5.BÖLÜM

2235 Kelimeler
Öğle yemeği vakti gelmişti, deniz insanı kurt gibi acıktırıyordu. Bu gidişle kilo vermeyi bırak kilo alarak işe dönecektim. Kuru köfteler gerçekten kurumuşlardı babamın mini mutfağında ufak tefek erzak olurdu. Tavayı çıkarıp, ocağı yakmaya çalışırken Jack mutfağa girdi, o da bizim gibi acıkmış olmalıydı. Mini buzdolabını açınca önüne geçtim “Köfteleri yapıyorum az bekle” Boş boş yüzüme baktı. Tencereyi elime aldım, salça kutusunu gösterdim, köfteleri işaret ettim bunları yaparken bir takla atmadığım kalmıştı. Gözlerinin parladığına yemin edebilirdim, ateşi yakarak yemeği tazelemeye başladım “Bu köfteleri dün yaptığımda çok güzellerdi, şimdi biraz salça ile tazeleyeceğim, on dakika en fazla on beş dakika sonra hazır. Biraz bekle tabii bu dediklerimi ne kadar anlıyorsan, aptal olmadığını umuyorum köfte tencere salça üçlüsünü gördüğünde yemek yapacağımın bağlantısını kurmuş olmalısın” Arkamı döndüm bu adam bir anda nereye kaybolmuştu… Dışarı çıktım nereye kaybolduğunu çok merak etmiştim “Turisti arıyorsan denizde, mutfaktan çıkar çıkmaz suya atladı” “Yo onu neden arayayım, hanımlar bu kadar tembellik yeter sırf ben acıkmadım herhalde kalkın biriniz de salata yapın” Emine yattığı havlunun üzerinde döndü “Daha yeni güneş kremi sürdüm” “Olabilir kalk masayı hazırla, hep birlikte eğlenmeye geldik” Tekrar mutfağa yürüdüm söylendiğini duyuyordum. Sanki ben onun hizmetçisiydim… Selin yanıma geldi domatesleri soymaya başladı. “Ya bu kıza bazen sinir oluyorum” “Bende ama yapacak bir şey yok, insan kendi gibi arkadaş isterse arkadaşsız kalırmış. Bazı huylarını görmezden gelmek en güzeli, yoksa iyi kızdır” “Polyanna Lamia” “Sanki sende benden farklısın” “Doğru ikimizde ensemize vur lokmasını al tiplerdeniz” “Yok canım o kadarda değil, iyi niyetim suistimal edildiğinde neler yaptığımı biliyorsun” “Cadı” “Ah ne çabuk Polyanna olmaktan cadılığa terfi ettim” Makarna da olmuştu… Yemekleri tabaklara pay ederken Jack geldi, zaten ufak olan mutfak sayesinde iyice ufaldı. Üzerini değişmiş, kot şortla kolsuz penye giymişti “Bak gördün mü ne kibar adam bize yardım etmeye geldi” Sözüm bitmeden Jack hazır olan tabaklardan birini aldı, “Birlikte yiyeceğiz” Sanki beni duymamış gibiydi, küçük bir kase alarak salatadan içine koydu kapıdan çıkarken geri döndü “İnsan bir teşekkür eder değil mi, bu adam çok kaba” dedim iki parmağını alnına götürdü selam verip bir de elini iki kez göğsüne vurdu yaptığı hareketlere ağzım bir karış açık bakakalmıştım. Selin bir kahkaha attı “Kız bu Mete’yi taklit etti. Demin benimkine su verdim ayni hareketleri yapmıştı” Bende gülmeye başladım, bu adam maymun gibi her yapılanı taklit ediyordu. Eh kendi bilirdi ben davetimi yapmış birlikte yiyelim demiştim. Yalnızlığı kendi tercihiydi, Emine’nin zorlukla hazırladığı masaya oturduk, yemek sonrası hepimize bir rehavet çökmüştü. Bulaşıkları mutfağa bırakıp yerlerimize uzandık biraz uyumak iyi olacaktı. Selin’le Mete’nin fısıldayarak konuşmaları bana ninni gibi gelmeye başladı okumak için elime aldığım kitabın sayfalarını zor çeviriyordum. “Uyumaya mı geldik buraya kalkın denize girelim sıkıldım” diyen sese zar zor gözlerimi açtım, Emine başımızda dikiliyor söyleniyordu. Çok haksızda değildi, yerimden kalktım mutfağa geçtim annemin buzlu sularının erimediğini umarak dolabı açtım “Aferin Emine bulaşıkları güzel yıkamışsın” Mutfak tertemizdi, kız ilk defa işe yaramıştı. “Ben yıkamadım, uyumuşum kalktığımda mutfağı gördüğün halde buldum” Yıkasa şaşardım zaten, Selin’e sonrada Mete’ye baktım olumsuz olarak başlarını salladılar, Jack merdivenlerden iniyordu balıklar tekneye çıkıp yıkamayacağına göre sorumlusu Jack olmalıydı… “Teşekkürler” İki parmağımla selam verip onun yaptığı gibi göğsüme vurdum… Sırıtmış mıydı, ben hayal etmiş olmalıydım bu adam gülmeyi bilmiyordu. Bir süre sonra Emine’nin sıkıldım sözleriyle geri dönmeye karar verdik. Tabi kız hareketli yaşama alışıktı bizim gibi sakinliği seven tiplerden değildi. Sahile yanaşırken tekneyi el birliğiyle toparladık. Jack ne yaptığımıza bakmıyor sadece işiyle ilgileniyordu adamın sırtını ezberlemiştim. “Of ben size telefonları kapatmayalım dedim ne fenasınız” Emine yine söyleniyordu, tekneye girer girmez telefonları kapatmalarını istemiştim aslında sessize almalarını söylemiş telefonla konuşmayı bir süreliğine bırakmayı kafamızı dinlemeyi önerince hepsi kabul etmişti. “Acil haber mi, hasta mı var” “Hasta yok, Sevilay gelmiş” “Bizim tanıdığımız Sevilay’mı?” “Evet o Sevilay, saçım başımda dağınık nasıl çıkacağım karşılarına” “Kiminle gelmiş bu kadar heyecanlandın” Emine sözlerimi duymadı hemen makyaj yapmaya başladı. “Kim gelmiş anlamadım diyen” Seline baktım “Hani lisede birlikte okuduğumuz Sevilay Sözen, bizim alt sokağımızda otururlardı.” “Tanıdım, birden şileyi terk etmişlerdi” “Emine’nin has arkadaşıydı onlar belli ki bağlantıyı koparmamışlar” “Şimdi bu Sevilay için mi süslenip duruyor bu işin içinde başka bir iş var.” Hala süslenmekte olan Emine’nin yanına gitti “Sen konuşuyor muydun?” Kirpiklerine rimel sürüyordu, denizden bu kadar makyajla dönen nadir insanlardan biri olmaya adaydı. “Yok canım, geçen hafta alış veriş merkezinde karşılaştık. Uzun süre birbirimize baktıktan sonra tanıdık” “Nerelerdeymiş? Birden taşınmışlardı” “Tam soramadım ama yurt dışından yeni gelmişler. Engin de yanındaydı” “Abisi Engin, hani şişe dibi gözlüklü, dişlerinde tel olan zayıf cılız Engin” “Aman Selin sen şimdi bir görsen adam karizmayım diyor. Bir hoş bir yakışıklı olmuş anlatamam” İki ayağı üzerinde durabilen birazda gösterişli olan her erkek kızın ilgi alanına giriyordu. Emine asla düzelmeyecek erkek avcılığına gönlüne kadar birini bulana kadar devam edecekti. Şimdiden ilgisini bu kadar çekmiş olan Engin’e acımaya başlamıştım. Hınzır kız başka erkekten övgüyle bahsederken bile gözlerini turistten ayırmıyordu. Yedekleme yapıyordu herhalde. Yerimize yanaşıp motor stop ettiğinde hepimizden evvel Emine indi, inerken halatı bağlamakta olan Jack’a söyle bir dokundu. Jack başını bile çevirmedi… Yanına gidip teşekkür ettim bana da Emine’den farklı davranmamıştı. “Anlamadığın için çok rahat konuşabilirim, sen çok kaba bir adamsın. Seninle konuşmak için can atmıyorum kime bu havaların anlamış değilim. Biraz incel kibar ol, kızlar baştan senin gibi havalı erkekleri sevseler de sonra bu davranışlara katlanamazlar. Bu gidişle kendine kız bulamayacaksın bulsan da iki gün sonra suratsızlığına dayanamayıp kaçarlar. Bak benden söylemesi kadın kısmı ilgi ister.” Ben başında konuşurken sanki ona konuşmuyormuşum gibi işini yapmaya devam etti. “Kendini beğenmiş adam sevimsiz şey” “Lamia bu senmisin inanamıyorum. Ay şişko Lamia bu sen olamazsın” Tanrım çocukken kilolu olmamı yüzüme vurmasalar olmazdı. “Tanıyamadıysan ben değilim Sevilay. Hem sende tam tersi olmuşsun çiroz gibiydin şimdi maşallah kilon almış başını gidiyor” Kız resmen morardı “Yok canım birkaç kilo fazlam var” İnsanların kusur veya hatalarını yüzlerine vurmayı sevmesem de bazıları beni çileden çıkartıyordu. “Her neye şekerim, yıllar sonra karşılaştık ilk sözlerimiz kilo olmamalı. Sizleri çok özlemişim. Selin sende çok büyümüşsün, Lamia’nın aksine kilo almışsın” Selin resmen gözlerini devirdi. Cevap verecekken kolunu tutup sıktım… “Aradan geçen onca sene var hepimiz değiştik… Siz birden bire gidince merak ettik” “Öyle gerekti bak abimi hatırladınız mı?” Uzaktan birkaç adam geliyordu “Hangisi?” dedim neredeyse sekerek koşan Emine sayesinde kim olduğunu gördük. Emine’nin dediği kadar vardı çok hoş adamdı eski Engin gitmiş yerine görsem tanıyamayacağım kadar iyi yönde değişikliğe uğramış olan başka bir adam gelmişti. Selin usulca “Vay be” dedi Mete’nin küskün bakışışıyla karşılaşınca “Ya Mete yani beğenme vay be değil, ne kadar değişmişin vay be si” Mete “Anladım, anladım” desede küskünlüğü sesinden belli oluyordu, şu Selin de hiç çenesini tutmayı öğrenememişti. Engin gerçekten çok değişmişti, Esmer olduğunu ve zayıf olduğunu hatırlıyordum, biz lise ikinci sınıfken o lise sonda okurdu… Çalışkandı o kadar zayıflık, aşırı kalın camlı gözlükler, diş telleri olmasına rağmen kızlar çevresinde dönerlerdi. Şimdi görseydiler herhalde kızlar sürü Engin çoban olurdu. Esmer ve uzun boyluydu yanılmıyorsam spora oldukça düşkün olmalıydı. Vücudunda bir gram fazlalık olmayan tiplerden olmuştu. Yakınlaştılar ilk kez gözlerini görüyordum yeşile çalan bir ela. Hoş bir erkek olmuştu, beni görünce gülümsedi dişleri bembeyazdı gülüşü çok güzeldi “Selam Lamia çok büyümüşsün” “Selam sende kız kardeşin gibi ne şişkoydun de” “Kız kardeşime katılmıyorum sen her zaman güzeldin” “Teşekkür ederim abartmayalım lütfen, hayırdır birden gittiniz birden geldiniz hangi rüzgâr sizi tekrardan buralara attı” Engin ellerini ceplerine sokarak ayakları üzerinde yaylandı gençliğinde yaptığı hareket değişmemişti, çevresine beğeni dolu gözlerle baktı “Biz gitmeyi hiç istemedik, babamın işleri mecbur bıraktı. Çok özlemişim memleketimi” “Buralı olmadığınızı hatırlıyor gibiyim, Sevilay nereden geldik bu ufacık yere diyerek şikâyet ettiğini birçok kereler duymuştum” “Haklısın ama burada büyüdük, gençliğimin en güzel zamanları burada geçti. Ben her zaman çok sevdim”  Emine Engin’in koluna girip önümden çekerken, Selin kıkırdadı “Vay be adam neredeyse ilanı aşk etti, o ne bakıştı ben her zaman çok sevdim derken sanki içine düşecek gibiydi” “Saçmalama” “Ne saçmalaması kızım adamın bahsettiği özlem buralara değil sanaydı” “İşte şimdi saçmaladın” Eğilip poşetimi elime aldım, getirmesi bir dert götürmesi ayrı bir dertti “Lamia” “Efendim Engin” “Gitmeseniz, bir yerlerde yemek yerdik. Sonra ben sizi bırakırım eski günleri yâd ederdik” Adam yüzüme beklentiyle bakıyordu, eski arkadaşlarla birlikte olmak hoş olabilirdi. Gitse miydim yoksa eve gidip günün yorgunluğunu uyuyarak mı zamanı geçirseydim, tereddütte kalmışken ani kahkaha sesine tekneye doğru döndüm. Jack yanına gelen iki kadınla konuşuyordu. Konuşuyor muydu, benimle iki söz etmeyen adam bu kızlarla mı konuşuyordu. “Bu adam kim tanıyor musun?” Engin yanıma gelmişti “Tanıyorum bizim teknede çalışıyor” “Yabancı herhalde” “Evet yabancı” “Nereliymiş?” “Nereli olduğunu bilmiyorum, fazla konuşmaz” dediğim anda Jack kızlara arkasını dönerek tekneye bindi… Demin kahkaha atan kızların yüzü asılmıştı. “Ne aksi adam ağzından bir kelime çıkmıyor, ne yaptıysam konuşturamadım. Eninde sonunda kucağıma düşecek, bak gör elde edeceğim” “Boşuna hırs yapıyorsun adam kimseye yüz vermiyor” “Kadına tövbeli peder değil ya eninde sonunda bir kadına ihtiyacı olacak işte o an ben tam yanında olacağım” Kızların sanki biz yokmuşuz gibi sesli konuşmalarına sinir olmuştum. “Kadınlardan hoşlanmadığını duydum” Kızlar şaşkınlıkla bana baktılar “Nasıl yani” “Anladığınız gibi, bende söyleyenlerin yalancısıyım. Çok yakışıklı erkeklere dikkat etmeli, yazık olmuş değil mi?” Dediğim anda teknenin içinden bir gürültü duydum… Kızlar tekneye baka baka gittiler. Ciddi durmam gerekmeseydi çoktan kahkahayla gülmeye başlamıştım. Engin’in şaşkın bir surat ifadesiyle “Ciddi miydin sen?” diye sormasına kahkahayla güldüm. “Yo cinsel tercihini bilmem mümkün değil, çok kısa süredir tanıyorum. Kızlarla dalga geçtim” Bir anda ne kadar yorulmuş olduğumu hissettim “Engin buralardaysanız yemek teklifini sonraya bırakalım, dün gece geç yatıp sabah çok erken kalktım bilirsin deniz de çok yorar insanı” “Yarın gece için söz ver” Engin’i bu gece için reddetmiş olsam da yarın gece için olabilirdi. “Kabul, arkadaşlar ben eve gitmek niyetindeyim sizin eğlencenize mani olmak istemem” Selin de benimle ayni fikirde olduğunu söyleyince Emine’nin yüzünde güller açmıştı. El sallayarak vedalaştık. Arkamı dönüp baktım Turist teknenin içinden Engin yoldan arkamızdan bakıyordu. İki elimi kaldırarak salladım Jack birden kayboldu “Sevimsiz adam” “Kime söyleniyorsun yine” “Kime olacak turist çok sevimsiz” “Bence adam gibi adam” “Of Mete iki söz etmedin nereden anladın” “Tavırlarından belli, iki kadın görünce gevşeyen tiplerden değil Şile de tanıyanların hepsi Jack den övgüyle bahsediyor” Mete haklı olmalıydı yoksa gevşek bir adamı babam asla yanında barındırmazdı. Evin önünde arabadan inmemle tekrar içine binmem bir oldu annemin günü olduğunu unutmuştum bahçe kadınlarla doluydu, çocuklar koşturuyor birkaç kadın ortada döktürüyordu. Eyvah annem beni görmüştü koşturarak yanıma geldi “Kızım misafirlere ayıp olur içeri gir” “Annem güzel annem yapma bu eziyeti bana, gurbetten gelmedim ki” “Olsun kaç aylardır ortalarda yoksun” “Başım ağrıdan çatlıyor, güneş çarptı herhalde.” Annemin en yumuşak noktası hastalıktı, yüzüme dikkatlice baktı. Bu sefer pek inanmamış gibiydi “Hadi dediğini bu sefer yedim farz et” “Annelerin bir tanesi, gittiklerinde hemen gelirim” Selin’in evinden bizim ev görünüyordu, annemi ikna edeceğim diye söylediğim bahane gerçek olmuş haldeydi, başım gerçekten ağrıyordu. Yaşamım boyu bu olayı denemiştim okul zamanlarımda derslere katılmadığımda grip oldum desem mutlaka olurdum, ağzımdan çıkanlara dikkat etmem gerekiyordu. Selin banyoya duş yapmaya girdi, camın önüne giderek misafirlerin dağılmasını bekledim, tenim alev gibi yanıyordu. Uyumamalıydım güneşte fazla kalmıştım. “Hadi duşa” “Misafirler birer ikişer dağılmaya başladılar, evde yapar hemen yatarım. Anneme söylediğim bahane gerçek oldu başım çok ağrıyor” “Lamia, Engin çok değişmiş değil mi?” “İki kardeşte oldukça değişmişler” “Engin sana fena bakıyordu” “Hiç uğraşamam, sadece eski arkadaş” “Öyle deme” “Selin sen ne demeye çalışıyorsun? Kendin evlenmemek için köşe bucak Mete’den kaçıp bahaneler üretiyorsun” “Ya kızım sana hemen evlen diyen mi var. Hoş adam değerlendirsen fena mı olur, sevgili olursunuz belki anlaşırsınız” “Senelerce okudum birkaç yıl öğretmenlik yapmak yanı sıra eğlenmek istiyorum. Hemen kocaya gitmeye niyetim yok. Öyle bakma flört istemiyorum, sevgili istemiyorum babam bir duyacak olursa utancımdan ölürüm herhalde. Nihayet bahçe boşaldı” Eve nasıl geçtiğimi bilemedim, “Anne ağrı kesiciler nerede” “Anneye numara yaptın gerçek oldu, sen duşunu yap ben getiriyorum” Annemin sözünü ikiletmedim aceleyle duş yaptım migrenim azarsa geçmek bilmez geceyi bana zehir ederdi. Yatağıma uzandım annem elinde ilaçla içeri girdi. Hemen içtim yastığıma sarılıp gözlerimi kapattım… “Lamia, bak sana ne söyleyeceğim” “Anne sonra konuşsak olmaz mı? İnan gözleri mi açamıyorum” “Aman, arkadaşlarına gelince gözlerin dört dönüyor, ben iki laf edemiyorum” “Lütfen hemen söyle ve kurtul annem çabuk” “Sana yine kısmetler çıktı” “Bir bu eksikti, yahu dün geldim ne çabuk kısmetler önüme yığıldı. Başka kız kalmamış mı? Son çare olarak bana mı geliyorlar ne” “Bunlar iyi hem benim kızım bir tane, tabii taliplisi çok olacak” “Sonra konuşuruz lütfen acı halime, karnım tok yemek yemeyeceğim” Tanrım millet bana koca bulma yarışına girmişti herhalde.  
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE