bc

SONSUZA KADAR

book_age18+
1.6K
TAKİP ET
7.0K
OKU
adventure
love after marriage
goodgirl
sweet
mystery
first love
secrets
musclebear
twink
love at the first sight
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

Kadere teslim olmak!

İnançlı insanların kader inancını hatırladı. Yazgı...

"Cenneten bir meyve ancak senin kadar tatlı ve doyumsuz olur... Nesin sen? Yeryüzüne benim için inen bir eşsiz bir kadın mı? Bir bakire... Yalnız benim dokunmama izin verilen yasaklı bir çiçek. "diyen Rayn'a bakıyordu.

"Bedel..."dedi.

Amanda'nın dudakları arasından çıkan cevap Rayn'ın bir kaç saniye susmasına neden oldu.

"Bedel?"

Kızın buğulanan gözleri ve titreyen dudakları dikkatinden kaçmadı. Evet haklıydı. O ülkesinin barışı için verilen bir bedeldi. Başka insanların hataları yüzünden yıllarca dökülen kanları onun gibi genç kızlar ödüyordu. Hiç tanımadıkları adamların yataklarına girerek hayatlarının sonuna kadar o adamlara hizmet ediyorlar, çocuk doğuruyorlar, pek çoğu tarih sahnesinde silinip hiç dünyaya gelmemişcesine yok oluyorlardı.

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
1.BÖLÜM
SONSUZA KADAR.... Leydi Greca yanaklarından süzülen yaşları bakımlı parmakları ile silerken, karşısında duran genç kız onun haline üzülmeden edemedi. Ancak kendisinden isteği şey kesinlikle kabul edilebilir değildi. "Amanda lütfen..."derken hala ağlıyordu leydi. "Eğer kabul etmezsen kendimi öldürmeye kararlıyım." Amanda genç kızın ciddiyeti karşısında alt dudağını ısırarak "Benden başka bir şey isteyin." diye cevap verdi." Ne olursa... İsterseniz hayatınız boyunca size hizmet ederim. Ne bileyim... Ölene kadar burada kalırım." "Amanda... Ben senden sadece tek bir şey istiyorum. Benim yerime İskoçya'ya gidecek ve o adamla evleneceksin. " "Ya babanız? Ya o adam? Benim siz olmadığımı öğrenirse? " "Hiç kimse öğrenmeyecek. Hem nikahtan sonra öğrenseler bile her şey bitmiş olacak." "Leydim..." "Babanın asılmaması için elinden geleni yapacağını sanıyordum." "Elbette ki yaparım." "Sen beni kurtaracaksın bende babanı... Kararını ver lütfen." "Ah... Tanrım..." Kısa bir an düşündü Amanda. Babası için kendi hayatını feda etmek hiç önemli değildi. "Kabul ediyorum Leydim... O adamla evleneceğim... " **** "Ne! Sen aklını mı kaçırdın Jordan?" "Aklım pekala yerinde dostum." "Kesinlikle değil. " Genç adam yıllardır dostu olan lordun kendisinden istediği şeye anlam vermeye çalışıyordu. "Senin yerine o İngiliz ile benim evlenmemi istiyorsun. Yanlış mı duydum?" "Doğru duydun Rayn. Bu lanet olası evlilikten ancak beni sen kurtarırsın. " "Ben asla bir İngilizle evlenmem Jordan. Kaldı ki o kızı hiç tanımıyorum. Hem... Hem bu işte çıkarım ne olacak?" "Kaybettiğin toprakları alacağını garanti ederim. Şerefim üzerine yemin etmeye hazırım." "Seni aşağılık!" dedi Rayn öfkeyle." Madem evlenmek istemiyordun neden krala söz verdin?" "Çaresiz bir durumdayım... Başka seçeneğim yoktu. Nikahtan sonra kızı altı ay yanında tut. Ben bu sürede her şeyi yoluna koyarım. Sonra onu ülkesine geri göndeririz. " "Altı ay... Altı ay boyunca kaprisli ve kendini beğenmiş bir kadınla nasıl yaşayacağım dostum? Ya kızım... Ona ne diyeceğim?" "Kızın daha çok küçük Rayn." "Beş yaşında olması aptal olduğu anlamına gelmiyor. Annesini hatırlamasa da üvey annenin ne demek olduğunu bilir." "Üvey annesi belki de bir melektir... Onu sever belki... Kim bilir?" Rayn sinirle dişlerini sıktı. "Ne kızım ne de ben, hayatımıza kimseyi almaya niyetli değiliz! Üstelik onun gibi bir kadını asla!" "Kararını ver Rayn. Formalite bir evlilik ve karşılığında kaybettiğin kale ve topraklar. " Rayn iki elini saçlarının arasından geçirerek, derin bir nefes aldı. "Kahrolası herif!" diyerek önünde duran masaya sert bir yumruk attı." Kabul ediyorum. Senin yerine o İngilizle evleneceğim. Umarım başıma sardığın bela saf ve itaakardır. Yoksa önce onu seni öldürürüm. Duydun mu?" Jordan neşeli bir kahkaha savurdu sadece. **** Amanda parmaklarının acıdığını hissetse de, yaptığı şeyden dolayı hiç de pişman değildi. Buz gibi bakışlarını yerde yatan genç adamın üzerine dikerek, "Bir daha bana elini sürmeye kalkarsan, bu kez yumruk değil bıçakla işimi hallederim duydun mu?" "Seni lanet olası fahişe!" diye cevap verdi adam. Suratına yediği yumruğa rağmen çenesini kapatmamıştı. " Kırılan dişimin hesabını vereceksin!" "Hesap mı?"Güldü genç kız. "Benim kim olduğumu unuttun sanırım geri zekalı. Ben babamın kızıyım. Ve babam senin gibi onlarca şerefsizin başını uçurduğu için idama mahkum oldu... " **** Sıcak bir yaz gününe rağmen, geceleri kalenin iki kat altına yapılmış zindanlar soğuk kış günlerini aratmayacak kadar soğuktu. Soğuk ve inanılmaz karanlık... Suçluların kapatıldığı bu insanlık dışı yerler, yıllar boyunca bir çok mahkumun son ziyaret yeri olmuştu. Buraya kapatılanlar ya gördükleri işkencelerden, ya soğuktan ya da açlıktan ölüyorlardı. Şansı yaver gidip yaşayanlar ise, başları kesilerek idam ediliyordu. Yani mahkum olmak kesinlikle ölmek demekti. Suçsuz olduğunu dile getiren masumların bile buradan canlı çıkma ihtimali yoktu. Ortaçağa karanlık çağ demelerinin sebeplerinden biri de buydu elbette. İnsanın kanını donduran işkence metotları binlerce insanın ölümüne sebep olmuştu. Savaştan, hastalıktan, açlıktan ölen insan sayısı küçük bir ülkeyi dolduracak kadar fazlaydı. Erkek nüfusunun gittikçe azaldığını savunan katolik kilisesi, kadınlara erkek çocuk doğurana kadar hamile kalmayı emrediyordu. Kız çocuğunun bir havyan kadar değeri yoktu. Süt veren bir inek, bir keçi ve etli bir domuz bile kadınlardan çok daha değerliydi. Genç kız elinde tuttuğu mumun ışığında, taş merdivenleri ağır adımlarla inerken, önceki gece kütüphaneden çaldığı bir kitapta okuduğu şeyleri hatırladı. "Tüm insanlar dünyaya günahkar olarak doğar..." Küçük bir bebeğin günahkar olduğunu savunan aklı ile zoru olan bir papazın yazdığı kitap inanılmaz saçmaydı. Vaftiz edilmediği sürece insanın ruhunun temizlenmeyeceğini savunmuştu. Çünkü kutsal kitap öyle emrediyordu. Kadınların hasta oldukları anlarda pis olduğunu, ekmeğe bile dokunmamalarını, yemek yapmamalarını, toplum içine çıkmamalarını yazmıştı. Ne saçma! Bunu yazan adamı zindana kapatmak, hatta idam etmek gerekiyordu aslında! Merdivenleri indikçe, üşümeye başladığını hissetti. Pelerininin önünü kapatsada, ısınmak imkansızdı. "Tanrı..."dedi sessizce "Eğer varsan ve beni duyuyorsan adalet istiyorum. Kendim için değil. Zavallı babam için..." İnancı zayıf olan biri olmasa, dua ederdi elbette. Ancak duanın işe yaramadığına defalarca şahit olmuştu. Özellikle de idam edilen adamları gördükçe... Her birinin ölmemek için dua ettiğini duymuştu. Fakat hiç birine var olduklarına inandıkları ilahi güç tarafından yardım gelmemişti. Babası haklıydı... "Sakın aklını din denen şeyle karıştırma Amanda... Bu kralların, papazların insanları köle etmek için kullandıkları zırvalıktan başka bir şey değil." Hayatında bir kaç kez kiliseye gitmişti. Ancak dua etmek ya da ibadet etmek için değil. Evlilik yeminini izlemek için. Ne kadar komikti oysa iki insanın evlenmek için oldukça çirkin ve yaşlı bir papaza söz vermeleri... Birbirlerine söz verseler yeterli olmuyor muydu acaba? Babasının bir kaç yıl önce protestan olduğunu hatırladı. Bugünkü katolik kilisesine karşı çıkan adamlardan biriydi. Madem katolikler, sadece Kutsal kitabın otoritesine inanıyorlardı ve Kutsal Kitap onlar için tek ve değişmezdi, aynı kitabın etrafında neden bu kadar çok değişik mezhep kurmuşlardı? Neden Kutsal Kitabın doğrultusunda aynı kafa yapısında birleşemiyorlardı? Neden daha çok ayrışıyorlardı? Madem prostestanlar geleneğin ve Katolikliğin hatalı yönlerini atıp reform yapmışlardı, neydi onları bu kadar ayıran fikir ayrılıklarının çokluğunun sebebi? Tüm bunlar dine olan bakış açısını değiştirmişti elbette. Zaten babası da protestan olmaktan vazgeçmiş, kendini dinsiz ilan etmişti. Şimdi bu lanet zindan da iki gün sonra asılmayı bekliyordu... Ne için? Hırsızı, tecavüzcüyü, insan eti yiyen bir kaç adamı öldürdüğü için. Aslında gerçek suçunun inançsız olmak olduğunu çok iyi biliyordu. Genç kız zindanların bulunduğu koridora girince, nefes almakta zorluk çekti. İçerisi hem çok karanlık hem de sidik kokuyordu. Hatta çok daha fazlası... Kendi pisliğinde boğulmak bu olsa gerekti. Bir insana hayvan muamelesi yapmak, ancak bir hayvanın yapacağı şeydi şüphesiz. Yo hayır! Hayvanlarda bile vicdan vardı. Onlar sahiplerine sadık, doğurdukları yavrularına koruyucu oluyorlardı. Ancak bazı insanlar hayvanlardan bile daha aşağıdaydı. Daha hayvan! Lord Oswald! Hayatında tanıdığı en iğrenç, en aşağılık, en sürüngen, en zalim adam. Leydi Greca in onun kanını taşıması gerçekten ilginçti. Böyle bir babası olsa kesinlikle ölmek isterdi. Zaten zavallı kız da, intihar edeceğim demişti. "Eğer teklifimi kabul etmezsen Amanda, kendimi öldüreceğim." Yapar mıydı? Galiba yapardı. Aşk... Evet aşk için yapacaktı. Sevmediği bir adamın yatağına girmektense ölmek en güzel kurtuluş olurdu. Üstelik hamileydi... Aşk mı? Aşk diye birşey yoktu ki... Sonunda babasının kilitli olarak bir aydır tutulduğu zindanın kapısının önüne geldi. Buraya inmek için, yukarıdaki nöbetçiye bir sepet dolusu yiyecek getirmişti. Yiyecekleri mutfaktan çalmak için çektiği eziyette cabasıydı. Hırsızlık büyük bir suçtu tabii. Ama zaten hırsız olan bir adamın malını çalmak suç olmazdı değil mi? Kendini savunmak için bahanesi hazırdı. Aç olan askerini doyurdum seni aşağılık domuz! Aslında asker kendisinden başka bir şey beklemişti. Dudaklarının onun dudakları üzerinde olduğunu hayal etmek bile inanılmaz mide bulandırıcı iken, bunu asla yapmazdı. Hem de hiç kimseyle! Bir erkekle öpüşmenin neresi güzeldi ki? İğrenç! Tükürüğü, dili, ıslak dudakları... Ah hayır! Kadınların bundan zevk aldığına inanmak dünyanın en aptalca şeyiydi. Hayatı boyunca ne evlenmeyi ne de bir erkeği öpmeyi düşünmüştü. Zaten evlenmek isteseydi yirmibir yaşına kadar çoktan evlenmiş, eteklerine sarılan küçük veletler doğurmuş olurdu. Çocukları seviyordu tabii. Ama kendisine ait olmadığı sürece. Üstelik bir erkeğin yatağına girmek... Onun kendisine dokunmasına izin vermek... Aklını henüz kaçırmamıştı. Lanet olsun! Bugün Greca in teklifine evet demişti. Hiç tanımadığı bir adamla, babasının özgürlüğü karşında evlenmek için söz vermişti. Şimdi bu durumu babasına nasıl açıklayacağını düşünüyordu. Yarın gece buradan kurtulacağını, bunun karşılığında kızının esaret altına gireceğini nasıl izah edecekti? Söz sözdü! Amanda Schot bir söz verdi ise mutlaka yerine getirirdi. Zindanın kapısını, elinde tuttuğu demir anahtarla açarak içeri girdi. "Baba!" Babası toprak zemine uzanmış, bir ölü gibi hareketsiz yatıyordu. Koşarak yanına gitti ve dizlerinin üzerinde çökerek onu iki kolunun arasına aldı. Koca Jack, iri kıyım Jack, bir ayı kadar güçlü Jack inanılmaz berbat görünüyordu. Zayıftı, güçsüzdü, solgundu... Elbisesi, bedeni, eli yüzü her yeri pislik içindeydi. Onu böyle görünce verdiği söz yüzünden pişmanlık duymadı. Bu adam için değil tanımadığı bir adamla evlenmek, ölmeye bile razı gelirdi. "Baba...ben geldim. Amanda." Babasını omuzlarından sarsarak, uyandırmaya çalıştı. "Beni duyuyor musun Jack! Aç gözlerini..." Jack gözkapaklarını öyle zor araladı ki, gördüğü şeyin hayal mi ya da gerçek mi olduğuna karar vermedi. "A-amanda..." Kurumuş dudakları ve boğazı yüzünden çok zor konuştu. "Senin burada ne işin var?" "Lanet olsun! Beni çok korkuttun. Bir an öldüğünü sandım." "Amanda..." "Şimdi beni dinle. Çok vaktim yok. Yarın gece buradan kaçacaksın." "Nasıl?" "Nasıl olacağını merak etme. Herşey planlandı. Sen sadece söyleneni yap." Yaşlı adam şiddetli bir şekilde öksürdü. "A-ama buradan kaçmak imkansız kızım." "Sana yardım edecekler. Ertesi gün İngiltere den sonsuza kadar ayrılmış olacaksın." "Sen..." İşte can alıcı soru... "Ben..."genç kızın ister istemez gözleri doldu. "Ben burada kalacağım." Yalan söylemek bu durumda en güzeliydi. Gerçeği anlatırsa babası kaçmayı asla kabul etmezdi. "Leydi Greca in bana ihtiyacı var." "Olmaz..." "Ne olmaz? İnat etmeyi bırak koca Jack. Kendi kararlarımı alacak yaştayım." "Benden ne gizliyorsun Amanda? Aklında ne var?" "Elbette ki hiç bir şey. " "Sana inanmıyorum." "İnanmak zorundasın Bay Schot... Başka çaren yok." Jack olumlu anlamda başını salladı ve kızına sıkıca sarıldı. Amanda ya güveniyordu. Onun güçlü bir kız olduğunu gayet iyi biliyordu. "Kim bana yardım edecek?" "Komutan Barry." Jack başını geriye çekerek sorgulayıcı gözlerle kızına baktı. "Neden?" "Çünkü... Çünkü ondan bunu ben istedim." Greca in çocuğunun babası ve kaçacağı adam diyemezdi. "Neyin karşılığında Amanda?"Bu kez ses tonu çok sertti. "Baba..." Umursamaz bir tavırla gülümsedi genç kız." Ne yani benim yanlış bir şey yaptığımı mı düşünüyorsun?" "Düşünmek istemiyorum. Üstelik bir erkekten sen asla ricada bulunmazsın. Bu senin yaratılışına aykırı." "Kesinlikle Jack. Ben asla bir erkeğe minnet etmem. Aslında ben kimseye minnet etmem. Ama bazen... Lanet olası bazı anlarda bunu yapmak zorunda kalıyorsun." "Benim için istemediğin bir şeyi asla yapma." "Sen benim için neler yapardın peki? " "Herşeyi..." "Ben de öyle. O zaman yap! Git buradan. " "Sen gelmeyecek misin?" "..." "Amanda soruma cevap ver." "Bilmiyorum... Bunu zaman gösterecek." Jack kızının mum ışığında parlayan yeşil gözlerine bakarak gülümsedi. Amanda tıpkı annesine benziyordu. Onun kadar güzel ve zarif... "Bana bir söz ver Amanda." dedi bu kez ciddiyetle. "Ne olursa olsun hiç kimseye asla boyun eğme. İstemediğin hiç bir şeyi yapma." "Elbette ki yapmam." "Ve kendine dikkat et kızım. " "Dikkat edeceğimden emin olabilirsin. Schot sözü bayım... Koca Jack in kızı olduğumu unuttun galiba."

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
522.4K
bc

AŞKLA BERDEL

read
79.0K
bc

HÜKÜM

read
224.0K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook