REZERVASYON

2115 Kelimeler
Ahh yatakta tutulan vücuduma tüküreyim. Her gün her gün bunu yaşamaktan bıktım ama bu olay benim başıma gelmekten bıkmadı. İnleye inleye yataktan kalktığımda uyuşmuş bacaklarımı zorla hareket ettirdim resmen her tarafım tutulmuş kemiklerim kırılmıştı. Hay ben böyle işi sikeyim hızlıca yatağımdan kalktığımda komodindeki saate baktım saat öğlen olmuştu tabi okul olmayınca kış uykusuna yatmış kutup ayısı gibi uyumuştum. Ayaklarımı sürüyerek odamdan çıktığımda aralık kapıdan Alanın da hala uyuduğunu gördüm göz devirip banyoya ilerledim. Resmen ailecek kış uykusuna aşıktık, hızlıca banyoya girdiğimde elimi yüzümü yıkamaya başladım buz gibi suyu vurup çekildiğimde derin bir nefes aldım. Resmen rahatlamıştım dünya varmış sıcacık olduğumda iyice mayışıyordum tekrar uyumak istiyordum ama şimdi fişek gibiydim. Hızlıca banyoyada avucuma soğuk su doldurdum ve Alanın odasına girdim avucumdaki soğuk suyu suratına fırlattığımda çığlık atarak yatağından düşmüştü. "Ahh ya Alaca salak mısın ya? İnsan böyle mi uyandırılır!"diye çığlık çığlığa bağırdığında hızla merdivenlere ilerledim arkamdan hayvani bir hızla koşturmaya başladığında bileğimin iyi olduğu anca kafama dank edebilmişti. Neredeyse merdivenlerden atlayarak indiğimde ikinci bir burkulma vakasından kurtulup koşar adım mutfağa girdim mutfak masasının etrafında dört dönerken Alanın gazabından kurtulmaya çalışıyordum. "Ya tamam sadece şakaydı kes şunu!" "Asıl sen kes seni geberteceğim liğme liğme edeceğim hani şu izlediğimiz katil bebek chucky gibi!"sinirinin hemen dinmeyeceğini anladığımda koşarak salona ilerledim bu kez aynı dönence orta sehpanın etrafında dönmeye başladığında Ala bir karşı atağa geçip sehpanın üzerine atlamıştı ki sehpa bir anda onun ağırlığına dayanamayıp tek bacağı kırılmıştı. Ala yere düştüğünde gerçekten çok komik görünüyordu arkasından kahkaha atarak kendimi koltuğa attığımda bana göz devirerek bakıyordu. Düştüğü yerden kalktığında saçını savurarak salondan çıkıp üst kata ilerledi ve banyoya girip kapıyı kırarcasına çarptı. Babam sabah erkenden işe gittiği için muhtemelen yine bir başımıza kahvaltı edecektik babamı da sağ olsun bir tek pazarları tam anlamıyla görebiliyorduk. O kadar çok çalışıyordu ki hepsi de sadece bizim içindi bizim için daima en iyisini istediği içindi. Ben ve Alanın kolej taksitleri ve artı dershane taksitleri ödemek için gecesini gündüzüne katmış holding de çalışıyordu üstüne ev kredisini yetiştiriyordu ve diğer bir sürü ihtiyaçlar. Bazen ona yük olduğumuzu düşünürdüm hatta bir ara Ala ile gizlice ek iş yapmaya başlamıştık babamın yükü azalır sanmıştık ama bizimle tamamen ilgisi olmadığını fark ettik. Çünkü adam o kadar işkolik olmuştu ki biz çalışsak da çalışmasak da saatlerini değiştirmiyor harıl harıl hayalleri olan projeleri bir an önce bitirmeye uğraşıyordu. Bizde onun hayallerinin duraksamaması için artık ona dokunmamaya karar vermiştik babamın annemden sonraki en büyük dayanağı işleriydi böylelikle kafası dağılıyordu ve kendisini dağıtmaktan kurtarıyordu. Mutfağa ilerleyip kahvaltı hazırlamak için malzemeleri çıkartmaya başladım. Canım bu sabah feci bir şekilde pankek çekiyordu. Pankek için gerekli malzemeleri çıkartıp karışımı karıştırmaya başladım pankek dökme şişesine hamuru doldurduğumda tavaya yağ döktüm ve ocağa aldım. Tek tek pankekleri yapıp kızarttığımda servis tabağına doldurmuştum. Yemek masasına servis tabağını bıraktığımda sarelle, bal ve reçelleri bıraktım çay makinesini çalıştırdığımda çayı demlemeye başlamıştı bende sofraya bardakları bıraktım ve çatalları koydum. Kahvaltı tabaklarından iki tane alıp masaya bıraktığımda şimdilik bizim yiyeceğimiz her şey hazırdı daha doğru bu kadar yeterdi. Ala'nın gelmesini beklemeden yemeğe başlamıştım aldığımda pankeklere ya çikolata ya bal sürmüştüm pankek hepsine yakışıyordu bir sürü de reçel vardı evde ama benim favorim vişne reçeliydi. Vişne reçelinden sonra çilek, ayva, kızılcık, erik hepsine aşıktım resmen babam da bunu bildiği için her markete gidişimizde her türlü reçelden alır ve eve getirirdi. Ala en sonunda mutfağa teşrif edebildiğinde birlikte oturup yemeğe başlamıştık doyduğumu hissettiğimde kalkmıştım. Kahvaltıyı hazırladığıma göre bulaşıkları o yıkayacaktı hayatta elimi falan süremezdim bir zahmet yıkayıversin kuşum. Salona geçtiğimde koltuğa oturmuştum kırılan sehpa hala yerde öylece duruyordu sonra kaldırırız diye düşünürken televizyonun kumandasını alıp televizyonu açtım bacaklarımı uzatıp tv de başlayan eski dizilerden birini izlemeye başladım. Babam herhalde oturmuş Selena izlediğimi görse bana çok gülerdi ama küçüklük sevdasıydı işte izlemeden duramıyordum bir türlü. Canım felaket sıkılıyordu ama ne yapacağımı da bilmiyordum hatta bir ara içimden bir havai fişek çıkacak da havaya uçacağım sıkıntıdan gibi geliyordu. İçeriden kırılma sesleri geldiğinde hızlıca ayağa kalkıp koşar adım mutfağa uçmuştum kapıdan içeriye girdiğimde kirli tabakları yere düşürüp kıran Alaya göz devirdim. "Benim sakarlıkta mastır yapmış canım kardeşim acaba mutfakta kırmadığım bir eşya kalacak mı?"diye sızlandığımda göz devirdi. "Herkesin başına gelebilir bir kere."dediğinde tabi canım dercesine kafamı salladım. "Tabi canım her kız evinde her öğün yediği tabağı kırar. Ulan senin yüzünden babamla her hafta sonu züccaciyeden tabak takımı bakmak zorunda kalıyoruz evde kırmadığın tabak kalmadı be."çemkirdiğimde yüzünü buruşturmuştu tam eğilip temizleyecekti ki kolundan tuttum. "Dur yapma şimdi sen eline de cam batırırsın ben temizlerim."dediğimde anında yumuşamıştı boynuma sarıldığında yanaklarımı öptü. "Canım ablişkom!" "İşine gelince canım ablişkom çekil kız ortalığın ağzına etmişsin ben bıraktığımda daha topluydu!"diye sızlanıp yere eğildim ve kalın camları ellerimle toparlayıp çöpe attım. İçeriden elektrik süpürgesini getirdiğimde cam kırıklarını süpürmeye başladım iyice süpürdüğümde işim bitmişti camların tamamen temizlendiğinden emin olduğumda elektrik süpürgesini kaldırdım. Bulaşıkları bulaşık makinesine koyup bütün kalan yiyecekleri dolaba kaldırdım ve masaya sildim. Yukarı odama çıktığımda içeriye girip telefonumu elime aldım okuldan kızlar whatsaap gurubuna buluşmak istediklerini yazmışlardı. Her zaman ki kitap cafede buluşacaktık bende geleceğimi yazdıktan sonra telefonu yatağın üzerine atıp dolabımın önüne geldim ve dolabımın kapaklarını açtım yeni aldığım kıyafetlerden birini giymek istiyordum. Siyah deri taytımı giydiğimde üzerime beyaz gömleğimi giydim beyaz gömleğimin üzerine de gri kısa salaş kazağımı giydim. Dolaptan siyah beyaz Puma marka spor ayakkabılarımı da aldığımda ayaklarıma giydim ve çalışma masama oturdum. Çalışma masamın arkasındaki prize düzleştiricinin fişini taktığımda ısınmasını bekledim o ara saçlarımı taradım ısınan düzleştirici ile çalışma masama önceden yapıştırdığım aynaya bakarak saçlarımı düzleştirdim. İşim bittiğinde fişi çekmiştim katlayıp kenara bıraktığımda dolabımdan makyaj eşyalarımı koyduğum kutuyu aldım ve içinden kremimi çıkardım. Yüz kremini yüzüme yaydığımda üzerine sivilcelerimi örtmek için hafif bir fondöten uyguladım üzerine de sabitleştirmek için pudra sürdüm. Yanaklarımı şeftali tonu allık sürdüğümde dudaklarıma ten rengi bir ruj sürdüm kirpiklerime de rimel sürdüğümde harika görünüyordum. Dolaptan siyah zincirli kol çantamı aldığımda içine cüzdanımı kulaklığımı ve telefonumu koydum son anda anahtarımı da koymayı hatırladığımda hızlı adımlarla odamdan çıkıp aşağıya indim. Tam evden çıkacakken tekrar salona yöneldim ve Alaya baktım. "Ala ben çıkıyorum." "Nereye?" "Arkadaşlarımın yanına anneciğim."diye dalga geçtiğimde gür bir kahkaha atmıştı. Onu umursamayıp evden çıktığımda kapıyı ardımdan kapattım ve dolmuş durağına ilerledim. Zenginiz ama allaha şükür taksiye o kadar para verecek kadar salak değiliz. Mis gibi belediye otobüsü bin git işte ayakta dur biraz incilerin mi dökülür? Belediye durağına geldiğimde telefonumla kulaklığımı çıkarttım. Kulaklığı telefona bağlarken tekini kulağıma takmıştım kollarımı belimde birleştirirken otobüsüm gelmesini bekliyordum. Telefonumdan Marie Laforet in Mon Amour Mon Ami şarkısını açmıştım bu İtalyanca şarkının nakaratları feci dilime dolanmıştı son zamanlarda resmen hastalık gibi kurtulamıyordum. Toi mon amour, mon ami Quand je rêve c'est de toi Mon amour, mon ami Quand je chante c'est pour toiMon amour, mon ami Je ne peux vivre sans toi Mon amour, mon ami Et je ne sais pas pourquoiJe n'ai pas connu d'autre garçon que toi Si j'en ai connu je ne m'en souviens pas A quoi bon chercher faire des comparaisons J'ai un cœur qui sait quand il a raisonEt puisqu'il a pris tocn nom Toi mon amour, mon ami Quand je rêve c'est de toi Mon amour, mon ami Quand je chante c'est pour toiMon amour, mon ami Je ne peux vivre sans toi Mon amour, mon ami Et je sais très bien pourquoiOn ne sait jamais jusqu'où ira l'amour Et moi qui croyais pouvoir t'aimer toujours Oui je t'ai quitté et j'ai beau résister Je chante parfois à d'autres que toi Un peu moins bien chaque foisToi mon amour, mon ami Quand je rêve c'est de toi Mon amour, mon ami Quand je chante c'est pour toiMon amour, mon ami Je ne peux vivre sans toi Mon amour, mon ami Et je ne sais pas pourquoiToi mon amour, mon ami Quand je rêve c'est de toi Mon amour, mon ami Quand je chante c'est pour toiMon amour, mon ami Je ne peux vivre sans toi Mon amour, mon ami Et je ne sais pas pourquoi Belediye otobüsü geldiğinde mırıldanmayı bıraktım ve otobüse ilerledim önümdeki çocuk ilerlerken bende arkasından ilerlemiştim. Akbilimi bastığımda hızlıca arkaya doğru ilerledim boş olan bir ters koltuk gördüğümde oturmuştum normalde ters koltuktan nefret ederdim hem midemi hem de başımı döndürürdü. Midemin daha fazla kalkmaması için gözlerimi yumup kendimi şarkının sözlerine bırakmaya başladım ayakta durmak istemediğim için oturmuştum. Dikkatimi dağıtmaya çalışıyordum eğer gözlerimi açıp yola bakarsam ve ters gittiğimi görürsem midemdekileri çıkartmam an meselesi olurdu. Kafamı cama yasladığımda bacağımı sallamaya başladım sıkıntılı anlarımda hep yaptığım bir refklesti kendim bile anlamadan yapabiliyordum. Dudaklarımı ısırırken varıp varmadığımı görmek için gözlerimi aralamak zorunda kalmıştım geldiğimiz durağı gördüğümde derin bir nefes alıp ayaklandım eğer az daha gözlerimi kapatsaydım durağı kaçıracaktım düğmeye bastığımda beklemeye başladım otobüs durakta durduğunda inmiştim. Kulaklığımı kulağımdan çekip aldığımda ikisini de telefonumla birlikte çantama tıktım hızlı adımlarla cafeye girdiğimde kızların yanına adımladım ve sandalyemi çekip oturdum. "Selam?"diye cıvıldadığımda Dalya da gülümsedi. "Selam Avzem."dedi Dalya. "Selam kuşum."dedi Mavi. "Selam aşko."diye tek elini havaya kaldırarak beni karşılayan Safiyeye göz devirdim. "Safiye insanlar bize bakıyor yapma şunu!"diye cırladım. "Kız Safiye ne ya?"hafifçe omzuma vurdu. "Ya adım Safiye biliyorum ama bana çok eski geliyor o yüzden lütfen bana Safo der misiniz?"diye sitem ettiğinde kıkırdadım. "Peki kuşum öyle deriz."dedi Mavi gülümserken garson yanımıza gelip bize menüleri verdiğinde hepiniz ne içeceksek veyahut ne yemek istiyorsak ona bakınmaya başladık. Saçlarımı kulağımın arkasına iterken hafifçe gülümseyip menüden waffle ve limonata seçmiştim. Herkes garsona siparişlerini verirken heyecanla kızları dinliyordum herkes yazın yapacağı tatili konuşuyordu. "Kızlar ailemle güzel bir kar tatili istiyoruz bunun içinde yurt dışında aşırı güzel bir yer bulduk!"diye heyecanla cıvıldadı Safo. "Valla bizde Dehşet Oteli rezervasyon yaptırdık bu akşam açıklanacak eğer bize çıkmazsa bu sezon evde oturacak gibiyiz."dedi Dalya dudak sarkıtırken. "Valla sizi bilmem ama ben köye gidiyom babamlarla."dedi Mavi. "Yine mi?"diyen Safoya bakıp kıkırdadı. "Babama farklı bir tatil istediğimizi söyledik ama adamın laz damarı tuttu her sene köye gidiyoruz hepimize gına geldi en son dün annem sitem ettiğimizde aynen şöyle dedi."diye durdu ve yutkunup babasının taklidini yapmaya başladı Mavi. "Haçen habu tatil çöyü de nedu bizim çöyümüz variken halt etmiş gevurin memleketi!"dördüğümüzde kahkahalarla gülerken kendimi zor durdurmuştum. "Kusura bakma Mavi ama baban tam bir anadolu erkeği."diye mırıldandım. "Babam tam bir karadeniz anadolusu erkeği."diye düzeltti Mavi. "Gerçekten de öyle."dedi Dalya. "Ne zaman memlekete tatile gitsek her sabah namazı balığa gidiyor her kahvaltı da da işkence gibi hepimize zorla balık yediriyor."dedi Mavi. "Bence balık güzel bir şey."diye mırıldandığımda göz devirdi Dalya. "Bence de ama her sabah değil."diye sızlandı Safo. Garson siparişlerimizi getirdiğimizde tatil için bir ek plan yapmamamızın pişmanlığı vardı üzerimde. Dalyanın bu tatili bu kadar çok kazanmak isteyişi de babasının işlerinin yolunda gitmeyişiydi eğer tatili kazanırsa babasından tek kuruş almadan gidip gönlünce gezebilecekti. Ben sipariş ettiğim tatlıyı yerken Dalya cheese kek ve sıcak çikolata istemişti. Safo sanırım aç gelmiş olacak ki dürüm sipariş etmişti yanına da kola açmıştı Mavi de oturduğu yerde clas bir şekilde lattesini yudumluyordu. Bir kaç saat birlikte cafede takılmıştık sonra da çarşıya inip vitrin bakmaya başlamıştık tatile gideceğimiz için alışveriş yapmak istemişlerdi biz de akşam sonuçlara göre yarın alışveriş yapacaktık ama ben doğrusunu söylemek gerekirse hiç ümitli değildim. Kollarımı göğsümde birleştirip mağaza vitrinlerini incelerken Mavi ve Safo ellerindeki alışveriş poşetleri ile dolaşıyorlardı biz ise Dalya ile güzel şeyler düşünüp güzel olmasını diliyorduk. Çekiliş saati yaklaştıkça ikimizde geriliyorduk. Kızlardan ayrıldığımızda Dalya ile birlikte eve dönmüştüm anahtarla kapıyı açtığımda içeriye girdim Ala bizi görmüş ama takmamıştı bile televizyona bağladığı plastashion ile oyun oynuyordu kafasını televizyona çevirip kulaklığı geri taktığında göz devirdim. "Ben mutfakta atıştırmalık hazırlayayım sende odama çık bilgisayarı aç izleyelim."diye heyecanla konuştuğumda ellerimi tutup oda heyecanla yerinde zıpladı. O odaya çıkarken bende mutfağa girdim ve dolapların çekmecelerini açtım bir kaç paket abur cubur aldığımda hızlı bir şekilde tabaklara doldurdum tabakları tepsiye koyarken dolaptan iki tane kutu kola alıp dikkatli adımlarla merdivenlere ilerledim. Kucağımdaki tepsi ağırlaşırken dikkatlice merdivenleri çıkmıştım odamın kapısını ayağımla ittiğimde içeriye girdim. Dalya çoktan çalışma masama geçmiş bilgisayarımı açmıştı otelin sitesine girdiğinde hızlıca canlı yayını açtı. Otelin kurucusu olan Piyale Hanım ekranda görüldüğünde içinde binlerce kartın yazılı olduğu döner kutu dönmeye başlamıştı. Biz ikimiz ortak rezervasyon yaptırdığımız için birimiz çıkarsak ikimiz de gidiyorduk anlamına geliyordu. Heyecanla abur cuburları kemirmeye başlarken ekran başındaki açılış konuşmasının bitmesini bekliyorduk artık sıkıntıdan patlayacak raddeye gelmiştim kadın resmen konuşmuştu da konuşmuştu. Oturduğumuz yerde bilgisayara kenetlenmiş bitirmesini izlerken son sözlerine geldiğini bildirdi ve kocaman gülümsedi. Dönen büyük kutunun başına geçtiğinde kutu durmuştu kutunun kapağını açtığında elini içine uzattı ve hafif bir karıştırma sonucunda siyah zarflardan birini çekip çıkarttığında zarfı açıp içindeki otel biletlerine baktı ve isimleri okumaya başladı. "Dalya Haki and Alaca Alkım."adlarımızı duymamızla birlikte ilk atağı şok olarak geçirirken şoktan çıkan ilk kişi ben olmuştum avazım çıktığı kadar çığlık atmaya başladığımda Dalyanın da gözleri dehşetle açılmıştı gözleri neredeyse yuvalarından çıkacaktı oda çığlık atmaya başladığında kucağımızdaki tepsiyi yere fırlatmak suretiyle heyecanla ayağa fırlamıştık. El ele tutuşurken çığlık atarak odanın içinde sevinçle deli danalar gibi zıplıyorduk Ala odaya girdiğinde bunlar delirmiş dercesine bakıyordu bize. "Ne oluyor be?"diye mırıldandığında çığlık atarak konuştum. "DEHŞET OTELİNE GİDİYORUZ!"
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE