BEKLENMEYEN TEKLİF
1. BÖLÜM (KARSU)
Ben Karsu. Kanserden en değerlisi olan annesini kaybetmiş; üniversiteye hazırlanan kardeşini, alkolik babasının tüm pisliklerine ve engellemelerine rağmen gecesini gündüzüne katarak okutmaya çalışan yalnız kız. Hani şu hep dizilere konu olan türde bir hayat yani. Ama bizimkisi oldukça gerçek ve boktan.
Annem hayattayken gerçek bir aileydik aslında.Ta ki bir gün babam kumarda her şeyini kaybedene dek. O kumarda sadece servetini değil, bütün bir ailesini kaybetmişti. Sonrası cehennem. Borç üstüne borç binip, şirketi iflası çekince de hepten alkole verdi kendini. Doğru düzgün ödenmeyen kiralar, babamın bitmek bilmeyen küfürleri ve dayakları... Çok geçmeden de annemi kaybettik zaten. Henüz 25 yaşındayım ve benim yaşımdaki birçok kız güzel bir kariyer, mutlu bir evlilik hayalleri kurarken benim en büyük hayalimse iyi bir birikim yapıp kardeşimle birlikte bu boktan hayattan ve bize hayatı zindan eden babamdan kaçıp kurtulmak.
‘’Karsu! Neredesin Allah’ın cezası? Karsu!’’
‘’Geldim, bağırmasana, Kayla uyanacak,’’ dedim ellerimi üzerimdeki önlüğe kurularken.
‘’Banane ulan! Uyanırsa uyansın! Ben mi dedim sanki bütün gün otur ders çalış diye!’’
Sıkıntıyla iç geçirdim. ‘’Tamam bağırma işte. Sabah sınavı var kızın. Söyle ne istiyorsan getireyim ben.’’
‘’Ne yemek var?’’
‘’Makarna yaptım, salçalı.’’
‘’Ulan bir gün de adam gibi bir şey yap da koy önüme be!’’
‘’Cebimizde para bıraktığın mı var, bir de yemek beğenmiyorsun? Eve para getirdiğin yok, bari benim kazandığımın hepsini alma da doğru düzgün iki kap yemek yapabileyim evde.’’
Öfkeyle elini saçlarımdan geçirip kendine doğru yaklaştırdı. Her bir kelimesinde o iğrenç alkol kokan nefesi yüzüme çarpıyordu.
‘’Bana laf mı sokuyorsun sen ha? Kim var lan senin karşında!’’
‘’Bırak canımı acıtıyorsun!’’
‘’Senin dilin fazla uzadı! Bir daha bana laf sokmaya çalışma, kırarım bacaklarını, işe mişe de gidemezsin bundan sonra!’’
‘’Bırak baba, lütfen... Canım... canım acıyor. Lütfen bırak...’’ Gözlerimin dolmasına engel olamamıştım.
Hışımla saçımı bırakıp ittirdiğinde saç diplerimi acıyla ovuşturdum. Ağlamamak için kendimi sıkıyordum. Hayır, karşısında ağlayıp bu zevki tattırmayacaktım ona.
‘’Git bana masa kur hadi! Öyle yalı kazığı gibi dikilme! Ulan kime diyorum ben, bak hala duruyor!’’
Hafifçe burnumu çekip mutfağa yöneldiğimde saklamaya çalıştığım gözyaşlarımı daha fazla tutamamıştım. Musluktan su doldurup sandalyeye bıraktım kendimi. Saç diplerim hala deli gibi sızlıyordu.
‘’Abla?’’
Suyumu içip hızlıca gözlerimi kuruladım.
‘’Güzelim, niye kalktın sen?’’
‘’Sesinize uyandım da... Sen iyi misin? Bir şey mi oldu?’’
‘’Yok, yok ne olacak? Susadım, su içiyordum da. Hadi git yat sen. Sabah sınavın var erken kalkacaksın zaten.’’
‘’Karsu! Ulan nerede kaldın be!’
Gözlerimi kapayıp sakinleşmek için derin bir nefes aldım.
‘’Babam mı bir şey yaptı yoksa?’’
‘’Hayır, yok. Yemek hazırlayacağım ben şimdi ona. Hadi git yat sen de lütfen. Geleceğim bende birazdan yanına.’’
‘’Tamam, öyle diyorsan. İyi geceler abla.’’
‘’İyi geceler güzelim.’’
Kayla içeri geçtikten sonra dolapta bulabildiğim ne varsa koydum sofraya. Tabii rakısız olmazsa olmaz.
‘’Ekmek yok mu?’’
‘’Yok, kalmadı. ’’
‘’Ulan az zıkkımlanın da bana da yiyecek bir şeyler kalsın şu evde be! Lan bir siktir olup gidemediniz şu evden, kurtulamadım bir türlü!’’
Cevap bile vermeden odaya yönelip, sessizce yatağıma geçtim. Yorganı başıma kadar çekip boğazımdaki hıçkırığı bıraktım. Yine ve yine babamın bize zehir ettiği bir gün daha bitmişti.
*****
Telefonumun alarmıyla yanan gözlerimi ovuşturup açmaya çalıştım. Başarısız bir girişimden sonra el yordamıyla telefonu bulup alarmı kapattım. Gece kaçta uyuyakaldığım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Yataktan zorla kalkıp ayılmak için banyoya geçtim. Yüzümü yıkadığımda aynadaki yansımamla göz göze gelmiştim. Ağlamaktan kızarmış gözler, şişmiş bir yüz... İnsanlarla sürekli yüz yüze olan bir garson için şahane bir surat.
Odaya geçerken salona göz attım. Geceden kalma, koltuğa elinde rakı şişesiyle yığılmış kalmıştı.
‘’Keşke annem yerine giden sen olsaydın,’’ diye mırıldandım.
Odaya geçip dolaptan kot pantolonumla ince bir sweat alıp giyindikten sonra saçlarımı taramaya başladım. Saç diplerim hala sızlıyordu. Saçımı tarayıp yanlardan tokayla tutturduktan sonra kot ceketimi ve çantamı alıp evden çıktım. Durağa geldiğimde otobüse son saniye yetişmiştim.
Restorana geldiğimde hızla üzerimi değiştirip kartımı taktım. Son kontrolleri yapmak için içeri yöneldiğimde ofisten çıkan patronla yüz yüze gelmiştim.
‘’Oo Karsu Hanım, günaydın.’’
‘’Günaydın Koray Bey.’’
‘’Ne bu aceleniz? Daha açılışa vakit var. Bu kadar yormayın kendinizi.’’ Gülümsediğinde o itici bakışları üzerimde bir yukarı bir aşağı gidip geliyordu.
‘’Son kontrolleri yapmaya gidiyorum Koray Bey. Müsaadenizle.’’
Gitmek için hamle yaptığımda bileğimden tutup durdurdu. ‘’Bırak diğerleri halleder. Ofise gelsene sen bir.’’
‘’Ne... neden? Bir sorun mu var?’’
‘’Yok canım, ne sorunu? Bir şey konuşacağım sadece. Gel hadi.’’
Ofise girdiğimde arkamdan girip kapıyı kapattı. ‘’Otursana. Keyfine bak.’’
Çekinerek karşısındaki koltuğa oturdum. Söze başlamadan baştan aşağı süzmüştü beni.
‘’Nasıl gidiyor Karsu? Var mı bir problem?’’
‘’Yok Koray Bey. Her şey yolunda.’’
‘’Bir ihtiyacın falan olursa çekinmeden gelebilirsin bana, biliyorsun.’’
Hafifçe dişlerimi sıktım. Kapısını çalacağım son insan bile değildi de, el mahkum çalışıyorduk mekanında işte. ‘’Biliyorum, teşekkür ederim Koray Bey.’’
‘’Yalnızız. Bey demesen de olur bana.’’
‘’Yok, böyle iyi Koray Bey. Ne konuşacaktınız benimle?’’
‘’İş konusundaki özverini takdir ediyorum. Çok çalışıyorsun. Fazla mesailere de kalıyorsun, sesin bile çıkmıyor. Bu iş yeri için çok fazla emek veriyorsun Karsu.’’
‘’Koray Bey, altı üstü garsonum ben. Öyle aman aman yaptığım bir şey...’’
‘’Yo, öyle deme. Ben her şeyin farkındayım. Bu yüzden senin çok daha fazlasını hak ettiğini düşünüyorum.’’
‘’Nasıl yani?’’
‘’Asistanım ol Karsu. Kişisel asistanım. Sana şu an aldığından çok daha fazlasını veririm.’’
‘’Koray Bey ben... yapamam. Diğer arkadaşlardan...’’
‘’Ben seni istiyorum Karsu.’’ Sesi ve bakışları oldukça ciddileşmişti. ‘’Ben asistanım olarak yalnızca seni istiyorum. Ne kadar istiyorsan veririm. Yeter ki teklifimi kabul et.’’
Şaşkınlıktan gözlerim açılmış, ne diyeceğimi bilememiştim.
‘’Ben... teşekkür ederim, gerçekten. Ama görevimden memnunum.’’
‘’Karsu, harika bir teklifi elinin tersiyle ittiğinin farkında mısın şu an?’’
‘’Ben... yok... ben garson olarak devam etmek istiyorum Koray Bey. Müsaadenizle gidip kontrollerimi yapsam iyi olacak.’’ Çıkmak için kapıya yöneldim.
‘’Bence teklifimi bir daha düşün Karsu. Çünkü kabul etmezsen ya da benden kaçmayı düşünürsen, hayatının geri kalanında pek de eğlenceli bir çalışma hayatın olmayacak. Ama kabul edersen... beni mutlu etmiş olursun ve emin ol, ben de seni çok mutlu ederim. Tabii aileni de. Şu kardeşin... Neydi adı? Hah, Kayla. Kayla... Ablası gibi güzel ve naif Kayla. Kaçıncı sınıftaydı şimdi? Lise son muydu?’’
Hafifçe yutkunup ‘’Evet’’ anlamında başımı salladım.
Ağır adımlarla yanıma gelip, parmağını hafifçe yanağımda gezdirdi. ‘’Şimdi o bu sene mezun olacak. E sonra üniversite tercihleri, kalacak yer ayarlanması, okul hazırlıkları falan, bir ton masraf yani. Ama eğer teklifimi kabul edersen... bunların hiçbirini dert etmene gerek kalmaz Karsu. Beni anlıyorsun değil mi Karsu?’’
Dolan gözerimi kırpıştırıp akmasına engel olmaya çalıştım.
‘’Beni anlıyorsun değil mi Karsu?’’
Korkuyla başımı salladım.
‘’Güzel, beni anladığına sevindim. O zaman sen teklifimi bugünlük düşün, cevap vermek için acele etme. Yarın konuşuruz tekrar. Artık işinin başına dönebilirsin.’’
Parmağı hafifçe dudağıma dokunduğunda kafamı çevirip hızla tuvalete atmıştım kendimi. Midem deli gibi bulanıyordu. Yüzüme birkaç kez su çarpıp kendime gelmeye çalıştım. Nihayet biraz olsun sakinleştiğimde derin bir nefes alıp son kez üzerimi düzeltip, içeri yöneldim. Ancak işle meşgul olduğumda unutabiliyordum hayatımdaki iğrençlikleri.
Kapıyı suratına çarpıp çıkıp gitmeyi ne kadar istesem de, babam gibi bana hayatı zindan edeceğine ve iş bulmama sonuna dek engel olacağına emindim. Yalnız olsam yine umurumda olmazdı. Ama beni Kayla’yla tehdit etmesi göze alamayacağım bir şeydi. Teklifini midem bulansa da kabul etmek zorunda kalacaktım. Yaşadığım bu hayattan başka türlü birikim yapıp kurtulma şansım yoktu çünkü.
Öğlen molasına çıktığımda tabldotumu alıp terasa yöneldim. Neyse ki bugün müşteriye kapalıydı burası. Sabah olanları düşünmemek için sadece yemeğime odaklanmaya çalıştığımda telefonumun sesiyle kendime geldim. Tanımadığım bir numaradan gelen ısrarlı bir aramaydı.
‘’İyi günler. Karsu Güngör, değil mi?’’
‘’Evet, benim.’’
‘’Sizi bir iş ilanıyla ilgili aramıştım.’’
‘’İş ilanı mı? Şey... Aslında benim çalıştığım bir işim var şu anda ama... Hangi iş ilanı için aramıştınız?’’
‘’Eğer müsaitseniz yüz yüze görüşebilir miyiz? Maalesef telefonda bilgi vermem pek mümkün değil. Teklifimin size oldukça cazip geleceğine eminim.’’
Belli belirsiz bir iç çektim. Belki de gerçekten hoşuma gidecek bir işti bu ve bu yavşak müdürden kurtulmam için de bir fırsat olurdu bana.
‘’Karsu Hanım?’’
‘’Özür dilerim, e... Adres neresiydi acaba?’’
‘’Size adresi mesaj olarak ileteceğim. 1 saat sonra görüşmeye bekliyorum. İyi günler.’’
Telefonu kapattıktan sonra içimde garip bir huzur kıpırtısı oluşmuştu. Gerçekten en hızlı bulabildiğim tek iş olan buraya, eve yalnızca ben para götürdüğüm için mahkumdum. Ama patronun bu iğrenç tavırları artık beni çileden çıkarıyordu. Sahiden bu iş bana yeni bir fırsat olur muydu ki?
Telefonumun bildirim sesiyle gelen mesaja baktım. Adres bana biraz uzaktı, o yüzden hemen yola çıkmam gerekiyordu. Hızla izin almak için ofise yöneldim.
‘’Koray Bey benim çıkmam lazım.’’
‘’Ne?’’
‘’Kardeşim... Kayla rahatsızlanmış, okula gitmem lazım. İzin verirseniz erken çıkabilir miyim bugün?’’
Hafifçe dudaklarını yalayıp süzdü tekrar. ‘’Tabii. Bir ihtiyacın olursa araman yeterli. İstersen ben bırakabilirim seni.’’
‘’Yo, teşekkürler. Otobüsle giderim. Çok sağ olun.’’ Daha fazla bir şey söylemesine fırsat vermeden giyinme odasına geçip üzerimi değiştirdim. Koşa koşa durağa gittiğimde otobüsü yine son saniye yakalamıştım. Nefes nefese boş koltuklardan birine kendimi bıraktım. Bu görüşmenin gerçekten iyi geçmesini istiyordum. Çünkü artık tek bir şansım vardı ve bunu kaçırmak gibi bir ihtimalim yoktu.