ATEŞTEN TAHT

1194 Kelimeler
4. BÖLÜM KARSU'NUN ANLATIMINDAN DEVAM Kızılın gidişinin üzerinden 1 hafta geçmiş, benimse evde ikinci haftam bitmişti. O gün aşağı indiğinde patronumun ona nasıl bir ceza verdiğini deli gibi merak etsem de, bunu öğrenmem tabii ki mümkün değildi. Pişman mıyım? Asla! Küçücük bir çocuğa eziyet edercesine davranmaya cesaret edebildiyse, patronumun ona verdiği he türlü cezayı çoktan hak etmişti zaten. Başlarda eğitmenlik işinin beni korkuttuğunu itiraf edebilirim. Hayatımda Kayla dışında hiçbir çocukla bu kadar yakın bulunmamıştım çünkü. Ama Umay'ın bana verdiği programa göz attığımda henüz temel seviyede olduğu için beni çok yoracak bir durum olmamıştı. Bazen dersleri dışında keyfimize göre uzanıp sohbetler ediyor, bazen mısır patlatıp sevdiği çizgi filmleri birlikte izliyor, bazen de mutfakta birlikte yeni lezzetler keşfediyorduk. Kızıl gittiğinden beri resmen Arya'nın yüzüne renk gelmişti. Artık çok daha fazla konuşuyor, çok daha fazla gülüyordu. Onu böyle görmekten inanılmaz mutlu oluyordum. Bana doğru yolda olduğumu hissettiriyordu. Umay zaman zaman bizi kontrol etmeye geldiğinde ondaki bu değişimi fark etse de hiçbir şey söylememişti. Patronum geldiğinde ise ara ara sessizce bizi izliyor, ansızın tekrar kayboluyordu. Arya'nın annesini hala görmemiştim, zaten hakkında hiçbir şey de konuşmuyordu. Muhtemelen ya ölmüş, ya da kocasıyla ayrılmışlardı. Bunu da düşününce Arya'nın yalnızlık duygusunu çok daha iyi anlayabiliyordum. Buraya geldiğimden beri Kayla’yla konuşamamıştım. Deli gibi merak ediyordum onu. Bugün ne olursa olsun Umay’ı arayıp onunla konuşmak istediğimi söyleyecektim. Geldiğimden beri henüz değil diyerek geçiştirmişti beni. Onun da kızıl bomba gibi gerçekten bazen inanılmaz gıcığıma gittiğini inkar edemezdim. Kahvaltı sonrası Arya’yla birlikte aktivite odasına geçtik. Sütünü içerken bir yandan da resim yapıyordu. Ben de telefonumla uğraşıyordum. Aklım hala Kayla’daydı. Sıkkınca iç geçirip Arya'ya döndüm. ‘’Arya, bak ne diyeceğim.’’ Maviş gözlerini merakla bana çevirdi. ‘’Bugün hava çok güzel. Biraz dışarıda zaman geçirmek ister misin? Belki lunaparka bile gideriz, ne dersin?’’ Heyecanla ayağa fırladı. ‘’Gerçekten mi?" Gülümsedim. ‘’Sen istersen neden olmasın, tabii çıkarız. Sen beni burada bekle. Ben gidip Sinan'la konuşayım. Hemen dönerim güzelim.'' Odanın kapısından çıkar çıkmaz iri bir gövdeye çaptığımda afallayıp bir adım geri çekildim. Kısılmış öfkeli bakışları üzerimde gezinen patronuma endişeyle baktım. ''Be... ben... çok özür dilerim Sarp Bey. Geldiğinizi fark etmedim.'' ''Evin içinde yürürken lütfen önünüze daha dikkatli bakın. Nereye gidiyordunuz?'' ''Şey... Hava çok güzel. Belki Arya'yla birlikte dışarı çıkabiliriz diye düşünmüştüm. Sinan'a söylemeye gidiyordum.'' Başını hafifçe yan yatırıp beni süzdü. ''Umay size söylemedi mi?'' ''Neyi?'' Gergince nefeslendi. ''Yanında ben yokken dışarı çıkması yasak.'' ''Yasak mı? İyi ama neden? Cezalı falan mı?'' ''Hayır. Yalnızca böyle olması gerekiyor. Sebepleri sadece beni ilgilendirir.'' ''Peki, nasıl isterseniz.'' ''Aklınızda bulunsun diye söylüyorum, Arya ile ilgili bir karar almadan önce bana danışırsanız iyi olur. Kimsenin bu evde keyfi iş yapmasını istemem.'' ''Be... ben... Sadece onun mutlu olacağını düşünmüştüm. Özür dilerim. Haddim olmayan bir şey yapmak istemedim.'' Gözlerini kırpıştırıp kapı kenarından Arya'ya göz attı. Belli belirsiz dudağı kıvrıldığında bana döndü. ''Gördüğüm kadarıyla her şey yolunda. Umarım bundan sonra da böyle devam edersiniz.'' Hafifçe yutkunup başımı sallamakla yetinmiştim. Umay tanımadığım bir adamla yanımıza geldiğimde bakışlarım diğer adama kaydı. Patronuma göre daha rahat görünüyordu. Kim olduğu hakkındaysa hiçbir fikrim yoktu. Patronum gergin bakışlarını üzerimde hissettiğimde gerginlikle ona döndüm. ‘’Kardeşinizle görüştünüz mü?’’ Heyecanla gözlerine baktım. ‘’Hayır görüşmedim. Bugün görüşebilir miyim? Gerçekten merak ediyorum onu.’’ Kısa bir an için beni izledi. ‘’Neden onun için bu kadar endişeleniyorsunuz?’’ Yeniden bakışlarımı kaçırdım. ‘’Şey... ben... Evde yalnız, o yüzden merak ediyorum. Derslerini falan yani. İyi olduğunu duymaya ihtiyacım var.’’ Bir adım daha attığında ben de bir adım daha geri çekilip yutkundum. ‘’Peki. Kardeşinizi arayabilirsiniz. Umay bunun için özel bir hat verecek size.'' Tekrar gözlerine baktığımda heyecandan gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. ‘’Çok teşekkür ederim, gerçekten.’’ Cevap vermeden diğer adamla birlikte uzaklaştığında Umay bana döndü. ''Beni takip edin.'' Görüşme yaptığımız odaya geçtiğimizde sehpa üzerinde duran sabit telefonu işaret etti. ‘’Buradan arayabilirsiniz. Unutmayın, işinizle ilgili herhangi bir bilgi vermeniz yasak.’’ ‘’Tamam, merak etmeyin.’’ Yanımdan uzaklaştığında hızla numarayı çevirdim. İkinci çalışta açmıştı. ‘’Kayla?’’ ‘’Abla?’’ Tutmak için çabaladığım hıçkırığımı salıverdiğimde o da burnunu çekmişti. ‘’Nasılsın güzelim, iyi misin?’’ ‘’Abla seni çok özledim. Seni çok özledim abla.’’ ‘’Bende seni çok özledim güzelim. Seninle bir araya geleceğimiz günü iple çekiyorum inan bana. Nasılsın? Her şey yolunda mı? Bir sıkıntı var mı?’’ ‘’Merak etme ben iyiyim abla. Okul iyi, sınavlarım iyi gidiyor.’’ ‘’Babam... O ne yapıyor? Seni rahatsız ediyor mu?’’ Derin bir iç çekti. ‘’Yok, merak etme.’’ ‘’Kayla bak bana doğruyu söyle, sana bir şey yaptı mı?’’ Sesim öfkeli çıkmıştı. ‘’Merak etme, ben iyiyim. Bir şey yapmadı. Sadece... senin para göndermeni bekliyor dört gözle. Senin bana para bırakıp bırakmadığını sorup durdu. Zıkkımı bitti tabii, elindeki para da suyunu çekmek üzere, kuduruyor.’’ Gergince iç çekti. ‘’Ama merak etme. Bana bıraktığın parayı iyi sakladım, hayatta bulamaz.’’ ‘’Kayla bak kendine çok dikkat et tamam mı? Ben seni yine arayacağım. Parayı alır almaz sana göndereceğim. Çoğunu kendine ayır, ona da az bir şey verirsin. Eğer...’’ Etrafıma dikkatlice göz atıp kimsenin olmadığından emin olduğumda sesimi alçaltıp devam ettim. ‘’Eğer bir şeye ihtiyacın olursa, sana bir şey yaparsa beni ara tamam mı? Numaramı yaz hemen, söylüyorum.’’ Hızlıca numaramı yazdırdım. ‘’Şimdi kapatmam lazım güzelim. Söylediğim gibi eğer sana zarar vermeye kalkarsa hemen beni ara. Sözleşme falan umurumda değil, çıkıp gelirim hemen, tamam mı?’’ ‘’Ben başımın çaresine bakarım, sen beni düşünme. Sen nasılsın? İş nasıl gidiyor? Şu gizemli patronunla tanıştın mı?’’ Belli belirsiz gülümsedim. Tekrar etrafıma baktıktan sonra devam ettim. ‘’Tanıştım deli.’’ ‘’Ee, nasıl biriymiş peki? Yakışıklı mı? Seksi biri mi?’’ ‘’Şş, Kayla saçmalama. Patronum o benim.’’ ‘’Ay tamam, bir şey demedim patronuna. Merak ettim sadece, ne yapayım?’’ Tekrar bir sırıtış oluştu yüzümde. ‘’Kapatmam lazım. Dediklerimi unutma. Seni çok seviyorum güzelim. Çok.’’ ‘’Bende seni ablacım. Görüşürüz.’’ Telefonu kapattıktan sonra derin bir nefes aldım. Sesini böyle iyi duymak rahatlatmıştı beni. Babamın ona dokunmadığını bilmek tek tesellimdi. Umarım böyle de devam ederdi. Çünkü onunla karşı karşıya gelirsek, hiç de istenmeyecek şeyler olacağı kesindi. SARP’IN ANLATIMINDAN DEVAM ‘’Sarp?’’ ‘’Söyle.’’ ‘’Numarasını paylaşmasına izin mi vereceğiz?’’ Derin bir iç çekip kameradan onu izlemeye devam ettim. Kardeşiyle görüşmek onu epey rahatlatmıştı. ‘’Aklı sürekli onda. Acil bir durum olursa kendisine ulaşmasını istiyor sadece. Umay’ın haberi olmasın. Kızı sıkıştırmasını istemiyorum.’’ ‘’Peki, nasıl istersen.’’ Kardeşinin benimle ilgili ısrarlı sorularına sırıtışı aklıma gelince hafifçe dudaklarım kıvrıldı. ‘’Aras, senden bir şey isteyeceğim. Karsu’nun evine birkaç kişi daha gönder. Sürekli takipte kalsınlar. Kardeşinin iyi olduğundan emin olsunlar. Sadece evde değil, okula gittiğinde, gezmeye çıktığında, her an etrafında olmalarını istiyorum.’’ ‘’Merak etme, bende o iş.’’ Çıkmak için kapıya yöneldiğinde durdu. ‘’Sence ne kadar dayanabilir?’’ ‘’Bilmem.’’ ‘’Senden fena korkuyor, baksana.’’ Hafifçe kıkırdadı. ‘’Seni karşısında gördüğünde nasıl beti benzi atıyor kızın.’’ ‘’Böylesi daha iyi. Beni haberdar et kardeşinden.’’ ‘’Tamam, görüşürüz.’’ Aras çıktıktan sonra tekrar kameraya döndüm. Tüm konuşmayı dinlediğimi bilse yüzünün alacağı ifadeyi az çok tahmin ediyordum. Onun böylesine çekingen hali hoşuma gidiyordu. Yine de beni ne kadar az tanırsa, onun için o kadar iyi olacaktı. Onu gözümün önünde çok uzun süre tutamazdım. Belki en fazla 1 yıl. Sonrasında uçup gidecekti ellerimden tekrar. Şartlar başka olsa ve ben bu karanlık dünyanın tepesindeki ateşten tahtta oturuyor olmasam her şey daha başka olabilirdi belki. Ama onun iyiliği için, en başta kendimden korumam gerekliydi.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE