bc

Zoraki Evlilik

book_age18+
5.0K
TAKİP ET
54.5K
OKU
dark
contract marriage
family
fated
forced
opposites attract
mafia
heir/heiress
tragedy
serious
kicking
scary
city
mythology
office/work place
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

“Benden ne istiyorsun?”

Ateş’in yüzünde sözlerinden dolayı çapkın bir ifade dolaşırken gözleri Meltem’in vücudun da geziniyordu. Örtünün örtmeyi beceremediği yerleri adamın bakışlarının uzun süre üzerinde gezinirken Ateş ona karşı bir adım attı. Meltem sırtını duvara yaslarken önünde biten adamın kokusu burnunu gıdıklıyordu.

“Ben çok şey isterim küçük kız, ve istediğim her şeye sahip olurum.”

Avuç içini duvara yaslarken diğer eli kızın saçlarında dolaşıyordu.

“Sende isteyip te sahip olamayacağım bir şey var mı?”

Kaçacak yerinin olmadığını bilen Meltem, genç adamın yüzüne baktı. Kirli sakalı ve rengini tam kestiremediği güzel gözlerini saran uzun kirpikleri görünüyordu. Ve teninden yayılan koku, Meltem’in içine aktıkça nefes alışverişi sıklaşmaya başlamıştı. Parmaklarını zorlayarak örtüye daha sıkıca sarılırken aralanan dudaklarından zorlukla konuştu.

“Sana para kazandıracağım Ateş, hatta daha fazlasını.”

Onun kalkan göğsünle aynı orantıda nefes alışverişi sıklaşan Ateş onun parmaklarına dokunurken başını onun yüzüne yaklaştırıp gözlerinin içine baktı. İçindeki iradenin son kırıntılarının da yıkılmak üzere olduğunu düşünürken Ateşin parmaklarının değdiği parmakları adeta yanıyordu. Ateş parmaklarıyla Meltem’in parmaklarını çözerken ilk defa zorlandığını hissediyordu. Bu pozisyona getirdiği her kızın parmakları şu an Ateş’in sırtında gezinirken Ateş’te o kızın içini doldurur olurdu. Fakat en sonunda örtü aşağıya akarken kızın çıplaklığı Ateş’in gözlerine serilmişti. Meltem yutkunarak gözlerini kendisine bakan gözlere bağladığında o gözlerde eğlenen ifadenin yerine iştahlı bir ifadenin dalgalandığını hissetti.

“Ben parayı değil seni istiyorum Meltem.”

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
Bölüm 1- Nişanı Atıyorum!!!
Akşam vakti şehrin üzerine bir örtü gibi serilirken Meltem hızlı adımlarla evine doğru ilerliyordu. Biraz evvel gördüklerini zihninden film gibi tekrar tekrar başa alıp izliyor ve sinirden dudaklarını ısırmaya devam ediyordu. Apartmanın giriş kapısını öfkeyle kapatıp merdivenleri hızlıca ezerken alt katta oturan ve hiç sevmediği halasının sesi yankılanıyordu. “Kır kapıyı Meltem oldu olacak, ne işe yarıyor ki kapı.” Boşluktan ona öfkeli bir bakış atıp kendisine bakan kahverengi gözlü kadını pustururken daire kapısını açtı. Kapıyı yine hızlıca kapattıktan sonra hızlı adımlarla odasına geçti. Elindeki çantayı öfkeyle yatağa attıktan sonra öfkeyle odasında volta atmaya başladı. Bir iki dakika sonra kapısını aralayan babası onu sakince izlerken gözleri kızından bir açıklama bekliyordu. “Kapıları yıkmaktan vazgeçtin şimdi de yürüyerek halıyı yakabileceğini mi deniyorsun?” Onun tedbirli sesi kızını tanıyan bir babaya aitti. Ünal, kızının kolay kolay öfkelenmediğini ama öfkelendiği zaman ortalığın içinden geçtiğini iyi bilirdi. “Ya halıları yakacağım ya da Okan’ı yakacağım.” Gözlerini babasına bağlarken sesini bir tık daha düşürerek parmağından yüzüğünü çıkardı. “Nişanı atıyorum baba. Okan ile evlenmeyeceğim.” “Hayrola?” “Hayrı şerri kalmadı baba. Adam zaten beni değil benim işlerimi ve zekamı seviyor. Batmak üzere olan şirketlerini kurtardığım ve onlara para kazandırdığım için beni yanında istiyor. Kendisinin para basan darphanesi olacağım ki, beyefendi o paraları istediği karıyla kızla rahatlıkla yiyebilsin.” Duyduğu cümleler adamda şaşkın bir hal bırakırken evlerinin giriş kapısı aralanmıştı. İçeriye kız kardeşi girmiş ve sinirli bir şekilde adamın yanına doğru ilerliyordu. “Evi başımıza yıkmaya pek niyetlisin galiba Meltem. Sesin iki sokak aşağıdan geliyor adımlarında alt katı titretiyor. Ne oluyor sana be?” Meltem öfkeli bir şekilde kendisine söylenen kadının yüzüne baktı. Küçük gözleri geniş yüzünde bir zeytin tanesini anımsatırken çenesinin altından fışkıran gıdısı ve üzerindeki çiçekli elbisesiyle halası bir hilkat garibesini anımsatıyordu. “Seni ilgilendiren bir şey yok. Söylenmen bittiyse git evimizden.” “Sana mı soracağım kız? Burası abimin evi. İster giderim ister kalırım. Anan sizi bırakıp gidip ölünce, düne kadar yemeklerinizi ben yapıyordum sizin.” Geçmiş sayfalarından beslenen Ziynet yine kendini haklı çıkarmak için can acıtırken babası suskunluğa gömülmüştü. Ama bu sefer Meltem susma niyetinde değildi. Kapıya doğru ilerlerken Ziynet’in yüzüne tüm öfkesiyle bakıyordu. “Yaptığın iki kaşık yemekle kendini temize mi çekiyorsun sen? Ölmüş kadını anmaktan ne zaman vazgeçeceksin acaba? Anneme neler yaptın da gitti acaba diye sormak yerine vicdanını abimle kızımı baktım diyerek mi avutuyorsun? Bana yaptıklarını hatırlamıyorsun ama dimi? En küçük hatamda çimdirdiğini, öfkelenip hıncını benden aldığını güya bana iş öğretiyorum deyip tüm evi bana temizlettiğini. Bunların hiç birini sen yapmadın sanki?” Yüz yüze gelen ikilinin kenarında kalan Ünal onları ayırmak yerine kapıya doğru ilerledi. Askıdan ceketini alıp kapıyı aralarken gözlerini onlara dikti. “Yürü ziynet, kızımla uğraşma. Bizim düzenimize de karışma. Giderken de sendeki anahtarı Meltem’e bırak.” Gözlerini kızına bağladığında daha sakindi. “Diğer mevzuyu da gelince konuşacağız. Bir pire için bir yorgan yakılır mı yakılmaz mı karar vereceğiz.” Dişlerini sıkan kadın Meltem’in avucuna anahtarı bırakırken gözlerini ondan ayırmıyordu. “Şimdi elimden gelse bin beterini yaparım. Ama gün gelecek sana bugünü ödeteceğim.” Kapıya doğru ilerlerken abisini yok sayarak aşağıya doğru hızlıca indi. Babası da kapıyı kapattıktan Meltem odasına geçti. Kendisini yatağa atıp uyumak üzere kıvrılırken aklından bu evden ayrılmaya ait düşünceler geziyordu. Babasını seviyordu. Ama her gün kocası ile aklının yarısını kaybetmiş lanet halası görmek onun sinirlerini yıpratıyordu. Ha birde onun serseri bir oğlu vardı. İşi gücü olmayan karı kız peşinde koşan bu fırlama nedense Meltem’in babasından sonra en sevdiği tek akrabasıydı. Belki ilk arkadaşı ya da doğmamış kardeşi yerine koyduğu için Erkan’ın yeri onda ayrıydı. Aklına Okan’ın yaptığı şerefsizlik gelince bir kere daha küfredip öfkesinin sakinlemesini umarak yastığın altına eline soktu ve uyumak için gözlerini sımsıkı kapadı. Bir süre sonra zoraki uyku vücudunu etki altına almayı başarmıştı. Çalan telefon sesiyle gözlerini araladıktan sonra komodinin üzerindeki telefona uzandı. Arayanın Okan olduğunu görünce meşgule aldı. Fakat aynı numara tekrar aradığında öfkeyle doğrulup telefonu açtı. “Ne var Okan?” “Meltem?” Kızın sert sesine kaşlarını çatmış bir ifadeyle karşılık veren genç adam, aradığı numaraya tekrar bakıp telefonu kulağına yerleştirdi. “Ne var?” “Ne demek ne var? Seni bekliyoruz. Bu akşam bize yemeğe gelecektin. Dün öyle konuşmuştuk.” “Gelmiyorum Okan, yarın seninle sabahtan ofiste konuşmamız gereken önemli bir konu var. Şimdi müsait değilim.” “Müsait değilim mi? Meltem…” Karşı tarafın telefonu kapatma sesiyle telefonu elinde kalakalan Okan şaşkın bir şekilde odasından çıktı. Alt katta yemek salonunda onu ve Meltem’i bekleyen ailesinin yanına gitti. “Meltem, biraz rahatsızlanmış. Hastaneye yanına gidiyorum. Duruma göre iyi olursa onu getiririm. Siz bizi beklemeyin, afiyet olsun.” Söylediği yalanı sadece masada sessiz bir şekilde onu izleyen kahverengi gözlü kız kardeşi anlamıştı. O da bozuntuya vermeyerek annesi ve babası ile yemeğe başlarken Okan’ın sarımtırak yüzünün sebebini öğrenecekti. Meltem’i severdi Asu. Akıllı ve kendini çok geliştirmiş bir kızdı. Ve ailesinin de götünü o toplamıştı. Meltem’i aramayı aklına not ederek yemeğine döndüğünde Okan ok misali evden çıkmıştı. Aracı ile şehrin sokaklarını turlarken en sonunda hızlı bir şekilde Meltem’in yaşadığı iki katlı eve varmıştı. Meltem’i belki onuncu kez aradığında en son telefonun kapalı olduğunu belirten ses kaydına sinirlenerek telefonu bağırarak aracın içinde bir yere fırlattı. Meltem’in ve babasının yaşadığı evin ziline basarken geçen saniyeler iğne misali derisine saplanıyordu. Meltem’in böyle davranması onun alışık olduğu bir şey değildi. Her daim kendisine aşık olan kızın soğukluğu onu ürkütüyordu. “Ne var Okan?” Yukarıdan gelen sesle bakışları yukarıya kaydığında Meltem’in dalgalanan siyah saçlarını ve iri gözlerindeki soğukluğu gördü. “Yukarıya gelebilir miyim? Konuşmamız için.” “Şimdi değil Okan. Yarın konuşacağımızı sana söyledim. Niye buraya geliyorsun?” “Şimdi konuşacağız Meltem.” Emin sesi, sert ve kararlı bir şekilde yankılanırken alt katta oynayan perdelere bakmıyordu. Meltem’in meraklı halası yine onu gözetlerken Meltem ile kavga etmek istemiyordu. Sebebi yoktu ama o kadında rahatsız edici bir his vardı. Ve böyle hisseden sadece kendisi değildi. Meltem halasını hiçbir zaman anmaz, adeta o yokmuş gibi davranırdı. Buna çok şahit olmuştu. “Kapı önünde bekleme, bahçeye geç geliyorum.” Pencereyi kapatan Meltem, saçlarını bir lastik toka ile toplayıp at kuyruğu yaptıktan sonra yatmak için giydiği geceliğinin üzerine uzun kollu ince ceketini geçirdi. Alt kata geldiğinde aralanmış kapının yavaşça kapanışı görünce sesini kısma gereksinimi hissetmiyordu. “Öleceksin meraktan öleceksin. Sana ne kadın, sana ne? Babamın çıkarken sana ne dediğini duymadın mı?” Sözlerine, kapı hareketsizliği ile karşılık verirken ince ceketine bürünerek dış kapıyı açtı. Bahçenin içindeki küçük çardakta sıkıntılı bir şekilde duran Okan’ın yeşil gözleri ilk defa Meltem’e yılanın zehirli gözlerini anımsatıyordu. Adımlarını hızlandırarak çardağın altına gelince siyah gözlerini Okan’ın sararmış yüzünde gezdirdi. Bir şeyleri en azından tahmin ederek buraya gelmişti. “Meltem sen ne yaptığını sanıyorsun?” “Bende iyiyim Okan ama önce şu yükten kurtulalım.” Cebindeki elini çıkarıp avucundaki yüzüğü Okan’ın eline bırakınca onun şaşkın haline gülümseyerek devam etti. “Evet yükünü aldığını göre lafını da duy ve yol al. Nişanımız artık bitti ve senin şirketinde çalışmıyorum. Yarın ofisten özel eşyalarımı aldıktan sonra sana istifa dilekçemi veririm. Neden ayrıldığımızı sorarsan da bunun cevabını telefonuna gönderdiğim videodan bulabilirsin.” Duyduklarını idrak etmede zorlanan Okan, titreyen elleriyle telefonunu çıkarırken Meltem’den gelmiş olan bir mesajı gördü. Çekinerek mesajı açtığında ise oynatılan videoda önce geçen gün takıldığı kızıl saçlı kadını daha sonra kendisinin çıplak bir halde ona sarılmasını gördü. Sarıldığı kadın öz çekim halinde Okan’ın boynunu emmesini çekerken kadının sesi yükseliyordu. “Sonunda istediğim yakışıklıyı elde ettim dimi Okancım?” “Evet canım,” “Bu gece ikimiz için çok güzel ve ateşli olacak değil mi?” Öpmeyi ara veren Okan, kadının saçını okşayıp aşağıya göğüslerine indi. Avcuna dolduran göğüsleri ezerken kadının aralanmış dudaklarından bir zevk iniltisi dökülüyordu. “Bu gecenin bitiminde ben daha önce hiç sikilmemişim diyeceksin bebeğim.” Kadının yüzünde kocaman bir gülümseme belirirken telefonun kaydı bitiyor. Ve Okan’ın renkten renge giren yüzü dalgalanıyordu. “Meltem ben…” Sözünü bitirmeden yüzünde patlayan tokat kelimelerini yok etmişti. Elini yanağına koyarak gözlerini Meltem’e çevirdiğinde kadının yüzünde öfkeden deliye dönmüş birinin yüz ifadesi vardı. “Ağzını açıp tek kelime bile etme Okan. İtirazda etmeye kalkma. Bu işin dönüşü asla olamaz. En ufak bir şekilde benim canımı sıkarsan bu videoyu internete salarım görürsün ebenin amını.” Hakaretler, video ve Meltem’in haklılığı Okan’ın canını sıksa da yapabileceği bir şey yoktu. Telefon numarasını nerden bulduğunu bilmediği bu tek gecelik kadından gelen video Meltem’in eline geçmişti. Şu an yapabileceği tek şey onun sakinleşmesini beklemekti. “Özür dilerim. Ben…” “Konuşma Okan evimden ve hayatımdan siktir git yeterli.” Aralanan ağzını kapatıp aracına doğru ilerlerken bahçe kapısına yanaşmış bir karartıyı gördü. “Erkan?” Çardaktan çıkmaya hazırlanan Meltem, Okan’ın ağzından kuzeni olacak serserinin adını duyunca bahçe kapısına baktı. Duvara yaslanır bir şekilde duran Siyah saçlı adamın yüzü Türkiye haritasına dönmüşken dudaklarından ve burnundan yavaş bir şekilde kan akmaya devam ediyordu. “Erkan!” Meltem onu kavrarken Erkan artık kendini kaybetmek üzereydi. Gözleri Meltem’i bulunca yamulmuş yüzünde bir gülümseme belirlemeye çalışmıştı. “Mel… temm sen misin?” “Benim, salak kuzenim benim. Sana ne oldu böyle, ne halt yedinde başını belaya soktun?” “Bana… yardım et?” Kan ve kir dolu elini cebine sokup telefonunu çıkardığında arayan ismi tanımayan yoktu. Ateş KARATAŞ Meltem gözlerini büyütürken Erkan’ın sırtını duvara yasladı ve onun uzattığı telefonu kavradı. Yutkunup gözlerini bir iki kere açıp kapattıktan sonra arayan kişinin değişmediğini gördü ve boğazını temizleyerek telefonu açtı. “Alo?” “Sonunda telefonu açtın Meltem. Kuzenin bana senden çok bahsetti. Tabii biraz hırpalandıktan sonra bahsetti ama konumuz o değil. Bana borcunun ödeme konusunda senin yardımcı olacağını söylediği için onu size sağ yolladım. Ama şimdi seni almam lazım.” Kapının önüne yavaşça yanaşan siyah aracın arka kapısı açılınca Meltem ayaklandı. “Şimdi seni bekleyen araca bin ve bana gel.” Telefonun kapanma sesiyle kulağından telefonu uzaklaştıran Meltem, ne yapacağını düşünürken apartman kapısından halasının feryadı yükseliyordu. “Erkan! Oğlum, Ne oldu sana annem?” Ona laf bile yetiştirmek istemeyen Meltem başını Okan’a çevirdi. “Git hadi sen. Bu ailevi bir mesele. Seni ilgilendirmiyor. Yarın seni arayacağım. Ailene nişanı attığımızı söyle. Asu’yu arayacağım ama ona da bu olaydan bahsetmeyeceğim. Sende benim şartlarıma uyacaksın.” Okan itiraz etmek için ağzını aralarken Meltem onu kolundan savurarak dışarıya çıkardı. “Git. Sonra konuşacağız.” Yüzüne gelen kumral saçlarını eliyle düzelten Okan, Meltem’i dinlerken genç kadın duruşunu dikleştirdi ve halasına baktı. “Babama beni merak etmemesini söyle. Telefonum yanımda olacak ama ortalığı ayağa kaldırmasın.” Göz ucuyla Erkan’a bakarken ona karşı duyduğu kardeşlik ve sevgi duygusunun başına ne iş açacağını merak ediyordu. “Erkan için gidiyorum.” Arka kapısı açılmış araca binerken camın siyah filminden halasının ve Erkan’ın görüntüsü gözüne tuhaf geliyordu. Sürücü koltuğundaki adam cansız bir manken edasıyla aracı sürerken Meltem başına nasıl bir iş alacağından habersizdi. Onun araca binişi ve telefonu kapattığı andan itibaren konuşmalarını dinleyen Ateş ise keyifli bir şekilde kadehini yudumladı. İşine yarayacak birisini işini yaramayan bir adam sayesinde bulmuştu. Ama bulduğu kızın güzel olması onu daha memnun etmişti. Aracın içinde yer alan gizli kameradan kızın yüzünü izlerken bu kızla nasıl oyunlar oynayacağını düşünüyordu.

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
522.4K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

HÜKÜM

read
224.0K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

AŞKLA BERDEL

read
79.0K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook