3. BÖLÜM (KARSU)
Son kez toparladığım eşyalarıma baktım. Fazla kıyafet almamıştım yanıma. İlk ödemeyi aldığımda üzerime birkaç şey daha alırdım. Kayla’nın burada daha çok ihtiyacı olacaktı. Saatime baktım, neredeyse 9 olmak üzereydi. Çantamı bir kez daha kontrol ettim.
‘’Şşt, bana bak.’’ Kapının eşiğinde durmuş beni izliyordu. ‘’Ne zaman para yollayacaksın bana?’’
‘’Bilmiyorum," dedim bıkkınca. "Alır almaz gönderirim merak etme.’’ Yüzüne bile bakmak istemiyordum, telefonumun ekranını kurcaladım öylesine.
‘’İyi, öyle olsun bakalım. Anlaşmamızı unutma Karsu. Ya para yollarsın, ya da... güzel kardeşin senin yerine o işi halleder.’’ İğrenç gülümsemesiyle göz kırptığında tiksinircesine yüzüne bakıp, birkaç adımla ona yaklaştım.
‘’Sen nasıl bu kadar adi bir insan olabildin, söylesene. Bu sen olamazsın. Sen benim babam olamazsın.’’ Hafifçe boğazımı temizleyip titreyen sesimi toparladım. ‘’Bazen annem senden kurtuldu diye seviniyorum, biliyor musun? Bazen de diyorum ki keşke onun yerine sen...’’
Korna sesiyle cümlemi tamamlamaktan vazgeçmiştim. Ama o zaten sonunu bildiği için iğrenç sırıtışıyla yüzüme baktı.
‘’İyiler erken ölür derler Karsu. Hayat işte, ne yaparsın.’’
‘’Bir gün yapayalnız kendi pisliğinde öleceksin. Bu söylediğimi sakın unutma ‘baba’ .
Ceketimi giyindikten sonra çantalarımı alıp aşağı indim. Son model siyah bir cip kapıdaydı. Şoför kapımı açmış beni bekliyordu. Binadan çıkar çıkmaz elimdeki çantaları almak için yöneldi.
‘’Hoş geldiğiniz Karsu Hanım, eşyalarınızı alayım ben.’’
‘’Teşekkür ederim.’’
O eşyaları yüklerken bende arka koltuğa geçip oturdum. Çantaları yerleştirdikten sonra koltuğa geçip arabayı çalıştırdı. Binanın önünden ayrılmadan son kez evimize baktım. Daha doğrusu cehennemimize. Bugün bu evde her şekilde son günümdü. Bu sözleşme bittikten sonra bir daha bu kapıdan içeri adımımı atmayacaktım. Kayla’yla birlikte o hep hayal ettiğimiz geleceğimizi birlikte kuracaktık.
*****
Araba durduğunda şoför hızla gelip kapımı açmıştı. Gördüğüm ev karşısında resmen şok olmuştum. Buna ev değil, malikane demek daha doğru olurdu. Büyük ana girişten hemen sonra koca bir bahçe vardı önünde, ucu bucağı görünmeyen. Siyah giyimli sayısız adam malikanenin etrafında nöbet tutuyordu. Nasıl bir işin içine girdiğimi iyiden iyiye merak etmeye başlamıştım.
‘’Karsu Hanım, beni takip edin lütfen. İçeri kadar size eşlik edeceğim.’’
Şoförün sesiyle kendime geldiğimde şaşkın bakışlarımı kesip, onu takip etmeye başladım. İçeri girdiğimizde Umay girişte bizi karşılamıştı.
‘’Karsu Hanım, hoş geldiniz.’’
Uzattığı elini nazikçe sıktım. Teşekkür ederim Umay Hanım, hoş bulduk.’’
‘’Sinan Bey çantaları burada bırakabilirsiniz. Birazdan çocuklar odaya götürecekler. Siz çıkabilirsiniz.’’
Şoför çantaları bırakıp baş selamı verdikten sonra yanımızdan ayrılmıştı. Bense evin muhteşem mimarisine ve dekorasyonuna tutulmuştum. Varlıklı zamanlarımızda bile böylesi bir yerde yaşamamıştık hiç.
‘’Karsu Hanım, meraklı incelemeniz bittiyse görüşmeye geçelim mi?’’
Utanarak kendimi toparlamaya çalıştım. ‘’Ben... şey, özür dilerim. Sadece bakı...’’
‘’Beni takip edin lütfen.’’
Dünkü görüşmemize göre oldukça sertti. Nedenine takılmadan onu takip ettim. Girişteki merdivenleri geçtikten sonra büyükçe bir toplantı odasına gelmiştik. İçeri geçtikten sonra oturmam için işaret edip kapıları örttü.
‘’Evet, dün kısmen konuşmuştuk sizinle.’’ Masanın üzrrine yeni bir sim kart paketi bıraktı. ‘’Yeni sim kartınız. İçinde yalnızca benim ve şoförün numarası kayıtlı. Başka kimseyle irtibat kurmamanızı rica ediyorum. Söylediğim gibi, bizim işimizde gizlilik esastır. Kız kardeşinizle görüşmeniz için belirli günlerde size bilgi vereceğim. Yalnızca o zaman arayabilirsiniz. Bu da özel bir hat üzerinden olacak, şahsi telefondan değil.’’
Ciddi konuşmasını bölmek istemiyordum ama ödeme işini oldukça merak ediyordum. Tabii şu gizemli patronumu da. Kafamın içinden geçenleri duymuş gibi hafifçe gülümsedi.
‘’Ödemeniz banka hesabınıza sözleşmeniz bittiğinde yatırılacak. O zamana dek burada kalacağınız için sizin her türlü ihtiyacınız zaten sağlanmış olacak.’’
1 yılın sonunda mı? O zamana kadar babama para göndermezsem Kayla...
‘’Şey... ben... Yani ödeme...’’
‘’Evet?’’
‘’Evde benden başka çalışan kimse yok. Kardeşim de okuyor. Yani...’’
‘’Sözleşmemiz bu şekildeydi. İmza atarken okumuş olmanız gerek.’’ Bakışları oldukça ciddi ve geri adım atmayacak cinstendi.
‘’Ben... şey... Aslında tam dikkat etmedim de...’’
‘’Bu tamamen sizin sorununuz Karsu Hanım. Sözleşmeniz bu yönde. İmzaladığınız için 1 yıl boyunca herhangi bir şekilde ödeme talep edemezsiniz.’’
‘’Patronumla konuşmam...’’
‘’Hayır Karsu Hanım. Sizin bu işle ilgili muhatap olacağınız tek kişi benim. Herhangi bir sorun olduğunda ya da talebiniz, sadece bana ileteceksiniz. Başka sorunuz var mı?’’
Tekrar aynı konuyu açmakta tereddüt etsem de sormam gerekiyordu. Ellerim gerginlikten terlediğinde masanın altında birleştirdim. ‘’Şey... ödeme konusunda yardımcı olamaz mısınız? Yani aylık olarak alamaz mıyım, normal bir çalışan gibi?’’
‘’Siz normal bir çalışan değilsiniz Karsu Hanım. Bunu söylemiştim.’’
‘’Demek istediğim... benim aileme düzenli para göndermem gerek. Yoksa babam... kardeşimin canını sıkabilir. Onun okulu dışında başka bir şeyle meşgul olmaması lazım. Lütfen, bakın ne isterseniz yaparım. Patronumla gerekirse ben de konuşabilirim. Bu benim için gerçekten çok ama çok önemli.’’
Tepkisiz bir ifadeyle yüzüme baktığında tekrar reddedeceğinden neredeyse emindim. Telefonuna gelen aramayla konuşmamız bölünmüştü.
‘’Buyurun efendim? Evet? Anlaşıldı.’’ Gergin bir iç çekti. ‘’Ödemeniz 12 aya bölünerek aylık olarak yapılacak ve sözleşmeniz bu yönde yeniden düzenlenecek. Hazır olduğunda size bilgi veririm.’’
Heyecanla gözlerim parlamıştı. ‘’Sa... sahi mi? Gerçekten mi? Ben çok... çok teşekkür...’’
Yan bir bakış attı. ''Özel talepleriniz bittiyse eğer beni takip edin lütfen.''
''Ta... tabii..''
Gerginlikle Umay’ı takip ettiğimde giriş kattaki mutfağa yöneldik önce.
"Sorumlu olduğunuz mutfak burası olacak. Evin ana mutfağından ayrı. Burada yalnızca patronumuzun kızı, bakıcısı ve evde olduğu zamanlarda kendisi yemek yer. Sizin göreviniz burada günlük yemek akışını takip etmek olacak.'' Başımla onayladığımda evi gezmeye devam ettik.
Evin diğer bölümlerini de hızlıca turlayıp bir üst kata çıktığımızda, koridorun bir ucundaki odanın önünde durduk. İçeri girdiğimizde neredeyse bıraktığım evimizin büyüklüğünde bir oda karşılamıştı bizi.
‘’Burası sizin odanız. Banyonun yanındaki giyinme odanız var. Eşyalarınızı istediğiniz şekilde yerleştirebilirsiniz. Banyoda ihtiyacınız olabilecek her şey var.’’
''Teşekkür ederim.''
Benim odadan çıktığımızda koridorun diğer ucundaki başka bir odanın önünde durduk.
''Burası da Arya'nın odası.''
''Arya?''
''Patronumuzun kızı, 7 yaşında. Özellikle onun için sağlıklı bir beslenme rutini oluşturmanız çok önemli.''
''Merak etmeyin. Elimden gelenin en iyisini yapacağım.''
''Hemen yanındaki oda da bakıcısı Demet Hanım'ın odası.''
Bakışlarımız merdivenlerden bize doğru yaklaşan uzun boylu, kızıl bombaya kaydığında Umay hafif bir tebessümle selamladı onu. ''Günaydın Demet Hanım.''
''Günaydın Umay Hanım. Ben de Arya'yı kahvaltı için uyandırmaya gelmiştim.'' Dikkatlice beni süzdü. ''Bu hanımefendi kim?''
''Ah, o... yeni özel şefimiz Karsu Hanım. Ben de kendisine evi gezdirip genel bilgilendirmeyi yapıyordum.''
''Güzel. Karsu Hanım, kahvaltı 30 dakika içinde hazır olsun. Umay Hanım, izninizle.''
Ben bakışlarımı kızıl bombadan alamadan Umay bana yöneldi. ''Karsu Hanım, paylaşacaklarım şimdilik bu kadar. Benim şimdi çıkmam gerek. Herhangi bir sorun olursa beni arayabilirsiniz.''
''Teşekkür ederim.''
Baş selamı verip uzaklaştığında çantamı odama bırakmak için yöneldim. İçimden bir ses bu kızıl bombayla epey uğraşacağımı söylüyordu ya, hadi hayırlısı.
Mutfağa indiğimde kahvaltı için sıcak ne yapabileceğimi düşünüp buzdolabını kontrol ettim. Sebzeli peynirli güzel bir omlet doyurucu olacaktı. Hızla kahvaltı hazırlığına girişip masayı hazırladım. İşim bitmek üzereyken Demet'le Arya olduğunu düşündüğüm sevimli kız çocuğu mutağa girdiler. Arya'ya hafif bir tebessüm ettiğimde, Demet Soğuk bir ifadeyle oturmasını işaret etti ona.
''Arya, otur. Karsu Hanım, servisi yapalım.''
Gülümsemem yüzümde donduğunda belli belirsiz nefeslenip, hızlıca servisi yaptım. Kenara çekilip kahvaltıyı bitirmelerini beklerken makinayı düzenledim. Bir ara bakışlarım onlara kaydı. Demet iştahla yemeğine yumulmuşken, Arya öylece tabağıyla bakışıyordu.
''Arya, tabağını bitir hemen. Derse geç kalmak istemiyorum.''
Yalnızca başını sallamakla yetindiğinde isteksizce çatalını alıp birkaç lokma ağzına atmıştı. Kızıl bomba tabağını bitirdiğinde sabırsızla nefeslendi. ''Bu kadar oyalandığın yeter Arya. Zamanında bitirmen gerekirdi. Artık derse geçiyoruz. Karsu Hanım, saat tam 12'de Arya'nın sağlıklı atıştırmalığını getirin.''
Ufaklık sesini bile çıkarmadan çatalını bırakıp kadının peşine takıldı. Mutfaktan çıkmak üzereyken bir an için üzgün bakışları bana döndüğünde, sanki sessiz yardım çığlığı atıyor gibiydi. Bu kadın hiç mi umursamıyordu onu? Henüz 7 yaşında bir çocuktu o. En çok ilgiye, sevgiye aç olduğu dönemdeydi. Belli ki anne babası fazla yanında bulunamıyordu. Onların eksikliğini hiç değilse onun doldurmaya çalışması gerekmez miydi? Off Karsu, kendi duygusal boşluğunu kızla kıyaslama. Ailesi onun için neyin iyi olduğunu senden daha iyi biliyordur.
Ama emin olduğum bir şey varsa, o da bu evde gerçekten bir şeylerin yolunda gitmediğiydi. Daha da önemlisi, Arya hayatından hiç ama hiç mutlu değildi. Mavi parlak gözlerindeki korku, bunun en büyük kanıtı gibiydi.
*****
Geleli 1 hafta olmuştu, ama eve Umay dışında gelen giden kimse olmamıştı başka. Yani patronumla henüz tanışma fırsatı bulamamıştım. Çalışma rutinimi oluşturmuştum artık. Kızıl bomba ise Arya'yla ders ve diğer eğitimlerine devam ediyordu. Onları sadece yemek saatinde görebiliyordum. Ufaklığın mutsuzluğu ise sanki günden güne artıyor gibiydi. Onu böyle izledikçe sanki kendimi hatırlıyor görüyor gibiydim. Kendi yalnı dünyasına terk edilmiş, mutsuz, ruhsuz... Sanki ruh ikiziymişiz gibi. Yapma Karsu. Onunla bu kadar yakın bağ kurma. Sen sadece bu evdeki herhangi bir çalışansın. Daha fazlası değil.
Saat 12'ye 5 kala götüreceğim ikramlıkları çoktan hazırlamıştım. Tepsiye koyup ders yaptıkları odaya yöneldim. Ama daha odaya yanaşamadan kızıl bombanın sesi koridorda çınlamaya başlamıştı bile.
''Dikkatini vermiyorsun Arya! Sana bu konuyu kaç kere anlattım! Kafanı derslerine vermiyorsun! Aklın hep başka yerde!''
Çekinerek içeri girdiğimde kadının sert bakışları beni buldu. ''Neyi bekliyorsunuz? Masaya bırakıp çıkın dışarı!''
Şaşkınca gözlerimi kırpıştırıp tepsiyi masaya bıraktım.
''Hadi Arya, sabaha kadar seni bekleyemem, değil mi? Niye öylece bakıyorsun yüzüme, cevap versene!''
''Onu korkutuyorsunuz,'' diye araya girdim kendimi daha fazla tutamadığımda.
Kaşlarını anlamsızca çatıp bana baktı. ''Ne dedin sen?''
''Onu korkutuyorsunuz dedim. Görmüyor musunuz halini? Korkusundan sesini bile çıkaramıyor. Ona bu şekilde bağırmaya hakkınız yok.''
Ayaklanıp öfkeyle üzerime yürüdüğünde yerimden kıpırdamamıştım bile. Birinin artık bu kızıl bombaya haddini bildirmesi gerekiyordu.
''Sen kim olduğunu sanıyorsun ha? Sen kim olduğunu sanıyorsun da bana akıl verme cüretini gösteriyorsun?''
''Kim olduğumun bir önemi yok. Ona böle davranamazsınız.''
Küçük kızın gözleri korkuyla dolduğunda ayaklanıp arkama sığındı. Kızıl bomba ise şok olmuş bir şekilde ona baktı. ''Arya, hemen buraya gel! Kız yerinden kıpırdamadığında kolunu sertçe kavradı. ''Sana buraya gel dedim!''
Kızın koluna yapışmış bileğini sertçe kavrayıp araya girdim. ''Rahat bırakın, canını yakıyorsunuz!''
''Çekil şuradan! Bana ne yapacağımı söyleme!''
''Kesin artık şunu! Arya'yı rahat bırakın!''
''Seni mahvedeceğim, duydun mu beni? Seni mahvedeceğim! İşime karışmanın hesabını vereceksin!''
''Yeter! Neler oluyor burada?''
Tartışmamız sert bir sesle bölündüğünde Arya endişeyle belime sarıldı. Demet'in gözleri sesin sahibini bulduğunda parlamıştı. ''Ah, Sarp Bey, hoş gel...''
''Size burada neler oluyor dedim!''
Umay adamın yanında öylece sus pus olduğunda endişeyle yutkundum.
''Bu Karsu denen kız benim işlerime burnunu sokuyor. Bana akıl vermeye çalışıyor. Daha dün bir bugün iki, geleli kaç gün oldu, ama küstahlık diz boyu!''
Adamın öfkeli bakışları beni bulduğunda gergince dudaklarımı ıslattım. ''7 yaşındaki küçücük bir çocuğa resmen öfke kusuyorsunuz. Her hareketinizle onu korkutuyorsunuz. Sürekli ona emirler yağdırıyor, ne hissettiğini asla umursamıyorsunuz. Sizin yaptıklarınız küstahlık değil de, benim size karşı çıkmam mı küstahlık?''
Adamın kaşları çatıldığında tekrar kadına baktı. ''Demet Hanım, ne demek bütün bunlar?''
''Sa... Sarp Bey, öyle bir şey yok. Ya...yalan söylüyor, hepsi saçmalık.''
Bakışları bu sefer bana sıkı sıkıya sarılan Arya'ya kaymıştı. ''Arya? Bana neler olduğunu söyler misin?''
Kız korkuyla başını sallayıp sustuğunda omuzlarından tutup hizasına eğildim. ''Güzelim, lütfen babana gerçekten neler olduğunu anlatır mısın? Sana başka türlü yardımcı olamaz çünkü.''
Gergince nefeslenip babasına doğru yaklaştı, bakışları yerdeyken kadını işaret etti. ''O bana sürekli bağırıyor baba. Ondan korkuyorum. Bazen canımı yakıyor ve bana kızıyor. Eğer sana söylersem bana değil de ona inanacağını söyledi.'' Endişeli bakışları babasına döndü. ''Bana inanıyor musun baba?''
Meraklı bakışlarım adama döndüğünde çenesi gergince kasılmıştı. Gözleri adeta öfkeden alev alev yanıyordu. Kızını elinden tutup Umay'a döndü. ''Onu odasına götür Umay.''
Umay başıyla onaylayıp ufaklığı götürdüğünde, ben de gitmeli miydim emin olamamıştım. Ama bana bir şey söylemediği için sanırım kalmam daha iyi olurdu. Zaten bu kızıla haddini bildirdiğini gözlerimle görmek istiyordum. Gergince kadının karşısına geçti. Az evvelki kızıl bomba adeta sus pus olmuştu şimdi. ''Seninle anlaşma yaparken ilk kuralım, kızımın mutluluğunun öncelikli olmasıydı. Değil onun canını kasten yakmak, yanlışlıkla ona çarpsan bile bunun bedelinin ağır olacağını sana söylemiştim.''
''Sa... Sa... Sarp Bey...''
Elini kaldırıp susturdu. ''30 dakika içinde eşyalarını toplamış bir şekilde aşağıda ol. Hesabı geldiğimde keseceğim. Şimdi çık.''
Gözleri korkuyla titrediğinde öfkeyle bana bakış atıp odadan çıkıp gitmişti. Gergince nefeslenip ellerimi birleştirdim. Adamın gök mavisi gergin bakışları beni bulmuştu şimdi.
''Karsu'ydu, değil mi?''
''E... evet efendim.''
''Sarp.''
''E...evet Sarp Bey.''
''Bundan sonra kızımla sen ilgileneceksin.''
Gözlerim şaşkınlıkla açılmıştı. ''N... ne? Be... ben mi? Ama Sarp Bey, ben hiç...''
''Bundan sonra asıl görevin onunla ilgilenmek. 7 yaşında, henüz yeni okul çağına gelmiş bir çocuğu idare edebilirsin herhalde, değil mi?''
Gerginlikle dudaklarımı yaladım. ''Ben... becerebilir miyim bilmiyorum. Yani daha iyi bir bakıcısı olursa, eminim benden daha güzel eğitim verebilir ona.''
Bana doğru bir adım attığında yutkunup bir adım geri çekildim. ''Senden sadece ona eğitim vermeni istemiyorum. Onun sağlığıyla en iyi şekilde ilgilenmeni, ona arkadaşlık yapmanı da istiyorum Karsu. Ve emin ol bunları daha çok önemsiyorum. Eğitim konusuna gelince. Tüm materyaller evde zaten mevcut. Belli bir çalışma düzeni de var. Bunları uygulaman yeterli.''
Ah Karsu, küçücük kızı korumak isterken dertsiz başına dert aldın resmen.
''Umarım söylediklerimi anlamışsındır.''
Başımla onayladığımda derin nefesini bıraktı. ''Kızım sana güvenmeseydi, emin ol asla arkana sığınmazdı. Belli ki sende onu çeken bir şey var. Benim de görmek istediğim... tam olarak bu.''
Bir an için gerginlikle bakışlarımı yüzüne çevirdiğimde, gök mavisi gözleri gözlerime kilitlenmişçesine baktı. Sanki çok daha fazlasını söylemek istermiş gibi. İçimden bir ses bu sert çehreli adamla çok daha sık karşılaşacağımı söylüyordu.