AMARE | 1
Evden kapıyı çarpıp arkama bakmadan koşmaya başladım. Aklıma geldikçe sinirleniyor, daha hızlı koşuyordum. Bunu bana nasıl yapabilmişlerdi? Ben daha gençtim, evlenmeye hazır değildim. Şu hayatta en çok değer verdiğim insan babamdı. Bunu bana nasıl yapardı, nasıl izin verirdi? Aklım almıyordu. Ben tanıyıp, sevdiğim bir adamla evlenmek istiyordum. Onların zorladığı bir adamla değil!
Nefes alamamaya başlayınca bir banka oturdum ve nefesimi dizginlemeye çalıştım. Ağlayacağımı sanıyorlarsa çok yanılıyorlardı. Ben bundan daha güçlüydüm, bir yolunu bulurdum. Bulmak zorundaydım. Düşünmeye çalıştım. Aklıma hiçbir şey gelmiyordu! Babam bir açıklama bile yapmamıştı. Dediği tek şey "evleneceksin"di.
Saatlerdir bu bankta oturuyordum. Birden kahkaha atmaya başlayınca delirdiğimi düşündüm. Sinirle karışık bir kahkahaydı.
Akşam saat dokuzdu. Telefonum yanımda değildi ve müzik dinleyemiyordum. En yakın arkadaşım Mete'yi bile çağıramamıştım. Her zaman yanımda olan kişiydi o. Beni asla yalnız bırakmazdı. Şu an ona çok ihtiyacım vardı.
Ayağa kalkıp evin yolunu tuttum. Yarım saat kadar yürüdükten sonra eve yaklaşmıştım. Siteye girdiğimde gidip gitmemek arasında kalmıştım, en sonunda bıkkınlıkla nefes verip banka oturdum. Yüzlerini görmeye hazır mıydım, bilmiyordum. Sabaha kadar böyle oturacak mıydım? En iyisi Mete'nin yanına gitmekti.
Ayağa kalkıp sitenin sonuna ilerlemeye başladım. Mete de bu sitedeydi. Çocukluğumuzdan beri arkadaştık, yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. Kapısının önüne gelince derin bir nefes aldım ve kapıyı çaldım. Bir dakika geçmeden Mete elinde havluyla kapıyı açtı. Saçları ıslaktı ve üstünde sadece şortu vardı. Çocukluktan beri arkadaştık ve böyle şeylerde birbirimizden çekinmezdik.
"Güzelim hoş geldin.” Dudak büzüp kollarımı açtım. Hafifçe gülümseyip bana yaklaştı ve kollarını boynuma dolayıp başımı göğsüne yasladı. Ağlamamak için kendimi zor tutarken sıkıca sarıldım ona. Kendimi daha iyi hissediyordum.
"Kim üzmüş benim minik cadımı?” Her zaman ki gibi bir bakışımda anlamıştı iyi olmadığımı. Daha sıkı sarıldığımda geri çekilip suratıma baktı.
"Korkutuyorsun beni Lalin." Hafifçe gülümseyip içeri doğru baktım.
"Meral teyzeler yok mu?"
"Hayır, onlar iki günlüğüne Ankara'ya gitti teyzemlere.” İki gün kalacak yer bulmuştum, daha sonrasına bakardım artık.
"İçeri gelsene” Ayaklarımı yere sürterek içeri geçip koltuğa oturdum. Mete telefonunu alıp iki büyük boy pizza sipariş ettiğinde gülümsedim.
"Çok acıkmıştım.” Dediğimde sırıtıp karşıma geçti ve bana bakmaya başladı.
"Anlatacak mısın?" Mete normalde bir şeyleri anlatmam için ısrar etmezdi. Konuşacak birine ihtiyacım olduğunda ona anlatacağımı bilirdi zaten. Bu huyunu çok seviyordum. Şu an sormasının sebebi de gerçekten ciddi bir şey olduğunu anlamasıydı.
"Hiç, bugün bir yürüyüş yapayım dedim işte babam beni zorla evlendirecekmiş çok güzel bir çiçek gördüm. İnanamazsın az kalsın arı sokuyordu beni!” Dedikten sonra şirince gülümsedim. Kahverengi gözleri bir an kararmıştı. Yumruğunu sıktığını fark ettim, sinirlenmişti.
"Lalin doğru düzgün anlatır mısın şunu?" Derin bir nefes aldım. Koltukta geriye kayıp yaslandım ve bacaklarımı Mete’ye uzattım.
“Ne anlatayım ki? Sabah kahvaltıda sebebini bile söylemeden evleneceksin dedi. Töre sanki! Ne saçma işler, kaçıncı yüzyıldayız?” Dudaklarımın titremesine engel olamıyordum. Mete'ye baktığımda gözlerinin dolduğunu gördüm. Beni kendine çekip sarıldığında yan dönüp boynuna yattım.
"Ben ne diyeceğimi bilmiyorum Lalin gerçekten. Ne yapacağımı bile bilmiyorum. Bu evlilik işine bir türlü anlam veremiyorum" Burnumu çektim ve dolan gözlerimi kırpıştırdım.
"Ben de anlayamıyorum Mete, neden yapıyorlar amaçları ne hiçbir şey anlayamıyorum!"
On beş dakika daha sohbet ettikten sonra kapı çaldı. Mete gidip pizzaları aldı ve parayı ödedi. Pizzaları ve kolayı masaya koydu. Tam oturmuştu ki telefonu çaldı. Telefonun ekranını döndürdü, arayan annemdi. Başımı iki yana sallayıp kafamı çevirdim. Göz kırpıp telefonu açtı.
"Efendim Sevim teyze?"
"Hayır burada değil, ben de sizi arayacaktım sabahtan beri ulaşamıyorum bir şey mi oldu?"
"Tamam ben arayacağım arkadaşları bir şey öğrenirsem söylerim.”
"Tamamdır iyi akşamlar." Telefonu kapattığında öpücük atıp iştahla pizzamı yemeye koyuldum. Mete de bana katıldığında pizzayı kısa bir sürede bitirdik. Karnımız şişip kendimizi koltuğa yaydığımızda göbeğimi okşayıp Mete’ye baktım.
"Benim bu ateşimi ancak alkol söndürür Mete!" Ayağa kalkıp pizza kutusunu mutfağa bıraktı ve buzdolabını açtı. Eline bir şey alıp içeri geldi. Elinde salladığı şeye bakıp gülümsedim.
"Söndürelim o zaman.”
Tekila!