Massimo Moretti
Belmond Moretti yani babamdan aldığım mirası zirveye taşımak için yıllarımı verdim. Bir soyadından ibaret olmadığımı göstermek için varımla yoğumla mücadele ettim. İstediğimi de elde ettim elbette.. 38 yaşında attık hayatı ortalamış bir adam olarak ne istediysem oldu. Bir parmak şıklatmasıyla sahip olamadığım şey olmadı. Hayatım boyunca hayır diye bir cevabı hiç duymadım..
Türkiye yabancısı olmadığım bir ülke esasen. Teyzem bir Türkle evlenince ister istemez bir yakınlık oldu çok da kaliteli insanlarla iş yaptım. Hala da devam ediyorum iş yapmaya. Kadınlarının muhteşem varlıklar olduklarına da defalarca şahit oldum. Çok güzeller, zarifler ama dik başlılar.
Bayılıyorum bu huylarına hoş bu zamana kadar bana hayır diyen bir Türk kadını da çıkmadı ama yine de onların duruşunu seviyorum.. Bu Dizdar'la da bir iki kez iş yaptım, ayak altı paspası olabilecek bir adam herhangi bir önemi yok ama güzel piyon oluyor idare etmesi kolay ve benim dengim değil.. Yalnız son hamlesi beni ayağına getirdi, eskiden olsa bu adam senin mekanına geliyorum dediğimde bir de zil takar oynardı ama şimdi mutsuz, önce anlamadım sebebini ama sonra onu gördüm..
Poleessa*... Sahne adı olduğuna eminim gerçek adını sormak aklıma gelmedi açıkçası çünkü bu kadar etkileneceğimi düşünmedim..
Namını duyduğumda abarttıklarını düşündüğüm kadın. Onu izleyen bir arkadaşım konuşurken defalarca su içmişti karşımda dili damağı kuruduğu için itiraf edeyim merak ettim. Güzel kadın nimettir... Dizdar'ın kızda gözü olduğu da belli ama artık çok geç.
Benim gönderdiğim kostümü giymiş tek kelimeyle nefes kesici ve ben onun yüzünü görmek için bütün servetimi vermeye hazırım..
O direkle bütünleşmesi.. Belinin kıvrımı, uzun bacakları dolgun göğüsleri.. Zincirlerin o hareket ettikçe tenine çarpması tüm hayatım boyunca ilk defa bir kadını sadece izlerken boşalma noktasına geldim..
Bu güzelliği başka kimse görmemeliydi, herkesi gönderdim.. Dizdar'ın hala bana laf söyleyebilecek olduğunu sanması.. Komik sadece velev ki ben gülmeyi sevmiyorum!
...ama dengim olanlar var işte! Ben gözlerime ziyafet çektirmiş Poleessa'ya benimle İtalya'ya gelmesini teklif edecekken adamım geldi. Kulağıma söylediği şey.. Karşısında olmak istemeyeceğim bir isim yine de karşı koyabilirim elbette. Muhtemelen derdi Dizdar'la açıkçası umrumda değil ona istediğini yapabilir ben sahnedeki afeti alıp mekandan ayrılmak istiyorum sadece. Ben gelenle konuşmak için hamle yapacakken bir anda çok kalabalık bir şekilde onlar girdi içeri önde o...
Hala ürkütücü.. Hala tavizsiz..
Esat Zemheri Yiğiter..
Yanındakilere kafasıyla işaret verdi hepsi mekanın dört bir tarafına dağıldı.
"Yiğiter?"
"Moretti.."
"Uzun zaman olmuştu seni görmeyeli, bu ne hoş bir sürpriz."
"Ben sürpriz sevmem Moretti.."
"Hiç değişmemişsin"
"Sen de aynı baban gibi olmuşsun"
Güldüm bu dediğine..
"Oldum doğru.. Peki benim kapattığım mekana uyarılmanıza rağmen böyle dalarak gelme sebebiniz ne?"
Dudakları kıvrıldı babamla yaşıttır diye tahmin ediyorum babam öldüğünde ondan daha çökmüş haldeydi ama bu adam benden 3-5 yaş büyük gibi duruyor hala.. Kıskanılası bir durum...
"Bu itte bize ait bir şey var onu arıyorum"
"Kim?"
"Sende mi yoksa?"
"Bende olsa bilirdin Zemheri ama yardımcı olabilirim"
"Sağ ol ben hallederim" deyip korkudan ruhunu teslim etme noktasına gelen adama baktı.
"Şimal nerde?"
"Yok Şimal yok, onu buraya mekanıma mı getiririm deli miyim ben?"
"Akıllı olsan benim himayeme aldığım kıza dokunmazdın Dizdar"
Onlar konuşurken gözüm anlık sahneye kaydı, Poleessa korktuysa hemen alacaktım onu ama yok..
Delirdim bir anda onu görmeyince..
"Poleessa nerde?" dedim fısıltı şeklinde Dizdar'da o an fark etti olmadığını.
"O kim?"
Zemheri'nin sorusuna ben cevap verdim.
"Dansçı kız"
Yüzünü buruşturdu bu adamın kadın nefreti ne olacak bilmiyorum hiç değişmiyor hiç..
Adamıma döndüm.
"Arayın o kızı bulun, o artık benim"
"Vermem Moretti o benim tek dansçım onu vermem, hem sevgilim o benim"
"Artık benim dedim, hem" deyip Zemheri'ye baktım.
"Bence sen ömrü uzun olan bir kelebek bulsan iyi edersin sevgili falan gerekmez artık sana"
"Yiğiter tekrar görüşelim" dedim kapıya doğru ilerlerken sadece kafasını salladı adamlarıma talimatımı yeniledim.
"Yarına kadar o kızı bulacaksınız!"
Elbette bulacaklar, ben istediğimi alırım!
🥀
Kenan Kurt
Pars'ın verdiği bilgiden sonra daha da yerimde duracak değildim hızla hareket ettim ama işin garip tarafına bakın ki aynı dakikalarda babam aradı.
"Kenan o itin adresini buldum, hazırlan gidiyoruz"
Lan nasıl nasıl dememek için zor tuttum kendimi, hoş onun elinden kurtulan olmazdı zaten ya neyse..
"Ben de buldum baba hazırlık yaptım çıkıyordum zaten.."
"Aferin sana."
"Baba sen gelme, ben hallederim"
"Siktir git lan, dünkü çocuk sen beceremezsin ben de geleyim"
Ah Zemheri yiğitler 28 yaşımdayım ama hala bize bir şey olacak diye her tehlikeli işte öne atıyor kendini. Baba olmak böyle bir şey demek ki..
"Anlaşıldı Zemheri Bey de sen Gülce hanımdan izin aldın mı" dedim bana kallavi bir küfür savurdu hemen kapattım telefonu kahkaha atarak. Bu adam da olmasa gülemeyeceğim yani, hazırlığımızı yapıp çıktık yola muhtemelen gece yarısını geçerken orada oluruz diye düşünüyorum. Dizdar büyük bir mekan işletiyormuş tamam ama Şimal'e ait en ufak bir iz bir işaret yok. Gören bilen olmamış Allah bilir nereye kapattı kızı.
Neyse gidelim elbet buluruz. Arkamızda 60 kadar adamla çıktık yola baskın yapacağız bu sebeple hazırlıksız olacağını tahmin ediyorum öyle de oldu. Mekana gittiğimizde saat çoktan gece 2 yi geçmişti ama bize sürpriz olan içeride Moretti'nin olması. İtalya'da mekan mı kalmadı da eğlenmeye buraya geldin hiç yani.. Meğer bir tane dansçı varmış da onun için gelmiş. Adamdaki zevke bak.
Babamın baş hareketiyle biz etrafa dağıldık ben adamları katlara yönlendirdim kendimde odalara bakmaya başladım, bu kızı takıntı haline getirdiyse yanında taşır diye düşünüyorum ama belli olmaz babam bir konuda çok haklı bu tip herifler kendisi bulunmasını istemezse bulmak zordur.
Gülce Yiğiter'in hatrı var arada ben o kızı bulurum!
🥀
Moretti ateş oldu o dakikadan sonra o kız onun olmalıydı, kesinlikle. Dışarı çıkmadığını biliyordu kızın ama Zemheri mekanı aratırken adamlarını oraya sokamazdı. İki adamını bıraktı orada an ve an takip edin bilgisini verip ayrıldı mekandan. Zemheri ve adamları ise mekanı nerdeyse çekmecesine kadar aradı ama yoktu hiçbir yerde. Zemheri baktı bu şekilde arayarak bulamayacak Dizdar itini alıp gitmeye karar verdi o elbet bulurdu onu konuşturmanın bir yolunu.
Adamlarına işaret verdi Dizdar'ı da alıp toparlandılar Kurt'a mesaj attı.
"Ben Dizdar itini alıp Berdan Ağanın oteline geçiyorum. Oraya gel"
Bütün odaları tek tek aramış ama aradığını bulamamış Kenan Kurt ise burnundan solur halde cevapladı babasını.
"Tamam"
Zemheri mekandan ayrıldıktan sonra, biraz nefeslenmek için terasa çıktı Kor. Sindi bir köşeye kafasını yukarı kaldırıp yıldızlara bakmaya başladı. Ne kadar da yakın görünüyorlar diye düşündü, aradığını bulamamıştı belki ama hissediyordu Kor yakınlarındaydı..
Tüm bu hengamenin bu akıl almaz koşuşturmacanın içinde ki aşağıda nerdeyse kan gövdeyi götürmüş onlarca kişi yaralanmış hem de sessiz sedasız olmuş bunlar biri vardı ki.. Huzur ne deseniz tam şuan ölüme an kala derdi muhtemelen.
Şimal...
Üzerindeki bornoza sıkı sıkıya sarındı, düştüğünde vücudu açılsın istemiyordu yeterince et muamelesi görmüştü zira, keşke bir üzerimi değiştirecek ya da bir abdest alacak zamanım olsaydı diye geçirdi içinden gerçi gözyaşları akıyordu aralıksız onlar da yıkar paklar mıydı binlerce gözün değdiği vücudunu...
İçinden bildiği surelerin hepsini okuduktan sonra hazırdı işte kendini hazırlamıştı ama gelen sesle neye uğradığını bilemedi genç kız korkuyla irkildi. Anlık refleksle sesin geldiği yöne bakınca kendisine bakan adamla dondu kaldı, kimdi bu deli bakışıklı herif ve o atlamak üzereyken bu herif gerçekten türkü mü söylüyordu yani..
"Parasız insana kız mı verirler
Meydan mı verirler söz mü verirler.
Keloğlana saçlı kız mı verirler
Padişahın kızını alan paradır..
Adamın kendini kaptırmış halde türküsünü söylediğini görünce seslendi.
"Sen kimsin be?"
Kızdan gelen soruyla kafasını iki yana salladı genç adam, huzur parayla satılsa parayı basıp alacaktı yani..
"Burda da huzur yok çattık iyi mi? Bak eğer ordan aşağı atlamayı düşünüyorsan, bunu ben gittikten sonra yap. Bugün yeterince kan gördüm"
Karşısındaki umursamaz adamla kaşları çatıldı Şimal'in, bu ne biçim tavırdı böyle..
"Vazgeçirmeye çalıştığın için çok sağ ol. Minnettarım."
Kollarını göğsünde bağladı genç adam kızı süzdü yüzündeki zincirden maske, bornozuna sarınmış hali falan kızın buranın çalışanı olduğu belliydi, eskorttu muhtemelen..
"Siktir et. Niye vazgeçireyim ki.. Hayat yaşanmaya değer değilse bitmesi daha iyidir belki. Çaren kalmadıysa atla gitsin."
Şimal bu dünya yansa sigarasını yakacak adamla anlık afalladı, bir genç kız intihar ediyordu ve bu herifin bu rahatlığı normal miydi yani. Merakına yenik düştü genç kız..
"Kimsin sen?"
Derin bir nefes aldı genç adam, 2 gram hava alıp siktir olup gidecekti halbuki tanımadığı bir fahişeyle sohbet ediyordu...
"Ben kimim..? Buzdan olan cehennemden doğanım ben"
Şimal anlamaz gözlerle baktı adama cehennemden doğmak mı??
"O ne demek..."
Dikleşti oturduğu yerde genç adam.
"Bu şehri ateşe versem sıcağında bir Allah'ın kulunu bile ısıtmayacak adamım ben. Sen Kor diye bil.!
Anlık dondu kaldı Şimal, kor dedi fısıltı gibi...
"İyiymiş. Böyle söyleyince havalı oluyormuş.. Bay Kordan Adam."