
Ölümle yaşam arasında sıkışmışcasına gözlerimi tavana dikip bir ceset gibi boşluğa bakıyordum.
Binbir hayallerle geldiğim bu ülke , beni bağrına bastı sanırken , üvey bir ana misali kolumdan tutup sokağa fırlatmıştı acımasızca. İçimdeki koca boşluğu doldurmasını beklediğim adam şuan okul yönetimiyle kıçını kurtarmak için uğraşırken, benden en ufak bir haberi bile olduğunu zannetmiyordum.
Halamın sessizce odanın kapısında durduğunu , bana seslendiğinde anladım. Belli ki o da tıpkı benim gibi büyük bir muallak içerisindeydi. Sonuçta ailemi benden çok daha iyi tanıyordu.
"Defne. "
Adımı temkinlice fısıldadığında onun da benim kadar tedirgin olduğunun farkındaydım.
Usulca başımı çevirip, gözlerimi yıllardır Amerika'da yalnız yaşayan halama diktim.
Ona göre bir kurtuluş olan bu şehir benim için de aynı anlamı taşıyordu. Kenar mahalleden çıkış biletimdi halam benim. Yıllardır süre gelen mahalle baskısının benim tarafımdan kırılan zincirinin bir halkası gibiydi. Aslında bu zincirin ilk halkası yıllar önce onun tarafından kırılmıştı. Ben sadece o kırılma noktasının sonraki evresini üstlenmiştim.
"Hadi kızım vakit geldi. "
Tembel hareketlerle yerimden doğrulduğumda ne üzerimdeki kıyafetler ne de nasıl göründüğümün bir önemi vardı. Benim için , bu noktadan sonra sonun başlangıcıydı artık. Ayaklarım beni geri geri götürse de artık yapacak hiç bir şeyim yoktu.
Seçeneklerim vardı ama ben ateşi seçmiştim. Başıma geleceklerin farkında olmama rağmen en tehlikeli seçeneği tercih etmiştim. Pervane böceğinin ateşe olan aşkıydı benim durumum. Yanacağımı bile bile ateşe uçmuştum. Hocama aşık olup onunla yaşamamam gereken bir aşk yaşamıştım. Yasak olduğunu bile bile , ben de Havva gibi yasak meyvaya elimi uzatmıştım. Kendimle beraber Adem'imi de bu cehennemin içine sürükleyen yine bendim.
Her insanın yoluna devam etmesi için seçnekleri vardır. Fakat biz öyle tuhaf varlıklarız ki , bizim için en tehlikeli olanını seçer sonra da neden bunlar benim başıma geliyor diye isyan ederiz.
Ne ironi ama...
Yıllardır yaşadığım bu odaya öyle çok anı sığdırmıştım ki başımı çevirip odanın içine göz gezdirdiğimde, yüreğimde oluşan sıkışmaya engel olamadım. İçimden kendime binlerce küfür savururken tek bir an bile haksızlık yaptığımı düşünmüyordum. Ellerimle bana sunulanı paramparça etmiştim. Sonuna kadar kendime ettiğim küfürleri hak ediyordum.
Yaşadığım mahallede doğru düzgün okuyan olmadığı halde babam beni lise için halamın yanına göndereceğini söylediğinde mutluluktan evin içinde attığım şen kahkahalarım herkesi sağır etmişti. Her ne kadar abimler ısrarla babama hata yaptığını söyleseler de o hiç kimsenin sözünü dinlememiş ve beni Amerika'ya yollamıştı. Öyle mutluydum ki resmen ayaklarım yerden kesilmişti. Mahalledeki herkesin bana hasetle bakmalarını görüp daha da keyifleniyordum.
Küçük bir mahalle de yaşadığımız için daha sabahına varmadan bizim mahallede benim yurt dışına gideceğim haberi her eve ulaşmış , herkes bu durumu şaşkınlıkla karşılamıştı. Şuan o mahalle bana öyle yabancı geliyordu ki sanki bir kitapta okuduğum bir yerden bahsediyordum. Yedi yıl önce çıktığım o yer benim için yabancı bir yerdi.
Kapının önüne kurulup elinde çekirdekleriyle birbirine dürterek kaş göz işaretiyle dedikodu yapan kadınları , köşe başlarında güya mahallenin namusunu koruyan bıçkın delikanlıları , koca sokakta itişe kakışa top oynayan küçük çocukları ve kendilerini köşe başında bekleyen mahallenin delikanlılarına göstermek için türlü türlü şekillere giren kızlarıyla klasik bir mahalleydi yaşadığım yer.
Tüm bu anlattıklarımın bir zamanlar benim de içinde bulunduğumu da tahmin edersiniz sanırım.
Biz Adanalı bir aileydik. Yıllar önce babamlar amcamla birlikte geldikleri şimdiki yaşadığımız mahalleye yerleşmiş ve işlerini de burada kurmuşlardı. Ne işi diye sorarsanız hepinizin tahmin edeceği gibi restorant işletmecisiydiler. İlk geldiklerinde küçük bir yerle başladıkları işi daha biz küçük birer çocukken büyütüp restorant zincirlerini kurmuşlar ve bugün ismi tüm şehirde hatta bikaç şehirde bilinen bir marka haline gelmişlerdi. İşlerini büyüttükten sonra da başka işler yapmaya başlamışlar ve otomotiv sektörüne de el atmışlardı. Abimler ve amcamın çocukları da büyüyünce babamlara destek olmuşlar ve okulu bırakıp baba işini büyütmeye karar vermişlerdi. İçimizde okuyan bir ben bir de kuzenim Doğaç'tı. Uzun zamandır görmediğim kuzenimin de işletme okuduğunu biliyordum. Ben buraya ilk geldiğimde o okulunu yeni bitirmiş genç bir adamdı. Abimler benim okumama karşı çıkınca o bana destek olmuş ve babama bu konuda baskı bile yapmıştı.
Bizim ailede erkekler küçük yaşlarda büyür ve ailenin saygı duyduğu bir birey haline gelirdi. Kızlar da alışıla gelmiş düzene göre hep ikinci sınıf insan muamelesi görür ve konuşması bile hor görülürdü. Bir kızın itiraz kurma cümlesi onlara göre saygısızlıktı.
İşte ben böyle aileden gelen bir kızdım ama buna rağmen yüreğime söz geçirememiş ve bana verilen fırsatı ellerimle itmiştim.

