyu istersen,"dedi. Omzumda olan elinin sıcaklığını hissediyor fakat gözlerimi bir türlü açık tutamıyordum. Mırıldanarak tekrar cevap verdim yada vermeye çalıştım"Hıhı şimdi kalkacağımm," dedim ve uyumaya devam ettim. Olduğum yerde havalanmamla sıcak bir gövede de buluşmam bir oldu. Tek gözümü açıp n'oluyo diye bakmaya çalıştıktan sonra boşverip uyumaya devam ettim. Mirza yavaşca merdivenlerden çıkmış anladığım kadarıyla odamın kapısını dirseğiyle açmaya çalışmıştı. Sonunda açmayı başardığı kapıyla derin bir nefes vermiş odanın içine girmişti. Sırtım soğuk ama rahat olan yatakla buluşunca kendimi rahat bir pozisyona getirdim. Üstümün örtülmesiyle tek bacağımı ince yorgandan dışarı çıkardım. Bu halim Mirzanın komiğine gitmiş olacak ki kıkırdama sesi kulağıma ulaşmıştı sonrasında ise "Komik ama sevimli sarışın, iyiki geldin," demiş kapıyı kapatıp gitmişti. Ben ise duyduğum şeylerin henüz idrakına varamadan uykuma kaldığım yerden devam etmiştim.