1. Bölüm
"Burcu şu dosyaları yarım saat içinde bilgisayara aktarman gerekiyor" önüme dosyayı fırlatan, altına yatmadığı müdür kalmayan şirketteki erkeklerin eğlencesi olarakta bilinen Lara'ya baktım.
"O koca kıçını kaldırda kendi işini kendin hallet sürtük!" demek istesemde bunu sadece içimden haykırabilmiştim.
Yine her zamanki gibi sahte bir gülümseme ile "Hemen hallediyorum Lara hanım"
Evet ben Burcu Yıldız. Amerikanın en önde gelen şirketlerinden biri olan Zenithor Inc şirketinde iki yıldır sekreterdim. Şu an 26 yaşındaydım. Bu şirkette çalışmadan önce bir sürü işte çalışmıştım. Garsonluk olsun, temizlik olsun, bakıcılık olsun aklınıza gelen nerdeyse her işte. Peki neden sırf bu ülkede kalabilmek için. Amerika'ya 22 yaşında gelmiştim yani üniversiteden mezun olur olmaz soluğu burda almıştım.Normalde ODTÜ matematik bölümünden mezun olsamda şu an yaptığım iş buydu. Çünkü beni buna mecbur bırakmışlardı. Ülkemi her ne kadar çok sevsemde sevgi bir yerden sonra yeterli olmuyordu. Hayat şartları, ekonomi, gelecek kaygısı bunlar genç yaşta kendini gösterince tabi birde çalıştığım tüm yerlerde dağdan inme adamların bana patronluk yapması, hakkımı sömürmeleri zaten iki üç kuruşa çalıştığım parayı da vermemeleri ve defalarca şikayet etmeme rağmen kimsenin bir şey yapmaması sonunda çalıştığım her yerden sırf hakkımı savunduğum icin küfürler eşliğinde kovulmamdan dolayı daha fazla dayanamayıp hiç vakit kaybetmeden Amerika'nın New York şehrine gelmiştim. O an vermiş olduğum bu kararla iyi mi yapmıştım kötü mü yapmıştım bilmiyorum bazen bunu düşünmeden edemiyordum. Acaba ülkemde kalsaydım şu an ne durumda olurdum diye birkaç kez kendime sormuştum ama daha sonra Türkiye'de çalışmaya başlayan arkadaşlarımdan duyduğum üzücü şeyler ile doğru bir karar verdiğimi anladım. Mezun olan çoğu arkadaşım mutsuzdu. İş yerinde sabahtan akşama kadar çalışıp patronlar, kurucular, müdürler tarafından sürekli mobbinge mağruz kalmaları, daha doğru dürüst dört işlem dahi yapamayan bu kişiler tarafından yaptıkları işlerin bir türlü beğenilmemesi çoğu arkadaşımı depresyona sürüklemişti. Tabi aldıkları komik rakamlı maaşlardan hiç bahsetmiyordum bile. Onca yıl okuyup ülkenin önde gelen üniversitesinden mezun olup geçinememek gerçekten insanı psikolojik olarak fazlasıyla yoran bir durumdu.
Ben hiç mi zorluk çekmedim Amerika da? Tabiki çektim. Yeri geldi 3-4 saatlik uyku ile tekrar işe gittim ama yine de burdan çok memnunum çünkü çalıştığım her yerden hakkımı almıştım burda patronlar, çalışanların üç kuruşluk maaşlarında gözleri yoktu ve kazandığım çokta fazla olmayan para ile kaliteli bir hayat yaşıyordum. Basit bir örnek verecek olursam geldiğim ilk yılda kendime araba alabilmiştim Türkiye de bu imkansızdı. Beş yıl çalışsam bu aracı anca alırdım. Yani ülkeme kıyasla alım gücü burda fazlaydı tabi buranın her şeyi mi güzeldi tabiki hayır! İş arkadaşlarım tarafından hep dışlanmıştım yabancı olduğum için sürekli zorbalığa uğrayıp duruyordum.Sadece yabancı olmamdan dolayı da değildi dış görünüş olarakta onlar gibi kesinlikle değildim. Şirkette çalışan erkek olsun kadın olsun herkes ama herkes fazlasıyla bakımlı fazlasıyla kendilerine özen gösteren tiplerdi. Bense sıradan, basit görünen biriydim. Onlar gibi olamaz mıydım tabiki olurdum hatta onlardan çok daha fazla alımlı bile olurdum ama bunu istemiyordum. Çoğu kadın estetikle bir şeylere benzemeye çalışırken bense onlara kıyasla doğaldım. 1.68 boyunda çikolata kahve saçlarım vardı uzun dalgalı saçlarım. Gerçi saçlarımı sürekli topladığımdan dolayı fazla dikkat çekmiyordu ama olsun yine de sağlıklı ve parlak saçlarım vardı. Burdaki kadınlar ise kuaförde saatlerce kalarak, saçlarına bir dünya işlem uygulayarak anca bendeki gibi saçlara sahip oluyordu tabi ben yataktan kalktığım gibi resmen geldiğimden onlar fazlasıyla bakımlı ve alımlı görünüyordu. Kendimde tek sevdiğim kısım gözlerimdi. Badem, kahverengi iri gözlerim vardı kirpiklerim fazlasıyla uzundu rimel sürmeye bile gerek duymazdım gerçi sürmezdim de çok nadiren makyaj yapardım. Çünkü uyumayı makyaja tercih eden tiplerdendim. Anlamıyordum bu kadınlar sabahın kaçında kalkıyordu? Bu kadar bakımlı olabilmeleri için saatler öncesinde kalkmaları gerekirdi.
"Burcu akşam ofis çalışanları ile yemeğe gideceğiz"
Eyvah! Yine kapanışı bana kitleyeceklerdi.
"Ofisin kapanışını sen yaparsın"
Derin bir nefes alıp bunu söylerken beni insan yerine koymayıp yüzüme dahi bakmayan Lara sürtüğüne bakarak,"Tabi Lara Hanım" dedim. Lara benden sonra şirkete girmişti geleli bir sene bile olmamasına rağmen müdürlerin altına yatarak hızla statü atlamıştı. Şu an bizim departmanın başıydı. Şirkette toplamda 600 kişi çalışıyordu bizim departmanda ise 50 ye yakın kişi vardı ve bu kişilere her gün kan kusturuyordu özellikle kendi tahtını sallayabilecek kendi gibi sürtük olabileceğini düşündüğü kadın adaylarla daha fazla uğraşırdı onlarda en sonunda dayanamayıp istifa ederdi. Ben bu konuda şanslıydım bakımsız ve içe kapanık olmamdan dolayı hiçbir erkeğin bana bakmayacağını düşündüğünden beni rakip olarak hiçbir zaman görmemişti bu yüzden de benim üstüme çok fazla gelmezdi tabi bu hiç gelmediği anlamına da gelmez. Her ne kadar kadınlar Lara'dan nefret etsede arkasından ağıza alınmayacak şeyler deselerde onun elindeki gücü de iyi biliyorlardı bu yüzden de onunla iyi geçinmeye ona yalakalık yapmaya çalışırlardı.
Şimdi diyeceksiniz ki sen de o departmanın çalışanısın sen neden gitmiyorsun? Size cevabım sizin de tahmin edeceğiniz üzere dış görünüşümden dolayı. Bakımlı olmadığımdan dolayı beni istemedikleri için çağırmazlardı. Açıkçası benim de işime geliyordu Bir avuç gerizekalının içinde durup diğer departman çalışanları hakkında dedikodu yapmalarını dinlemek istemiyordum.
Şimdiki patronumuz David Wilson. Şehrin ileri gelen yaşlı kazanovalarından biri. 50'li yaşlarında olmasına rağmen her gün spor yapması ve sürekli kendine bakmasından dolayı daha genç görünüyordu. Lara'nın onunla ilk ayda yattığına adım gibi eminim saatlerce odasından çıkmazdı gerçi bu sadece ilk üç ay sürmüştü daha sonraşında patron alacağını aldığı için onunla eskisi gibi çok fazla zaman geçirmezdi. Onunla yattığını nerden mi biliyorum? Bir keresinde onları uygunsuz halde yakalamıştım hayatımın travmasıydı belkide, hâlâ ikisinin o hali gözümün önüne geldikçe mide suyum yukarı çıkıyordu.O an beni görmemiştiler yaptıkları şeye o kadar kendilerini kaptırmışlardı ki beni farketmeden kapıyı hızla kapatıp uzaklaşmıştım ordan. David her ne kadar çoğu kadını altına alıp onları kullansada bana asla o gözle bakmamıştı.Sıradan basit biri olduğum için onlar gibi alımlı olmadığım için bana o gözle bakmadığını düşünsemde bir gün benimle konuşma yaptığında bunun öyle olmadığını görmüştüm.
Ara ara şirketin muhasebesine yardım ederdim işin içinden çıkamadıkları zaman benden yardım isterlerdi sayılarla aram iyi olduğu için. Yine o günlerden birinde David beni odasına çağırmış çözdüğüm sorunun karşılığında bir aylık maaş ikramiye verdiği sırada,"Sakın değişme Burcu" demişti. Dediğini başta anlamayıp öylece baktığımı görünce gülümseyip koltuğuna yaslanarak," Burdaki çoğu insandan çok daha zeki olduğunu biliyorum. Sendeki matematiksel zeka inan bana burda çalışan kimsede yok tabi bir de karakterin" bunu demesi ile istemsizce kaşlarım çatıldımıştı. Beni mi aşağılayacaktı yoksa. Tek kelime etmeden onu dinliyordum.
"Burdaki çoğu kadın aklını değilde başka özelliklerini kullanarak bir yerlere gelmeye çalışırken sen hiçbir zaman onların yolundan gitmedin hemde onlardan daha güzel olmana rağmen" bunu demesi ile yüzüm hızla kızarmaya başlamıştı neden şimdi böyle şeyler söylüyordu ki!? Onun karşısında kıpkırmızı surat ile yerin dibine girdiğimi gören adam bu halimi görünce gülümseyerek," Senin bu çalışkanlığını yeni patronunuz Rex'e de söyledim. Birkaç çalışan dışında diğer çalışanlara ne yapacağına o karar verecek ama ona verdiğim isimler burda çalışmaya devam edecek bu isimler arasında sende varsın Burcu" Evet David şirketi başkasına devretmişti. Bundan sonra daha sakin ve stressiz bir hayat istediği için böyle bir karar almıştı.
"Hakkımda bu şekilde düşündüğünüz için teşekkürler efendim" bunu utana utana söylemiştim. Demekki kim ona ne niyetle yaklaşıyorsa o da bunu kullanıp alacağını alıyordu. Aslında kimin ne olduğunu gayet farkındaydı.
David ayağa kalkıp yanıma gelerek ,"Bak Rex'i çocukluğundan beri tanırım.Zor bir kişiliği var ama işini yaptığın sürece de çalışanlarının arkasında olur her zaman. Görevinde bir değişiklik olmayacak nasıl benim sekreterimsen ben gittikten sonra da Rex'in sekreteri olacaksın." Rex, David gibi değildi 29 yaşında olduğunu duymuştum. Bu şirketin yanısıra başka şirketleri de vardı. Ailesi İngiltere'de yaşıyordu, bir tane kız kardeşi vardı, çok iyi şekilde eğitim almıştı bunların dışında da onun hakkında bildiğim pek bir şey yoktu.
"Alooo Burcu!!" duyduğum kulak kanatıcı ses ile hızla kendime geldim.
"Oh valla sende alıştın salak moduna yatarak iş yapmamaya" Lara alayvari şekilde konuşunca içimden sabır diledim. Gerizekalı onun yapması gereken işi bile ben yapıyordum!
"Biz çıkıyoruz sende benim yokluğumu fırsat bilip baştan salma iş yapma" deyip birkaç kişi ile ofisten çıktığında ardından öylece bakıyordum.
"Tanrım bunun gibi birine nasıl tahammül edeceğim" Ağlarcasına kendimi koltuğa attım. Yeni gelen patron gençti hatta fotoğraftan gördüğüm kadarıyla fazlasıyla da yakışıklıydı kesin onunla da yatıp başımıza bela olmaya devam edecekti.
Derin bir nefes alıp ofisin son kalan işlerini yapmaya başladım....