3. BÖLÜM

2171 Kelimeler
Keyifli okumalar🌸. "Hande? Bu ne hoş sürpriz." Kollarını iki yana açıp ona sarılmamı bekledi. Küçük bir kız çocuğu gibi sekerek gittim yanına. Sıkıca sarıldı bana. "Bu bavullar ne?" Ayrılıp arkamı döndüm. Valizlerim üst kata çıkarılıyordu. Babamın kaşları çatıkken sevimli bir şekilde gülümsedim. Yüzü hâlâ aynıyken dudağımı sarkıttım." "Ekonomik kriz baba. Malum her gün zamlar falan. Bir başına da zor oluyor. Beni birazcık idare edin 2,3,4 hafta kadarcık." Babam şaşkınla ağzını açmıştı ki ondan önce başka bir ses doldurdu evin içini. "Kim geldi hayatım?" Babamın karısının salona girip bizi görünce yüzü asılmıştı. Anında dudaklarına sahte bir gülümseme yapıştırdı. "Ah Hande! Sen miydin tatlım? Hoşgeldin biz de akşam yemeğine oturmak üzereydik." "Hoşbuldum Yasemin. Bir süre kalıcı geldim." Soran gözleri babama bakarken babam 'Sonra anlatırım.' diyerek geçiştirdi. Aç olmadığımı ve dinlenmek istediğimi söyleyerek odama çıktım. Tuna Komisere konum atıp bir süre sosyal medyada gezindim. Canım sıkılmaya başlıyordu. Enes'in haberleşmek için açtığı ama haberleşme dışında her türlü muhabbetin döndüğü gruba girdim. Ben: Sıkıldım,bana gelin. Bana dediysem babamın evi yani. Enes: Çayı koy,geliyoruz. Ben: Yanına kek de çırpayım mı Enes? Bigboss Kürşat: Kek değil de börek şahane olurdu. Ben: Gelirken alırsan yeriz. Bigboss Kürşat: Valla yemek işlerinden en iyi Enes anlıyor. Ondan istesene. Enes: Neli alayım abi? Bigboss Kürşat: Oğlum yanımda oturuyorsun,niye burdan soruyorsun? Enes: E abi sen de burdan yazdın. Ben: Hadi gençler bırakın mesajı da gelin. Enes: Biz hiç babanın evine gelmedik ki. Ne diyeceksin babana? Ben: İşte ilk kez gelin de deneyimleyelim hep birlikte. Gözlük: Abi börek su böreği olsun bari. Enes: Olsun Bahadırcığım,senden önemli mi? Gözlük: Sağ ol abi. Tufan: Biz Serkan ile gelemiyoruz Hande. Kusura bakma. Ben: Hadi ya Gelseniz iyi olurdu. Serkan: Başka zamana artık. Sohbetten çıkıp üzerimi değiştirdim ve aşağı indim. Babam terasta Yasemin ile sohbet ediyordu. Gidip arkasından boynuna sarılıp yanağına bir öpücük bıraktım. "Arkadaşlarım gelecek babiş. Bahçeyi hazırlatır mısın?" "Kimmiş bu arkadaşlar?" "Arkadaş işte babacım." "Peki madem,mutfaktadır Nursel ablan. Söyle ona hazırlasınlar." Bahçeyi hazırlarken çaldı zil. Nursel abla kapıyı açmaya gitti. Ben de baş köşeye oturup sigaramı yaktım. Önde Kürşat arkasında Enes ve Bahadır bahçeye girdiler. Hoşgeldin faslından sonra yerleştiler koltuklara. Resmen çete olarak çay saati yapıyorduk. Enes cidden de gelirken su böreği almıştı. Servis etmesi için Nursel ablaya verdim. Etrafı inceleyen Enes'in gözleri en son beni buldu. Ne var dercesine başımı salladım. "Yok bir şey. Seni düşündüm. 'Beni eve değil,bir odaya bile sığdıramadılar.' demiştin ya. Şu evin en az 20 odası vardır herhalde." Burukça gülümsedim. Annem babamla ayrıldığında ben 10,ablam 15 yaşındaydı. Babam tekrar evlenince ablam üniversiteye geçmişti. Beni de istememişti Yasemin ve annemin yanında yaşamaya başlamıştım. "Tatsız şeyler konuşmayalım Enes. Konum atmadım,evi nasıl buldunuz?" "Sabri Soyluoğlu nerde oturuyor diye yoldan geçen birine sorduk. O da tarif etti sağ olsun. Kızım nasıl bulacağız? Tüm bilgilerin bizde kayıtlı ya." Güldüm. Enes ile Kürşat da gülüyordu. Kapıdan tarafa baktığımda babam geliyordu. Göz göze gelince kaşları çatıldı. Anında düzeldi ifadesi. "Hande arkadaşlarım gelecek diyince Kürşat Anahtar'ın geleceğini hiç düşünmemiştim. Şeref getirdiniz,hoşgeldiniz." Babam Kürşat ile tokalaşırken hemen yanı başımda duran Enes 'Ne eksikse onu getirdik.' diye kulağıma fısıldadı. Gülerek onu susturdum. "Hoşbulduk Sabri Bey. Nasılsınız?" Babam Kürşat'ı nerden tanıyordu hiçbir bilgim yoktu. Haberlerde görmüştü belki de. Ama Kürşat da onu tanıyor gibiydi. Belki de adını bildiği için öyle söylemişti. "İyiyim,sizleri sormalı. Servisiniz daha başlamadı mı? Hemen seslenelim içeri." Babamdan beklenmedik şeyler. Kürşat gerekli olmadığını söyledi. Babam bana 'Gel kızım bir bakalım biz.' diyerek beni eve yönlendirdi. Peş peşe mutfağa girerken ikimizin de dudaklarından aynı anda şu soru kalıbı döküldü. "Sen Kürşat Anahtar'ı nerden tanıyorsun?" "Benim mekanın ortağı. Asıl sen nerden tanıyorsun?" Ortaklık falan yoktu ama babamın bunu bilmesine de gerek yoktu. Birlikte çete kurup adam öldürdüğümüzü söyleyemezdim. "Bizim de kendi çapımızda bir iki tanıdığımız var. Bekletmeyelim hadi geçelim." Öyle olsundu bakalım. Nursel abla ve diğer iki çalışan ellerinde tepsiyle yanımızdan geçti. Peşlerinden biz de dışarı çıktık. Daha yeni oturmuştuk ki bu kez üvey kardeşim Özge göründü. Hepimizi tek tek süzerken bizim gözlerimiz de ondaydı. Derin göğüs dekolteli ultra mini elbisesiyle oldukça seksi duruyordu. "Hoşgeldiniz. Babacım mafyayla da mı çalışıyorsun?" Sorusu babama yönelik olsa da bakışları Kürşat'ın üstündeydi. Babamdan önce Enes atıldı. "Tanıdılar bizi.Al Capone olduğunu anladılar abi. Hepsini öldürmemiz lazım." Özge şuh bir kahkaha attı. Üvey kardeşim diye demem hiç sevmezdim kendisini. Sinsini önde gideneydi. "Kim bu? Baba tanıştırsana bizi." "Ablanın arka-" "Sevgilim Enes,babası ve erkek kardeşi. Aile tanışması yaşanıyor şu an." "A öyle mi? Desene enişte yapalım derken eniştem oldun. Neyse size iyi oturmalar. Ben çıktım." Özge'nin peşinden babam da kalkmıştı. Enes'e baktığımda ters bakışlarını gördüm. "Niye kısmetimi kapatıyorsun kızım ya?" Bu kez gülen bendim. "Özge mi senin kısmetin? Görmedin sanırım nasıl içten pazarlıkçı,sinsi,kem gözlü." Enes elinden şekeri alınmış çocuk gibi mutsuzdu. Sessiz sessiz çayını içiyordu. "Yani misafir umduğunu değil bulduğunu yer de Hande,bu çay ne ya? Şu hâle bak. Börekler,tatlılar,kısır." "Ama kısır çok güzel Enes Bey. Ben 4 tabak yedim." "Afiyet olsun Bahadırcığım. Boşan da semerini ye hatta Bahadır." "Atışmalara evde devam edin gençler. Misafirliğin kısası makbuldur. Kalkalım hadi." Kürşat ayaklanınca Enes bardağındaki son çayı da içip ayağa kalktı. Bahadır'ın çayını daha yeni doldurmuştum. Eline alıp içmeye başladı. "Eline al da içe içe git Bahadır. Bardağı getirirsin sonra." Eline bir dilim de börek aldı ve o şekilde arabaya geçti. Hepsiyle vedalaşıp eve girdim. Az önceki halimize gülmeden edemedim. Koca koca adamlarla oturup çay saati yaptık. ❄️ Zil sesiyle uyandım. Saate baktığımda daha 7 bile olmamıştı. Bu saatte misafir de gelmezdi sanırım. Tabi ya! Kesin Tuna gelmişti. Üzerimi hızlıca değiştirip aşağı indim. Babam salonda Tuna ile oturuyordu. Babam da bana gelen misafirleri ağırlamaya ne meraklıydı. "Günaydın Hande. Gelsene." Şımarıkça gülümseyip babamın boynuna sarıldım. Yanağına kocaman bir öpücük bırakıp 'Günaydın babacağım.' diye abartılı bir giriş yaptım. Babamın yanına kurulurken Tuna Bey'in bakışları üzerimdeydi. Ona da 'Hoşgeldiniz.' dedikten sonra tekrar ilgimi babama verdim. "Tuna ile tanıştın mı baba? Özel korumam artık." "Evet biz de tanışıyorduk. Sen 2 dakika benimle mutfağa gelir misin kızım?" Tuna'dan müsaade isteyerek kalktı babam ve mutfağa adımladı. Arkasından ben de Tuna'ya gülümseyerek kalktım ve mutfağa geçtim. "Özel koruma nerden çıktı Hande? Bana bak benim bilmediğim bir işler mi çeviriyorsun sen? Önce geldin eve yerleştin, sonra Kürşat Anahtar ve adamları geldi,şimdi de özel koruma. Bir günde evim türbeden daha çok ziyaret aldı." Babam soran gözlerle bana bakıyordu. Ben de olan biten her şeyi anlattım. Soran gözleri yerini yavaşça endişeye alıyordu. "Peşinde katil mi var Hande?" "Bilmiyorum baba,Tuna Beyler de onu araştırıyor işte. Bana koruma isteyip istemediğimi sorunca ben de siz olun dedim işte burda şimdi." Babam sıkıntılı bir nefes verdi. 'İyi hadi içeri geçelim.' "Ha bir şey daha var. Ben bu adama maaşının 3 katını teklif ettim. İşlerim kötü gittiğine göre sen halledersin." Mutfaktan çıkarken babam arkamdan söyleniyordu. "Hande o herif ne kadar maaş alıyordur. 3 katı nasıl bir para biliyor musun sen?" "Orasını da sen düşün babiş." Kahvaltı sofrası bahçeye kurulmuştu. Salondan geçerken Tuna'ya takıldı gözlerim. Önce onun yanına gittim. "Tuna benim mekan ne zaman açılacak acaba?" "Olay yerinin işleri bitmek üzere Hande Hanım. Yarından itibaren açabilirsiniz mekanınızı." "Peki yapan kim?" "Biz de onu bulmaya çalışıyoruz Hande Hanım." Benim sizden önce bulmam lazımdı. Tuna da hiçbir şey anlatmıyordu ki. İpucu bile verdiği yoktu. "Bulununca bana da kim olduğunu söyler misin lütfen?" "Tabi Hande Hanım." Gülümseyerek babamın yanına çıktım ve onu yine öperek sağına oturdum. Tabağımı doldururken Özge ve Sıla da masaya gelmişti. Özge,Yasemin ile babamın kızı,Sıla ise Yasemin'in başka bir adamdan olan 2 çocuğundan biriydi. Bir de erkek kardeşi Berat vardı. "Benim kahvem nerde kaldı ya? Sen baksana bir." Omzumun üstünden arkaya baktım. Tuna 5 adım kadar geride ayakta duruyordu. Yanımda oturan Sude'ye adımladı. "Kahvemi getir mutfaktan." Özge'nin arkasına baktığımda Tuna ile göz göze geldik. "Tuna çalışan değil Özge. Benim özel korumam. Kahveni başkasından iste." "Vay Hande Hanım'a da bak sen özel korumalar falan." Tuna'yı baştan sona bir güzel süzdü. "Senin de sevgililer,korumalar ekstra bir yakışıklı ha! Nerden buluyorsun?" "Sana ne Özge? Sen kendininkilerle ilgilen." Önüne dönüp tabağıyla ilgilenmeye başladı. Tuna tekrar eski yerini alırken ben de önüme döndüm. ❄️ Akşam üstü hazırlanıp aşağı indim. Enes'in karoke barına gidecektim. Bizim ekip ordaydı. Dışarı çıktığımda Tuna hemen dibimde bitti. "Buyrun Hande Hanım." "Sana gerek yok Tuna. Ben tek başıma gideceğim." "Olmaz,ben özel korumayım ya. Tek gidemezsiniz." Sen gelirsen biz nasıl planlarımızı konuşacağız diyemediğim için mecburen sessiz kaldım. Arabanın kapısını açınca gülümseyerek bindim. Şoför koltuğuna geçerken nereye gittiğimizi sordu. Yolculuk boyunca yol tarifi hariç başka bir şey konuşmadık. Enes'in mekanına geldiğimizde Tuna yine benden önce inerek kapımı açtı. Kapıdaki korumalar kimlik sormaya gerek duymadan beni içeri aldılar. Tuna arkamda kalmıştı. "Üzgünüz başkomiserim,giremezsiniz." Enes polis mekana alınmasını istemiyordu. Geri döndüm ve badgurdlara özel korumam olduğunu söyleyerek Tuna'yı içeri aldım. "Polis alınmıyor sanırım." Sahte bir gülümseme yerleştirdim dudaklarıma. Suratı ifadesizken bilmediğimi söyledim. Önce bar kısmına geçip içecek bir şeyler aldım. Tuna aramızda bir bar taburesi bıracak şekilde oturmuştu. Gözlerim etrafı tararken biriyle kesişti. Uzun boylu esmer bir bombaydı. Bana bakarak içeceğini havaya kaldırınca ben de ona karşılık verdim. Biraz sonra esmer bomba Tuna ile aramızda kalan tabureye oturdu. Müzik çok yüksek sesli olduğu için bağırarak adımı sordu. "Alev,ya senin ismin?" "Kenan,isminden belli alev alevsin." Ateş kırmızısı bir ruj sürmüştüm. Kenan sanki dünyanın en güzel iltifatını etmiş gibi genişçe gülümsedim. Hemen dudağımın kenarına bir öpücük bıraktı. "Hızlı gidiyorsun." "Severim hızı." Sen seversin hızı da maalesef bugün sana ayıracak zamanım yok be Kenan. Başka zamanda görüşelim. Üst kattan bize bakan Enes ile göz göze geldik. Eliyle gelmemi işaret etti. Kenan'dan müsaade isteyerek ayaklandım. "Tuna Bey'e benden bir içecek hazırla." Barmene Tuna'yı göstererek üst kata çıktım. Kürşat,Enes ve Bahadır Enes'in odasında oturmuş beni bekliyorlardı. "Bu Tuna da ne görev adamıymış be!" "Sorma,buraya da peşimden çıkacak zannettim bir an." Çantamdan sigaramı almak için açtığımda kenarına tutturulmuş bir şey gördüm. Küçüktü ama ne olduğunu anladım. Dinleme cihazı yerleştirilmişti. Diğerlerine sessiz olmalarını işaret ederek cihazı gösterdim. Hemen anladılar. "Ee,dün akşam ikramlıklar nasıldı?" "Vallahi kısır çok güzeldi Handecim,çalışanınızın ellerine sağlık." "Afiyet olsun Enes." "Ben de sarmaları çok beğendim Hande Hanım." "Sana da afiyet olsun Bahadır." Bir süre daha saçma sapan şeylerden bahsettik. Tuna Bey'e de bak sen cihaz yerleştirmiş çantama. "Hoca bu durur mu yapıştırmış cevabı. Ya tutarsa." Hepimiz abartılı bir kahkaha ile güldük Enes'in fıkrasına. "Beyler ben artık müsaadenizle aşağı ineyim. Sonra görüşürüz yine." "Ben de inecektim Hande." Enes'i başımla onaylarken Kürşat da kalkacağını söyledi. Hep birlikte aşağı indik. Enes bir arkadaş bakacağını söyleyerek yanımdan ayrıldı. Bar bölümüne geçtim. Tuna bıraktığım yerde duruyordu. "Hoşgeldiniz Alev Hanım." "Sen onu duydun mu?" Başını olumlu anlamda salladı. Soran gözlerle bana baktı. "Oyun oynamayı seviyorum Tuna. Elimde olmadan yapıyorum çoğu kez." "Onun farkındayım zaten. Kabullenmek gerekirse çok güzel oynuyorsunuz. Babanıza saf şımarık kız rolünü o kadar güzel oynuyorsunuz ki anlamıyor bile. Tıpkı az önce üst katta çantanıza yerleştirdiğim cihazı fark edip oynadığınız gibi. Ya da cinayetin olduğu gün,öldürülenin kim olduğunu duyduğunuzda şaşırdınız ama tanımıyor rolü oynadınız aslında tanıyordunuz o kişiyi." Bu kadar şeyin farkında olması sinir bozucuydu. Ama asıl önemli konunun farkında değildi. "Evet,babama o rolü yapmayı seviyorum çünkü çocukken de öyleydik. Çantama yerleştirdiğin cihazı da fark ettim evet önemli bir şey konuşmayacaktım zaten Enes Bey ile. Cihazı görünce saçmalamak istedim çünkü sinirim bozuldu ve evet ölen kişiyi duyunca şaşırdım,hayır yakinen tanımazdım kendisini. Sadece duyduğum bir isimdi o kadar." Sinir bozucu bir şekilde güldü. Gerçekten sinirlerim bozuluyordu. Barmenden sert bir viski istedim. "Hâlâ yalan söylüyorsunuz Hande Hanım,şunu bilin ki gözler asla yalan söylemez." Önüme gelen viskiyi iki seferde içtim ve yeniden söyledim. Yeniden,yeniden ve yeniden ❄️ Sabah gözümü başımdaki ağrıyla açtım. Akşam ikinci bardaktan sonrasını hatırlamıyordum bile. Yatakta doğrulunca bir anda karşımda babamı görünce irkildim. Baş ucumda dikiliyordu öylece. "Ne yapıyorsun baba?" İç çekerek yatağa oturdu. Bir derdi vardı sanki. Ne olduğunu sordum. "Hiç kızım,aklıma annenin sana hamile olduğunu öğrendiğimiz gün geldi." Kaşlarım çatılırken o anlatmaya devam etti. "Annen ablandan sonra hemen sana hamile kalınca Allah'a 'Allah'ım kızı nasip ettin bir de erkek evladı nasip et.' diye dua etmiştim. Şimdi sana şöyle bir bakıyorum da iyi ki kız olmuşsun." "Ya babiş cidden mi? Çok mu seviyorsun beni? İyi ki kız olmuşum değil mi?" "İyi ki kızım. Kız başına bu kadar şey yapıyorken erkek olsan kim bilir neler olurdu. İyi ki erkek olmadın kızım." "Aman baba ya. Ne olmuş sarhoş geldiysek? Ayrıca erkek yapar da kadın yapma diye kural mı var? Biz de pekâlâ yapabiliriz." "Bence bir kadın nara atmamalı kızım." "Nara mı attım?" "Hem de nasıl. Yol boyu küfür ederek gelmişsin. Taksici zor getirmiş." "Bir saniye. Tuna nerdeymiş? Ben niye taksiyle geldim?" "Tuna başkomiseri kovmuşsun ya kızım. Sağ olsun seni taksiye bindirip göndermiş,ardından da arabanı teslim etti." Tuna'yı kovmuş muyum? Ben neler yapmışım? Hiçbir şey hatırlamıyordum ve bu benim canımı fazlasıyla sıkıyordu. "Bundan sonra benimle çalışacaksın Hande. Yok gece kulubüymüş yok alem yapmakmış falan. Bitti o devir. Şirkette çalışacaksın." "Pardon? Hadi ablam yurt dışında tamam,peki diğer çocukların? Onlar niye çalışmıyor da ben çalışıyorum? Neydi az önce dediğin? Hah 'erkek çocuk'. Kuzey ve Berat seninle işe gelsin. Erkek çocuk işte. Al onları git." Kuzey de babamla Yasemin'in oğluydu. Erkek çocuk diyordu. Hazır vardı erkek çocuğu. "Ne halin varsa gör o zaman Hande." "Sağ ol baba. Şimdi çıkar mısın?" Babam çıkınca hızlıca üstümü değiştirdim. Daha gidip Tuna'yı tekrar işe alacaktım.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE