1. BÖLÜM
"Uyan hadi uykucu, okula geç kalıcaksın." Yan tarafımdaki yastığı alıp kulağıma bastırdım, okula gitmek istemiyordum. Babam yanıma gelip birden beni gıdıklamaya başladı. Kahkaha atarak babamdan kurtulmak için kendimi yataktan aşağı attım. Acıyla inleyerek babama baktım, bana bakarak pis pis sırıtıyordu. Ayağa kalkıp banyoya doğru ilerledim, rutin işlerimi halledip okul için hazırlandım ve aşağı indim. Bugün okuldaki ilk günümdü, annem Esma abla ile birlikte kahvaltı hazırlamıştı. Babamın yanına oturmadan önce anneme ve babama günaydın öpücüklerini verdim.
"Heyecanlı mısın ilk gün için?" Kafamı iki yana sallayıp yeşil zeytin attım ağzıma. Nero koşarak yanıma geldi ve sandalyeye oturdu, kahvaltıda bana eşlik etmeyi seviyordu. Arada ağzına salam atıyordum, kahvaltımı bitirdikten sonra dişlerimi fırçaladım ve aşağı indim. Nero evde olduğuma alıştığı için okula gitmeme üzülüyordu.
"Seni bırakmamızı ister misin?" Babama baktım, üzerime çok fazla düşüyordu.
"Sağol babacım ama ilk gün olmaz, belki başka bir gün." Babam sırıtıp yanıma geldi ve sarıldı bana.
"Harçlığınız var mı küçük hanım?" Kıkırdayıp bize doğru gelen anneme baktım.
"Henüz ne annem ne de sen vermediniz." Annem bana minik bir beslenme kabını uzattı. Anlamayarak elindeki kaba bakıyordum. Babam cüzdanından birkaç tane 200 tl çıkarıp bana uzattı.
"Al bakalım birtanem, beslenme hazırladık sana." Şaşkınca anneme bakıyorduk babamla, lisedeydim. Beslenme götürecek yaşı çoktan geçmiştik. Annemi öpüp beslenmeyi almadan koşar adım evden çıktım. Arabama doğru ilerledim, içten içe biraz heyecanlıydım aslında. İlk günümdü ne de olsa. Arabayı çalıştırıp gaza bastım, okulun konumunu açtım telefonumdan. Slow bir şarkı açıp camı açtım, derin bir nefes alıp gökyüzüne baktım. Ne kadar zor olsa da yeni hayatıma ayak uyduruyordum, Karahan kolejinde kalamazdım elbette. Mehmet amcalar ile görüşüyorduk hala ama onu hiç görmemiştim, görmekte istemiyordum zaten. O günden sonra karşıma hiç çıkmadı, Emre Batu Yağız Doğu Batı ve Ozan ile hala çok sık görüşüyordum. Benim başka okula gitmeme bozulsalar da bir şey dememişlerdi pek, hatta benimle aynı okula bile gelmek istediler ama ben kabul etmemiştim. Mila ile de sık görüşüyorduk, aslında eski hayatımın devamı gibiydi yeni hayatım. Sadece o yoktu, o günden sonra hiç çıkmamıştı karşıma. Kimse benim yanımda bahsetmiyordu ondan, sanki o hayatımızda değilmiş gibi davranıyolardı. Telefonum çalıyordu, arayan kişiye baktım. Emre arıyordu, büyük ihtimal ilk günüm olduğu için arıyordu.
"Emre?" dedim neşeli sesimle, birkaç gündür görüşmüyorduk ama yine de çok özlemiştim onu, sadece onu da değil Batu Yağız Doğu ve Batı'yı da özlemiştim. Her hafta görüşüyorduk ama son 2 haftadır çok yoğun oldukları için görüşememiştik. Mila da sürekli okulda oluyordu, diğerlerine yetişebilmek için sıkı bir eğtim görüyordu.
"Sarı?" dedi benim sesimi taklit ederem, bu haline gülmeden edememiştim. Emre beni gerçekten nasıl güldürüp mutlu edeceğini biliyordu. İyi ki tanımıştım onu, Kevin gibi çok yakın arkadaşım olmuştu. Gerçi diğerlerini es geçemezdim ama Emre ile aramızda bambaşka bir bağ vardı sanki, beni her zaman koruyup kollar kılıma zarar gelsin istemezdi. Olmayan abim gibiydi.
"Günaydın." dedim neşeyle, bütün heyecanım gerginliğim uçup gitmişti resmen. Arkadan hışırtılar itip kakışma sesleri geliyordu, büyük ihtimal yanında Yağız ve Batu da vardı.
"Günaydın sarı, nasılsın?" dedi Emre sinirli bir ses tonuyla, sanırım Batu ve Yağız Emre'yi sinirlendirmeyi başarmışlardı. Bir yandan telefonla konuşuyor diğer yandan da okulun konumunu takip ediyordum, ilk günden geç kalmak istemiyordum ama bu biraz imkansız gibi görünüyordu.
"GÜNAYDIN ARYOŞUMMM!" dedi Batu, sanırım galip gelen Batu olmuştu. Acıyla yüzümü buruşturdum, çok fazla bağırıyordu, Emre Batu'nun kafasına sert bir şekilde geçirmişti anlaşılan. Çünkü büyük bir şaplak sesi ve Batu'nun bağırması gelmişti.
"GÜNAYDIN KIZ SARII!" dedi Doğu. Demek hepsi birliktelerdi anlaşılan okula gitmeden önce aramışlardı. Çünkü Doğu ve Batı okula gitmiyordu. Hala itişip kakışma sesleri geliyordu arkadan.
"GÜNAYDIN CANIM KANKAMMM!" dedi Yağız, neden bağırıyolardı anlamıyordum bir türlü. Acaba.. o da oradamıydı? Sanane Arya, seni ilgilendirmiyor. Bu kadar gürültüye etraftaki herkes duymuştur elbette, kalbimin hızlanmaması için arabadaki bütün camları açtım. Üst camda dahildi buna, beni anca bunlar sakinleştirirdi.
"SARICIM GÜNAYDIN HAYATIMM!" son olarak Batı da konuşmuştu, sabah sabah neşemi yerine getirmişlerdi.
"Günaydın, napıyorsunuz?"
"Napalım işte, bizim takıldığımız depoya geldik. Okula gitmeden arayalım dedik, nasıl ilk günün heyecanlı mısın?" dedi Emre sakince.
"Yoldayım henüz, valla ne yalan söyleyeyim biraz heyecan var. O da geçer herhalde."
"Akşam seni almaya gelicez sarı, kaçta çıkarsın?" dedi Doğu.
"Bilmiyorum ki, yaz okuluna da gitmediğim için okuldan geç çıkarabilirler. Saati öğrenip yazarım size."
"Akşam yemeğe gideriz o zaman, hem ilk gününü anlatırsın. Valla aklımız sende kalıyor sarı, dikkat et kendine oralarda." dedi Batı.
"Aryoşum nolur bende geleyim senin okuluna, hem sen yoksun diye kimse koruyup kollamıyor beni. Yalnız kaldım sen gittikten sonra" dedi Batu burukça. Sıkıntılı bir nefes verdim.
"Üzgünüm Batu ama benim yüzümden düzenini bozamazsın. Dayanmalısın."
"Ama Aryoşum çok boş geliyor bana buralar. Alışamıyorum senin yokluğuna, nolur sanki izin versen?"
"Lan yeter darlama kızı, akşam haberleşelim sarı" okulun önüne gelmiştim.
"Tamamdır, seviyorum sizi dikkat edin kendinize. Akşam görüşürüz, ben okula geldim şimdi."
"Tamamdır canım, sende dikkatli ol. Bir şey olursa ara mutlaka, aklımız sende kalıyor." dedi Emre. Onlara veda edip telefonu kapattıktan sonra okulun bahçesine girip arabayı otoparka park ettim. Atabey Koleji Karahan kolejinden biraz daha büyüktü sanki burası, annem geniş çaplı bir araştırma yapmıştı okulum için. Karahan koleji kadar iyi olmasada çok iyi bir okul bulmuştu. Türkiye'nin en iyi 2. okuluydu, bahçe olarak Karahan kolejinden biraz büyük gibiydi. Arabadan inip okula doğru ilerlemeye başladım, kalbim gereksiz yere hızlanıyordu. Müdürün odasını bulup sınıfımı ve ders programımı öğrendim. İçimde garip bir his vardı, sanki... Neyse.. müdür sınıfımın en üst katta olduğunu söylemişti, merdivenlerden çıkıp sağ tarafa doğru ilerdim. Tam köşeyi dönecekken birisi bana çarptı çok fena, o kadar sert çarpmıştı ki sendeleyip yere düşücektim az daha. Son anda ellerimi tutup düşmemi engellemişti, sinirle bana çarpan çocuğa baktım. Oha.. gerçekten yakışıklı bir çocuktu, mavi gözleri, siyah saçları, dolgun kırmızımsı dudakları sert erkeksi yüz hatları uzun boyu.. gerçekten muhteşemdi. İkimizde birbirimize kaşlarımızı çatarak bakıyorduk, hala bırakmamıştı elimi, panikle ellerimi çektim ellerinden.
"Daha yavaş yürüyebilirsin" dedim sertçe. Kibirle güldü.
"Karşıma çıkmasaydın o halde" onu yumruklamamak için zor tutuyordum kendimi.
"Özür dileyebilirsin" yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve sırıttı.
"Benimle uğraşma sarı, pişman olursun." Yanımdan geçip gitti, sinirle yumruğumu sıkıp tırnaklarımı avucuma geçirdim. Sanırım okulun ilk günü kötü geçicekti, çünkü kmtü bir başlangıç yapmıştım. İçimde tuhaf bir his vardı, sanki.. her şey tekrar ediyor gibiydi. Onunla ilk çarpışmamız, okulda.. sus Arya. Sınıfıma doğru yürümeye başladım. 12-A.. kapıyı çalıp sınıfa girdim, zil çalmıştı çoktan. Sınıfta bir sessizlik oluştu, herkes bana bakıyordu.. hoca yanıma geldi.
"Hoş geldin canım, Arya olmalısın.. en arkadaki boş sıraya geçebilirsin."
"Hocam ama orası..." Hoca sinirle konuşan çocuğa baktı.
"Başka sıramız yok Eren'cim.. sırana geç Arya'cım." Hocanın gösterdiği yere doğru ilerledim ve sıraya oturdum. Sınıftakiler bana kaçak bakışlar atıyordu, şimdiden kendi sınıfımı özlemiştim. Birisi kapıyı çalmadan içeri girdi.. her şey tekrarlanıyordu sanki.. o çocuk bana doğru geliyordu, sabah çarpıştığımız çocuk. Kalbimin derinliklerinde bir acı yükseliyordu, hatırlamak istemiyordum. Çocuk beni fark edince sinirle hocaya döndü.
"Başka sıra getirsinler" dedi sertçe.
"Bora yerine geç, Haluk bey ile muhatap etme beni." Demek adı Bora'ydı, Bora sinirle bana dönüp yanıma geldi ve oturdu. Kokusu güzeldi.. sanane Arya kokusundan.
"Semih" önümüzdeki çocuk bize döndü, önce bana baktı daha sonra Bora'ya.
"Teneffüste yer değiştirin şununla" sinirle ona döndüm.
"Benim bir adım var." dedim sertçe, bana döndü.
"Banane senin adından." dedi aynı sert ses tonuyla. Tam bir öküz.. sus Arya. Önüme döndüm, gözlerim yanıyordu.. ağlamayacaktım unutmuştum onu. Kalemimi elime alıp kitabımın kenarına bir şeyler karalamaya başladım, ağlamamak için dudağımı dişliyordum. Çizim yaptığım kitabın kısmına bir damla su düştü, şaşkınca kağıda bakıyordum. Nereden gelmişti bu su damlası? Bora afallayarak bana bakıyordu, çantamı alıp ön gözündeki peçeteden çıkardı ve bana uzattı. Anlamayarak ona bakıyordum, peçeteyi burnuma götürdü ve tampon yaptı. Elimi burnuma götürdüm, kahretsin.. kanıyordu. Peçeteyi elinden alıp ayağa kalktım ve sınıftan dışarı çıktım hızlıca. Allahtan sabah gelirken tuvaletin yerini öğrenmiştim, tuvalete girip burnumdaki peçeteyi çıkardım. Aynadan kendime baktım, ne ara ağlamaya başlamıştım hiçbir fikrim yoktu. Suyu açıp elimi yüzümü yıkadım. Birden kapı açıldı, Bora kızlar tuvaletine girmişti resmen. İçeride kimse yoktu gerçi, yanıma gelip kenardaki peçetelikten peçete aldı ve burnuma tampon yaptı.
"Neden ağlıyorsun?" Kafamı iki yana sallayıp peçeteyi elinden almaya çalıştım ama izin vermedi. Eli elime değiyordu. "Sana öyle davrandığım için mi?"
"Hayır.. sadece.. önemsiz bir şey, ağladığımın farkında değildim." Kaşlarını çattı.
"Burnun neden kanıyor?" Neden merak ediyordu bu kadar?
"Seni ilgilendirmiyor" dedim ters bir sesle, kaşlarını çatıp elini burnumdan çekti.
"Bana bak sarı, benim okulumda benim sınıfımdasın. Hal ve hareketlerine dikkat et, insanlık edip sana yardım ettim diye kendini bir şey sanma." Kaşlarımı çattım.
"Yardımına ihtiyacım yok, benimle uğraşan sensin." Bana öfkeyle bakıp tuvaletten çıktı, ne ara zil çalmıştı hiçbir fikrim yoktu. Sanırım derse baya geç girmiştim, burnumdaki kanama durduktan sonra sınıfa gittim. Çantamı toplayıp eve gidecektim.
"Selam.. Buket ben." Bana elini uzatan kıza baktım, bir ön sıramda oturan kızdı bu. Uzattığı elini sıktım hafifçe.
"Arya ben" gülümsedi.
"Biliyorum, Karahan kolejinden gelen kızsın. Kantine inelim mi birlikte?"
"Aslında.. gidicektim." Buket çantamı elimden alıp kendi sırasına koydu ve koluma girerek beni sınıftan çıkardı.
"Bora öküzüne bakma sen, İngiltere'den yeni geldi. Bu aralar baya sinirli, sanırım Ceren ile aralrı bozuk." Anlamayarak Buket'e baktım. "Pardon, ben böyle direk anlattım, kantine gidelim anlatırım hepsini. Karahan kolejindeki ilk günüm canlanıyordu sürekli, Buse ile birlikte kantine inmiştik. Buse de bana onu anlatıyordu. Kantindeki masalardan birisine oturduk, yanımıza bir çocuk gelip oturdu elindeki kahveleri masaya bıraktı, birisini de bana uzattı. Adı Semih'di sanırım, ön sıradaki çocuktu, Buket'in yanına oturup kolunu omzuna attı.
"Selam.. Semih ben" uzattığı eli sıktım. "Ve sende Arya Karaca'sın." Gülümseyip kafamla onayladım onu, Bora yanında kumral saçlı bir kızla kantine girdi, vay canına.. kız gerçekten çok güzeldi. Birlikte kantindeki bir masaya oturdular, Bora'nın kolu kızın omzundaydı. Sanırım ikisi sevgiliydi, gerçekten yakışıyolardı.
"Bora Ceren ile birlikte İngiltere'de okuyolardı, Bora Atabey.. sanırım Ceren'in ailevi sorunları yüzünden geri döndüler. Bora'ya aldırış etme, bu aralar çok agresif. Ceren aslında çok gıcık birisidir, okuldaki kimse sevmez onu.. tabi sırf Bora ile sevgili diye etrafında bir sürü arkadaşı vardır." Demek okulun sahibiydi, aynı... Bora'ya baktım, bize bakıyordu. Telefonunu çıkarıp birisini aradı, Semih'in telefonu çalıyordu. Semih Bora'ya bakıp 'noldu' der gibi bir işaret yaptı. Semih telefonu açıp Bora'yı dinledi ve masadan kalktı.
"Üzgünüm kızlar.. Bora aşkım beni bekliyor, sınıfta görüşürüz." Semih gittikten sonra gülerek Buket'e baktım, o da gülerek sevgilisinin arkasından bakıyordu.
"Semih Eren ve Bora 18 yıllık arkadaşlar, 2 yaşından beri üçü hiç kopmamış. Tabi Bora okul için yurt dışına çıkınca ayrı kaldılar biraz. Eren ve Semih Ceren'i sevmez ama Bora için katlanırlar. Haftada 1 görüşürlerdi, şimdi hep birlikteler. Ceren de pek sevmez bizimkileri, bu yüzden onlar gelince kendi arkadaşlarının yanına gider." Gerçekten öyle yapmıştı, Semih ve Eren denen çocuk Bora'nın yanına gittiğinde kız sevgilisine öpücük vermiş ve masadan kalkmıştı. Buket ile kahvelerimizi içip sınıfa doğru ilerledik.
"Semih ile yer değiştirin isterseniz, benimle birlikte oturabilirsin."
"Sevgilin ile ayrı oturucaksın ama." Buket gülümseyip omzuma dokundu.
"Sorun değil, birlikte yaşıyoruz zaten." Onu onaylayıp yanına oturdum. Emre mesaj atmıştı, mesajı açtım.
Aklımız sende sarı, nasıl gidiyor?
Berbat desem.
Yazdığım mesajı geri sildim, eğer bunu yazarsam yanıma gelir ve kavga çıkarabilirlerdi.
İdare ediyorum bir şekilde, sizinki nasıl?
Mesajı anında görmüştü.
Çok sıkıcı, yeni öğrenciler gelmiş ama hepsi aptalın teki. Yokluğun çok belli. :(
Gülümsem, onlarla aynı sınıfta olmayı özlemiştim. Batu'nun dersi kaynatmaya çalışması, Yağız'ın kızlara sarkıntılık edip bir yandan da Batu ile kavga etmesi ortalığı karıştırması. Emre'nin hep bana destek olup beni güldürmesi. Sınıfta onunla.. hepsi geçmişte kalmıştı, ben bugündeydim. Mila da mesaj atmıştı Emre'ye bir şeyler yazıp Mila'nın mesajına girdim.
Fotoğraf...
Seninle aynı okulda olmak vardı şimdi :(
Acil görüşmemiz gerek. Bu Eda yellozunu öldürmemek için zor tutuyorum kendimi.
Okulun fotoğrafını atmıştı bana, o okulda bir çok anımız yaşanmışlıklarımız vardı. Eda ne yapmıştı Allah bilir de sinirlendirmişti Mila'yı.
Sorun ne?
Mesajı görmemişti, sanırım dersteydi. Telefonumu cebime koyup Buket'e baktım, arkasını dönmüş Semih ile tatlı tatlı tartışıyordu. Bora'nın kokusu çok yoğundu, sanırım o da tam arkamda oturuyordu. Hoca henüz gelmemişti, sınıfın kapısı açıldı ve Ceren denen kız bize doğru geliyordu. Kız bana üstten üstten bakmaya çalışıyordu, telefonum çalmaya başladı birden. Mila arıyordu ayağa kalkıp Buket'de geçmek için izin aldım ve sıradan kalktım. Kız hala bana bakıyordu dik dik, benim boyum onunkinden uzundu. Yanından geçip sınıftan çıktım ve telefonumu açtım.
"Efendim?"
"Aryaa seni çok özledim, nolur okula geri gel bak yemin ederim. Yoksa ben bu okulda katil olacağım, ya da ben sizin okula geleyim ne dersin?"
"Üzgünüm Mila, yapamam.. ayrıca okul senin buraya gelmen saçma olur. Naptı yine Eda?" Mila sıkıntılı bir nefes verdi.
"Aptal işte, abime yanaşmak için beni kullanmaya çalışıyor. En sonunda kovdum yanımdan, herkes Mila Karahan olduğum için benimle arkadaşlık kurmaya çalışıyor. Bende direkli Batu ve Yağız ile takılıyorum. Ha birde.. herkes sizin ayrılığınızı konuşuyor." Dudağımı dişledim.
"Üzgünüm Mila ama alışman gerek bu duruma, bende böyle olmasını istemezdim. Seninle aynı okulda olmak birlikte kantine inmek ne bileyim işte.. ama durum bu."
"Hep abimin aptallığı yüzünden, belki..." Onu konuşmak istemiyordum.
"Konuşmayalım bunları, şimdi derse girmem gerek benim akşam ararım seni."
"Haklısın özür dilerim. Akşam görüşürüz." Mila'ya veda edip derin bir nefes aldım. Alışacaksın Arya, bu duruma da alışacaksın. Dayanmayı öğreniceksin, 2 aydır dayandığın gibi devam ediceksin her şeye. O hayatında değil artık, olmayacakta. Sınıfa girip sırama doğru yürümeye başladım, Ceren denen kız sevgilisinin masasında oturuyordu.
"Ya Bora lütfen gidelim bu gece, aylardır o mekana girmek için fırsat kolluyorum. Kıracak mısın sahiden beni?"
"Ceren sınıfına git artık uzatma" dedi Bora sertçe. Kız sinirle ayağa kalktı ve Bora'ya baktı.
"Sen gelmiyorsan ben tek başıma giderim. Aylardır bu anı bekliyorum ben."
"Siktirgit o zaman." Çüş.. cidden sevgilisine küfür mü etmişti? Kız sinirle çıktı sınıftan, sevgilisi için gitse ne olurdu ki? Biraz fazla agresifti cidden. Akşam okul geç bitmişti, saat 7'ye doğru bitmişti. Birkaç ay böyle uzun sürecekmiş dersler, hızlandırma eğitimi gibi bir program varmış sanırım. Buket ile birlikte otoparka gittik, Semih Eren ve Bora da arkamızdan geliyordu. Emre Batu Yağız Doğu ve Batı otoparkta arabamın önünde beni bekliyolardı. Buket ve Semih'e veda edip sırayla bizimkilere sarıldım sıkıca. En son Emre'ye sarılmıştım, Batu ve Yağız başka bir okulda olduğumuz için ciddiyetlerini kotuyolardı.
"Naber sarı?" dedi Emre saçımı karıştırarak. Gülümseyerek Emre'ye baktım.
"İyidir."
"Kızım sabahtan beri Arya Arya diye ağlıyolar, naptın bunlara bu kadar anlamadım ki?" Kıkırdayarak Batı'ya baktım.
"Ve konuştu çok bilmiş doktor." dedi Yağız ona göz devirerek. "Kızım nolur geri gel ya, bak yemin ederim okulun bahçesine asıcam kendimi. Sabahtan beri Mila'nın kaprislerini çekiyoruz."
"Aryoşum cidden ya.. bıktık biz bu senin görüm.. görgüsüz arkadaşından." Sırıtıp arabaya doğru ilerledim. Emre de benim arabamla gelicekti, Yağız ve Batu da benim arabama binecekken Emre sinirle baktı onlara.
"Diğer arabaya" Batu ve Yağız itiraz edicekken Doğu girdi araya. Emre yan koltuğa oturup kemerini bağladı, Bora Semih Eren ve Buket bize bakıyolardı.
"Geldiğimizden beri pür dikkat bizi izlediler. Ne iş?" Emre'ye baktım.
"Sınıf arkadaşlarım hepsi." Emre hala yan aynalardan onlara bakıyordu.
"Ortadaki Bora Atabey, o daha bir farklı bakıyordu sanki." Gözlerimi devirdim.
"Yaa sorma.. kendisi de çok sevdi beni, çok iyi anlaştık." Emre kaşlarını çatarak bana baktı.
"Nasıl yani?" Kafamı iki yana salladım, anlatmayacaktım ama Emre anlatmadan burakmazdı beni. Fazla detaya girmeden anlattım her şeyi, Emre yine de çok sinirlenmişti. Emre gerçekten çok korumacıydı, bebeğimizle ilgili gerçeği öğrendiğinde de bana gerçekten çok destek olmuştu. Boğazda büyük bir restorana gelmiştik, büyük bir masaya geçip oturduk. Yemeklerimizi yiyip eğlenceli bir sohbetten sonra Doğu'nun telefonu çaldı. Sanırım kötü bir şey olmuştu çünkü arayan kişi her kimse Doğu kaşlarını çatmıştı.
"Efendim?" Karşı taraf konuştukça daha çok sinirleniyordu.
"Lan Ozan orada değil mi?"
"Tamam amınakoyim geliyorum." Telefonu kapatıp bize döndü.
"Lan mekana geçmem gerek, şüpheli bi durum varmış. Siz takılın ben geçeyim."
"Lan saçmalama tek başına nasıl hallediceksin, bizde gelelim." dedi Emre.
"Oğlum Arya ile kalın siz, ben hallederim." Emre bana baktı.
"Sorun değil, siz işinizi halledin. Bende eve geçerim."
"Olmaz öyle, ben halledip gelirim hemen." Doğu'yu dinlemeyip çantamı aldım ve ayağa kalktım.
"Tamam geçelim hep birlikte, başka zaman telafi ederiz yine. Ben Arya'yı eve bırakıp gelirim" hep birlikte arabalarımıza doğru ilerledik. Emre arabamın anahtarını alıp sürücü koltuğuna geçti, yemekte şarap içmiştim. Ne kadar iyi olduğumu tek başıma gidebileceğimi söylesemde Emre beni dinlemedi bile. Diğerlerine veda edip arabaya geçtim, onları çok özlüyordum. Ondan sonra onlarla görüşüyorduk ama eskisi kadar sık değildi. Hafif başım dönüyordu, sanırım bu alkol işine alışamamıştım bir türlü.
"Arya bak.. eğer okulda rahatsız olduğun bir durum, ya da ne bileyim sana sarkıntılık eden olursa lütfen ara beni. Zaten aklım sürekli sende kalıyor, bir şey olursa saklama sakın benden. O piç bir daha yaklaşırsa sana hemen haberim olucak tamam mı?" Emre'ye baktım, gerçek bir abi gibiydi.
"Peki abicim" Emre bu söylediğime güldü, telefonu çalıyordu. Doğu arıyordu.
"Noldu?"
"Lan şu senin eski kız mekandaymış. Nasıl girdi bilmiyoruz, illa seni görücekmiş yoksa Ateş'in o sürtük ile yaşa..." Emre telefonu hoparlörden alıp kulağına götürdü.
"Lan koskoca adamlarsınız amınakoyim. Bir sürtük için yormayın beni oraya!?" dedi sertçe. Camı açtım biraz, hatırlamak istemedikçe bir şekilde karşıma çıkıyordu.
"Lan nasıl geliyim 5 dakikada Arya'yı bırakıcam" Emre'ye baktım.
"Sorun değil Emre, ben kapıda beklerim." Emre kaşlarını çattı.
"Tamam amınakoyim geliyorum." Emre telefonu kapatıp bana döndü tekrar.
"Arya emin misin bak, gelmek zorunda değilsin." Kafamı olumlu anlamda salladım.
"Sorun yok Emre, arabada beklerim."
Emre elimi tutup sıktı.
"Sağol Arya." Emre yan yola girip Beşiktaş'daki mekanın önüne geldi, her zamanki gibi kalabalıktı. Emre bana döndü. "Geliyorum hemen, arabada bekle sen." Kafamla onu onayladım, bana onu hatırlatan her şeyden uzak durmaya çalışıyordum bu yüzden telefonumu çıkarıp saçma oyunumu oynamaya başladım. Telefon çalıyordu, benim telefonum değildi çalan. Emre telefonunu unutmuştu arabada, telefonunu alıp arayan kişiye baktım. Ateşim arıyordu, kalbim hızlanırken telefonu elimden düşürdüm panikle. Önemli bir şey olmalıydı, telefonu Emre'ye götürmem gerekiyordu. Nasıl yapıcaktım ki? Kapıdaki güvenliğe versem? Adamın işi başından aşkındı zaten, kendim vermeliydim. Emre benim için aylardır çırpınıyordu, aptal anılarım yüzünden Emre'nin işine engel olamazdım. Arabadan inip kalabalık sıranın içinden geçtim, bir saniye.. bu kızın ne işi vardı burada? Tabi ya.. aylardır giremediği mekan burasıydı. Kız bana şaşkınca bakıyordu.
"Sıra denen bir şey var tatlım bilmem farkında mısın?" dedi sertçe. Ona gözlerimi devirip güvenliğe döndüm.
"Hoş geldiniz Arya hanım, size eşlik etmemi ister misiniz?" Kafamı iki yana sallayıp içeri girdim. Ceren arkamdan şaşkınca bakıyordu, Emre'nin üst katta olacağını bildiğim için yukarı çıktım, güvenliklerin hepsi beni tanıdığı için kimse bir şey demiyordu. Üst kattaki güvenliğe telefonu verip telefonu Emre'ye vermelerini söyledim ve aşağı indim. Kalbim yanıyordu, kapıya doğru ilerledim hızla. Tam arabaya binecekken birisi kapımı kapatıp beni kapıyla kendi arasına sıkıştırdı. Bora Atabey burada da karşıma çıkmıştı, ne yapmaya çalışıyordu? Onu ittirmeye çalıştım ama bir milim bile uzaklaşmıyordu benden.
"Napıyorsun!?" dedim sertçe.
"Beni mi takip ediyorsun?" dedi düz bir sesle. Ne saçmalıyordu?
"Ne saçmalıyorsun?"
"Seni gördüm, geçen hafta da sarıyerdeki basket potasının oradaydın, 2 gün önce şehirdeki büyük avm'deydin, bugün okulumdasın ve şimdi de burada. Hepsi tesadüf olamaz, amacın ne?" Bahsettiği hiçbir şeyi anlamıyordum. Geçen hafta sarıyerde basket maçı izlediğim doğruydu, 2 gün önce avm de olduğumda ama onu bugün tanımıştım.
"Seni tanımıyorum bile, saçmalamayı bırak." Gülümsedi.
"Ne o sarı, itiraf edemiyor musun yoksa? Senin gibi birisinin basketbol sahasında ne işi olabilir ki ayrıca 4 gün önce de ne tesadüf ki benimle aynı araba tamircisine geldin. Kimsin sen sarı?" Birisi onu sertçe üzerimden çekti ve itti onu, Emre o kadar öfkeli görünüyordu ki. Herkes bize bakıyordu, Bora tam Emre'ye geçirecekken araya girdim. Kavga çıkmasını istemiyordum, hele ki onun mekanının önünde asla. Bora'ya döndüm.
"Yarın konuşuruz." Emre beni arkasına alıp Bora'ya dalıcakken Emrenin kolundan çekiştirip arabaya gittik.
"Yapma Emre, herkes bize bakıyor. Gitmek istiyorum buradan." Emre sinirle bana bakıyordu.
"O piç sana hangi hakla dokunuyor Arya, karışma." dedi sertçe.
"Emre lütfen, sadece gitmek istiyorum. Bu olayı da burada kapatmanı istiyorum." Emre bir şey diyecekken susturdum onu, bir şey demeden sertçe Bora'ya baktı ve sürücü koltuğuna bindi. Bora gözlerini ayırmıyordu benden, ona öfkeli bakışlarımı atıp arabaya bindim. Onu ilk defa görüyordum, bu söylediklerinden hiçbir şey anlamamıştım. Bora da bizim peşimizden arabasına bindi.
"Kim o piç Arya? Bugün de sana bakıyoru sürekli." Kafamı iki yana salladım, bilmiyordum.
"Bilmiyorum Emre, bir yanlış anlaşılma olmuş sanırım. Yarın konuşacağım onunla."
"Sen konuşmayacaksın, ben halledeceğim."
"Hayır Emre, beni korumaya çalışman güzel ama ona haddini kendim bildirebilirim." Emre ne kadar ısrar etse de bu işe karışmasını istemiyordum. Evimin önüne geldiğimizde Emre de benimle birlikte arabadan indi ve bana veda etti. Eve korumalardan birisiyle dönücekti, Emre gittikten sonra eve baktım. Biraz sakin bir ortama ihtiyacım vardı, annemin ve babamın ilk okul günü sorgusundan kaçamayacağımı biliyordum. Bahçeden çıkıp evin aşağısındaki parka gittim, hava serinlemişti. Parktaki salıncağa oturdum çantam arabada kalmıştı, telefonum da çantamda kalmıştı. Birden yan tarafımdaki salıncakta bir hareketlenme oldu, parkın ışıklandırması çok yetersizdi ama mavi gözleri gecenin karanlığında bile fark ediliyordu. Bizi takip mi etmişti buraya kadar?
"Kimsin sen Arya?" Bana bakıyordu, gözlerimi ondan çekip gökyüzüne baktım.
"Bak.. nasıl olduğunu bilmiyorum ama bir şekilde aynı yerlerde bulunmuşuz. Tesadüf de yalan de neye inanırsan inan ama böyle, bu açıklamayı beni daha fazla rahatsız etmemen için yapıyorum Bora. Basketbol'u çok severim, Nba alt ligindeydim, daha sonraki günlerde babamla birlikte arabamın bakımlarını yaptırmaya gitmiştik, avm de okul için alışveriş yapıyordum. Karahan kolejinden ayrılmak zorunda kaldım, İstanbul'daki en iyi diğer okullardan birisi de Atabey kolejiydi. Bugün de arkadaşlarımın orada acil işleri vardı, bu yüzden oradaydım. İster inan ister inanma Bora, umrumda değil."
"Aras Karahan'ın kızı mısın?" Kafamla onayladım onu.
"Onun bir çocuğu olduğunu bilmiyordum." Babamı nereden tanıyordu ki?
"Babamı tanıyor musun?" Kafasıyla onayladı beni.
"Dedemle iş yapmışlardı zamanında." Babam okulun sahibini tanıdığını söylemişti sahiden, demek Bora'nın dedesini tanıyordu. "Babanın birkaç ay önce evlendiğini duymuştum, üvey kızı falan mısın?"
"Neden soruyorsun bunları?"
"Seni tanımaya çalışıyorum."
"Neden?"
"Gerçekten beni takip edip etmediğini anlamak için." Sıkıntılı bir nefes verdim.
"Eğer inanırsan benden uzak durucak mısın?" Sırıttı.
"Bakarız."
"Üvey kızı değilim, annem ile zamanında ayrılmak zorunda kalmışlar. Bende kısa bir süre önce tanıştım babamla, şimdi tekrar annemle evlendiler."
"Seni sallamamı ister misin?" Anlamayarak ona baktım, salıncaktan kalkıp arkama geçti ve salıncağı ittirmeye başladı.
"Napıyorsun?" dedim gülerek, o da benim gibi sırıtıyordu. Beni daha hızlı sallamaya başladı, hızlandıkça gülümsemem kahkahaya dönüşüyordu. Yaklaşık 5 dakika sonra durdurdu salıncağı, salıncaktan inip gözlerine baktım.
"Neden yaptın bunu?" Kaşlarını çattı.
"Çok soru soruyorsun sarı, eve git hadi." Bu dengesiz tavırlarına anlam veremiyordum, ona dil çıkarıp eve doğru yürümeye başladım. "İyi geceler sarı"
"İyi geceler" ona son kez bakıp demir kapıdan içeri girdim ve kapıyı kapattım. Ne yaşamıştık az önce biz? Neden birden sinirli tavrını bir kenara bırakıp beni sallamaya başlamıştı ki? Sanırım hiçbir zaman anlayamayacaktım bunu, eve girip annemin ve babamın sorgulamalarına teslim ettim kendimi.