2. BÖLÜM

2007 Kelimeler
Keyifli okumalar✨ Hedefim ve benim aramda tek bir kurşun fark vardı. Hata yapma olasılığı neredeyse sıfır olduğu için tek seferde vurmak gerekirdi. Kurbanım tam 15 dakikadır toplantıdaydı ve bu son toplantısı olacaktı. 15 dakikanın son 10 dakikasından beri sekreteri yanı başında oturuyordu. Bir süre daha bekledim ve işte o an. Sekreter yanından kalktı. Tek bir kurşun Ahmet Bekler'in beynini dağıtmaya yetmişti. Ortalık karışırken ben de tüfeğimi gitar kılıfına koymakla meşguldum. Çıktığım apartman terasından sanki az önce cinayeti işleyen ben değilmişim gibi sakince indim. İki alt sokakta beni bekleyen Bahadır'ın yanına vardım. Tüfeğimi arka koltuklara yerleştirip ön koltuğa geçtim. "Günaydın Hande Hanım. Nasılsınız?Az önce cinayet işlemiş birine göre oldukça iyi duruyorsunuz." "Bahadır bak ben bugüne kadar günde sadece tek bir cinayet işledim ama sen bunu bugün ikiye çıkaracaksın oğlum." Sesli bir şekilde yutkunduğunu duydum. Evet Bahadır yeniydi ama alışması lazımdı. Nerdeyse iki hafta olacaktı. Aklıma Kürşat'ın sözleri geldi. En yakınından bile şüphelen demişti. Bahadır'a yan bir bakış attım. Büyük bir dikkatle arabayı sürüyordu. Acaba bu herif polise çalışıyor olabilir miydi? Başımı olumsuz anlamda salladım. Polis için çalışıyorsa ve kim olduğumu biliyorsa o zaman Sami Gün'ü neden öldürsün ki? Polis neden bunu istesin? O zaman geriye tek bir şey kalıyordu. Bahadır bize rakip biri ya da birilerinin adamı olabilirdi. "Şu sokağın başında indir beni." "P-peki Hande Hanım." dedi kekeleyerek. Az öncesine kadar nasıl da imalı konuşuyordu. Arabayı sağa çekti ve tüfeğimi alarak indim. Kendi arabama doğru ilerlerken Kürşat bana bir haber sitesinden az önceki cinayetimi attı. Kötü haber cidden hızlı yayılıyormuş. "NOVA KENDİ TARZINDA GÜNAYDIN DİYOR!" "Bu sabah 10.41 civarında ünlü iş adamı Ahmet Bekler toplantı sırasında suikaste uğradı. Yapanın veya yaptıranların kim olduğu belli olmasa da sosyal medyada bu olay 'Nova Kendi Tarzında Günaydın Diyor!' şeklinde çok kez paylaşıldı. Ahmet Bekler'in ailesi ve yakınlarına baş sağlığı dileriz." Yorumlara girdiğimde herkes Ahmet Bekler'in bir açığını yazmıştı. Kimi yolsuz olduğunu,kimi eşini aldattığını yazıyordu. "Nova biz senden razıyız." "Nova yine showunu yaptı." "Arkadaşlar en büyük o mu bilmiyorum ama Nova çok büyük." Ekranı kapatarak arabaya geçtim. Bugün yapılacak işlerim vardı. Tüm günümü yorumları okuyarak geçiremezdim. Ekranıma bu kez de Kürşat'ın araması düşmüştü. Arabayı çalıştırırken yanıtladım. "Gördün değil mi haberleri?" "Kürşat ben Bahadır'dan şüpheleniyorum." Kısa bir sessizlik oldu. Şu an kesin kaşlarını çatmış,elini sakalına atmış düşünüyordu. "Neden? Bir şeyini mi gördün?" "Sürekli bir imalı laflar falan. Kendi de çekiniyor ama sözünü de esirgemiyor. Bilemiyorum ya yeni geldiği için hâlâ adapte olamadı. Ya da içimizdeki köstebek." "Ben onu çok araştırdım Hande. Hep iş adamlarının şoförlüğünü yapmış. O adamları da araştırdım pis işleri yok. Ben onu uyarırım daha düzgün konuşur." "Tamam." diyerek telefonu kapattım. Umarım köstebek değildir de cidden adapte olmaya çalışan yeni çalışandır. Henüz kahvaltı yapmamıştım. Bir kafenin önünde indim arabadan. Siparişimi verdikten sonra etrafı inceliyordum. Bir Yunan heykeli dikkatimi çekmişti. Bir süre bakıştık. Sonrasında yemeğim geldi. Artık ona bakmıyordum ama dikkatini çektiğimin farkındaydım. Kalkıp buraya doğru adımladığına göre evet başarmıştım. "Merhaba! Oturabilir miyim?" "Tabi ki." Karşımdaki sandalyeye oturdu Yunan heykeli. 1.85 boyunda sarışın,yeşil gözlüydü. Sarışın erkekler ilgimi çekerdi hep. "Gürgen ben bu arada." "Funda bende. Memnun oldum." Siparişim gelmişti. Bir süre sohbet etmiştik. Artık kalkmam lazımdı. "Benim kalkmam lazım. Tanıştığıma tekrardan memnun oldum." "Ben de kalkıyordum zaten." Hesabı ödemek için kasaya ilerlediğimde benden önce davranarak hesabımı ödedi. Sonra birlikte mekandan çıktık. Arabama doğru ilerledim. Arabamı görünce ufak bir ıslık çaldı. "Bu bebek senin mi?" "Evet benim bebeğim. Turlayalım mı?" "Sabah yürüyüşüne çıkmıştım. Arabam 10 kilometre ileride." "Yürüme tekrar atla." Benim kapımı açtıktan sonra kendisi de sağ koltuğa geçti. Bir süre arabayı inceledi. Arka koltuktaki gitar kılıfını gördü. "Gitar mı çalıyorsun? Ben de çok severim. Bakabilir miyim?" Uzanmıştı ki durdurdum onu. Yapmacık bir şekilde gülümsedim. "Teli koptu ben de buraya gelmeden önce tamire bıraktım. Kılıf boş yani." "Öyle mi? Peki o zaman. Tamir olunca çalarsın bir şeyler." "Tamam sözüm olsun." Cıvık bir şeye benziyordu bu Gürgen ağacı. Dönüp baktığımda göz kırptı. Tekrar yola çevirdim bakışlarımı. "Bu arada ne iş yapıyorsun?" "Babamla çalışıyorum." diye kestirip attım. Ona sormadığım hâlde ben de antrenörüm diyip işinden bahsetmeye başladı. "Daha yeni turnuvadan geldik. İlgin var mıdır senin de?" Yunan heykeli dedik ne çıktı? Başıma bela almıştım resmen. Bu 10 kilometre de ne bitmez yoldu. Cevap vermeyince telefonuyla ilgilenmeye başladı. "Bu sabah iş adamı Ahmet Bekler toplantı esnasında keskin nişancı tarafından öldürülmüş. Ne günlere kaldık. Düşünsene sabah evinden çıkıyorsun,hiçbir şeyden haberin yok ve nerden geldiğini bilmediğin bir kurşunla öldürülüyorsun. Üstelik seni öldürmesini isteyen biri var ve o yaptırıyor. Ne kadar acı." Sessiz kaldığımda cevap bekler gibi bana baktı. Haberim yokmuş gibi dudaklarımı büzdüm. "Bilmiyorum,görmedim yani. Haberlere pek fazla bakmam." "Anladım. Bence de en iyisi. Baktıkça insanın içi daralıyor. Neyse,ben şöyle ineyim. Bu arada numaranı istesem." Sallama bir numara verdim ve vedalaşarak arabadan indi. Ne diyebilirdim ki? Umarım numaranın kullananı yoktur. ❄️ Mekana geldiğimde polis hâlâ arama yapıyordu. Gözlerim Tuna komiseri aradı. O da ben de birbirimizi aynı anda gördük. "Merhaba Hande Hanım. Nasılsınız?" "İyiyim Tuna Bey,sizleri sormalı." "Göründüğü gibi. Sizi buraya getiren nedir?" Zeki adamdı cidden de. Öylesine gelmediğimi anlamış olmalıydı. "Geçen gün bana özel koruma ister misiniz diye sormuştunuz ya. Evet istiyorum ama bu siz olursanız kabul ederim." "Ben mi?" dedi şaşkınla. Sonra güldü. Yüzüme baktı. Ciddi miydim yoksa dalga mı geçiyordum? Bir başkomisere özel korumalık teklif ediyordum. "Evet,sizin deneyiminize güvenebilirim sadece. Üstelik süreç 10 gün de olsa 1 ay da olsa maaşınızın 3 katını vereceğim." "Hande Hanım sizce sorun parada mı? Ben başkomiserim. Nasıl size özel koruma olabilirim?" "Bence gayet iyi bir koruma olursunuz Tuna Bey. Düşünün derim." Bir süre düşündü. Bir şeyleri kafasında ölçtü biçti yüzünün ifadesinden belliydi. Sonra 'Peki' dedi. Ne düşündü nasıl düşündü bilmiyorum ama bir şey onu ikna etti. O neydi onu da bilmiyordum. "Tamam,yarın başlayabilirsiniz. Numaranızı verirseniz evimin konumunu atarım." "Peki." Ondan ayrıldıktan sonra Kürşat'ın evine sürdüm. Tuna'nın kabul ettiğini söylecek bundan sonrasını planlayacaktık. Kapısının önünde indim yine. Yaklaşık 8 senedir gide gele alışkın olduğum o kapının önüne. Bahçeden geçerken aklıma bu bahçede aldığım atış talimleri,dövüş dersleri gelmişti. İyi bir aileden geliyordum ama sorun anne babamdaydı. İkisi de boşandıktan sonra başkalarıyla evlenmişti. Babamın karısı ile anlamamış annemle yaşamaya başlamıştım. 8 Yıl Önce Annem çarşıya çıkmıştı. Ben de kurumuş çamaşırları yerleştiriyordum. Üvey babam salondayken onların çamaşırlarını da odaya bırakmak için odalarına girdim. Salonda zannediyordum ama odasındaydı. Katladığım çamaşırları aceleyle bırakıp çıkmak için arkamı dönmüştüm ki ismimi seslenmesiyle durdum. "Efendim Halil abi?" "Gelsene bir." Dönüp baktığımda ayağa kalkmıştı. Nereye gel dediğini anlamadığım için birazcık yaklaştım. Güldü ve beni geçerek odanın kapısını kapatıp kilitledi. Üzerime doğru gelmeye başladığında kapıya koştum. Beni tutup resmen yere fırlattı. Ayağa kalktım. "Nereye gidiyorsun güzelim? Kendin gelmedin mi odama?" "Ne diyorsun Halil abi? Ben seni salonda sandım. Kıyafetlerinizi getirmiştim." "Bırak bunları." Eski askerdi Halil. Tüfeği duvarda asılıydı. Bir hamlede elime alıp namluyu ona doğrulttum. Pis pis güldü. "Yaklaşma. Yaklaşma ateş ederim." "Oyuncak değil o güzelim." Bana doğru adımladı yavaş yavaş. Yapamayacağımı zannettiği için böylesine sakindi. Tetiği çektim. Tam namlunun ucundaydı. "Hem kendin kuyruk sallıyorsun hem de böyle naz mı yapıyorsun? Annen gelmeden halledelim işimizi." Bir el ateş ettim. Patlayan silah sesi tüm odayı doldurdu. Bir el daha ateş ettim.Halil yere yığılmıştı. Ağzından kan akıyordu. Tüfeği sanki ateşten elim yanmış gibi yere fırlattım. Öldürmüştüm Halil'i. Ne yapmıştım ben az önce? Hızlı düşünmem lazımdı. Ne yapacaktım? Odama koştum. Elime ne geçerse valize doldurdum. Annem yakında gelecekti,evden çıkmam lazımdı. Alel acele çıktım evden. ❄️ Çıkarken yanıma 1 lira bile almamıştım. Sahil kenarında,yanımda kocaman bir valizle öylece bankta oturuyordum. Yanıma biri yaklaştı. Halil'in tabancası çantamdaydı. Elimi çantaya sokup hazırda bekledim. "Gecenin bu saati,burda bir başına ne yapıyorsun?" "Sana ne! Sen kimsin ki hem?" "Önce ben sordum Küçük Hanım." Başımı çevirip yanımdaki adama baktım. 25 yaşlarında esmer,koyu kahve gözlü tipik bir Türk erkeğiydi. "Öğrenciyim,memlekete döneceğim. Taksi bekliyorum. Oldu mu?" 'Cık.' dedi. "Olmadı. Senin daha yaşın kaç ki üniversiteye gidiyorsun? Hadi onu geçtim,tedirginsin. Geldiğimden beri elin çantanın içinde. Bir şey saklıyorsun sen." "Evet." Çantamdaki tabancayı çıkarıp adama doğrulttum. O ise korkmak bir yana sanki 'E ben biliyordum.' der gibiydi. "Burdan gitmezsen sonu senin adına kötü olur." "Sen o elindekini kullanabiliyor musun ya?" Sabır Allah'ım! Bugün de herkes ağız birliği yapıyor olmalıydı. "Merak etme. Birkaç saat önce deneyimleyerek öğrendim." "Vay be! Nerde kullandın? Oyuncak değil o." "Üvey babamı vurdum. Eğer çok merak ediyorsan seni de yanına göndereyim. Bizzat birinci ağızdan dinle." Ufak bir kahkaha attı. Espri yapmamıştım oysa ki. Yüzü tekrar ciddi bir hâl alırken boğazını temizledi. "Hayır o yüzden sormadım. Sana bir iş teklif etmek için sordum aslında." "Az önce katil olduğunu öğrendiğin birine tam olarak ne işi teklif edeceksin?" "Katil olmasını tabi ki." "Ne içtiysen aynısından ben de alabilir miyim? Bu kafayı yaşamak istiyorum ya." Yine güldü. Ne saçmalıyordu bu adam? Gece gece nerden karşıma çıkmıştı ki? "Dinle! İş insanı Kürşat Anahtar'ın müdürü Enes Atılgan ben. Kürşat abi yetiştirmek üzere eleman alacak. Eğer kabul edersen seni ona götüreceğim." "Ben hiçbir şey anlamadım yalnız." Kürşat Anahtar'ın henüz 17 yaşında olan bir elemana ihtiyacı olduğunu da hiç düşünmüyordum aslında. "Şöyle anlatayım Küçük Hanım. Kürşat abinin silah ve dövüş konusunda eğitecek adama ihtiyacı var. Senden 10 numara olur diye düşünüyorum." "Özel koruma gibi bir şey mi?" "Çok soru soruyorsun. Fazla merak iyi değildir. Seni şimdi bir otele yerleştirelim,sabah Kürşat abinin yanına gideceğiz." "Ben seninle ne diye otele geleyim?" Oflayarak yüzünü sıvazladı. 'Seni yerleştirelim diyorum. Birlikte kalalım demiyorum.' Ayağa kalktı ve valizimi peşinden sürüklemeye başladı. Kim olduğunu,nereye gittiğini bilmeden ben de düştüm peşine. Bir arabaya geçince mecbur ben de bindim. Cidden de bir otele gelmiştik. Sabah Enes beni otelden aldı ve büyük bir eve getirdi. İçerde bir sürü çalışan,kapıda bir sürü koruma vardı. Kürşat Anahtar'ın evi burası olmalıydı. Orta yaşlarda,siyah saçlarına yeni kır düşmeye başlamış,orta boylu bir adamın karşısına getirdi beni Enes. Adam beni şöyle bir süzdü. "Oğlum siz cidden angutsunuz. Yetiştirmeye adam getir dedim,çocuk almış gelmişsin." Sanki armut al demiş de elma almışlar. Adam istemiş de çocuk getirmişler. Ne yazık. "Abi bu kız zehir zehir. İlk cinayetini de daha dün işlemiş. Baksana sen şuna. İlk kez değil de bin birinci kez cinayet işlemiş gibi." "Evet cidden öyle. Peki madem,eğitimine başlasın bakalım." Şu an Tuna'nın tekliğimi kabul ettiğini ve yarın özel korumam olarak başlayacağını anlatmıştım Kürşat'a. "Aferin. Şu dava sonuçlanana kadar ve yapanlar bulunana kadar adam öldürmeyeceksin. Tuna her an yanı başında olur." Başımı olumlu anlamda salladım. Salonu zil sesi doldurdu. Ardından da Enes'in telefonu çaldı. "Yemek siparişim gelmiş de." Biraz sonra çalışan kadın Enes'in paketlerini getirdi. Enes sanki 30 senedir yemek yemiyormuş gibi iştahla bakıyordu paketlere. Hemen açıp lahmacunları çıkardı. "Kesene bereket abi. Sağ ol valla iyi oldu." "Beleş dinamit olsun,götümde patlasın diyorsun Bahadır." Bahadır'ın yüzü asılırken ters bakışlarım Enes'in üstündeydi. Benimle göz göze gelince anlamıştı hemen. "Oğlum şaka lan. Hem ben 20 tane lahmacunu tek başıma nasıl yiyeyim? Yani zorlasam yerim de neyse buyrun hadi. Kürşat Abi,Hande siz de alın." "Enes sen de ne biçim sözler var lan. 50 yaşında adamım ilk kez duydum o sözü." Enes gururlu bir şekilde omuzlarını dikleştirdi. 'Atasözü abi ya. Beni bilirsin,atasözlerini severim ben." Enes bir tane lahmacun da bana uzattı. İstemediğimi söyleyerek ayaklandım. "Haydi bana müsaade. Bir süre görüşemeyiz gibi. Kendinize iyi bakın,ben yokken enselenmeyin ha." ❄️ Evime geçtim. Yardımcımı yolda aramıştım. Valizlerimi toplamıştı sağ olsun. "Dürdane Hanım çok sağ olun. Ben bir süre babamlarda olacağım. Siz de bu süreçte izinlisiniz. İster burda kalın,isterseniz sizi tatile falan da gönderebilirim. Maaşınız yatacak." "Sağ ol Hande kızım. Memlekete gideyim ben de o zaman izninle." "Ne izni Dürdane Hanım? Tabi ki gidin. Yol paranız ve çalışmadığınız günlerin parasını hesabınıza yatırıyorum şimdi." "Allah senden razı olsun kızım." El birliğiyle valizlerimi arabama yerleştirdik. Kaç gün kalacağım belli değildi o yüzden biraz fazla olmuştu valizlerim. "Hande kızım beni de otogara bırakır mısın sana zahmet? Küçük bir bavulum var bir tek." "Tabi bırakırım. Al da gel bavulunu hadi." Dürdane Hanım'ı otogara bıraktıktan sonra babamın evine sürdüm.Annem her ne kadar onun yanına gitmemi,aklının bende kalacağını söylese de babamda kalacaktım. Şu zamana kadar para vermekten başka bir şey yapmamıştı sağ olsun. Ona gittiğimden ya da neden gittiğimden haberi dahi yoktu. Evin kapısına geldiğimde çalışanı açtı kapıyı.Arabamdan valizlerimi indirmelerini ve uygun bir odaya yerleştirmelerini rica ettim. İçeri girdiğimde babam salonda oturuyordu. Şımarık,egolu ve en sahte gülümsememle ona doğru adımladım. Gelenin kim olduğuna bakmadı bile. "Bana bir kahve yapar mısın?" "Sürpriiiz. Ben geldim babişko. En sevdiğin çocuğun."
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE