~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•~~~~~~•
Tek istediğim birazcık ısınmaydı... Vücut ısımı değiştiren azıcık bir sıcaklık... Binanın içinden girip, asansörün oraya doğru yürüdüm... "Meşgul" yazısını görünce "kim bilir kim, hangi katta kapıyı kapatmadı" diye düşünerek katları çıkmaya başladım...
Birinci katın merdivenleri dükkanın asma katına denk gelen yer olduğu için orayı es geçip, bir üst kata çıktım... Sanki binecekmişim gibi asansörün kapısını kontrol ettikten sonra bir üst kata daha çıktım...
Buranın asansör kapısına gelmeden "Meşgul" yazısının kapandığını gördüm. Demek ki biri farkedip kapıyı kapatmıştı... Son kata çıkmaya gerek kalmadan da ısınma görevini görecek açık bir kapı gördüm...
Bu daire, binanın sahiplerinin üç oğlundan en küçüğünündü ve o da askerdeydi... Muhtemelen yaşlı misafirleri ağırlamak için açılan bu daireye adım atarken besmele çektim...
İçeriden tıkırtılar geldiği için rahatlıkla yürüdüğüm anda merdivenlerin ışığı kapandı... Işık kapanmadan gözüme çarpan düğmeye doğru adım attığımda elimden önce ayağım bir şeye takılmıştı.. Bu ne deyip biraz daha ileriye savururken elimde düğmeyle buluştu...
Işığın yanmamasından dolayı karanlıkta kaldığım için şaşırsam da, arkamdan "DUUUUURRRR!" diye böğüren bi erkek sesini duyduğum için çığlık attım...
Zifiri karanlık yerde yeri ezbere biliyor gibi yanımdan geçen gölge, attığım çığlıklara karşılık vermeden kapanan kapıyı açmaya çalışıyordu...
~~~~~~•~~~~~~•
Gölgenin açamadığı kapının akıbetini merak etsem de hâlâ çığlık atıyordum... Kapıda ki tıkırtıların sesi kesilse de benim imdatlarım devam ediyordu...
Gölgenin yavaş adımlarla bana yaklaştığını hissedince daha fazla bağırmaya başladım...
"İMDAAAAAAATTTT! İMDAAAAAA-"
Bir eliyle belimden destek alıp diğer eliyle ağzımı kapatırken o da bağırıyordu...
"BAĞIRMA BEEEE, BURASI ARKA CEPHE SESİN DUYULMAZ... BOĞAZINI YIRTMAK VE BAŞIMI AĞRITMAKTAN BAŞKA BİR İŞE YARAMIYOR, ANLAMIYOR MUSUN?"
Elinden kurtulmaya çalışırken bile ciyaklama derdindeydim...
"SEN KİMSİN... BIRAK GİDEYİM..."
"GİTMEK İSTİYORSAN ÖNCE SAKİN OL... ELİMİ ÇEKECEĞİM, İSTEDİĞİN YERE GİDEBİLİRSİN." deyip ağzımla birlikte belimi serbest bıraktığı anda kapıya koştum...
Karanlıkta olsa ezbere bildiğim kadarıyla kapının kolunu tutmak için hamle yapınca hayatımın şokunu yaşadım... Kolun yerinde ufak kırık bir parça vardı...
Yine aynı panik, yine aynı çığlık... Bu sefer kapıyı tekmeleyip yumrukluyordum...
Arkamdan gelen gölgenin eli beni kapıdan çekip yine kükredi. "YA KIZIM Bİ SUUUUSSS, BAĞIRMA KAFAMDA... MÜZİK AÇIK, BURASI ARKA CEPHE VE BU KATA KİMSE GELMEZ... MÜZİK BİTENE KADAR BURADAYIZ... KES SESİNİ DE DIŞARIYI DUYAYIM..."
"BURASI NEDEN AÇILMIYOR?" dedim sakinleşmeye çalışarak...
"Ustalar taşırken tezgahı düşürmüş, kolu kırmışlar."
"Ne yapcaz şimdi, ışık falan yok mu?"
"Buradan giden kiracı sağ olmasın, tezgâh gibi tesisatın da içinden geçmiş... Ne yaptıysa tesisat bozulmuş sigorta yanmış..."
"Aaa doğru... Burada yangın çıkmış."
"Aynen de mış derken?"
"Biz mahalleye taşınmadan yani?"
"Daha mahalleye gelmeden uğursuzluk mu getirdiniz yani?"
"Tam tersi... Haberlerde yangını gördüm, sizin uğursuz mahallenize uğur getirmek için geldim."
"Kusura bakma ama ben bu karanlıkta seni göremediğim gibi uğurunu da göremiyorum."
"Ben bir şey yapmadım ki?"
"Doğru, kapı da kendiliğinden kapandı değil mi? Önüne koyduğuma nasıl bir tekme attıysan koridorun öbür ucuna gitmiş."
"İnsan bi tuğla ağır bir şey koyar, ayakkabı mıydı neydi ooo?"
"Kusura bakma yaa, bir dahakine evin duvarını yıkar tuğla alıp koyarım."
Yüzünü bile göremediğim gölge ile daha fazla kavga etmek istemediğim için konuyu değiştirdim...
"Bir şey sorabilir miyim?.. Burası neden bu kadar karanlık?"
"Oda kapılarında cam yok ve dışarısıda karanlık olduğu için."
"Odalardan birine girelim, camı açıp bağıralım."
"Gerçekten mi yaa, ben bunu nasıl akıl edemedim, tüüühhh!" derken, muhtemelen arkasında kalan kapının kolunu aşağı yukarı zorlayıp açmaya çalışınca, gölge bir şey söylemeden ben, "KİLİTLİ Mİİ? AMA NEDEEENN?" diye bağırdım isyan edercesine.
"Evet kilitli."
"Ne yapacağız şimdi?"
"Müzik durunca kapıyı dinlicem, sesler kesilince de üst kata vurup ses çıkartıcam."
"İyi dee kapılar neden kilitli?"
"Evhamlı annem sağolsun, hırsız gelirde eşyalarımı çalar diye. Neymiş efendim ustalarda anahtar varmış, ne olur ne olmazmış."
"Mantıklı, benim annemde öyle... Bahçe kapısının bile kilidini değiştirdi.. Hattaa, kömürlüğün kapısını bile."
"Benim annemden daha evhamlı biri haa? Onların asla bir araya gelmemeleri lazımdı, tüüühhh... İkisi birlik olursa mahalleye sur diker demedi deme?"
"Sen İsmail abi misin? Yunus abi mi?"
"İsimlerini bilip sesleri ayırt edemediğine göre hiç konuşmamışsın?"
"İsmail abi bir iki defa bize geldi ama ben yanına çıkmadım. O yüzden bilmiyorum."
"İkisi de değilim?"
"Ama Selma teyzeye anne diyorsun?"
"Evet, bu ikisi hariç ona anne diyecek başka bi oğlu daha yok mu?"
"Aaa, Yusuf?.. Ama o askerde?"
"Gün itibariyle değil?"
"Aaa, sen Yusuf musun?"
"Kaç defa daha söylersem ikna olacaksın merak ediyorum... Evet Yusuf'um."
"Hoş geldin, geçmiş olsun..."
Gölgenin eli göbeğime değince panik olup geriye gitmeye çalıştım. Sırtım koridorun duvarına değdiğinde Yusuf, "Kusura bakma, tanışıyoruz zannettim...O yüzde elimi uzattım... Bu kadar yakın olduğunu tahmin edemedim." diyerek özür diledi.
"Önemli değil... Bende Hîranur?" diyerek devam ettim
"Memnun oldum Hîranur sizde mahallemize hoş geldiniz."
"Hoş bulduk diyeyim ama geldiğim yere göre burası pek hoşuma gitmiyor."
"Nereden geldiniz ki?" yle devam eden konuşma ile bir süredir üşümediğimi farkettim... Meğer benim hırkaya değil korkuya ihtiyacım varmış...