Bölüm 4

1755 Kelimeler
"Oturmaya mı geldik!? Kalk kız!" Sinan oynarken beni oturduğum çimlerden kaldırmaya çalışıyordu. Uykulu uykulu ona baktım. "Sinan bir git işine. Sabah sabah bu ne enerji." Kendi kendine ankara havası oynamaya devam etti ve tuttuğu kolumu geri bıraktı. "Beden dersinde oynamayalımda nerede oynayalım!? Kalkın be!" Dersimiz bedendi evet. Ama beden dersinde kim ankara havası oynar ki? Ve ne yazık ki ilk dersti. Biz bir şey oynamayacağımızı söyleyince Sinan önümüzde kıvırtmaya devam etti. Sanki biz hiçbir şey söylememişiz gibi hâla kaldırmaya çalışıyordu. "Sinan gel kardeşim şöyle. Sen iyi değilsin bugün." Ahmet yavaşça Sinan'ın yanına gitti. Sinan kaşlarını çatmış Ahmet'in ne yapacağına bakıyordu. Bizde pür dikkat onları izliyorduk. Çünkü yapcak daha iyi işimiz yok. Ahmet Sinan'ın yanına geldiğinde eliyle Sinan'ın ensesini tuttu ve bizim yanımıza oturttu. Sinan zor da olsa oturunca konuşmaya başladı. "Ben aşık oldum." Sinan'ın ani itirafı üzerine hepimiz öksürmeye başladık. Sinandan bahsediyorduk, hani şu salak olan. "Kime lan!?" Yaşar'ın heyecanla sorduğu sorusuya Sinan derin bir iç geçirerek cevap verdi. Şaka mı yapıyor acaba? "Bugün sabah gördüm onu." Oha! Ciddi ciddi aşık olmuş. Dur belki rüyasıdır. Hemen heyecanlanmayalım. "Uykulu uykulu bakıyordu bana." Buse heyecanla yerinde zıpladı. Bu kızda her şeye seviniyor. "Eee... Hızlı anlat!" Buse heyecandan bacağımı sıkmaya başlamıştı. Hayır niye benim bacağımı sıkıyorsun!? "Sonra ben ona bakmayı sürdürdüm, o da elini gözünden çekip bana bakmaya başladı. Böyle sarışın, mavi gözlü çok güzeldi. " Buse omuzlarımdan tutmuş bir ileri bir geri sallayarak konuştu. Sanırım omuzladım iflas etti. "Ayy! Çok romantik ve heyecenlı." Baygın baygın Buse'ye baktım "Bunun nesi romantik?" O da ellerini benden çekti ve yüzünü ciddileştirdi. "Sus, sen anlamazsın. Hödük!" Ona dil çıkardım ve Sinan'ı dinlemeye devam ettim. Hayır, romatiklik yoktu ortada. Normal bir olay. Aman kime ne diyorsam? Salak zaten. "Ben onun yanına gittim. Elimi uzattım o da elini uzattı." Artık herkes coşmuştu. Oha! Yaşar,Ahmet'i kucağına ne ara aldı? Yaşar kucağına birini alma isteği varmış da bu zamana saklamış gibi. "Sonra bir baktım aynadaki yansımaymış." Herkes donup kaldı. Ben kahkahamı koymamla üçü birden Sinan'ın üstüne atladı. Sinan'ı kovalamaya başladılar. Koş Sinan koş! "Sizin ekip yine gününde." Yukarıdan gelen sese baktım. "Kahve?" Göz rengi kahverengi olandı. Bravo bana! Ezber yeteneğime bak. Nasılda aklımda tutuyorum. Kahve ilk kaşını çattı, sonra sırıtıp yanıma oturdu. "Senden sözelci olmaz." Haklı. "Sayısalcı da olmaz." Başıyla onayladı. "Eşit ağırlık olsa geberirsin." Bu sefer ben onayladım. Birini yapamıyorken ikisini birden neden seçeyim? O mantık öyle değil ama sen bilirsin. "Lan o zaman benden adam olmaz!" Hızla ona döndüm. O da tuhaf tuhaf bana bakıyordu. "Ne olacağım ben kahve?" Omuz silkti ve önüne döndü. "Sana da iyiki bir şey sorduk." Bende önüme dönüp kovalamacayı izlemeye devam ettim. "Fizikçi ol fizikçi." Arkamdan gelen diğer sesle arkamı döndüm. Mavi hızla diğer yanıma oturdu. "Ne alaka?" Kahve, Mavi'ye soru yöneltti. "Fiziği güzel ya ondan dedim. Alp sende bir yürütmedin kıza. Ne güzel yürüyecektim." Hızla Mavi'yi ittim. Otururken yan düştü. "Puşt! Git başkasına yürü! Birde açık açık söylüyor. Dingil!" Kendimi de ittiğimi yeni fark etmiştim. Sırtım kahveye dayalıydı. "Tamam be güzelim. Bir şey demedim." Mavi eski yerine otururken bende duruşumu düzelttim. "Oyy anam yoruldum!" Sinan bizim yanımızda durmuş, elleri dizlerinde bir şekilde dinleniyordu. Arkasından gelen Yaşar eğik duran Sinan'ın üstünden atladı. Cidden ne yapacakları belli değil. Tam Ahmet'te atlayacakken Sinan doğruldu ve Ahmet, Sinan'a çarptı. İkisi de yere düştü. Benle beraber herkes kahkaha atmaya başladı. Büyümek şöyle dursun sanki 7 yaşındalar. "Ahmet ırzıma geçtin lan! Kalk üstümden!" Ahmet'i itmeye çalışıyordu. Ahmet kendini yana attı ve Sinan yattığı yerden kalktı. "Ben gidiyorum!" Sinan bir şey dememizi beklemeden hızla okula gitti. Hiçbirimiz umursamadık. Çünkü n'apalım? "Kalkın da basketbol oynayalım diğerleriyle." Kahve ayağa kalkarken konuşmuştu. Sahaya baktım. Yeşil ve Siyah oynuyordu. "Hadi gidelim." Bende ayağa kalktım ve onlara doğru yürümeye başladım. Bizim sahaya girdiğimizi gören ikili topu bize attı. Bende hızla tuttum. Boyum 1.68 di. İdare ederdi. Sürekli 1.60 altında kız gördüğümden kendimi uzun bile hissediyordum. Topu sürmeye başladım ve potaya attım. Tabii ki degirmedi. "Bir kere girse sadece bir kere, şaşıracağım!" Yere düşen topu kahve aldı ve potaya doğru zıplayarak attı. Ve basket. "Aman ne olmuş bir kere attıysan!" Kahve kaşını kaldırıp bana baktı. Bende olabildiğince gülümsemeye çalıştım. Beden dersinin sonlarına doğru biz kenara çekilmiş dörtlünün sert oynayışını izliyorduk. Tabii tek izleyen biz değiliz. Etrafta ne kadar kız varsa onlarda bunları izliyordu. Siyah orta sahadan topu potaya attı. Top sert bir şekilde çarpttı ve yere düştü. Yeşil düşen topu yakaladı ve yukarıda dönerek attı. Sayı! Hafifçe esnedim. Basketbol iyi hoş ama ben çabuk sıkılıyordum. Tekrar topu Kahve aldı. Siyahla karşı karşıydı. Şimdi fark ettimde ikisininde cüssesi ayı gibi. Kahve topu atarken Siyah onunla zıpladı. Topa vurmaya çalıştıktan ama Kahve ondan önce davranıp topu havalandırmıştı. Kahve topu atınca potayı tuttu. Aynı şekilde Siyah da dengesini kaybetmek üzereyken potayı tuttu. İkisi de sallanmaya başladılar. Pota sizi taşımaz yanlız! Taşımadı. Pota kırıldı ve ikisi de yere düştü. Ben yine kahkahamı tutamadım. Bugün çok eğleniyordum. "Kanka!" Buse'nin beni dürtmesiyle ona baktım. Kaşıyla bir yeri gösteriyordu. Kafamı gösterdiği yere çevirdim. Aha sıçtık! Müdür bey sizin burada ne işiniz var ya? Hızla yerimden kalktım ve dörtlünün yanına gittim. Siyah kalkmıştı ama kahve hala yerinde yatıyordu. Ayağımla dürttüm ve bana bakmasını sağladım. "Kalk çabuk! Müdür geliyor!" Müdür kelimesini duyar duymaz ayağa kalktı. Ne kadar işe yarıyor bu müdür kelimesi. Yanımızda duran potaya baktım. Allah'ım bunu yerinden çıkaran hayvanların başından niye ben sorumluyum!? Müdür yanımıza geldi. Bir potaya bir bize bakıyordu. Derin bir nefes verdi. Bende hızla konuşmaya başladım. "Hocam hepsi sizin suçunuz! Gelmişsiniz buraya eski potayı koymuşsunuz, okula da hayvan öğrenci koymuşsunuz sonra kırılınca biz suçlu olduk! Ben kabul etmiyorum suçlamaları! Hepsi okul başkanın suçu!" Arkamdan boğaz temizleme sesi gelince göz ucuyla baktım. Buse sinirle bana bakıyordu. Doğru lan! Okul başkanı Buse'ydi. İyi halt yedin Sinem! Aferin sana! "Kanka şaka yaptım." Masum bir şekilde konuştum ve tepkisini beklemeden müdürle konuşmaya devam ettim. "Hocam başkanın da suçu değil. Hepsi sizin suçunuz. İnsan bir kontrol eder canım. Sonrada gelin bize kız-" Arkadan ağzım kapatıldı. Kaşlarımı çatıp arkamdakine baktım. "Sinem bir sus!" Sende mi be kahve!? Sende mi? Ağzımla elini ısırdım. Küfür mırıldanarak elini çekti. Sen kimsin de benim ağzımı kapatıyorsun? Densiz! "Boşuna bahane yürütme Sinem. Cezayı alacaksınız." Yavru köpek bakışı atmaya başladım. Hayat niye bana bunu yapıyorsun!? Hayır yani neden ben!? Ahh ölüm... "Cezamız?" Mavi sert bir şekilde sormuştu. Gören o müdür sanır. Bu ne sertlik koçum? "İki spor salonunu da temizleyeceksiniz." Bu muydu!? Daha kötü bir şey bekliyordum. "Her gün." Ne!? Müdür cümleyi söyledi ve bizi tepkilerimizle başbaşa bıraktı. Dörtlüye döndüm. "Sizi var ya..." Dişimi sıkarak konuştum ama etkilenen var mı? Yok! Olan bana oldu. "En azından okuldan atmadı." Bu açıdan bakacak olursak Yeşil'e katılıyordum. "Her neyse. Ben sizi gözetleyeceğim zaten. Çalışacak olan sizsiniz." Hiç biri tepki vermedi. Bunları da sinir etmek ne zor çıktı. "Ben gidiyorum." Tam adımımı atacak iken Buse'nin sesini duymamla durdum. "Kanka!" Yine aynı tondaydı. Yine kötü bir şey oldu muhtemelen. Hayır yani rahatça gitsem n'olacak? Bedenimi Buse'ye çevirdim. Kaşıyla okul kapısını gösterince bu sefer hızla oraya çevirdim. "Tamam. Gidemiyormuşum." Bir Sezginimiz eksikti. O da geldi, tam oldu. Sezgin beni sevdiğini söyleyen biriydi. Yıllardır zevk mi alıyordu beni kovalamaktan, bilemiyorum. Artık benle uğraşmayı hobi edinmişti. Ve dün okula gelmemişti ve ben yokluğunu bile hissetmemiştim. Bugün niye geldi? Giden dörtlüyü durdurdum. Yani bütün saklanma yerlerimiz bildiği için belki şu veletler bana yardım ederdi. "Ya bende sizle geleyim mi? Ama beni saklayacaksınız." Hepsinin kaşı aynı anda havaya kalktı. Siz acaba dördüz falan olabilir misiniz? "Niye?" Sezgin nerede diye baktım. Etrafa bakınıyordu. Kesin beni arıyor. Bugün beden dersimin olduğunu bilecek kadar uzun zamandır seviyor. "Hadi lütfen! Sonra açıklarım." Hepsi omuz silkti ve yürümeye devam ettiler. Hızla önlerine geçtim. Tabii içlerinden birinin göğsüne çarpmam kaçınılmazdı. "Şu Sezginden beni kurtarın, söz istediğinizi yapacağım." Yine beni gale almadılar. Yürümeye devam ettiler. Sadece hala göğsünde durduğum kişi yürümedi yada yürüyemedi. Kafamı kaldırdım ve gözlere baktım. "Yürü." Hızla bileğimden tutarak yürümeye başladı. Bende ona ayak uydurdum. Okulun arkasında büyük bir ağaca götürdü beni. Ağaç yapraklarının ağırlığından sarkmış ve gövdesi görünmüyordu. Yapraklarını aralayarak içeri girdik. Cidden iyi saklanma yeriydi. Ve ben bunu yeni mi keşfediyorum? Cidden mi? "Buraya fazla kişi gelmiyor. Yani bu ağacın varlığını da fazla kişi bilmiyor. Sezgin buraya gelse de ağacın içinde olduğunu göremez." Sadece kafamı salladım. "Ben gidiyorum." Yaprakları çıkmak için açmışken bu sefer ben onun bileğinden tuttum. "Sağol Yeşil. Sezgin bazen çok sinir bozucu olabiliyor." Tebessüm etti ve konuştu. "Adım Doğukan. Yeşil diyip durma." Dik dik ona baktım. "Sağol Yeşil." Yeşil kelimesini vurgulayarak söylemiştim. Kafasını senden bir şey olmaz der gibi salladı ve gitti. Evet bende biliyorum benden bir şey olmayacağını. Ağacın gövdesine yaslandım. Burası okulun önüne göre çok sessizdi. Ve sessizlik güzeldi. Ve yine sessizliğimi bozan bildirim sesi güzel değildi. Mesajlaşmak yoruyordu. 0535*******: Sezginden saklanacak kadar sevmiyorsun demek. 0535*******: Bende sevmiyorum. Sana asılıp duruyor. Gel beni döv, diye bağırıyor resmen. Sinem: Bana asılıp durması seni ilgilendirmez. 0535*******: Tabii ki de ilgilendirir. Sen beni sevmesende ben seni seviyorum. Sevdiğime başkasının asılmasına göz yumamam herhalde. 0535*******: Sıkıştırırsa sen bana söyle ben onu benzetirim. Sinem: Ortaya çıkacak olsan bile mi? 0535*******: Senin gözünün önünde yapmam canım. Kenara çeker öyle döverim. Sinem: İstemez ben hallederim işimi. Sana gerek yok. 0535*******: Şu an bile seni öpmek istiyorum. Nasıl bir etki bıraktığını bilmiyorsun. Sinem: Ay hoşt ulan sapık! 0535*******: Tamam sert kız. Bir şey demedim. 0535*******: Bugün ceza almışsınız. 0535*******: Potayı kırmayı nasıl başardınız? Sinem: Hepsi Siyah ve Kahve'nin suçu. Adam akıllı oynamıyorlar. Hayvanlar. 0535*******: Sen onlarla fazla yakınlaştı sanki? Sinem: Herkesle olduğum gibiyim. Ama Mavi'nin boyu küçük olduğu için ona daha yakınım. Gerçi sinir bozucu. 0535*******: Ne yaptı da? Sinem: Yolu açık buldu sanırım. Yürümeye çalışıyor. 0535*******: Tam dövülmelikmiş o da. 0535*******: Senin yanındaki erkekler niye hep dövülmelik? 0535*******: İşim uzun sürecek bu gidişle. Sinem: Cidden çok fazla saçmalıyorsun. Ayrıca kendini de döv olmadı. 0535*******: Konu sen olunca saçmalayabiliyorum. 0535*******: Sana yürüyen o kadar kişi arasında sen o kadar rahatsın ki. Sanki 40 yıllık asker arkadaşınmış gibi davranıyorsun herkese. Sinem: Belki ben vampirim ve 40 yıllık asker arkadaşlarım. 0535*******: Bana saçmalıyorsun diyene bak. 0535*******: Ama ben asker arkadaşından daha fazla olmak istiyorum. 0535*******: Elini tutmak, saçını koklamak, öpmek. Bunların hepsini asker arkadaşı olarak değil de sevgili olarak yapmak istiyorum. 0535*******: Her türlü seni istiyorum. 0535*******: Her kapım sana çıkıyor. 0535*******: Sen beni görmüyorsun. 0535*******: Görmemelisin de. 0535*******: Benden uzaklaşırsın görürsen. 0535*******: Bu yüzden sadece düşüncelerimi bil. 0535*******: Beni hissetsen yeter. Sevmek zorunda değilsin. 0535*******: Sadece benim sevgimi yaşamama izin ver? 0535*******: Sana olan sevgimi sana karşı sunmama izin ver? 0535*******: Belki vazgeçerim o zaman. 0535*******: Senden bir tepki alamazsam belki umudumu yitiririm. Sadece izin ver? Sinem: Ne yaparsan yap. Beni rahatsız ettiğin an seni engellerim. Haberin olsun! 0535*******: Ciddi misin!? Sinem: Evet. 0535*******: Ciddisin yani? Şaka yapmıyorsun!? Sinem: Evet. (Görüldü 10.00)
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE