bc

Tehlikeli Tutku (+18)

book_age18+
1.1K
TAKİP ET
15.6K
OKU
dark
HE
badboy
powerful
mafia
bxg
love at the first sight
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

Ela ofisinde, ceviz ağacından yapılmış masasının arkasında oturmuş kahvesini içiyor, bir yandan da bilgisayarında bir önceki ayın raporlarını inceliyordu. Kahvesini kenara bırakıp masasının çekmecesinden bir sigara çıkararak yaktı. İnce parmaklarının arasına yerleştirdiği ince sigarası ile kusursuz görünüyordu. Açık kapısından sızan gürültü ve renkli ışıklara pek de aldırış etmiyordu. Giydiği siyah saten gömlek ince omuzlarından dökülüyor, kalçalarını ve belini saran gri renkli dar kot pantolonuyla birleştiği yerde hafif potluklar yapıyordu. Gömleğinin açık bıraktığı ilk iki düğme, gömleğin kumaşının dolgun göğüslerini örtse de hayal gücüne yer bırakmıyordu. Ela, duyduğu sesle, sesin sahibini görmek için kafasını yavaşça ekrandan kaldırdı.

“Selam Ela.”

Ela, odasının kapısına kadar gelip, kendisine seslenen adamın, Asil Türkoğlu olduğunu gördü. Adam, ofisinin kapısına gevşek bir biçimde yaslanmış, koyu kahve gözlerini kızın üzerine dikmişti. Ela tek kaşını havaya kaldırıp, kollarını göğsünde kavuştururken arkasına yaslanarak adama baktı.

“Müşteriler buraya giremez. Buraya nasıl çıktın?” dedi. Duruşunu, gücünü ve ciddiyetini korumaya çalışıyordu ama adamın yaydığı saf gücü iliklerine kadar hissediyordu. Korku iliklerine kadar işlese de korkusuz görünmeyi başarmıştı. Elanın kendisi hakkında fikir sahibi olmadığına net biçimde emin olan Asil güldü.

“Canımın istediği her yere girmenin bir yolunu bulurum güzelim. Ben Asil Türkoğlu’yum.” dedi. Asil’in ses tonu ve bakışları karanlıktı. Ama Ela, adamın bakışlarındaki karanlıktan çok, gözlerindeki bakışın derinliğinde kayboluyordu. Çikolatanın en güzel tonuna sahip gözlerinden, gözlerini çekemeyen Ela cevap vermeyi unutmuştu.

“Benim kim olduğumu gerçekten bilmiyorsun.” dedi Asil yarım ağızla gülümseyerek. Ela ya doğru bir adım attı. Ela kendisini masasının arkasında güende hissederek yerşnden kalkmamış, hatta sandalyesini masasına daha da yanaştırarak kendini adeta koruma kalkanının arkasına saklamıştı. Buna rağmen Ela, mavi gözlerini adamın gözlerinden çekmemekte ısrarcıydı. Şartlar ne olursa olsun adamın kendisini korkutmasına izin vermeye niyeti yoktu.

Asil, “Emir’e bir daha saygısızlık etmeyeceksin.” dedi. Asil’in emir veren ses tonu Elayı fazlasıyla rahatsız etmiş ve öfkelenmesine neden olmuştu.

“Emir dediğin adam aptalın teki ve aptallara saygı duymuyorum.” diye karşılık verdi Ela. Asil, kızın cesaretine şaşırmıştı. Az önce Ela’yla en tehditkar tonuyla konuşmuştu ve kız bunu umursamamıştı. Asil kıza bir adım daha yanaştı ancak Ela ona pabuç bırakacak türden bir kız değildi. Hareketlerimi kontrol altına almayı başarmıştı. Kalbi yerinden çıkacak gibi atarken, bağladığı kollarını çözüp ayağa kalktı. İlk defa bir adamın yakışıklılığı Elanın ilgisini diğer özelliklerinden daha çok çekmiş, diğer özelliklerini umursamayı bıraktırmıştı. Kollarını kıvırdığı gömleği ve vücudunu saran yeleği adamın göğüs kaslarını vurguluyordu.

“Dilin bir hanımefendi için fazla uzun” dedi Asil.

“Hanım ya da efendi olmaya dair bir iddiam yok. Ve dilimin uzunluğundan memnunum. Başka soru?” diye karşılık verdi Ela. Kızın hazır cevap yapısı Asil in fazlasıyla hoşuna gitmişti. Hatta biraz daha zorlarsa kızın bu cesaretinin kendisini tahrik ettiğini kabul bile edebilirdi. Asilin yüzündeki gülümseme, onu fazlasıyla yakışıklı gösterse de Ela adamın sadece adına güvendiğini, başka bir meziyeti olmadığını düşünmeye başlamıştı. Asil kıza bir adım daha yanaştı.

“Yanlış kişiye cevap veriyorsun.” dedi. Asil hiç kıpırdamadan kendisine dik dik bakan Elanın güzelliğine hayran kalmıştı. Beyaz teni, kulübün alt katından gelen renkli ışıklara rağmen parlarken mavi gözleri ışıl ışıldı. Dudaklarının pembeliği cildinin solgun görünmesini engelliyordu ve bu renk tamamen doğaldı.

“Kulağını dört aç ve beni çok iyi dinle. Beni ya da arkadaşlarımı denemeye kalkma. Zararlı çıkan sen olursun. Hanım ya da efendi olup olmadığınla ilgilenmiyorum ama kulüp işletmecileri her zaman özellikle bana karşı nazik olur.” dedi. Ses tonunun fazlasıyla karanlık olmasına özen gösteren Asil kızın her halinden etkilenmişti.

“Arkadaşın ya da sen nazik misiniz de benden nezaket bekliyorsunuz pardon? Biraz cesur olsaydı kendisi gelir derdini anlatırdı. İtlerini göndermezdi. Şimdi müsaadenle, işlerim var.” dedi. Asil kızın canına susadığını düşünürken, ancak çenesine gelen genç kadını süzdü. Ela kaşlarını kaldırıp eliyle ısrarcı bir şekilde kapıyı gösterirken Asil kızı kolundan tuttu. Ela bir kolundaki ele bir de Asil’e öldürücü bakışlar attı.

“Patilerini çek.” dedi.

“Bana ve aileme saygı göstermeyi biran önce öğrenmezsen inan bana seve seve öğretirim.” dedi Asil. Asilin gözlerindeki karanlık ifade Ela yı korkutmamıştı. Ela, kolunu adamın elinden kurtarmafan, adamı kendisine çekip karnına bir diz atmaya hazırlanırken, yükselen sesle bölündüler.

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
İlk Karşılaşma
The Mask, şehirdeki küçük ama eğlenceli kulüplerden yalnızca bir tanesiydi. Çok büyük olmadığı ve çok yeni bir kulüp olduğu için yıllar önce Ela’nın geçimini sağlamak adına çalışabileceği bir yer olmuştu. Ela, bu mekanda bir süre karşılamada çalışmıştı. Kulübün sahipleri tarafından zaman içinde Ela’nın müşterilerle olan samimiyeti, personelin tamamının Ela’yı sevmesi ve eski işletme müdürünün aksi tavırları da göz önünde bulundurulunca, Ela’nın bir yıl içerisinde yükselip işletme müdürlüğünü yapması da oldukça kolay olmuştu. Başlangıçta Ela, gece sektöründe hiç tecrübesi olmadığı için işi kabul etmeye korkmuştu. Ancak patronlarının teşvik etmeleri ve Ela’nın araştırmacı ruhu, Ela’nın işi hızla kapmasına, kulübü çok kısa zamanda büyütmesine yardımcı olmuştu. Ela, öğrenmeyi ve kendisini geliştirmeyi seven bir kızdı. Bulunduğu şehirdeki tüm gece kulüplerine girip çıkarak, kendilerinde eksik olan yanları görüp, objektif bir değerlendirme sonucu kulübün eksiklerini hızla kapatmış, hatta artıya geçirmişti. Şehirde, Ela’nın yarışamadığı tek kulüp Labirent olmuştu. Bunu da içeride podyumda yürüyen yarı çıplak kadınlar olmamasına bağlıyordu. Ancak hem kendisi, hem de patronları, genç kadınların birer obje olarak kullanılmasını istemediği için, Labirent’den hemen sonra gelerek şehirdeki ikinci en iyi kulüp olmayı kabul etmişlerdi. Ela, meraklı ve eğitimli bir kızdı. Her iki yakın arkadaşı da okumamakta ısrarcı olsalar da kendisi Rus dili ve edebiyatı bölümünü birincilikle bitirmişti. Bir gün, kendisi daha çok küçükken annesini terk edip giden babasının karşısına çıktığında, kendisini neden yanına almadığını rahatlıkla sorabileceğini düşünüyordu. Ela’nın babası, o daha çok küçükken, sürekli kendisini aldatan annesini terk edip gitmişti. Ela da 18 yaşına kadar, sırf yetiştirme yurduna gidip arkadaşlarından ayrı kalmamak için, zorba ya da tacizci üvey babalara karşı kendisini bir şekilde savunmayı öğrenmek zorunda kalmıştı. Yıllar içinde, bir çocuk olarak çocukluğunu yaşamamasında anne ve babasını eşit suçlamaya karar vermiş, ikisinden de hesap sormaya yemin etmişti. Hayatı boyunca aldığı her karar ve attığı her adım da bunu bir gün başaracağını destekler nitelikteydi. Ela’nın bilmediği başka bir detay ise, Labirent’in sahibinin yeraltı dünyasının en seçkin ailesine ait olduğuydu. Yıllar önce silahlı bir çatışmada ölen kocasından, Tülay’a kalan tek şey soyadı ve sahip olduğu kulüp olmuştu. Pahalı içkilerin ve eşi benzeri bulunmayan eğlencelerin olduğu bu kulübün en büyük olmasındaki en büyük etkenin Tülay Sancaklı Türkoğlu ve onun sınırsız itibarının ve gücünün olduğunu, yeraltının tüm pis işlerinin bu kulüpteki VIP odalarda döndüğünü Ela henüz bilmiyordu. Kulübün üst katındaki camdan içerideki kalabalığı başarının verdiği hazla izleyen Ela, dahili hattının çalmasıya durakladı. Bu saatte bu telefonun çalması alışılagelmiş bir şey değildi. Ela, tek kaşını kaldırarak kapısını açık bıraktığı ofisine doğru yönelip telefonu yanıtladı. Giriş kapısında sorun çıkartan bir ekibin kendisi ile görüşmek istediğini duyan Ela, telsizini alıp doğruca aşağı indi. Yolda giderken, telsizden her ihtimale karşı güvenlik ekiplerini uyarmayı da ihmal etmemişti. Neredeyse üç yılı aşkın zamandır çalıştığı ve işlettiği kulübün kapısında daha önce hiç görmediği bir grup adamın olduğunu uzaktan görünce Ela’nın kaşları çatıldı. Genelde mekanın müşterileri belliydi. Mafyalar buralarda takılmaz, ya kendi mekanlarına gider ya da gece vakti işlerini hallederlerdi ama ilk defa gördüğü bu ekibin, özellikle temiz tıraşlı, düzgün takım elbiseli adamın etrafındaki kalabalık koruma ekibine ve ukala duruşuna bakılırsa, kendisini ayağına çağırtan bu adamın yeraltı dünyasının büyüklerinden ya da onlardan birinin varisi olduğundan neredeyse emindi. Adamların hemen hemen hepsi fazlasıyla yakışıklı ve yapılıydılar. Ciddi anlamda pahalı takımlar giyindikleri uzaktan bile belli oluyordu. Yine de Ela, yıllardır işlettiği bu mekanda, kendisine ya da elemanlarına posta koyulmasına, elemanlarının müşterileri tarafından ezilmesine izin verecek değildi. Şaşkın yüz ifadesini değiştirip, ifadesiz yüzünü takınan Ela, omuzlarını dikleştirerek kendinden emin adımlarla kapıya doğru yürüdü. Karşılamadaki kıza başıyla selam verip kapıdaki güvenlik ekibinin yanına geçerek, güvenlik müdürüne baktı. Gözlerini adamın gözlerinden ayırmadan “Sorun nedir?” diye sordu. Ancak güvenlik müdürü yerine, az önceki temiz tıraşlı, yakışıklı yüzlü adam lafa girerek “İçeri girmemiz hususunda zorluk çıkartılıyor.” dedi. Ela, sağ elini havaya kaldırıp adama doğru tutarak mavi gözlerini adamın gözlerine dikti ve “Size sormadım beyefendi. İzin verirseniz önce personelimle konuşacağım.” dedi. Adam, tek kaşını havaya kaldırarak kendisine meydan okuyan bu genç kadına öldürecek gibi bakmaktan geri durmadı. Yine de, sırf kızın cesaretine istinaden ne yapacağını görmek için susmayı tercih etti. Ela’nın gözleri istemsizce adama takılı kalmıştı. Adam büyüleyici görünüyordu. Bir anda adamın koyu kahve gözleri, kendi mavilerine değince her ne kadar adamın ölümcül bakışlarından ürkmüş olsa da, bunu belli etmeden yeniden güvenlik müdürüne dönerek “Seni dinliyorum.” dedi. Güvenlik müdürü, hızla adamların tamamının silahla içeri girmek istediğini, ancak kendilerinin almadığını anlattı. Daha sonra Ela’nın kulağına eğilerek karşısındaki kişinin Asil Türkoğlu olduğunu ve işletme müdürünüzü çağırın dediğini de ekledi. Ela adamın anlattığı her şeyi sonuna kadar dinlediğini belli etmek için kafasını aşağı yukarı salladıktan sonra, aynı ifadesiz yüzle adının Asil olduğunu öğrendiği adama dönerek “Şimdi sizi dinliyorum.” dedi. Asil tek kaşını havaya kaldırarak, “Az önce kurduğum cümle aynen geçerli.” dedi. Ela, kafasını hafifçe sağa yatırarak adamı anladığını belli etti. Adamın kendisini anladığına emin olmak için gözlerini, adamın gözlerine dikerek “Bakın Asil bey, burası sandığınız gibi bir yeraltı kulübü değil. Bu yüzden de silahlarınızla içeri girmeniz mümkün değil. Dışarıda ve içeride tüm güvenliklerimiz silahlıdır. Her biri, her ihtimale karşı tüm müşterileri dışarıdan ve içeriden gelebilecek her türlü duruma karşı korumaya hazırlar. Biz sizden silahlarınızı bize vermenizi değil, mümkünse silahlarınızı arkanızda duran ekstra lüks araçlarınıza koymanızı talep ediyoruz.” dedi. Asil, kızın anlattığı her şeyi anlamış, hatta kızın adaletine ve her iki tarafı dinlemesine de saygı duymuştu. Ancak silahlarını bırakmaya da pek niyetli değildi. Asil, her bir kelimesinin üzerine basa basa “Asil Türkoğlu’nu mekanınıza almıyor musunuz?” diye sordu. Ela, elbette Türkoğlu ailesinin kim olduğunu biliyordu. Ancak kimse için kurallarını esnetecek değildi. Yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirerek “Asil Türkoğlu’nu mekanıma alıyorum. Ancak silahsız.” diye karşılık verdi. Asil, başıyla kızı onaylayarak “Pekala…” dedi ve tek kaşını havaya kaldırdı. Ela, kibar gülümsemesini bozmadan, “Ela.” diye karşılık verince Asil “Pekala Ela hanım. Bu seferlik istediğiniz gibi olsun.” dedi ve silahını çıkartıp adamlarından birine teslim etti. İki adam tüm silahları toplayıp arabaya götürürken Ela, karşılamadaki kıza dönerek “Beyefendileri locaya yönlendirelim.” dedi. Karşılamada duran genç kız, Ela’yı başıyla onaylayarak hızla harekete geçince, başta Asil olmak üzere tüm adamları içeri girmişti. En sona sadece araca giden iki adam kalmıştı. Ela, onların da içeri alınacağına emin olarak merdivenlere doğru giderken arkadan gelen adamlardan biri kızı bileğinden tutup çekti. Uzun boylu olan bu diğer adamın vücudu da bir önceki kadar kaslıydı. Ela rengi gözlerini kızın gözlerine dikmişti. Kirli sakalı ve koyu renk saçlarıyla daha şakacı ve samimi bir adama benzese de, Ela adamın bu hadsiz yakınlığından da hiç haz almamıştı. “Selam güzellik.” diyen adam pişkin pişkin sırıtıyordu. Ela tek kaşını kaldırıp bir adama bir de tuttuğu koluna bakarken adam ekledi. “Eğlenceye katılmayacak mısın?” dedi. Ela kibarca kolunu adamın elinden kurtarıp bir an önce gitmeye niyetlenerek “Hayır.” deyip gitmek için harekete geçmişti ama adam ısrarcı görünüyordu. Ela’yı bir kere daha bileğinden yakaladı. Sinirlenmeye başlayan Ela, yüzünü tamamen adama dönüp bileğini sertçe çekerek adamın elinden kurtardı. Çoktan sinirlenmişti. Bu adamları korumalarla korkutamayacağını iyi bildiği için kendisi halletmeye karar verdi. Ela sağ elinin işaret parmağıyla yakasını işaret etti. “Bak! Burada ne yazdığını görebiliyor musun!” diye bağırdı. Adam Ela’nın bu sert çıkışına şaşırmıştı. Daha önce hiçbir kadından böyle bir tepki almamıştı. Genelde kızlar ya kucaklarına atlar, ya da onlardan korkarlardı. Ela, adamdan bir cevap bekliyordu. Diğer adam arkasından yanaşıp elini adamın omzuna attı. Ela, gelen adama bakınca, az önceki adam gibi koyu kahve gözleri olduğunu fark etti. “Kızın sana niyeti yok Emir.” derken gülümsedi. Ela, alaycı bir tavırla ikisini alkışladı ve ellerini ince beline götürdü. Gece kulüplerinde çalışmanın böyle zorlukları vardı ve kibarca bunlarla baş edebilmeyi çok iyi biliyordu. “Bak, bu arkadaşın..” dedi ve durup ikinci adama baktı. Adam gülümsedi. “Deniz.” dedi. “Teşekkürler.” diye karşılık veren Ela bakışlarını yeniden ilk adama çevirdi ve ekledi. “Deniz akıllı bir adam. Biraz arkadaşını örnek al.” dedi. Kibarca ilk adamın iyice yakınına yanaştı. Kırlangıç yaka ceketinin yaka kısmını ellerinin arasına alıp ellerini aşağı yukarı kibarca oynatarak bakışlarını ellerinden çekip adamın ela gözlerine yöneltti ve yakasını aniden kendisine çekti. “Yakamı gördün değil mi..” dedi ve durakladı. İki kaşını kaldırarak adama beklentiyle baktı. Adamın adını söylemesi için sanki çok umurundaymış gibi bekledi. “Emir.” dedi adam. Ela şeytani bir gülümseme ile adama bakmaya devam etti. “Yakama yeniden bakarsan göreceğin gibi, Labirentte çalışan kızlardan biri değilim. Her kafana esen kadına kafana göre dokunamazsın.” derken yüzündeki gülümseme aniden silindi. Adamın yakasını daha sert bir biçimde aşağı çekti. “Yani demem o ki her kuşun eti yenmez Emir.” dedi. Ela, Emir’i yakasından geri iterek önünden çekilmesini sağladı ve merdivenlere doğru yöneldi. Asil, Deniz ve Emirin durduğu kapı önüne doğru yöneldi. Yanlarına yanaşıp sordu. “Yine ne oldu?” dedi. Ela’nın Emir’i nasıl payladığını görmüştü. Kızın cesareti, tavrı ve dik duruşu onu etkilemişti. Zaten göz göze geldikleri anda o mavi gözler beynine kazınmıştı. Bu daha önce hiç başına gelmemişti. Deniz, gülerek özet geçti. “Emir az önceki işletme müdüründen ayar yedi.” dedi. Asil, ceketini çıkarıp merdivenin tırabzanına koydu. Gömleğinin kollarını kibarca katlayıp ellerini cebine atarak kafasını sağa sola salladı. Asil’in gömleği ve yeleği kusursuz görüntüsüne ciddiyet katıyordu. Emir, “Fırça falan yemedim. İstesem onu yatağa atarım bu arada.” derken sırıttı. Emir hiçbir zaman kuyruğunu indiren bir tip olmamıştı. Asil hızla kafasını çevirip Emir’e baktı. “Seni vururum. Şansını zorlama.” diye sert bir dille Asil, Emir’i uyardı. Kızı haklı buluyordu ama bir yandan da kızın aynı gece içinde yaptığı ikinci saygısızlık olarak gördüğü hareketin üstünü örtmek de istemiyordu. Merdivenlere doğru giderken kızın ne kadar korkusuz olduğunu görmek istediğini fark etti. Etrafına saf güç ve korku yayan kendisinden kız bir kere korkmamıştı. Ancak Asil bu yönünü, kızın mekanında, kurallarına saygı duymasından ötürü göstermediğini düşünüyordu. Ya da kızın, kendisinin kim olduğunu bilmediğinden ötürü bu kadar rahat olabildiğine inanıyordu. Gidip kızı biraz korkutmak istedi. Ela’nın ofisine çıkan merdivenlere doğru yönelirken kızın ne kadar cesur olduğunu görmek istediğini fark etti. Ela ofisinde, ceviz ağacından yapılmış masasının arkasında oturmuş kahvesini içiyor, bir yandan da bilgisayarında bir önceki ayın raporlarını inceliyordu. Kahvesini kenara bırakıp masasının çekmecesinden bir sigara çıkararak yaktı. İnce parmaklarının arasına yerleştirdiği ince sigarası ile kusursuz görünüyordu. Açık kapısından sızan gürültü ve renkli ışıklara pek de aldırış etmiyordu. Giydiği siyah saten gömlek ince omuzlarından dökülüyor, kalçalarını ve belini saran gri renkli dar kot pantolonuyla birleştiği yerde hafif potluklar yapıyordu. Gömleğinin açık bıraktığı ilk iki düğme, gömleğin kumaşının dolgun göğüslerini örtse de hayal gücüne yer bırakmıyordu. Ela, duyduğu sesle, sesin sahibini görmek için kafasını yavaşça ekrandan kaldırdı. “Selam Ela.” Ela, odasının kapısına kadar gelip, kendisine seslenen adamın, Asil Türkoğlu olduğunu gördü. Adam, ofisinin kapısına gevşek bir biçimde yaslanmış, koyu kahve gözlerini kızın üzerine dikmişti. Ela tek kaşını havaya kaldırıp, kollarını göğsünde kavuştururken arkasına yaslanarak adama baktı. “Müşteriler buraya giremez. Buraya nasıl çıktın?” dedi. Duruşunu, gücünü ve ciddiyetini korumaya çalışıyordu ama adamın yaydığı saf gücü iliklerine kadar hissediyordu. Korku iliklerine kadar işlese de korkusuz görünmeyi başarmıştı. Elanın kendisi hakkında fikir sahibi olmadığına net biçimde emin olan Asil güldü. “Canımın istediği her yere girmenin bir yolunu bulurum güzelim. Ben Asil Türkoğlu’yum.” dedi. Asil’in ses tonu ve bakışları karanlıktı. Ama Ela, adamın bakışlarındaki karanlıktan çok, gözlerindeki bakışın derinliğinde kayboluyordu. Çikolatanın en güzel tonuna sahip gözlerinden, gözlerini çekemeyen Ela cevap vermeyi unutmuştu. “Benim kim olduğumu gerçekten bilmiyorsun.” dedi Asil yarım ağızla gülümseyerek. Ela ya doğru bir adım attı. Ela kendisini masasının arkasında güvende hissederek yerinden kalkmamış, hatta sandalyesini masasına daha da yanaştırarak kendini adeta koruma kalkanının arkasına saklamıştı. Buna rağmen Ela, mavi gözlerini adamın gözlerinden çekmemekte ısrarcıydı. Şartlar ne olursa olsun adamın kendisini korkutmasına izin vermeye niyeti yoktu. .Asil, “Emir’e bir daha saygısızlık etmeyeceksin.” dedi. Asil’in emir veren ses tonu Elayı fazlasıyla rahatsız etmiş ve öfkelenmesine neden olmuştu. “Emir dediğin adam aptalın teki ve aptallara saygı duymuyorum.” diye karşılık verdi Ela. Asil, kızın cesaretine şaşırmıştı. Az önce Ela’yla en tehditkar tonuyla konuşmuştu ve kız bunu umursamamıştı. Asil kıza bir adım daha yanaştı ancak Ela ona pabuç bırakacak türden bir kız değildi. Hareketlerimi kontrol altına almayı başarmıştı. Kalbi yerinden çıkacak gibi atarken, bağladığı kollarını çözüp ayağa kalktı. İlk defa bir adamın yakışıklılığı Elanın ilgisini diğer özelliklerinden daha çok çekmiş, diğer özelliklerini umursamayı bıraktırmıştı. Kollarını kıvırdığı gömleği ve vücudunu saran yeleği adamın göğüs kaslarını vurguluyordu. “Dilin bir hanımefendi için fazla uzun” dedi Asil. “Hanım ya da efendi olmaya dair bir iddiam yok. Ve dilimin uzunluğundan memnunum. Başka soru?” diye karşılık verdi Ela. Kızın hazırcevap yapısı Asil in fazlasıyla hoşuna gitmişti. Hatta biraz daha zorlarsa kızın bu cesaretinin kendisini tahrik ettiğini kabul bile edebilirdi. Asilin yüzündeki gülümseme, onu fazlasıyla yakışıklı gösterse de Ela adamın sadece adına güvendiğini, başka bir meziyeti olmadığını düşünmeye başlamıştı. Asil kıza bir adım daha yanaştı. “Yanlış kişiye cevap veriyorsun.” dedi. Asil hiç kıpırdamadan kendisine dik dik bakan Elanın güzelliğine hayran kalmıştı. Beyaz teni, kulübün alt katından gelen renkli ışıklara rağmen parlarken mavi gözleri ışıl ışıldı. Dudaklarının pembeliği cildinin solgun görünmesini engelliyordu ve bu renk tamamen doğaldı. “Kulağını dört aç ve beni çok iyi dinle. Beni ya da arkadaşlarımı denemeye kalkma. Zararlı çıkan sen olursun. Hanım ya da efendi olup olmadığınla ilgilenmiyorum ama kulüp işletmecileri her zaman özellikle bana karşı nazik olur.” dedi. Ses tonunun fazlasıyla karanlık olmasına özen gösteren Asil kızın her halinden etkilenmişti. “Arkadaşın ya da sen nazik misiniz de benden nezaket bekliyorsunuz pardon? Biraz cesur olsaydı kendisi gelir derdini anlatırdı. İtlerini göndermezdi. Şimdi müsaadenle, işlerim var.” dedi. Asil kızın canına susadığını düşünürken, ancak çenesine gelen genç kadını süzdü. Ela kaşlarını kaldırıp eliyle ısrarcı bir şekilde kapıyı gösterirken Asil kızı kolundan tuttu. Ela bir kolundaki ele bir de Asil’e öldürücü bakışlar attı. “Patilerini çek.” dedi. “Bana ve aileme saygı göstermeyi biran önce öğrenmezsen inan bana seve seve öğretirim.” dedi Asil. Asilin gözlerindeki karanlık ifade Ela yı korkutmamıştı. Ela, kolunu adamın elinden kurtarmadan, adamı kendisine çekip karnına bir diz atmaya hazırlanırken, yükselen sesle bölündüler. “Asil, Tülay hanım.. ” diyerek gelen Deniz Ege, ikisine de baktı. Asil, kolunu bırakınca Ela bir adım masasının arkasına doğru ilerleyerek adamdan uzaklaştı. Deniz Ege, bakışlarıyla kuzenine kızarken, kızın yanında Asil’in forsunu sarsmamak için oldukça nazik bir ses tonuyla cümlesine devam etti. “Tülay hanım aşağıda.. Bizi görmeye gelmiş.” dedi. Asil sakince arkasına dönüp giderken omzunun üzerinden Ela’ya baktı. Ela, adamın kendisine baktığını hissederek gözlerini önündeki evraklardan çekip adamın gözlerine dikti. Asil’in kendisine bu iş burada bitmedi der gibi baktığını görse de kuyruğu dik tutmaya niyetli olduğundan gözlerini çekmeyi dahi düşünmedi. Deniz Ege ve Asil peş peşe kapıdan çıktılar. Asil, sertçe kapıyı arkasından çekip çarpmasına neden olduğunda Ela derin bir iç çekerek arkasına yaslanıp gözlerini tavana dikti. Deniz Ege, hemen önünde yürüyen kuzenine baktı. “Asil umarım kızı tehdit etmemişsindir.” dedi. Asil, yalnızca kızın gözlerini ve hareketlerindeki cesareti düşünürken, sakin bir ses tonuyla konuştu. “Biraz uyardım. Bu kızı nereden bulmuşlar?” dedi. “Ela Erten. 23 yaşında. Rus Dili ve Edebiyatı mezunu.” diye karşılık veren Deniz Ege’nin ses tonu soğuk ve sakindi. Asil gülümsedi. Asil’in gülümsemesini görebilen tek kişi her zaman Deniz Ege olmuştu. “İşte bu yüzden sağ kolum sensin. Her zaman neye ihtiyacım olduğunu biliyorsun.” dedi. Deniz Ege, kuzenine gülümsedi. “Asil Türkoğlu’ndan övgü aldığıma sevinmeli miyim yoksa götünü toplamak zorunda kaldığım için üzülmeli miyim bilmiyorum.” dedi ve ekledi “Sence de kızın sektörle uzaktan yakından bir alakası olmayan bir bölümden mezun olup bu kadar iyi kulüp işletmesi garip değil mi?” dedi. Asil kafasını aşağı yukarı sallayarak kuzenini onayladı. “Tülay yengemin bu kulübü özellikle araştırttığı kadar var. Kulübün önünde hala sıra bitmiyor. Kızın da yeraltı dünyasıyla alakası olduğunu sanmıyorum.” dedi. Deniz Ege kafasını ileri geri salladı. “Şu ana kadar hiçbir şey bulamadım. Bana da öyle geliyor.” dedi. Şu ana kadar kısmına vurgu yapmıştı. Kuzeninin ilk defa bir kadına fazla yanaştığını ve arkasından gidip ısrarla konuştuğunu gören Deniz Ege, uyarma ihtiyacı hissediyordu. “Hakkında detaylı bilgi alana kadar kızdan uzak dur.” dedi. Sesi fazlasıyla ciddi ve sert bir tondaydı. “ “Ne demek istiyorsun Deniz.” diyen Asil, durup bakışlarını kuzeninin gözlerine dikti. Saf güç ve korku yayan tehditkar bakışlarını yine su yüzüne çıkartmıştı. Ancak Deniz Ege, birlikte büyüdüğü adamın bu halinden korkacak değildi. “Asil. Kızdan bir süre uzak dur.” dedi. Sesi sertliğini koruyordu. Asil kafasını sağa sola sallarken, kuzeninin kendisinden korkmadığının farkındaydı. İç çekti. “Emredersin Deniz Ege Türkoğlu.. Emredersin..” dedi ve konuyu kapatarak basamakları inmeye devam etti.

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

AŞKLA BERDEL

read
79.1K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
523.4K
bc

HÜKÜM

read
224.3K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook