AMARE | 3

888 Kelimeler
Burnuma dolan kahve kokusuyla gözlerimi araladım. En huzurlu uyanma şekliydi bu. Huzurum birkaç dakika sürmüştü sadece. Maalesef birazdan eve gidip ailemle yüzleşecektim. Hazır mıyım bilmiyordum ama kaçmanın bir mantığı yoktu…   Yataktan kalkıp banyoya gittim ve elimi yüzümü yıkadım. Saçlarımı gelişigüzel bir topuz yapıp bileğimdeki tokayla bağladım. Merdivenlerden aşağı inip mutfağa girdim.   "Günaydın!” Mete’nin yanağına ufacık öpücük kondurdum.   "Günaydın güzellik, harika bir kahvaltı hazırladım balkonda seni bekliyor.” Kocaman gülümseyip seke seke balkona çıktım ve İzmir’in güzel havasını çektim içime. Deniz kokusu buraya kadar geliyordu, dalga sesleri kulağımızda yankılanıyordu…   Gözlerimi Mete'nin hazırladığı kahvaltıya çevirdim. Patates kızartmasından peynirli omlete kadar yapmıştı, iştahla dudağımı ıslattım. Her şey enfes görünüyordu. Hızlıca sandalyeye oturup kahvemden bir yudum aldım. O sırada Mete de elinde kahvesiyle gelip karışma oturdu.   "Ellerine sağlık, her şey çok güzel görünüyor."   "Ne demek güzelim." Gülümseyip ağzıma peynirli omletten bir parça attım. Aklıma gelen fikirle ağzımın dolu olmasını umursamayarak konuştum.   "Ya Meto!” Kahkaha atıp bana baktı.   "Söyle bakalım ne var aklında?” Ağzımdakini yutup kahvemden bir yudum aldım.   "Eğer şu evlilik işi yatarsa beraber eve çıkalım. Bizimkilerle yaşamak istemiyorum artık."   "Olur”   "Hem zaten hep beraberiz, aynı şey."   "Güzel olur ben yaz tatilinin sonunda çıkmayı düşünüyordum zaten de, bakalım.”   "Ev bakmaya başlayacağım!” Göz kırpıp kahvaltısına devam etti. Sohbet eşliğinde uzun bir kahvaltıdan sonra birer sigara yakıp denize karşı içtik. Birazdan eve geçmem gerekiyordu. Sigaralarımız bitince evi toplamasına yardım ettim.   "Benim artık gitmem gerekiyor…” Yüzü düşmüştü, eve göndermeyi hiç istemiyordu ama kaçışı olmadığını o da biliyordu.   "Tamam ama bir şey olursa, kötü hissedersen arayacaksın, tamam mı?"   "Tamam merak etme. Her şey için teşekkür ederim, iyiki varsın kıvırcık.”   "Lafı bile olmaz.” Vedalaşmamız bitince ayakkabılarımı giyip eve doğru yürümeye başladım. Bir yandan da neler diyeceklerini tahmin etmeye çalışıyordum. Beş dakika sonra bizim evin önüne gelmiştim. Derin bir nefes alıp kapıyı çaldım. Sanki kapıda bekliyorlarmış gibi kapı hemen açıldı. Karşımda annemi görmemle göz devirdim.   "Nerdesin sen Lalin! Telefonunu da almamışsın öldük meraktan. Canımız çıktı yerini öğrenene kadar!” Gerçekten nerden anlamışlardı Mete'yle olduğumu?   "Bitti mi?" Diye sorup içeri girdim. Babam ve abim masada oturuyorlardı. Babam gazete okuyor abim telefonla uğraşıyordu. Bugün pazar olduğu için babam evdeydi.   "Gel konuşalım.” Dedi gazetesinden gözlerini ayırmadan.   "Söyle ne söyleyeceksen, odama çıkacağım!"   "Otur dedim!" deyince istemeyerek de olsa oturdum yerime.   "Akşam seni almaya gelecek, umarım iyi anlaşırsınız.” Kaşlarım şaşkınlıkla çatıldı. Onlara istemediğimi söylemiştim, gerçekten zorla evlendirmek neydi!   "Evlenmeyeceğim, duydun mu beni?" Dedim ayağa kalkarak. Sandalyem gürültülü bir şekilde geriye savrulurken babam gazeteyi bırakıp bakışlarını bana çevirdi.   "Lalin, sen bu evliliği istesen de istemesen de yapacaksın. Bunun geri dönüşü yok.”   "Baba ben evlenmek istemiyorum. Sebebini bile söylemiyorsunuz bana, tek dediğiniz şey 'evleneceksin' çocuk oyuncağı mı bu? Adamın ismini bile bilmiyorum, ne evlenmesinden bahsediyorsunuz hala?"   "Akşam tanışacaksınız, Lalin. Öyle olması gerekiyor ve olacak.” Gözlerim dolmaya başlarken abime baktım.   "Abi bir şey demeyecek misin? Yanımda neden değilsin neden bunu bana yaptırmalarına izin veriyorsun?" Dedim titrek sesimle. Babama döndüğümde abime tiksintiyle baktığını gördüm. Ne dönüyordu burada? Annem masaya oturduğunda ona döndüm.   "Anne?"   "Bana hiç bakma Lalin, baban haklı bu evlilik olmak zorunda.” Hey Allah’ım çıldıracağım ya!   "Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz? Ben daha çok gencim tanımadığım bir adamla evlenmek istemiyorum! Ne halt ettiyseniz gidin kendiniz düzeltin. Beni bu işe bulaştırmayın!”   "Lalin!" Babam bağırarak ayağa kalkmıştı. Bana ilk kez bağırmıştı. Bir şey demesine gerek yoktu daha, gözlerinde göreceğimi görmüştüm. Bir hışım ayağa kalkıp gözümdeki yaşı sildim.   "Tamam, istediğiniz olacak! Ama ben bu işin peşini bırakmayacağım! Duydunuz mu beni? Ne kadar sürerse sürsün sebebini öğreneceğim. Sizi asla ama asla affetmeyeceğim baba!"   Gözlerinde bir an suçluluk görsem de bakışlarını yere çevirdi ve masaya oturdu. Annem de, abim de yere bakıyordu. Koşarak merdivenlerden çıktım ve odama girip kapıyı sertçe kapattım. Delirmek üzereydim. Karşı çıkıp bağırıp çağırmalı, bu evliliğin olmayacağını onlara kabul mü ettirmeliydim yoksa sessiz kalıp bu işi yeri geldiğinde mi halletmeliydim? Çaresizce yere oturdum. Yorgun ve bitkin hissediyordum kendimi. Belki kocam olacak kişi de istemiyordu bu evliliği. Beraber bir yolunu bulabilirdik. Gizlice boşanabilirdik. Umarım dediğim gibi olurdu.   Yatağa yatıp gözlerimi kapattım. Yaşadıklarımı sindirmenin en iyi yolu uyumaktı bana göre.       Gözlerimi açıp sersemce etrafa baktım. Hava kararmıştı, bu kadar uyumuş muydum cidden? Kapının bir anda tıklatılmasıyla irkildim.   "Lalin, hazırlan 1 saate gelecekmiş." Göz devirip kapıyı açtım ve annemin suratına bakmadan banyoya gittim. Saçlarımı çözüp soğuk suyla yüzümü yıkadım ve dişlerimi fırçalayıp odama döndüm. Dolabın kapağını açıp kısa bir göz gezdirdim.   Gri spor bir elbise giyip belime kot ceketimi bağladım. Altıma da beyaz ayakkabılarımı giydim. Yandan beyaz çantama gerekli eşyaları koyduktan sonra saçlarımı taradım. Aslında onun için saçlarımı bile taramak istemiyordum ama gerçekten çok dağılmıştı. Böyle sokağa bile çıkamazdım. Göz altlarım kırmızıydı. Bıkkınlıkla nefes verip yüzümü insana benzettim.   Kapıyı açıp merdivenlerden indim. Annemlerin suratına bakmadan dış kapıyı açıp dışarı attım kendimi. Yüzüme sıcak bir rüzgar vurunca derin bir nefes aldım. Bahçe kapısından çıkıp kenarda adını bile bilmediğim müstakbel kocamı bekledim. Telefonuma bayadır bakmıyordum. Çantamdan çıkarıp bildirimlere baktım.   Meto- 1 cevapsız arama 3 mesaj Hızlıca mesajları açıp baktım.   "Güzelim"   "Evde her şey yolunda mı?”   "Bir şey lazım olduğunda ara mutlaka”   Gülümseyip kısaca özet geçtiğim mesajı yolladıktan sonra telefonu çantama attım. Önümden baya lüks bir araba geçti. Bakmadan edememiştim, çok mükemmel bir arabaydı. Bir iki metre ileride durdu. Kimi bekliyordu acaba? Sıkıntıyla nefes verdim, müstakbel kocam daha geç kalacak mıydı? Araba camı açılınca istemsizce gözüm arabaya kaydı, ardından bir erkek sesi duydum.   "Ne bekliyorsun, binsene!”
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE