Bölüm 7

847 Kelimeler
Kerem'in bilmem kaçıncı aramasına cevap verirken, bıkkın bir şekilde "Efendim." dedim. Resmen ilk günden kendi telefonumun melodisinden nefret etmiştim. "Ne yapıyorsun?" "On dakika önce yaptığım şeyi. Yani film izliyorum. Malum, on dakikada bitmiyor bir film." "O kadarcık mı zaman geçmiş seni arayalı ya?" diyen Kerem görmese de gülümsedim. Insan son aradığı saate bakardı değil mi? "Evet." "Neyse ben on dakika sonra ararım. O zaman yirmi dakika geçmiş olur." Yüzüme kapanan telefonu kulağımdan çekip kahkaha attım. Bu çocuğun gün geçtikçe neden daha tatlı olduğunu biri bana açıklayabilir miydi acaba? Uyanan Eren'e yemek yedirirken, Kerem'in ciddi ciddi aradığını fark ettim. Oysa ki ben şaka yapıyor sanmıştım telefon çalana kadar. "Efendim Kerem." "Haaaa." diyerek bir süre susarak arama nedenine bir bahane aradı Kerem. "Telefon çalışıyormuş, tamam ya. Sorun yok." Bir kez daha yüzüme kapanan telefonla tekrar kahkaha attım. Ne kadar berbat bir yalancı olduğunun ve ne kadar da tatlı olduğunun farkında mıydı acaba? Eren'e yemek yedirirken, her dakika beni arayan Kerem'in kafamı dağıttığını da fark ettim. Dünkü gibi kötü hissetmiyordum kendimi evde tek başımayken. Kerem şimdiden başlamıştı yaralarıma merhem olmaya, o farketmese de. Ya da ben olan biten hiçbir şeyin farkında olmasam da. Tam Eren'i uyutup da uyuklamak üzereyken, açılan kapıyla birlikte kapanmak üzere olan gözlerimi açamadan kapandılar geri. Zaten Kerem'den başka kim gelecekti ki? İyice uykunun kollarına çekilirken, Kerem'in elini yüzümde hissetmemle dağılan uykum “Keşke farkına varsan.” diye fısıldamasıyla yerle bir oldu. Cesaret edip de gözlerimi açamadım, soramadım söylediği şeyin ne anlama geldiğini. Kalakaldım öylece. Korktuğum şey Kerem'in söylediği şeyin ne anlama geldiğini öğrenmek mi, yoksa rüyada olduğum gerçeğiyle yüzleşmek mi bilemedim. Bir süre sonra uzaklaşan ayak sesleriyle birlikte gözlerimi açarak kaldım koltukta. "Uyandın mı? Sanırım çok ses yaptım." diyerek gamzesini gösteren Kerem'in yaptığı sesin ya da yanıma geldiğinin bile farkında değildim. Kesinlikle uyuyordum ben. Ya da uyanıkken rüya gören bir insandım da haberim mi yoktu acaba? "Gündüz uyumayı pek sevmem zaten. Ama canım sıkılıyor evde, ondan uyukluyorum oturduğu yerde." diyerek doğrularak oturdum koltuğa. "Okulun başlamasına az kaldı zaten." Evet, babamın hayalini gerçekleştirmeme az kalmıştı. Diplomamı elime aldığım gün onun karşısına tekrar çıkıp "Ben geldim." diyebilirdim göğsümü gere gere. "Yine nereye daldın?" diye elini yüzümün önünde sallayan Kerem'e baktım dolan gözlerime. Ne zaman geçecekti içimdeki bu boşluk? Ne zaman onları hatırladığımda ağlamak yerine buruk da olsa gülümseyebilecektim? "Hiç ya. Okul, yeni bir yer falan." diyerek beceremesem de lafı çevirmeye çalıştım. "Yemek yapayım, acıktım ben." "Anneme de gidebiliriz." "Yemek yapmayı biliyorum." diyerek Kerem'e döndüm. "İstersen tabi gideriz ama dolaptaki bir sürü malzeme ziyan olacak." Mutfağa gidip malzemeleri çıkarırken salona geri döndüm. "Sen annenleri alıp gelsene." Kerem gülerek yerinden kalkarken, bana yaklaşması yanlıştı. Kapı diğer taraftaydı ki! Elini yüzüme koyarken, havanın ne kadar sıcak olduğunu düşündüm. Eren uyurken terler miydi ki acaba? "Firdevs." diyerek başımı eliyle kaldırıp gözlerime baktı Kerem. Ne diye bu kadar güzel bakıyordu ki? "Nasıl hem bu kadar iyi kalpli hem de bu kadar güzel olabiliyorsun ki?" "Şey.. yemek." diyerek Kerem'in çekim alanından bir iki adım uzaklaşıp bir daha ona bakma cesareti gösteremeyerek mutfağa kaçtım. Ne diye böyle şeyler yapıyordu ki? Belki de onun için normaldi böyle şeyler ama benim daha önce sevgilim bile olmamışken bir erkeğin bana böyle yaklaşması garip geliyordu işte. Belki de ilk defa bir erkek bana böyle yaklaştığı içindi bu heyecanım. Kalbimin salak salak atmasına bir kılıf ararken, bir yandan da yemeği yapmaya başladım. Kerem bana yaklaşınca midemde oluşan kramp acıktığımın habercisi olmalıydı. Ben yemeklerin henüz ikisini yapmış ve çorbaya başlamışken, açıklan kapıyla birlikte çıktım mutfaktan. "Ben dedim bizim ne işimiz var ama dinlemedi bu deli oğlan. Siz gelsenize kızım ne diye bizi çağırıyorsunuz?" diye söylene söylene içeri giren Rabia teyzeye sarıldım. "Aslında Kerem gidelim dedi ama bu sefer de siz gelin istedim ben." diyerek Tuba'yı da öptüm. "Daha evi görmediniz." "Ay evet çok güzelmiş." diyerek etrafa bakındı Tuba. "Eren nerede?" "Sanırım ben pek ilgini çekmiyorum." deyip dudak büzdüm. "Uyanır birazdan." "Vallahi yenge sen abimin yeterince ilgisini çektiğin için bize çekim alanı kalmıyor. Eren'le idare ediyoruz işte." diyen Tuba'nın ne kadar çok bilmiş bi bücürük olduğunu söylememe gerek yok sanırım. "Çorbayı da yapayım, geliyorum." diyerek kalkıp mutfağa yönelirken, Kerem'in bakışlarından da kurtulduğum için oldukça memnundum. Yemekler pişip de yemeye başlarken, herkesin yaptığım yemeği beğenmesi hoşuma gitmişti. Tabi o sırada uyanıp şu an sofrayı birbirine katan bir Eren vardı ama hiç kimse bu durumdan şikayetçi değildi. Eren'in hiç yadırganmayıp da sevilmesi, beni sevmelerinden daha çok hoşuma gidiyordu. Amcam bile onu umursamazken, hiç tanımadığım insanlar değer veriyordu. Bu çok güzeldi. Yemek yiyip de onlar evlerine giderken, aslında onlarla da ne kadar mutlu olduğumu fark ettim. Ve Kerem'i seviyorum yalanını söylerken içimde bir yerlerin bunu kabullendiğini. Yatağa yatarken, geçen günkü gibi yine Kerem'le sarmaş dolaş uyanmayayım diye diğer tarafa aldım Eren'i. Sanırım yarın beşik alsam iyi olurdu, bu tedirginlikle sık sık uykum bölünüyordu çünkü. "Oradan düşer o." diyerek yatağa oturan Kerem'e döndüm. "Düşmez ya." "Düşer." diyerek üzerimden eğilip Eren'i yine ortamıza aldı Kerem. "Yarın ona da yatak alalım. Yatakta da dönüp duruyor zaten, beşikte düşme olasılığı yok en azından." "Evet, iyi olur." diyerek Kerem'i onaylarken, onun aksine Eren yerine kendimi düşünüyordum. Kerem'le sarmaş dolaş uyumam doğru değildi, her ne kadar evli olsak da. Yalancı evliliğimiz...
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE