Dondurmayı yerken Bediz çoktan eve varmıştı. Yine geç kaldığını Ayser gözlerini kocaman açarak saati işaret edince anladı.
-"Dondurma aldım o yüzden geç kaldım." Ayser hemen yumuşadı. Şimdi üç kız oturmuş televizyon karşısında dondurmalarını keyifle yiyorlardı. Saat gece yarısını geçtiğinde Loren ve Ayser işe gidecekleri için yatmaya gittiler. Bediz ise yarın izinli olduğu için koltuk keyfi yapmaya devam etti. Kanalları dolanırken yabancı bir kanalda Titanicin yayınlandığını görünce dayanamadı izlemeye başladı. Koltuğun kenarına yatıp üzerine ince örgütü çekerken telefonu titredi. Gelen mesaj:Gamzelim 💚;
-"Dondurma için teşekkürler. Çok iyi geldi." Bediz sırıtarak cevap verdi mesaja.
-"Afiyet olsun orman gözlüm. Ne mutlu iyi geldiyse."
-"Çok iyiydi. Benimde sana borcum olsun."
-"Olur tabi."
-"Bak ya hiç de demiyor ki ne gerek var ben karşılık beklemeden yaptım diye."
-"Seninle geçirilecek her saniyenin benim için önemli olduğunu söylemiştim sana."
-"Biliyorum."
-"Senin için bir önemi yok mu?" Cevabı yazdıktan sonra Bediz mutfağa gidip dolapta kendine gazoz aldı. Yanına kilerden çıkardığı topkeki alıp salona geri döndü. Gözü telefona kaydı. Bildirim geldiğine dair bir ışık yoktu. Bediz yutkundu.
-"Beni bu kadar kırma Tuğrul lütfen. Yapma bunu." İçinden geçirdiği sitemin ardından elindeki gazoz ve topkeki orta sehpaya bıraktı. Koltuğa yerleşip örtüyü üzerine çekti ve sehpadakileri eline alıp hem televizyon izledi hemde yedi.
Aradan geçen bir saatte mesaja dair hiçbir belirti yoktu. Titanic filminin de sonlarına doğru gelmişti. Jackin öldüğü sahneye gelince o anki moddan gözlerinden yaşlar dökülmeye başladı. Hüngür hüngür ağlarken çalan telefonu ile elleriyle gözündeki yaşı sertçe silmiş ve ekranda gördüğü Tuğrul ismiyle gözyaşları daha çok hızlandı.
-"Efendim."
-"Kusura bakma ben-" diye aceleyle başlayan cümlesi Bediz'in ağlamasını duyunca yarıda kesildi.
-"Sen ağlıyor musun?"
-"Evet."
-"Neden?"
-"O öldü Tuğrul." Tuğrul'un kalbi hızlandı korkuyla.
-"Kim öldü? Ne oldu Bediz? Birine bir şey mi oldu?"
-"Jack öldü."
-"Jack kim?"
-"Titanic'deki çocuk." Tuğrul derin bir nefes koyverdi. Çok şükür ona birşey olmamıştı.
-"Bunun için mi ağlıyorsun?"
-"Evet." Yalan. Aslında neden ağladığını da bilmiyordu. Bazen dimdik durup canının acısını içine atarak gün boyu gülümser gece yatağa girdiğinde en küçük bir şeyde ağlardı. Bu da onlardan biriydi. Tuğrul'un ona bir cevap vermemesi üzmüştü. Bu aralar üzerindeki hüznü o güzel tatlı gülümsemesiyle gizliyordu kimse fark etmesin diye.
-"İnanmıyorum."
-"Neden?"
-"Çünkü sen çok güçlü bir kızsın. Böyle saçma sapan bir şey için ağlamazsın." Opss. Şimdi yakalanmıştı.
-"Filme duygulandım ağladım. Bir şey yok."
-"Benimle konuşmak ister misin?" Seni sana mı şikayet edeyim Tuğrul?
-"Hayır."
-"Ben dinlerim seni unutma bunu." Bediz dudaklarını ısırdı ağlamasını durdurmak için.
-"Unutmam."
-"Sana mesaj atamadım o sırada nöbet sırası bana geldi. Aracın önünde beklerken elime de telefonu alamadım." Bediz'in gözyaşları durdu.
-"Nöbet yüzünden?" Dedi sorarcasına.
-"Evet. Kusura bakma. Araca geçince de mesaj atmakla uğraşmamak için seni aradım."
-"Cevabı söyle." Tuğrul ondan aldığı emirle gülümsedi. Kesin bunun için ağlamıştı ama o her zamanki gibi dimdik durmuş ona belli etmemişti.
-"Önemli. Önemlisin. Senin benim için yaptığın her şey çok kıymetli ve önemli Bediz." Bediz yutkundu ama gülmeyi de ihmal etmedi her zamanki gibi. Çünkü en iyi kamuflajı oydu.
-"Sonunda anladın. Senin peşinden koşmaktan ne hale geldim ya. Bunun senin yapman gerekiyordu oysa." Tuğrul dudaklarını birbirine bastırdı.
-"Benim de sana trip atıp 'ay koşmasaydın be banane.' demem gerekiyor." Bediz kıkırdadı. Morali biraz olsun yerine gelmişti.
-"Trip falan atma şimdi. Bundan sonra sıra sende. Sen koş peşimden. Birazcık da sen cilve yap bana." Tuğrul'un dudağı kıvrıldı.
-"Sen bana cilve mi yaptın?"
-"Evet. Güzel tatlı sözler söylüyorum. Orman gözlüm, Gamzelim diye. Gelip yanağından makas alıyorum. Sen? Sen bir kuru Bediz lafıyla geçiştiriyorsun. İnsan bir güzelim, hayatım der. Elin italyan adamı bile bana mia bella diyor benim Gamzelim hala Bediz de Bediz." Söylenerek kurduğu cümleler sonunda Tuğrul'un sonlarda gülümsemesi yavaş yavaş silindi.
-"Ne İtalyanı? Ne mia bellası acaba Bediz?" Bediz sanki o görebiliyormuşcasına başını iki yana salladı.
-"Ne italyanı ya? Ben öyle mi dedim?"
-"Evet dedin. Söyle bakayım kim mia bella dedi sana?" Bediz onun ısrar edeceğini biliyordu o yüzden bir nefeste söyledi.
-"İtalyan bir müşterim geldi bugün. Kardeşiyle beraber alışveriş yaptı. İşlem bitince benden numaramı istedi bende yasak dedim ısrar etti yine de. Ben yine yasak diyince yine geleceğim seninle tanışmadan gitmeyeceğim mia bella dedi gitti. Olay bu yani." Bediz uzun soluklu konuşmanın ardından derince bir nefes bıraktı ve ondan gelecek tepkiyi bekledi. Yine umursamazca konuşup üzüleceğini düşünerek olayın kapanmasını beklerken hiç ummadığı bir tepkiyle karşılaştı.
-"Sana en çok benim mia bella demem yakışır Süslü bebek. En çok benden duymak senin hoşuna gider." Bediz'in dili tutuldu. Bir kaç kez konuşmayı denedi ama cevap veremedi. Tuğrul yeniden konuştu.
-"Orada mısın?"
-"Evet." Dedi zar zor çıkan dağılmış bir ses tonuyla.
-"Susma Bediz. Cevap ver bana." Derin bir nefes çekti içine.
-"Bende senden susmamanı istemiştim bir saat önce. Sen yazmayınca böyle kötü olmuştum."
-"Üzgünüm. İsteyerek yaptığım bir şey değildi."
-"Evet. İşinden dolayı ve buna saygım var."
-"Evet cevabı alayım." Bediz kaçışının olmadığını anladı. Yalan da söyleyecek değildi.
-"Gamzelim. Ben seninle ilgili olan herşeyden hoşlanıyorum. Senin aksine ben her zaman dile getiriyorum senden hoşlandığımı. Tabi sen hoşlanmıyor da olabilirsin ki bu ihtimali konuşmak dahi istemiyorum. Yani senin bana o hitabını da duymak isterim. Senin dilinden, gözlerimin içine bakarak söyleyerek..."
-"İlk defa böyle bir şey yaşıyorum. Bu yüzden beni mazur gör olur mu? Bile isteyene kalbini kırmam senin?"
-"Hoş görüyorum sırf o güzel gözlerin için." Gülümsedi. Bu kız gerçekten de ona değer veriyordu. Günlerdir inkar ettiği şeyler bugün sanki suyun üzerine çıkmıştı. Tuğrul fark ettiği detayla gülümsemesini bastırmaya çalıştı. Bu kızın çevresinde dolanması, ona hitap şekilleri, hareketleri... Hoşuna gidiyordu. Yanlış bir yoldaydı ama bu yol o kadar güzel görünüyordu ki Tuğrul daha fazla karşı koyamadı.
-"Bediz."
-"Efendim orman gözlüm." Tuğrul yine pamuk gibi oldu.
-"Seninle birbirimize bir şans versek, birbirimizi tanısak nasıl olur?" Bediz'in gözleri kocaman oldu. Kalbi hıphızlı atmaya başladı.
-"Sen ciddi misin?"
-"Evet."
-"Gamzelim." Tuğrul'un gülümsemesi büyüdü.
-"Efendim."
-"Benim kalbim galiba bu kadar heyecanı kaldıramadı. Pıt pıt atıyor." Ve karşılığında Tuğrul'dan kocaman bir kahkaha aldı.
-"Dur daha ilk randevumuza çıkmadan kalbin durmasın."
-"Ne zaman peki?"
-"Sen ne zaman müsaitsen?"
-"Yarın izinliyim. Hafta sonunda çalışıyorum o yüzden olmaz."
-"Yarın bende izinliyim. Eğer sana uyarsa buluşalım. Seni almaya gelirim." Bediz başını salladı tamam dercesine.
-"Olur."
-"Yarına kadar kalbini sıkı tut durmasın Süs Bebeği." Bir kaç defadır duyduğu bu hitapla kaşları havalandı.
-"O ne demek?"
-"Benden bir hitap duymayı istiyordun ya hani. Bende sana uygun bir hitap buldum."
-"Anlamı ne?"
-"İsminin anlamı süs demek. Bende buna ithafen söyledim." Bediz'in kalbi jöle gibi eridi.
-"Ama gamzelim yaa. Yapılır mı bu insafsıın oğlu. Eridim." Tuğrul'dan koca bir kahkaha aldı karşılığında.
-"Bizde böyle. Yoksa cadı mı deseydim." Bediz'in yalandan kaşları çatıldı.
-"Yarın gösteririm sana ben cadıyı. Kapat hadi son on dakika içerisinde hem ağlattın, hem güldürdün, hem kalp krizi geçirttin. Şimdi de sinirlendiriyorsun."
-"Her duyguyu aynı anda yaşatan bir Gamzelin var."
-"Ben gamzelimin sessiz sakin halini daha çok seviyorum."
-"Hala ilk gördüğün gibiyim."
-"Yarında böyle ol ama tamam mı?"
-"Her zaman öyleyimdir aslında ama yarın senin için daha da sessiz olacağım."
-"Gamzeli."
-"Efendim."
-"Bu geceki itirafın sebebi o italyan adam mı?" Tuğrul'un kaşı seğirdi.
-"Bana başka birinden bahsetme Bediz'in."
-"Sadece merak ediyorum. Neden bu gece? Neden bir anda."
-"Kıskançlık değil. Bilmiyorum neden bu gece. Ama uzun zamandır aklımdaydı."
-"Bu gece yanına geldiğimde aklında böyle bir yoktu öyleyse."
-"Yoktu. "
-"Beni cropla görmenin bir etkisi yok yani?" Dedi gülerek. Tuğrul da güldü.
-"Belki. O piercing aklımı başımdan da almış olabilir kim bilir."
-"Takıntılı mısın acaba?"
-"Hayır değilim. Dediğim gibi bazı kadınlara yakışıyor ve sen bu kadınlardan birisin."
-"Böyle güzel laflarla bu gece dediklerimi unutacağımı sanıyorsan yanılıyorsun. Ne demiştin?" Sesini kalınlaştırıp onu taklit etti.
-"Yaşın yetmez, küçüksün." Tuğrul gülümsedi.
-"Yani öptürmeyeceksin öyle mi?"
-"Evet."
-"Öperim."
-"Avucunu yalarsın. Sen o lafınla o hakkı kaybettin Gamzelim."
-"Sen daha beni tanımıyorsun Süs bebeği. Ben istersem alırım."
-"Sende beni tanımıyorsun orman gözlüm."
-"Göreceğiz."
-"Hay hay." İkilinin inadı Tuğrul'un çağrılması ile son buldu.
-"Benim kapatmam gerekiyor. Yarın görüşürüz."
-"Görüşürüz Gamzelim. İyi geceler."
-"İyi geceler inatçı kuş." Bediz kahkaha atarak telefonu kapatınca bir süre olduğu yerde durdu. Bu geceki olanlara inanamıyordu. Konu piercingle başlamış nerelere gelmişti. Elini göbeğine attı ve küçük metale dokundu.
-"Her şey seninle başladı." Sonra kendi kendine mırıldandı.
-"Ayy Allah'ım gerçekten biz şimdi buluşmaya mı çıkacağız?" Sonra sorduğu soruya cevap geldi.
-"Evet bir date meselesi." Ayser'in verdiği cevap ile korkudan yerinden sıçrayıp koltuğa atladı. Başını kaldırıp kapıya baktığında Ayser'in kollarına birbirine bağlayıp kapıya yaslanarak onu izlediğini görünce elini damağına koyup yukarı çekti.
-"Ödümü patlattın Ayser'im ya. Niye öyle sessizce gelip konuşuyorsun."
-"O kadar dalmışsın ki sana seslenmelerimi duymadın." Bediz kaşlarını çattı.
-"Yok ya o kadar kendimden geçmiş olamam." Ayser durdu, durdu sonra güldü.
-"Şaka yaptım. Bir kere seslendim duymayınca bende susup seni dinledim."
-"Nasıl heyecanlanmışsam duymadım demek ki?"
-"Demek sonunda Tuğrul'un seni fark etmesini sağladın?" Bediz dudaklarını büzdü.
-"Nasıl yaptım inan bende bilmiyorum. Sanırım bu piercing sayesinde." Ayser onun göbeğine baktı ve dünkü muhabbet aralarında geçen konuşmayı hatırladı.
-"Loren'in seksi bulduğu piercing." Bediz kıkırdadı.
-"Sanırım Tuğrul da öyle buldu."
-"Demek dövmeye gerek kalmadan gözünü açmayı başardı." O sırada onlardan başka bir ses daha yankılandı odada. Bu ses Loren'den başladı değildi.
-"Tüh be keşke dövseydik." Bu defa Bediz ve Ayser korkuyla birbirlerine sarıldılar. Zira ışığın kapalı olması ve ortamı aydınlatan sadece televizyon ışığı olduğu için kapının yanındaki odası karanlıkta kalıyordu.
-"Ne diye sessiz sessiz geldin cadı." Ayser'in sitemiyle Loren elindeki yastıkla beraber içeri girdi. Koltuğun bir köşesine yattı.
-"Seslenmeye üşendim. Zaten uykumda var."
-"Niye geldin buraya yattın o zaman? Gidip yatağında yatsaydın."
-"Ne konuştuğunuzu merak ettim o yüzden geldim." Ayser ve Bediz birbirlerine bakıp güldüler.
-"Meraklı Melahat seni." Loren yattığı yerde kıvrılmış uykuya dalınca kızlar mutfağa geçip kahve yaptılar. Davlumbazın loş ışığında oturup durum değerlendirmesi yaptılar.
-"Yarın için heyecanlı mısın?" Ayser'in sorusu üzerine durakladı. Elini kalbine götürdü.
-"Kalbim şimdiden hızlı atıyor Ayser'im. Ne yapacağım nasıl davranacağım bilmiyorum."
-"Her zaman nasıl davranıyorsan öyle davran. "
-"Yani flörtöz." İkili kıkırdadı.
-"Çok da üzerine düşme ama. Korkma. Normal buluşma gibi düşün."
-"Umarım normal geçer."
-"Akşam yemeğine mi gideceksiniz normal bir gezme tarzı mı?"
-"Bilmiyorum ki. Beni almaya gelecekmiş öyle söyledi."
-"Nasıl bir yere gideceğinizi sor ona göre giyinirsin."
-"Ya Ayser'im kıyafetin bir önemi yok. Onunla sahilde bir ekmek arası yemeye bile olur derim." Gözünden kalp çıkacak gibi konuşup bakması ile Ayser gülümsedi.
-"Sen ciddi ciddi tutuldun bu Tuğrul'a." Bediz durdu. Düşünmeye başladı. Hoşlantı olarak başladığını bu yolda daha fazlası var mıydı? Kendine sorduğu soruların cevaplarını alamadı.
-"Ben bilmiyorum. Sadece şunu biliyorum ki Tuğrul'un varlığı beni mutlu ediyor. Onunla şakalaşmak, cilveleşmek." Kahkaha attı.
-"Bakma bana öyle. Çocuğun orasını burasını mıncıklamıyorum elbette. Kastettiğim yanağından makas almak, uzaktan öpücük atmak ve ona Gamzelim demek."
-"Cilvelesmek diyince aklıma başka şeyler geliyor da."
-"Yok daha o aşamada değiliz." Cümlesi biter bitmez Ayser'in poposuna çimdik atması ile inledi.
-"Seni gebertirim. Yok öyle o aşama unut unu."
-"Peki anneciğim kızma. Gösteririm ama elletmem. Aynı piercingim gibi." Ayser kaşlarını çatınca Bediz bu akşamki yaşadıkları olayı anlattı.
İkili saatin geç olduğunu görünce mutfağı topladılar ve yatmaya gittiler. Sabah Bediz kalktığında yine kendi başına kahvaltı yapıp evi topladı. Ardından güzel bir duş aldı. Üzerine şort ve beyaz bir crop giyip dolabın karşısına geçti. Bu akşam ne giyeceğini hiç bilmiyordu. Ve nereye gideceklerini de... Tuğrul'a mesaj attı.
-"Gamzelim." Çok geçmeden ondan yanıt geldi.
-"Efendim asabi kuş."
-"Bu akşam nasıl bir yere gideceğiz."
-"Sürpriz olsun."
-"Ama nasıl giyineceğimi bilmiyorum. Spor tarzda bir yer mi yoksa şık bir mekan mı?"
-"Sahil kenarında şık bir mekan."
-"Tamam saat kaçta geleceksin peki almaya?
-"7 de almaya gelirim biraz yolumuz uzun çünkü."
-"Tamam 7 de görüşürüz."
-"Görüşürüz." Dolaptan sahil kenarı için ne giyeceğini düşünmeye başladı. Bir sürü yazlık kıyafeti vardı ama hiçbirini uygun bulmuyordu. Gözü dolabın en ucundaki mavi elbiseye takıldı. Askılı, sırtı çapraz, dizleri üzerinde biten bir elbiseydi. Hemen askıdan aldı. Ütü masasını kurup hafif kırışıklaşmış taraflarını ütüledi. Şimdi daha iyiydi. Kendine bir kahve yaptı. Televizyon karşısında pineklemiş saatin gelmesini beklemişti.
Saat beş olduğunda kalktı ve odasına geçti. Saçlarını düzleştirici ile hızlıca düzleştirdi. Normalde de kıvırcık olmadığı için hemencecik yapmıştı. Kıyafetini giydi ve makyajını yaptı. Kulağına küçük sallanan küpelerini taktı. Loren'in odasına gitti. Dolaptan süet siyah mini çantayı ve onun takımı olan siyah topuklu ayakkabıyı aldı. Kendi odasında giyinip boydan aynasına baktı. İşte her şeyiyle tamamdı. Oturma odasına geçtiği sırada kapının çaldığını duyunca ayakkabıları çıkarıp kapının kenarına bıraktı ve kapıyı açtı. Loren gelmişti. Ayakkabısını çıkardığı için görmemişti fakat başını kaldırıp Bediz'e bakınca uzun bir ıslık çaldı.
-"Uuuu seni seksi şey. Yolunu mu kaybettik güzellik." Onun yaptığı yorumla Bediz'in sol kaşı havalandı.
-"Yolumu kaybettim yardımcı olursanız sevinirim." Loren içeri girerken elindekileri koridora attı.
-"Zevkle." Bediz en sonunda dayanamayıp kahkaha attı.
-"İyi ki kızsın. Erkek olsaydın her gün farklı bir kızla gününü gün ederdin sen Loren'im."
-"Hii Allah'tan. Vallahi ana babam beni evlatlıktan reddederdi mazaAllah. Bu arada söylemeden edemeyeceğim cidden çok güzel ve seksi olmuşsun."
-"Teşekkür ederim canım." Birbirlerini öperken kapı yine açıldı ve Ayser içeri girdi. Loren'e göre o daha sakin bir tepki verdi.
-"Melek gibi olmuşsun bebeğim." Loren ve Ayser Bediz'i yanaklarından öpüp, üç kız birbirine sarıldıkları sırada Bediz'in telefonu çaldı. Sehpanın üzerinden telefonu alınca ekranda Gamzelim yazısını gördü.
-"Efendim Gamzelim."
-"Ben geldim kapının önünde bekliyorum seni Bediz."
-"Tamam orman gözlüm. Geliyorum." Telefonu kapattıktan sonra kapıya doğru yürüdü.
-"Gamzelim gelmiş ben gidiyorum." Kapının yanına geldiğinde Loren ve Ayser onun ellerinden tuttular ayakkabısını giymesine yardımcı oldular.
Ayakkabılarını giyip dışarı çıktığında Loren askılıkta duran çantayı Bediz'e uzattı.
-"Al bakalım güzelim."
-"Teşekkürler efendim teşekkürler çok kibarsınız."
-"Ne demek efenim ne demek." Bediz kızlarla vedalaştıktan sonra dış kapıya yöneldi. Demir kapıyı açtığında gördüğü manzara nefesinin kesilmesine neden oldu. Zira Tuğrul mavi bir keten pantolon üzerine beyaz bir gömlek ile nefes kesici görünüyordu. Özellikle o yeşil gözleri. Bediz'in orman göz dediği o yemyeşil cennet. Bulutların üzerinde yürüyor gibi hissederken ona doğru yaklaştı. Tuğrul da onun kendisine doğru gelmesini bekliyordu. Her bir adımında büyüleniyor gibi hissediyordu.
-"Merhaba." Diyebildi sadece.
-"Merhaba orman gözlüm."
-"Çok güzel olmuşsun."
-"Sende öyle."
-"Gidelim mi artık?"
-"Olur." İkili arabaya yöneldiler ve birbirlerine bağlanacakları ilk günün adımlarını attılar.
Neye çok direnirsen diren aşk yolunda varsa seni yolundan çevirebiliyordu. Tıpkı Tuğrul ve Bediz gibi...