SENE SONU
Okulun son günü ders mi işlenirmiş? Vallahi beynim eriyecekti okulun son günü de matematik dersine gelerek bahtsızlığımın sınırlarını zorladım resmen. Kafamı iki yana sallarken zorla gülümseyip hocayı izlemeye devam ettim gözlerim tahtada olsa bile içimdeki uykucu çocuk horul horul uyuyordu eğer biraz daha zil çalmazsa bende kafamı koyup zıbarıp yatacaktım. Oldum olası zaten okul beni çok sıkıyordu şimdi okulun son günüydü tüm sınıflar dostlarıyla vedalaşıp dedikodunun dibine vururken biz matematik işliyorduk. Sıkıntıdan patlamak üzereydim birazdan kafam şak diye uykusuzlukla sıraya yapışacak diye ödüm kopuyordu. Dün gece yemeği fazla kaçırdığım için mide bulantısından ölüyordum sabah da erken kalktığım için topu topu üç saat falan uyumuştum. Yanımda oturan Dalyaya çevirdim bakışlarımı o benim en iyi arkadaşımdı bakışlarımdan bile ne düşündüğümü anlayan tek kişiydi bende onun için aynısıydım. Oda bana uykulu gözlerle bakarken hafifçe esnedi muhtemelen dün yeni romanına başlamak için geç yatmıştı. Dalya Haki genç yaşta yazar olan ve kitabı çok tutulan arkadaşlarımızdan bir tanesi. En son yazdığı mafya serisi olan Kül Olmuş Kalpler tamı tamına otuz üç milyon kişi tarafından okunmuştu. Kitap basım aşamasına girdiğinde yayın evi kitabı kaldırmasını istemiş ancak Dalya karşı çıkmış ve kitabı kaldırmamıştı. İkimizde üniversite sınavından çıkmış lisenin son günündeydik seçimlerimizi yapmıştık ve tatile çıkmayı planlıyorduk. Muhtemelen bütün dertlerimiz son bulduğu sınav stresi de geçtiği için dün gece yeni romanına sayfalarca yazmıştı.
Yanağımı avucuma yasladığımda etrafıma bakınmaya başladım resmen sinir ve uykusuzluk karışımı bir gerilim yaşıyordum daha fazla dayanamayacağımı anlayınca kafamı sıraya yasladım artık direnemiyordum. Gözlerimi uykusuzlukla kapattığımda saatler sonra birinin beni dürtmesiyle kafamı kaldırdım. Gözlerimi kısarak etrafa bakındığımda Dalya elinde tuttuğu karnemi hafifçe ayağa kaldırıp salladı. Gülümserken elindeki karnemi aldım ve bakmaya başladım notlarım ne çok iyiydi ne de çok kötü hiç birim yoktu ama bir tane ikim vardı onun dışında üç dört beş diye yukarıya aşağı inip çıkıyordu Dalya bana göre daha iyiydi onda hiç iki de yoktu en düşük notu üçtü. Karnemdeki tek bir matematik oluyordu matematikten nefret ettiğim gibi anlamıyordum da. Zamanında babamlar ve rahmetli annem bir sürü matematik hocasına ne paralar dökmüşlerdi ama nafile yine hiçbir şey anlamamıştım demek ki neymiş olmayınca olmuyormuş. Bunun farkına vardığımızda babam da üzerime gelmeyi bırakmış beni kendi halime salmıştı bende bundan memnun olmuştum. Annem öldüğünde ben ortaokul beşe gidiyordum her şeyi ayan beyan hatırlıyordum annem trafik kazasında öldüğünde birlikteydik. Beni okuldan almaya gelmişti o gün birlikte el ele okuldan çıktığımızda arabasını okulun karşısına park etmişti. Karşıdan karşıya geçmek için yayalara yeşil yanmasını bekliyorduk yandığında yol bomboştu birlikte yola indiğimizde karşıya doğru yürümeye başlamıştık. Muhtemelen yolun boşluğundan bizim gibi cesaret alan bir sürücü daha son hız gelerek anneme çarpmıştı annemle birlikte bana da çarpmıştı ama olan anneme olmuştu. Annem ben gözlerimi hastanede açtığımda çoktan ölmüştü o zamandan bu zamana babamla birlikte birbirimizin yaralarını sarıp çok iyi anlaşmaya başlamıştık.
Benim adım Alaca Alkım. On dokuzuma yeni girmiş babasının cici kızı olan herkesin sessiz sakin ve çok uyumlu olarak gördüğü Alacaydım ben. Adımı annem koymuş zamanında bana hamileyken televizyondan duymuş benim adımı oldukça hoşuna gittiğinde bana koymaya karar vermiş babamla. Canım babam annemi hiç kırmamış ve adımı istediği gibi koymama izin vermişti bende adımı çok seviyordum bence soyadımla çok uyumluydu ve çok yakışıyordu. Kendi kendime sırıtırken derince iç çektim bugün bitse de kurtulsak diye. Okulun son günü olduğu için serbest gelmiştim aslında hocalar serbest gelmeyin demişlerdi ama bir de son gün forma mı giyecektim. Okulun yarısı serbest gelmişti ama tabi ki göze batıp paylanan gene ben olmuştum nedense hep göze batıyordum bu beni sinirli birine dönüştürse de umursamadım. Bacağımı gerginlikle sallarken hocanın nefes almadan tahtaya sıraladığı formüllerde göz gezdirdim benim için anlamsız birkaç sayı ve harften başka hiçbir şey değildi.
Telefonumun ardı ardına titrediğini hissettiğimde gri sırt çantamdan telefonumu çıkardım ve hocaya belli etmeden telefonumu açıp mesajlarıma girdim ve babamın attığı Whatsaap mesajlarımı incelemeye başladım.
- Whatsaap Konuşma Başlangıcı –
Babam: Çok sıkıldın mı?
Alaca: Hem de çok uykusuzluktan öleceğim :(
Babam: Dün yemekteyken sana o kadar yememen gerektiğini söylemiştim hassas bir miden var sonra hastanelik oluyorsun bir tanem.
Alaca: Yemekler o kadar güzeldi ki kendimi yemekten alıkoyamadım ne yapayım :(
Babam: Aşçı ben olduğumu göre tabi ki güzel olacak Alaca.
Alaca: Mesaj atman çok iyi oldu yoksa patlayacaktım.
Babam: Bir ebeveyn her zaman çocuğunun akıl sağlığını düşünmelidir kendine bir iyilik yap ve karneni alıp okuldan kaç!
Alaca: Şuanda bana kötü örnek olduğunun farkında mısın babacığım?
Babam: Sana da yaranamıyorum be güzel kızım ben senin yerinde olsam çoktan tüymüştüm.
Alaca: Tamam güzel fikir beni paylamak için seni ararlarsa peki?
Babam: Seni idare etmekte uzmanım izle şimdi. Ne? Alaca mı? Okuldan mı kaçtı? Aman allahım siz merak etmeyin ben onun kulaklarını çekerim.
Alaca: asdşlfksşafk sağ ol babiş!
Babam: Her sorumlu babanın üstlenmesi gereken bir yalan kızım :)
Alaca: Ayy seni çok seviyorum.
Babam: Bende ama şimdi işe dönmeliyim.
- Konuşma Sonu –
Konuşmamız bittiğinde telefonu kapatıp çantama sıkıştırdım ve tekrar Dalya ile göz göze geldik hafifçe sırıtırken kolundan tutup hafifçe dürttüm ve fısıldadım. “Babamla konuştum az önce bana sıkılıyorsanız okuldan kaçın dedi!”diye mırıldandığımda hafifçe kıkırdadı.
“Herkesin Osman amca gibi babası olmalı Alaca.”dediğinde gururla gülümsedim.
“Netice de benim babam.”evet benim canım babam da böyle bir insandı. Bir keresinde bir erkek arkadaşımla yemeğe çıkmıştık babamdan çekindiğim için ona söyleyememiş ve yemeğe çıktığım çocuktan da çekindiğim için bütün yediklerimi kendim ödemiştim çocuk da alınmıştı haliyle. Eve geldiğimde biraz zorlansam da babama olan biteni anlatmıştım ben her baba gibi kızmasını veya kıskanmasını beklerken daha değişik bir tepki ile karşılaştım. Bana neden hesabı benim ödediğimi sormuş ve onun gözünde enayı damgası yemiştim madem bir erkek seni davet ediyor o ödemeliydi demişti ama utandığım için kendim ödemiştim oda bu konunun üzerine fazla gitmemişti. Babam normalde de böyle gırgır şamata insanı bir adamdı ve neredeyse hiçbir şeyi ciddiye almazdı. Babamla oldukça iyiydi aramız normal bir baba kız olarak ilişkimiz hat safadaydı babam benim için bir baba değil de dedikodu yaptığım her anımı bilen bir kankamdan farksızdı. Her yaz onunla birlikte yurt dışında farklı bir ülkeye gider ve o ülkeye gezerdik ama bu kez farklı bir şey yapmak istiyordum bu kez Dalya ile farklı bir tatil yapmak istiyorduk sadece ikimizin olduğu bir tatil. Ahh tabi benim küçük kardeşim bana ayak bağı olmazsa. Benim küçük baş belası kız kardeşim Ala Alkım. Birlikte pek anlaşa bildiğimiz söylenemezdi ama özümüzde birbirimizi çok severdik. Ala benim bütün eşyalarımı hiç eden sürekli bana ters gelen uyuz bir kardeşti ama onu yine de çok seviyordum oda beni çok seviyordu her ne kadar kumbarasını patlattığım için bana deli olsa da.
Kumbarasını patlatma sebebime gelirsek bankalar kapalı olduğu ve bankamatik çok uzakta olduğu için bakkala giderken onun kumbarasını patlatmıştım. Babam eve erken gelseydi eğer onun kumbarasını patlatmak zorunda kalmazdım ama evde hiç makarna kalmamıştı ve ben makarnadan başka yemek yapmasını bilmiyordum ne yani açlıktan ölse miydik? Babam bir şirketin CİO’suydu biz kendimizi bildik bileli CİO’luk yapıyordu işleri oldukça iyiydi ve oldukça da zengindik. Bahçeli küçük villa şeklinde güzel şirin bir evimiz vardı ev iki katlıydı bahçesi küçüktü ve arka bahçesinde ufak bir havuz vardı. Alt katlarda salon, mutfak, banyo ve babamın çalışma odası vardı üst katlarda ise benim, Alanın, babamın yatak odaları hepimizin odasında kendine ait bir banyosu ve misafir odası vardı. Annem gittikten beri ev oldukça sessizdi onun yemeklerini kokusunu varlığını çok özlüyordum ama elimden bir şey gelmiyordu. Annem evdeki her şeydi o gittiğinde artık babam evdeki her şey olmaya başlamıştı. Annem öldüğünde yemek yapmayı öğrenmeye başlamış hatta kurslara gitmişti bize en az annem kadar güzel yemekler yapmıştı. Eve bir temizlikçi bulana kadar bütün temizliği birlikte yapardık sonra Hasibe teyzeyi bulmuştu haftanın üç günü temizliğe gelir ve yemeği yapıp giderdi. Babamla çamaşırları birlikte yıkar üçümüz film gecesi falan yapardık bu kez onlardan farklı bir şey yapmak istiyordum bunu dün akşam babama da söylediğimde artık büyüdüğümü ve en büyük hakkım olduğunu söylemişti. Onun bu anlayışı beni mutlu ederken Dalya ile bu yaz ne yapmak istediğimi kararlaştırmak istiyorduk.
Dalya Dehşet Oteli denen o aşırı adrenalin içerikli otele rezervasyon yaptırmakla bozmuştu kafayı oteli biraz araştırdığımda tüylerim diken diken olmuştu. Ürkütücü ve korkunç şeyleri çok severdim ama bu otel beni fazlasıyla ürkütmüştü. İnsanlar bu otele hem eğlenmek adrenalin korku duygularını beslemek için hem de bedava Hawai tatili kazanmak için gidiyorlardı. Bu otele özel sözleşmeli rezervasyon yaptırıyorduk yaklaşık on beş kişilik bir kontenjanı vardı otelin. Bu kontenjan daha yaz başlamadan bile dolabiliyordu insanlar bu otele girebilmek için deli oluyorlardı. Bu otelde kırk gün geçirmemiz gerekiyordu kırk günün sonunda kaçmadan bu otelde kalmayı başarırsak bedava oldukça lüks bir Hawai tatili kazanıyorduk. Otelin ürkütücü olma sebebi de şuydu Büyük bir oteldi taşları siyah ve gri tonlarındaydı gördüğüm fotoğraflara göre ışıklandırma az ama her yer mumlarla kaplı olduğu için otantik ve eski bir havası vardı. Bahçe yüksek taş duvarlarla kaplıydı ön bahçe kapısı ise yüksek demirli bir kapıydı. Bir yanı korku evi gibiydi bu kapı kırk gün boyunca kilitli kalacaktı ve biz pes etmeden kırk günü o otelde geçirecektik tanımadığımız on beş kişi ile birlikte.
Aslında gitmek istiyor ama bir yandan da istemiyor gibiydim. İçimde kötü bir his vardı bildiğim kadarıyla Dalya hala bir rezervasyon yaptırmamıştı o yüzden içim rahattı. Belki de hiç yer bulamazdı çünkü rezervasyonların dolu olduğunu öğrenmiştik ama Dalya ısrarla otel görevlisi Pekin beye baskı kurmuştu eğer iki randevu iptal edilirse direk bizi alacaklardı ama sanmıyordum orası oldukça popüler bir oteldi. Bazı haberlere göre o otele giden insanlardan bir daha haber alınamıyordu doğrusu ben bu haberlere pek inanmamıştım sonuçta alelade bir oteldi orada insan yemiyorlardı öyle değil mi? Bu düşünceme kendi kendime güldüm hocanın harıl harıl işlediği ders bittiğinde tenefüs zili çalmıştı Dalya ile birlikte çantalarımızı aldığımızda sınıftan çıktık sivil olduğumuz için çantayla gezmemiz fazla göze batmıyordu çünkü okulun yarısı öyleydi. Birlikte okuldan kaçacaktık Dalya ile beraber hiç uğraşmak istemediğimiz için ön kapının önüne geldik güvenlikçi adamla sohbet eden kızlar vardı o kızlar gibi sohbetin bir parçasıymışçasına takılmaya başlamıştık ortamda. Dalya bana kaş göz işareti yaptı bir anda el ele koşarak öne kapıdan fırlamıştık güvenlikçi adam peşimizde bir süre bağırarak koşturmuş ama en sonunda peşimizi bırakıp okula dönmüştü elimizdeki karnelerle eve koşturan ilk okul çocuklarına benziyorduk ama umursamadık.
Bir süre sonra nefes nefese durduğumuzda ikimizin de iflahı kesilmişti benim böğürüm delinmiş gibi hissediyordum sahile geldiğimizde kendimi nefes nefese çimenlerin üzerine atmıştım. Dalya da kendini yanıma attığında nefes nefeseydik. Gökyüzündeki bulutları izlerken kıkırdayarak gülüyorduk aksiyon ve adrenalin damarımız fena kabarmıştı. Bugün yaşadığımız olay kanımdaki adrenalin oranını ikiye katlarken macera seven canım kendimi bir kez daha taktir ettim. Telefonum çalmaya başladığında elime almıştım babam arıyordu hemen cevaplayıp kulağıma yasladığımda kıkırdayarak konuştum.
“Efendim baba.”diye mırıldandığımda cıklayan sesini duydum.
“Ön kapıdan kaçmak mı? Bari boynunuza tabela assaydınız biz okuldan kaçıyoruz diye.”şikayet ettiğinde daha çok güldüm.
“Bu aklı bana sen verdin bende arkadan usulca kaçmaya uğraşmayacağım için önden kaçtım.”dediğimde bu kez o güldü.
“Okul müdürün sana güzel bir ceza vermem için beni ikna etmeyi çalıştı.”
“Ahh beni kaçmam için senin kamçıladığını bilseydi eğer sana da bir güzel ayar verirlerdi.”
“Hoop bakalım kim bana ayar verebilirmiş acaba?”hafifçe sırıttım.
“Biliyorum. Şey madem okuldan kaçtık Dalya ile biraz gezeceğiz de o yüzden kredi kartına biraz yüklene bilirim.”diye şirince cıvıldadığımda derin bir nefes aldı.
“Pekala anlaşılan iflas bayrağını çekeceğim.”
“Ya baba!”
“Sadece şakaydı Alaca.”
“Tamam.”
“Ben bu akşam eve geç dönerim siz Ala ile dışarıdan sipariş verirsiniz yemeği tamam mı?”dediğinde sanki görecekmiş gibi kafa salladım.
“Tamam baba.”kardeşim Ala bu sene onuncu sınıfı bitirmiş küçük uyuz.
“Aferim beni beklemeyin ve uyuyun olur mu?”
“Tamam sonra görüşürüz baba.”telefonu kapattığımda Dalya ile deniz kenarında biraz daha soluklanmıştık sonrasında ise birlikte kalkıp meydana gitmek için ayaklandık. İkimiz kol kola taksi durağına ilerledik beraber orada taksiye bindiğimizde bizi meydana götürmesini istemiştik. Sabah kahvaltı yapmadığım için kendini belli eden midemle dudak sarkıttım resmen arabanın içinde midem değil de aslan kükrüyordu. Bakışlarımı dikiz aynasından şoför koltuğunda oturan amcaya çevirdiğimde yutkundum acaba midemi duymuş muydu? Eğer duymuşsa fena rezil olmuşum demektir. Meydana geldiğimizde kol kola girerek dolaşmaya başladık ilk başta bütün vitrinlerde göz gezdirmiştik aklımıza yatan şeyleri sonradan almayı not edip yemek yemek için bir dükkana girmeye karar verdik. Evet iki deli kahvaltıda fass food yemeğe karar verip birlikte burger kinge girmiştik ikimizde sipariş sırasına girdiğimizde esnedim hala oldukça uykum vardı. Dalya ile birlikte siparişlerimizi vermiştik ben köfte sevmediğim için tavuk burger almıştım Dalya ise ekstra köfte burger almıştı. Birlikte yemeğimizin gelmesini beklerken ayakta diliyorduk yaklaşık bir on dakika sonra yemeğimiz tamamlandığında sıra numaramızı bağırmışlardı. Yanlarına gelip tepsilerimizi aldığımızda hızlı adımlarla üst kata çıktık oradaki cam kenarı bir masaya iki kişi kurulduğumuzda hafifçe gülüp karnımızı doyurmaya başladık resmen açken düşünemiyordum açken ben ben değildim şaka gibiydi.
İyiden iyiye çikolata reklamına dönmüştük ama doğrusu buydu açken ben ben değildim. Hamburgeri patatesleri ağzıma tıkarken kendime engel olamıyordum ağzım büzülürken damağıma yayılan o tada bayılıyordum. Kafamı hafifçe eğip memnuniyetli bir ses çıkartırken kocaman gülümsüyordum yıllar geçse de bu hamburger ve patates benim için hala aynı güzellikteydi. Yemeğimi bitirip büyük boy kolamı yudumlarken karşımdaki Dalya hala hamburgerini bitirmeye çalışıyordu ben normalde maratona yetişecekmiş gibi yemek yiyordum Dalya ise salyangoz hızında yemek yiyordu ve ben her mekanda onu beklemek zorunda kalıyordum.
Bacağımı yavaşça sallarken uykusuzlukla esnedim eve gittiğimde biraz uyumak istiyordum şayet üzerimden tır geçmiş gibiydi. Kollarımı göğsümde bağlarken derince esnedim bu kez Dalya en sonunda yemeğini bitirdiğinde birlikte kalkmıştık çıkışta bir tane dondurma aldık ve yalayarak meydanda turlamaya başladık. İkimiz oldukça komik görünüyorduk ama umursamadım birlikte dolanırken kol kola geziniyorduk vitrinlere bakıyorduk güzel takılar gördüğümde mest olmuşçasına gülümsedim takıcı dükkanından içeriye girdiğimde ilgimi çeken tüm takılara alıcı gözüyle bakmıştım hangisini alsam diye için için düşünürken aklım kalmasın diye beğendiğim tüm takıları almıştım. Babam kart ekstresini gördüğünde umarım kalp krizi geçirmezdi çünkü ben ne zaman alışverişe çıksam hep böyle olurdu aklım bir şeyde kalıp haftalarca onu düşünmeyeyim kafamı onunla bozmayayım diye ne istiyorsam hepsini alırdım. Ama hepsini kullanmazdım babama göre bende alma hastalığı varmış kullanma hastalığı yokmuş biraz haklı olabilirdi galiba. Birlikte gezinirken Dalya yüzünden bir sürü mağazaya girip çıkmıştık ve bende yüklüce bir alışveriş yapmıştım gördüğüm her mağazada en az bir şeye gözüm takılıyordu ve ciğerci kedisi gibi yalanarak onu almaya gidiyordum bu pis huyumdan bir an önce vazgeçmem gerekiyordu.
Akşama kadar gezmiş akşamüzeri de eve gelmiştik. Eve geldiğimde Ala çoktan buradaydı Alanın yanına geldim ve birlikte oturup film izlemeye başladık. Patlattığı mısıra elimi uzattığımda geri çekmişti bunu bana inat yaptığını biliyordum tekrar uzanmıştım kovanın kenarını yakaladığımda çekiştirmeye başladım birlikte çekiştirdiğimizde kova bir anda elimden fırladı ve patlamış mısırlar her yere saçılıp bütün salonu yağ için bırakmıştı. Birbirimize bakıp kahkaha atarken şimdi bir annemiz olsa bizi ne güzel pataklardı diye düşündük. Evi toparlamamız gerekiyordu birlikte işe koyulup yerdeki tüm mısırları makineye çekmiştim ben evi süpürdüğümde oda pas pas yaparak silmiştim. Birlikte bulaşıkları makineye tıktığımızda dolapta asılan pizzacının kartını aldım ve iki tane büyük boy klasik pizza sipariş ettim yanlarına da iki kola istemiştik. Paketi beklerken banyoya girmek için yukarıya çıktım ve kartı Alaya bıraktım. Üzerimdekileri çıkardığımda banyoya ilerledim banyoya girdiğimde duşu ayarlayıp ılınana kadar bekledim su ılındığında gülümseyip vücudumu suya bırakmıştım güzelce duş aldığımda kemiklerim ısınmıştı.
Güzelce duşumu alıp çıktığımda havluma sarılıp odama girdim dolabımı açtığımda pembe pofuduk pijamalarımı aldım ve üzerime giydim. Saçlarımı kurutup taradığımda kapı çalmıştı muhtemelen Ala gelen pizza paketlerini alıp ödemeyi yapmış olmalıydı benim canım kardeşin ne çok severim seni ben. İnşallah pizzalar için kendimizi paralamazdık gerçi o yüzden almıştık iki tanesini. Biz küçükken annem birbirimizle kavga ettiğimizi gördüğünde aldığı her şeyden ikişer ikişer almaya başlamıştı. Ne zaman birimize bir oyunca alsa diğerimize de aynısını alırdı kıyafet olarak da böyleydik annem yüzünden ortalarda ikiz gibi dolaşırdık. Gerçi hala aynıydı babam bana doğum gününde saat almıştı ve aynısından Alaya da almıştı doğum günü hediyelerimiz bile ortaktı artık. Aramızda sevgi artışı dışında feci de bir kıskançlık dalgası vardı. İki kardeş birbirimizin olan şeyleri sanki başkasınınmış gibi kıskanır delirirdik. Bu çok kötü bir huydu ama huylu huyundan vazgeçemiyordu işte. Odamdan çıktığımda hızlı adımlarla koşturarak merdivenlerden inmeye başladım merdivenin sonunda ayağım kaydığında bileğim dönmüştü ve popo üstü yere yapışmıştım. Ağzımdan ufak bir çığlık kaçtığında Ala elindeki pizza paketlerini koltuğun üzerine fırlatıp yanıma geldi ve yere çömeldi.
“İyi misin?”diye endişeyle konuştuğunda kafamı salladım ama bileğim kızarmıştı elini bileğimin üzerine getirdiğinde hafifçe parmaklarıyla baskı uygulamıştı.
“Ahh! Acıyor.”diye sızlandığımda koluma girdi.
“Hadi kalk koltuğa otur.”koluma girip bana yardım ederek beni kaldırdığında birlikte koltuğa ilerlemiştik ben daha çok sekiyordum. Koltuğa oturduğumuzda sehpayı koltuğun önüne yaklaştırdı ve üzerine bir minder koyup ayağımı da minderin üzerine bıraktı. “Ben buz getireyim şişmesin.”
“İyi olur Ala.”dediğimde koşar adım mutfağa ilerlemişti mavi buz torbasını alıp geldiğinde bileğimin üzerine bırakmıştı canım yansa da soğuk iyi gelmişti şimdiden ağrısını almıştı. Yanıma gelip fırlattığı pizza kutularını aldığında birini kucağıma bıraktı diğerini ise kendi aldı kolamı da uzattığında birlikte yemeğe başlamıştık.
“Daha iyi misin?”dediğinde kafamı salladım.
“İyiyim.”
“İstersen babamı arayalım bizi hastaneye götürsün.”
“Çok işi olmalı onu rahat bırak eğer bileğim çok şişerse gideriz.”dediğimde gülümsedi.
“Tamamdır yalnız hizmetçin yok burada haberin olsun eğer bir şey almak istiyorsan sekerek gitmek zorundasın!”diye cıvıldadığında göz devirdim.
“Bir şey almak istersem sekerek giderim zaten Ala söylemene gerek yoktu.”
“Tabi canım.”
“Sadece tuvalete gitmem gerekirse haber veririm.”dediğimde yüzünü buruşturdu ve yediği pizzayı kenara bıraktı.
“Midemi bulandırdın!”diye kızdı.Omuz silktiğimde önüme döndüm ve tıkınmaya devam ettim benim midem öyle kolay kolay bulanmazdı genelde babam hep benim için midesiz derdi gerçekten de öyleydim. Ala ise benden daha hassastı midesi öyle her şeyi kaldıramaz ve sürekli kusardı çoğu şeyi kaldıramazdı böcek görse bile midesi kalkan bir kızdı Ala. Biraz da mide sıkıntısı olan bir insandı sürekli gaz sorunu yaşadığı için bir sürü ilaç kullanması gerekiyordu ben ona göre bomba gibiydim o biraz anneme çekmişti. Benim tek rahatsızlığım ise astımım da arada bir tutardı oda öyle çok fazla olmazdı tek bir fıs ile tamamen düzene girerdi. İlacı en son iki ay önce falan almış olmam gerekirdi o kadar az tıkanırdım yani genelde aydı iki üç kez falan ihtiyacım olurdu. İkimizde tedavi görüyorduk bu yüzden hastalıklarımızda oldukça büyük bir kademe atlamıştık. Ben pizzamı yerken onun midesi alt üst olduğu için sadece kola içiyordu muhtemelen gece kalktığında kalanını yerdi. Birlikte filmin bitişini beklemiştik geç saate kadar oturduğumuzda kapı açılıp kapanmıştı anahtarın ayakkabılığa fırlatılma sesinden ikimizde babamızın geldiğini anlamıştık. Birbirimize dönerken hafifçe gülümsedik babam üzerindeki ceketini asıp salona geldiğinde yanımızdaki tekli koltuğa kurulmuş ve derin bir nefes almıştı elini saçları arasından geçirdiğinde gülümseyerek bize döndü.
“Nasılsınız kızlar?”dediğinde ayak bileğimi anca fark etmişti. “Alaca ayağına ne oldu!”diye telaşla konuştuğunda onu durdurdum.
“İyiyim baba sadece merdivenin sonunda düştüm o kadar zaten buz koyduk bir şey olmaz.”diye mırıldandım. Ayağımın üzerindeki buzu kaldırıp baktığında derince iç çekti hafif bir şişlik vardı.
"Pekala dediğin gibi olsun ama kötü olduğunu hissedersen hemen hastaneye gideceğiz."gülümsedim.
"Tamam baba."
"Gel seni odana çıkartayım."beni kucaklayan babam merdivenleri yavaşça çıkıp beni odamda yatağın üzerine bıraktığında kocaman gülümsedim. Telefonumu açıp hızlıca mesajlarıma girdim ve Dalyaya mesaj yazmaya başladım.
- Whatsaap Konuşma Başlangıcı -
Alaca: Dalya bil bakalım ne oldu? Ayağımı burktum eğer yarına kadar üzerine basamazsam bizim tatil hayal gibi.
Dalya: Seni öldürürüm Alaca! Ne demek ayağımı burktum gerçekten boğazlarım seni.
Alaca: Çok şişmedi sakin ol eminim yarına hiç bir şey kalmaz.
Dalya: Şükür! Ahh bende şu hotel dell'orrore ya rezervasyon yaptırmaya çalışıyorum ama hatlar kilitlenmiş durumda.
Alaca: Bence boşuna çabalıyorsun çoktan rezervasyonları dolmuştur.
Dalya: Olabilir yine de uğraşmadan bilemem neyse bütün günümü bununla geçirdim umarım emeğimin karşılığı döner ve biz bu otele girebiliriz aşkom.
Alaca: Umarım Dalya çünkü gerçekten bende çok merak ediyorum nasıl bir yer olduğunu umarım çok korkmayız şahsen o Hawai tatilini çok istiyorum!
Dalya: Doğru o kadar pahalı bir tatile götümüzü yırtsak da gidemezdik çünkü o yüzden mutlaka büyük ödül bizim olmalı bir an önce tatilimin geri kalanını Hawaideki o yakıcı güneşin altında güneşlenip kokteylimi yudumlayarak bitirmek istiyorum.
Alaca: Sonra zaten üniversiteye başlayacağız sınav vizeler derken bir daha tatili rüyamızda bile göremeyiz.
Dalya: :( çok haklısın.
Alaca: Ben hep haklıyım aşk. Ama içimde bir sıkıntı var neden bilmiyorum adı bile ürkünç gerçi otelin adını İtalyanca koymuşlar konumuyla alakalı mı?
Dalya: Otel İtalyada rezervasyonumuz kabul olduğunda adımıza iki kişilik İtalya bileti kesilmiş olacak ayy otelin adının Türkçeki daha korkunç bence Dehşet Oteli!
Alaca: İğrenç!
Dalya: Bence de çok klasik.
Alaca: Umarım çok korkutucu değildir.
Dalya: Biz iki cengaver o otelde on beş kişiyle birlikte olacağız umarım ingilizcen iyidir aşk.
Alaca: Seninkinden iyi olduğu kesin.
Dalya: O otelde herkesin bildiği tek ortak dil İngilizce unutma.
Alaca: Biliyorum Dalya.
Dalya: Ay bende evin içinde İngilizce konuşarak dolanayım da bari İngilizcem gelişsin.
Alaca: İngilizceni bir kaç günde mi geliştireceksin?
Dalya: Neden olmasın.
Alaca: Daha başvurun bile alınmadı acele etme bence.
Dalya: Alınacak bundan eminim adak adadım alındığında şükür namazı kılacağım.
Alaca: Sen ve namaz kılmak? Dağlara taşlara kıyamet alameti mi bu?
Dalya: Haha çok komik!
Alaca: Uyuyalım mı? Yoksa dedikoduya devam mı?
Dalya: Ne uyuması yarın okula gitmeyeceğiz işte dedikoduya devam. Ay bizim okuldaki şu sarışın haspam var ya adı Açelya olan oda Dehşet Oteline rezervasyon yaptırmaya çalışıyormuş.
Alaca: Orası ünlü bir yer meraklısı çok fazla.
Dalya: Farkındayım bizim rezervasyonumuzun onaylanması hayal gibi bir şey o halde söylesene?
Alaca: Üzmek istemem ama şansımız binde bir falan Dalya.
Dalya: Bizim değil de o Açelyanın rezervasyonu kabul olursa kafayı yerim bu otele girebilmek için daha senenin başında rezervasyon yaptırdım ben onca saat sitenin açılmasını beklerken pusuya yattım bu haksızlık.
Alaca: Biraz öyle ama merak etme umut fakirin ekmeğidir.
Dalya: Oda doğru belki şansımız vurur ve biz çıkarız.
Alaca: Umarım Dalya oraya gitmeyi çok isterim.
Dalya: Bende ve yarın büyük gün rezervasyonunun kabul edilen kişileri açıklayacaklar çok heyecanlıyım.
Alaca: Bende internet sayfalarında olacağım akşam üzeri açıklayacaklardı.
Dalya: Bende size gelirim birlikte bakarız allahım çok heyecanlı.
Alaca: Bize çıkmayacak ama olsun yine de bakalım bir ümit.
Dalya: Şimdi gitmem gerek annem çağırıyor görüşürüz.
Alaca: Görüşürüz.
Telefonu kapattım ve komodine bıraktım yatağa uzanıp girdiğimde heyecanım içime sığmıyordu resmen yarın binde bir ihtimal de olsa belki bir şansımız olacaktı. Gözlerimi yumdum ve hafifçe yutkunurken düşünmeye başladım. Allahım lütfen lütfen bize çıksın Dalya ile heyecanlı adrenalini yüksek bir tatil yapmak istiyoruz bütün bir sene af edersiniz it gibi çalıştıktan sonra bu tatil bizim en büyük hakkımız.
Bence her şey hayallerimden bile daha güzel olacaktı...