Naz
Abimin kolunda sürüklenirken her adımda içimde bir şeyler kopuyordu. Poyraz’a son kez baktığımda yüzündeki o sahte sakinlik yüreğimi daha da sıkıştırdı. Güçlü görünmeye çalıştığını biliyordum ama gözlerindeki acı her şeyi ele veriyordu. Elindeki bulaşmış kan, açılan yarasının kanıtıydı ve ben hiçbir şey yapamadan ondan uzaklaştırılıyordum. İşlerin daha fazla kontrolden çıkmaması için aklımı ve kalbimi Poyraz’ın yanında bırakıp abimin arkasından sessizce yürümeye devam ettim.
Eve kadar tek kelime etmeden yürüdük. İçimdeki bütün çığlıklar sessizliğe boğulmuştu. Abim kapıyı anahtarıyla açmadan önce derin bir nefes aldı. Yumruklarından kalan kızarıklık hâlâ belli oluyordu. Bakışları ağır ağır yüzüme kaydı. Öfkesi dinmemişti ama bu kez içinde başka bir şey vardı: kırılmışlık, ihanet ve hayal kırıklığı, Hepsi yüzünde asılı kalmıştı sanki.
Onun bakışlarının altında o kadar çaresiz hissettim ki.Tek suçum sevmekti. Ama abimin neden bu kadar kırıldığını da çok iyi anlıyordum. Bu şekilde öğrenmesi her şeyi mahvetmişti. Ellerim titriyordu, dizlerimin üzerindeki kan hâlâ akıyordu ama canımdan çok içim yanıyordu.
“Ne zamandan beri?” diye sordu abim. Sesi bu kez bağırmıyordu ama buz gibiydi.
Yutkundum. “Abi, izin ver anlatayım.”
“Ne zamandan beri, Naz?!” diye sesini yükseltti. Gözleri dolmuştu.
Gözlerine bakamadım. Dizlerimi birbirine kenetledim. “Uzun zamandır değil abi… Ama duygularımız yeni değil.”
Başını öne eğdi. Dudakları titredi. “Ben, onu kardeşim bildim. Seni ona emanet ettim. İkiniz bana ihanet ettiniz, hem de gözümün içine baka baka” diye fısıldadı, ardından derin bir iç çekti. “Naz, beni nasıl hayal kırıklığına uğrattığını tahmin bile edemezsin.”
“Abi, öyle deme,” dedim fısıltıyla. “Sen bizim için çok kıymetlisin. Lütfen izin ver, en başından anlatayım. Beni ve Poyraz’ı dinlemeden yargısız infaz ediyorsun.”
“Belli,” dedi buruk bir kahkahayla. Gözlerini kapattı. “Eve girince bu durumdan kimseye bahsetmeyeceğim, Naz. Sana öfkem yatışınca yeniden konuşacağız. Ama Poyraz mevzusu kapandı. Duydun mu beni? Onunla hiçbir şekilde iletişime geçmeyeceksin. Beni bir kere ezip geçmişsin. Bir daha aynı şeyi yaparsan, seni yaşadığım sürece affetmem.”
“Abi, lütfen bana bunu yapma,” dedim ve gözyaşlarıma engel olamadım.
Ama abim söylediklerinden geri adım atmadan, “Bu konu kapandı, Naz,” deyip kapıyı açtı.
Eve girdiğimiz anda annem salondan seslendi:
“Çocuklar nerde kaldınız”
Ama abimin yüzünü görünce cümlesi yarım kaldı. Yüzündeki ifade hızla endişeye dönüştü ve koşarak yanımıza geldi.
Selim’in yüzüne dokundu. “Ne oldu size? Selim, suratının hali ne böyle? Naz, bacağın kanıyor! Ne oldu? Kaza mı geçirdiniz?” diye paniğe kapılarak babama seslendi. “Murat, çabuk gel!”
Babam da bize baktığında annem kadar şaşkınlıkla yaklaştı. Ne söyleyeceğimi bilemediğim için yalnızca susuyordum. Neyse ki abim hemen araya girdi:
“Önemli bir şey yok anne, merak etme. Yolda Naz’ın çantasını çalmaya çalıştılar. Ben müdahale edince küçük bir arbede yaşandı. Ciddi bir şey yok,” dedi sakince, durumu normalleştirmeye çalışarak.
Babam kaşlarını çattı. “Buralarda böyle şeyler olmaz oğlum. Polise haber verdin mi?”
“Yok baba, adam kaçıp gitti zaten. Şimdi Neşe gelir, panik olur,” dedi alçak bir sesle. Sonra bana manalı bir bakış atarak, “Ben elimi yüzümü yıkayıp Neşe’nin yanına çıkacağım. Lütfen anne, sakinleş; ciddi bir şey yok ama Naz’ın bacağına bir bakın. Naz çok korktu,” deyip yanımızdan uzaklaştı.
Annem beni hemen sandalyeye oturtup bacağıma baktı. Ellerini hızla hareket ettiriyor ama gözlerinden saklayamadığı bir endişe vardı. Aynı zamanda Selim’in yüzündeki öfke ve kırgınlığı fark ettikçe bir şeylerin yolunda gitmediğini sezdiği belliydi.
Annem babamla birlikte yaramı pansuman yaptı. Babam beni bir süre kollarında tutup sakinleştirmeye çalıştı. Ama içimdeki fırtına dinmedi. Ardından izin isteyip odama çıktım.
O gece başka hiçbir şey konuşulmadı.
Abim odasına kapandı.
Annem ağzını açmadı ama gözleri sürekli “Anlatmak istediğin bir şey var mı?” der gibi üzerimdeydi.
Babam ise her zamanki sakinliğiyle olanları büyütmedi; o, hayatta her şeyin insanlar için olduğuna inanırdı.
Yatak odama geçtiğimde dizimdeki acı sızlıyordu ama göğsümdeki boşluk çok daha derin yanıyordu. Abimin bu kadar büyük tepki vermesi, ailemin de bu ilişkiden asla hoşlanmayacağı düşüncesini ilk kez bu kadar ağır şekilde içime yerleştirdi. Selim, Poyraz’ı çok sevip güvenmesine rağmen konu ben olunca bütün köprüleri yakmıştı. Evet, kızmakta bir yere kadar haklıydı ama bu tepki… Çok fazlaydı.
Elimde telefonumla derin düşüncelere daldım. Poyraz’ın yarası açılmıştı, o şu anda yalnızdı. Kalbime ağır bir acı çöktü. Derin bir nefes alıp onu aradım.
Telefon ilk çaldığında açıldı.
“Naz güzelim, iyi misin?” dedi Poyraz, o her zamanki sevgi dolu sesiyle.
Sesini duyunca boğazım düğümlendi. “Poyraz Ben iyiyim. Sen nasılsın? Yaran ne durumda?” Sesim telaşlı ve titrek çıkmıştı.
“İyiyim, güzelim. Beni merak etme. Önemli bir şey yok,” dedi yumuşak bir tonla. “Hastaneye gidip baktırdım, sorun yok. Pansuman yapıldı, birazdan eve döneceğim.”
“Doğru söylüyorsun, değil mi Poyraz?” dedim neredeyse ağlamak üzereyken.
“Naz, nefesim, ömrüm, orman gözlüm,” dedi fısıltıya yakın bir sesle. “Ben sana ne zaman yalan söyledim? Ben askerim. Bizde yalan olmaz. Ama beni bırak şimdi, bacağın nasıl?”
“İyiyim Merak etme. Annemle babam pansuman yaptılar,” dedim. Bir süre sustum. “Fiziksel olarak iyiyim belki ama kalbim, ruhum paramparça.”
Boğazım iyice düğümlendi. Gözyaşlarım yanaklarıma süzüldü. “Poyraz özür dilerim,” dedim hıçkırığımı bastırmaya çalışarak.
“Güzelim, neden özür diliyorsun?” dedi hemen. “Yapma… Üzülmene, ağlamana dayanamıyorum. Böyle devam edersen çıkar yanına gelirim.”
“Hayır, Poyraz!” dedim panikle. “Abim çok kızgın. Bir süre kesinlikle bir araya gelmememiz lazım. Sana tekrar zarar vermesini istemiyorum.”
Telefonun diğer ucundan hafif bir gülümseme sesi geldi.
“Naz,” dedi kararlı bir sesle. “Seve seve her yumruğu yerim ama seni kaybetmem. Abin haklı olduğu için karşılık vermedim. Konu sensen yine veremem. Merak etme, onunla konuşacağım. Evet, bizi o şekilde görmemeliydi. Konuşmakta geç kaldık ama halledeceğim.”
Derin bir iç çektim. “Poyraz abim kesin bir dille ‘Poyraz mevzusu kapandı’ dedi.”
“O söyleyince hemen kapanıyor muymuş mevzular?” dedi sakin ama sert vurgulayarak. “O kadar kolay değil güzelim. Sadece çok sinirli. Şu an sağlıklı düşünemiyor. Biraz zaman verelim ona.”
Ardından sesindeki kararlılık iyice belirginleşti:
“Ayrıca kim ne derse desin, ben senden asla vazgeçmem, Naz. Beni senden vazgeçirecek tek kişi sensin.”
“Poyraz seni seviyorum,” dedim tüm kırıklığımla.
“Ben de seni seviyorum güzelim,” dedi yumuşak ama güçlü bir tonda. “Biz birbirimizden vazgeçmezsek, kimse bizi vazgeçiremez. Naz… Ömrümde ilk defa bir kadına aşık oldum ve bu aşktan vazgeçmem. Sen benden vazgeçmediğin sürece…”
“Asla senden vazgeçmem, Poyraz,” dedim gözlerim dolu.
Tam o anda kapı çaldı. Annem kapıdaydı. Panikle telefonu kapatmadan önce fısıldadım:
“Seni seviyorum.”
“Bende seni seviyorum güzelim ” dedi ve ben hızlıca telefonu kapattım.
“Gel anneciğim,” dedim zorla sakinleşmiş gibi yaparak.
Annem içeri girdi, yatağın kenarına oturdu ve yüzüme ciddi bir bakışla baktı:
“Artık konuşalım mı, Naz?” dedi. Uzun zamandır görmediğim bir ciddiyetle….