İkinci Bölüm

1198 Kelimeler
Gözüme çarpan güneşin rahatsız edici sıcaklığı ile derin uykumdan sıyrılırken burnuma dolan erkeksi kokuyla kaşlarım çatıldı. Yavaşça araladığım gözlerim ilk olarak yattığım yatağın siyah çarşaflarını bulduğunda korkuyla doğruldum. Bakışlarım bulunduğum odada gezerken yalnız olduğumu fark etmemle hızla ayağa kalkarak odanın kapısına ilerledim. Kapının kulpunu bir kaç kere indirip kaldırsam da sonuç her zaman olduğu gibi aynıydı. Kapı kilitliydi. Bu seferde şiddetle kapıya vurmaya başladığımda göz yaşlarım yanaklarımdan akıyordu. Kimse yoktu burada kapalı kalmıştım. Hızla pencereye koştuğumda uzun cam kapıyı açarak geniş balkona çıktım. Korkuluklardan aşağıya baktığımda büyük bahçenin her yerinde dikilmiş siyah giyimli adamlar vardı. Ürkekçe onlara bakarken başlarındaki mavi gömlekli olan adam dikkatimi çekti. Bu dün akşamki o sert çehreli adamdı. Onunda bakışları beni bulduğunda hızlı adımlarla evin girişine doğru ilerlemeye başladı. Çıktığım odaya geri girerek ileri geri yürümeye başladığımda kısa süre sonra kapıdan üç kere kilit sesi geldi. Sert çehresiyle karşımda durmayı keserek üzerime yürümeye başladığında bende geriye doğru yürümeye başladım. Bedenlerimizin arasında hiç bir mesafe yokken sert çıkan sesini duymamla yutkunmadan edemedim. "İpek SÖNMEZ. On sekiz yaşındasın ve hayatının her anını çeşitli devlet yurtlarında geçirdin. Anne baban kim bilmiyorsun. 5 yaşında yanan bir yurt odasında kilitli kaldığın için o günden sonra bir daha konuşamadın." Gözümden akan yaşlarla şaşkınca suratına bakarken suratıma biraz daha yaklaşarak kulağımın dibindeki sıcak fısıltısını işittim. " Nasıl!!! Eksik var mı?" Kulağımın dibinden ayrılıp bal rengi gözlerini gözlerime diktiğinde hissizce bakmaya başladı. Elimi oynatarak konuşmak istediğimde bileklerimi tutarak başımın üzerinde birleştirdi. " Boşuna uğraşma anlamıyorum seni. Ama şimdilik. " Ne dediğini anlayamazken havadaki ellerimi bir eliyle tutup diğer eliyle elini pantolonunun arka cebine attı. Çıkardığı küçük bir not defterini ve kalemi yatağın üzerine atarak bakışlarını tekrar bana çevirdi. " Olmaman gereken bir zamanda bulunmaman gereken bir yerdeydin. Aslında hiç düşünmeden hakkettiğin ölümdü, fakat biraz düşününce işime yarayabileceğini fark ettim. Hem sesinde çıkmıyor değil mi?" Başımın üzerindeki elini çekerek ellerimin iki yana düşmesini sağladığında üzerimden çekilerek ellerini cebine soktu. Elleri cebinde odanın kapısını açarak çıktığında tek sefer bir kilit sesi yankılanmıştı. Ayakta zor tuttuğum bedenimle yere çöktüğümde sarsılarak ağlamaya başladım. Ne yapacaktım şimdi? Nasıl kurtulacaktım bu zalim adamdan? Elim göğsümde hıçkırarak ağlarken kapıdan gelen kilit sesiyle hızla ayaklanıp yanaklarımı sildim. Elinde bir kaç kağıtla geri gelen adam elindeki kağıtları aynalı şifonyerin üzerine koyup yanıma gelerek kolumdan çekiştirmeye başladı. Elime tutuşturduğu kalemle şaşkınca önümdeki kağıda bakmayı kesip bakışlarımı yanımdaki adama çevirdim. Elimdeki kalemi hızla uzağa attığımda başımı iki yana sallayarak yatağa yürüyüp üzerindeki küçük defter ile siyah dolma kalemi aldım. Önüme düşen saçlarımı geriye atarak hızla yazmaya başladığımda defteri karşımdaki kendini bilmeze uzattım. " Sen kendini ne sanıyorsun? Hayatta evlenmem ben seninle ." Yüzünde ufak bir gülüş belirdiğinde elimdeki kalemi çekerek beni sertçe yatağın üzerine itti. Kendi de vakit kaybetmeden üzerime çıkarak uzandığında deli gibi çırpınmaya başladım. Çenemi sert parmaklarıyla sıkıca yakaladığında canımı yakacak şekilde sıkmaya başladı. " Bana bak lan imzalayacaksın. Gerçek bir evlilik olmayacak. Senin gibi bir ucubeye dokunacak değilim. Bu evlilik sen istemesen de olacak." Göz yaşlarım yanaklarımdan süzülmeye başladığında başımı iki yana sallamak istedim fakat sıkı tutuşu bana engel oldu. " Ben ne dediysem onu yapacaksın. Eğer şimdi o kağıtları imzalarsan o çok sevdiğin küçük kızın ameliyatını yaptırırım." Ağlamam durduğunda sağ kaşım hafifçe kavislenmiş, başını iki kere olumlu anlamda sallamıştı. Ne olursa olsun olmazdı evlenemezdim ben bu adamla . Her şeyi geçtim evlilik benim için çok değerli bir şeydi onu bu karşımdaki ismini dahi bilmediğim adamla kirletemezdim. Elimi sert göğsüne koyup itmeye çalıştığımda baskısını biraz daha artırarak çenemi biraz daha sıktı. Ağlayarak başımı iki yana olumsuzca sallamaya başladığımda üzerimden sinirle doğrularak beni de kendiyle birlikte kaldırdı. Kolumdan tutarak kağıtların olduğu yere götürdüğünde elime attığım kalemi tutuşturup gür sesiyle bağırdı. " İmzala artık şunu yoksa canını yakacağım" Elinden kurtulmaya çalıştığımda bağırarak konuştu. " Madem imzalamıyorsun sen bilirsin." Ellerini üzerimden çekerek beni yere ittirdiğinde kağıtları alarak odadan çıkmaya başladı. Kapının önünde durup bana baktığında acımasız tondaki erkeksi sesi kulaklarıma dolmuş, o ise bunu umursamadan dışarıya çıkmıştı. " Yazık olacak o küçük kıza kalan üç aylık ömrünü de yaşayamayacak senin yüzünden." Kapıyı kapatarak kilitlemeye başladığında ayağa kalkarak kapıya koştum. Hıçkırıkların durmazken ellerimi sertçe kapıya vurmaya başladığım da deli gibi ağlıyordum. Nefeslerimin sıkılaştığını hissederken bacaklarımın titrediğini fark edip sertçe yere düştüm. Aldığım nefes göğsümü yakarken nefes almak için kendimi zorluyordum. Zorlukla köşedeki cam sehpanın üzerine yerdeki metal bibloyu attığımda amacım birilerine sesime duyurma çalışmaktı. Etrafa dağılan çam parçalarının arasında sırt üstü yere uzanmış şekilde elim göğsümde dururken kapının hızla açıldığını duydum. Yine deminki adam içeriye bu sefer telaşla girdiğinde cebinden çıkardığı hava tüpünü dudaklarıma yasladı. Zorlukla elimle hava tüpünü tutan elini kavradığımda içime derin derin üç büyük nefes aldım. Uzun süre nefessiz kaldığım için gözlerim kapanırken bacaklarımın altından geçen güçlü kollar beni kucağına alarak sıkıca sarmaladı. Bedenimi yatağın üzerine bıraktığında gözlerim yarı açık yarı kapalı vaziyette hissizce yatıyordum. Atlattığım büyük krizlerden sonra böyle bedenim kendini kilitleyip bir şekil kendini korumayı hedefliyordu.  Baş ucumdaki komodine kağıtları bıraktığında gözlerimi görebilecek şekilde önüme diz çöktü. " Adım Ateş. Ateş ARSLANLI. Elinde sonunda imzalayacaksın bunları. Benim bu evliliğin varlığına ihtiyacım var. Senin de hem kalacak bir yere hem de yeni bir hayata ihtiyacın var. İki yıl en fazla üç yıl sürecek bir evlilik. Sadece kağıt üstünde olacak bir evlilik. Üç yılın ardından sana istediğin hayatı, işi sunacağım. Ayriyeten o küçük kızı da tedavi ettireceğim. Uğraştırma beni canını yakmak istemiyorum. Bak İpek zorlama beni kendimi bile tanımam yemin ederim. " Çöktüğü yerden doğrulduğunda kapıdan çıkarak kapıyı kilitledi. Beni bu kocaman odada düşüncelerimle baş başa bıraktı. ATEŞTEN İndiğim merdivenlerin ardından bedenimi sertçe koltuğa attığımda gömleğimin düğmelerin üstten iki tanesini açarak başımı geriye attım. Bahçe kapısının girişinde beliren sağ kolum olan Mehmet yavaşça yanıma yaklaştığında elindeki bavulu fark ettim. " Abi İpek hanımın eşyaları." Elimi sertçe yüzüme koyarak sıvazladığımda sert tuttuğum sesimle konuştum. " Benim odamın önüne bırakın. Kimse girmeyecek o odaya." Başını sallayarak yukarıya çıkacakken durdu. " Abi başka birisini bulsan. Etrafında bir sürü kadın var zaten. Abi sabi bu kız." Sert bakışlarım onu bulduğunda bağırarak konuştum. " Sikerim lan sabisini. Karım olacak o benim. Hiç kimse bırak ona acımayı adını dahi almayacak ağzına. Alamayacak. " Başını eğerek uzaklaşmaya başladığında önümdeki bardağı alarak sertçe duvara çarptım. Böyle olmasını bende istemezdim ama dedem bana başka yol bırakmamıştı. O bulduğu para meraklısı kızla evlenmektense bu kızla evlenir hem kendi işimi görür hem ona faydam olurdu.  Gece yarısı çoktan olmuştu yavaş adımlarla çıktığım merdivenlerin ardından kapının önündeki valizi alarak kilitli kapıyı açtım. Odadaki yatağın üzerini boş gördüğümde hızla içeriye girerek lambayı yaktım. Aydınlanan odada gözlerimi gezdirdiğimde ikili koltuğun üzerinde uyuyan kızı görmemle istemsiz olarak derin bir nefes aldım. Bakışlarım bu sefer komodinin üzerindeki kağıtları bulduğunda yavaş adımlarla oraya ilerledim. Yüzümdeki gülümsemeyle elimdeki kağıtlara bakarken altındaki defteri görmemle elime alarak yazanları okudum. " Senin gibi bir zalimden hiç bir şey istemiyorum. Sadece o küçük kıza şifa ol. " bakışlarım tekrar küçük kadını bulduğunda yüzümdeki buruk gülümsemeyi fark ederek sıktığım dişlerimle odadan çıktım. Cebimden çıkardığım telefonla basın müdürünü ararken bir yandan da elimdeki kağıtlara zafer dolu bir ifadeyle bakıyordum. " Buyurun Ateş bey. " " Ateş ARSLANLI evlendi. Yarın bütün ülke bunu konuşacak." Telefonu kapattığımda hızla koltuğa atarak elimdeki kağıtları Mehmet'e verip ellerimi cebime atarak konuştum. " Sabaha her şey resmi olarak hallolmuş olacak. Ayrıca tavan arasındaki büyük odayı dün akşam hazırladığım projeye göre ayarlasınlar. İpek için de kıyafet dolabını doldursunlar." !!!BÖLÜM SONU!!!
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE