Yabancı Gelin

4

"Üç yüz yirmi dört numaralı odanın anahtarını istiyorum. Daha önceden yapılmış rezervasyonum da var." dedi aniden. Aslı bunu duyar duymaz adeta morardı.

"Hayır o odaya giremezsin!" dedi öfkeyle.

Olivia karşısındaki kıza bir tane patlatmamak için kendini zor tuttu. "Sana ne? Bana hemen odanın anahtarını ver! Hemen!"

"Ama orada..."

Olivia artık gerçekten çok sinirlenmişti. Elini hızla mermere vurup "KES SESİNİ VE LAFIMI İKİLETME! SANA BİR ŞEY DİYORSAM YAPACAKSIN!" dediğinde Aslı korkmuştu. Biraz alttan almaya karar vererek "Ama orada biri var." dedi.

Olivia bu kıza inanmıyordu. Yalan söylediğini düşünüp "Anahtarı ver!" diye tısladı.

Aslı üç yüz yirmi dört numaralı odanın yedek anahtarını genç kadına doğru uzatıp ingilizceyle Olivia'nın duyabileceği bir sesle "Fahişe!" diye fısıldadı. Karşısındaki kadının geceyi Pusat'ın koynunda geçireceği aklına geldiğinde sinirlenmişti. Halbuki Olivia'nın olan bitenden haberi bile yoktu.

Olivia tam ona doğru vurmak için bir hamle yapacakken arkadan gelen bir müşteri sayesinde durdu. Gelen kişi boynuna astığı fotoğraf makinesiyle bir gazeteci gibiydi. Veya bir turist. Ama daha çok bir gazeteci havası vardı.

Olivia bakışlarını gazeteci kılıklı adamdan çekip Aslı'ya yöneltti. Son söylediği şeyin bedelini ona ağır ödetecekti. Ama şimdi kendini odaya atmaktan başka bir şey düşünemez olmuştu yorgunluktan. Aslı'ya tehditkâr bir bakış atıp 'Seninle yarın görüşeceğim ben.' demeye çalıştı ve Aslı bu mesajı gayet iyi almıştı.

Valizini sürükleyerek asansöre doğru ilerledi ve anahtarın üzerinde yazan kat numarasına tıkladı.

Sonunda biraz zor da olsa odayı buldu. Kartı kapıya geçirdiğinde kapı hemen açılmıştı. Odaya girmenin verdiği mutlulukla ardından kapıyı kapatıp valizini bir köşeye fırlattı ve odayı incelemeye başladı.

Kelimenin tam anlamıyla mükemmel bir yerdi burası. Oda çok genişti ve uzun bir koridoru vardı. Koridorun sonuna görünmese de tahminince koridorun sonundaki kapı banyoydu. Ve burası gerçekten kral daire gibiydi. Ama daha çok geniş yatağı ve odanın ortasındaki büyük jakuziyle bir balayı suitini andırıyordu. Üstelik camlarla kaplı odanın manzası harikaydı. Ama yine de soyunurken onu birilerinin izlemesini istemediği için perdeyi sonuna kadar çekti genç kadın.

Günün yorgunluğu sanki kıyafetlerinde birikmiş gibi adeta hepsini yırtarak üstünden attı. Sütyenini de çıkartıp yatağa fırlattı.

O sırada duşta olan Pusat odadan gelen garip sesler duyunca kaşlarını çattı. Kim gelmiş olabilirdi ki? Hızlıca banyodan çıkıp üstüne giyecek bir şeyler aradı. Ama sadece küçük bir baş havlusu bulduğunda içinden küfredip beline sardı ve banyodan çıktı. Koridorda ilerleyip odanın ortasına geldiğinde gördüğü manzara ile dondu kaldı. Odanın ortasında bir kadın vardı ve soyunuyordu! Evet, evet yanlış görmüyordu. Biraz daha yaklaşıp kadının tam arkasında durdu ve "Kimsin sen?!" diye adeta kükreyerek sorduğu soru Olivia'yı yerinde zıplattı. Genç kadın hızla arkasını dönerken çıplak göğsü karşısındaki adamın ıslak vücuduna değince adeta elektrik çarpmıştı ikisini. Ve ikisi de yaşadıkları şokun etkisinden çıkamazken Olivia büyük bir çığlık attı. Attığı çığlık o kadar büyüktü ki camlar bile hafiften titremişti.

Pusat simsiyah gözleriyle şok olmuş bir şekilde karşısındaki kadına baktı. Ve ıslak elleriyle Olivia'nın ağzını kapattı.

"Kes sesini." deyip sıkıca elini bastırdığında Olivya, Pusat'ın elini ısırdı.

Pusat acı içinde yüzünü buruştururken Olivia yatağa fırlattığı sütyenini alıp Pusat'ın kafasına geçirdi. Sütyenin kopçası genç adamın kafasını kanatırken Olivia yaptığından pişman oldu. Çünkü karşısındaki adam ona hiç de iyi bakmıyordu.

"Bittin ulan sen!" dediğinde Olivia korkuyla Pusat'ı yatağa doğru itti. Pusat da öfkeyle Olivia'nın kolundan tuttuğunda ikisi birlikte yatağa düşmüştü.

Olivia hızla Pusat'ın üstünden kalkmaya çalışırken Pusat onu kaçmaması için güçlü kollarıyla belinden sıkıca kavramıştı.

Genç adamın karın kasları genç kadının karnıyla, genç kadının göğüsleri genç adamla birleşmişken ikisi de çok yanlış bir pozisyonda karşılıklı birbirlerini yiyecekmiş gibi bakışıyorlardı...