*Bölüm 1 – Ölüm ve Yaşam Arasında*
*Bölüm 1 – Ölüm ve Yaşam Arasında*
*Aleda ve Samira’nın Hayat Hikâyesi*
*Aleda*
Uzun ve zarif yapısı, kendinden emin tavırlarıyla birleşmiş; büyük siyah gözleri, kararlılığını ve içindeki gizemi her bakışta ortaya koyuyordu. Saçları sıkıca toplanmış, sade ama etkileyici bir şıklıkta;
Aleda, her ne kadar yorgun ve çaresiz görünse de içinde kırılmaz bir direnç taşıyordu. Onun duruşunda gizli bir güç vardı; hayatın tüm zorluklarına rağmen dimdik ayakta kalmayı başaran bir ruh.
Gözlerindeki o derin hüzün, aslında yaşadığı acıların ve umutların karmaşık hikayesini anlatıyordu. Konuşurken sesi biraz çekingen, ama samimiydi. İnsanlar onun yanında kendini korumaya alınmış gibi hissederdi; çünkü Aleda, içtenliği ve azmiyle etrafına güven veriyordu.
Adımları ağır olabilir, ama kararlılığı her engelin üstesinden gelmekteydi. Onun hayatındaki fırtınalara rağmen, gözlerindeki ışık hiç sönmemişti. Taki o geceye kadar…
Aleda, temizlikçi olarak girdiği rezidansın zirvesindeydi. Çatı katının kenarında, devasa camların bittiği noktada duruyordu. Altındaki şehir, ışıklarıyla bir harita gibi ayaklarının altına serilmişti.
Soğuk rüzgâr, saçlarını savururken tenine ince bir bıçak gibi dokunuyordu. Otuz katlık bir boşluk, sadece bir adım ötesindeydi. O adımı attığında, sert betonla buluşması an meselesiydi.
Gözleri ufka takılıydı; gökyüzüyle şehir ışıkları birbirine karışmış, bulanık bir tabloya dönüşmüştü. Göğsünde ince bir sızı, zihninde koca bir sessizlik vardı. Belki de yıllardır taşıdığı yük, onu buraya sürüklemişti.
Yaşam, ince bir ip misali ellerinden kayarken; ölüm sessizce, kollarını açmış onu bekliyordu. Aleda artık ne gözyaşlarını saklayabiliyordu ne de zihnindeki uğultuyu susturabiliyordu. Bu noktaya nasıl gelmişti?
Her şey bir borçla başlamıştı. Önce okul masrafları için kredi çekmişti. “Bir şekilde öderim,” diye avutmuştu kendini. Ardından başını sokacak bir evin hayaliyle aldığı konut kredisi gelmişti.
Sonra babasının kumar borcu patladı. Bankadaki kredilerini ödeyebilmek için tefeciye başvurmuş, borç almıştı. Tefeciden aldığı para, bir süreliğine nefes gibi gelse de aslında boynuna geçirilen görünmez bir ilmekti. Ödeme günü yaklaştıkça o ilmek her geçen gün biraz daha sıkılmıştı.
Artık kazandığı para ne ev kredisini ödemeye yetiyor, ne tefeciden aldığı borcu kapatabiliyor, ne de geçinmesine elveriyordu. Maaşını aldığı gün cebinde tek kuruş kalmıyordu.
Birikmiş krediler, bankaların soğuk yüzleri ve tefeciden aldığı borcun gölgesi altında yaşamını tüketmişti. Şimdi önünde yalnızca iki yol vardı: Ya borçlarını ödeyemediği için hapse girecek… ya da o son adımı atarak her şeyi geride bırakacaktı.
Ama bir yandan içinde hâlâ kırılgan bir umut vardı.
“Allah’ım… Ne olur bana bir yol göster. Sana bu günahla gelmek istemiyorum. Lütfen… bir ışık, bir işaret, bir umut,” diye fısıldadı kendi kendine.
Ve tam ayağını kaldırıp boşluğa bırakacağı anda, o işaret geldi.
Aleda, çantasını ve telefonunu atlayacağı yerin hemen yakınında bırakmıştı. Tam ayağını kaldırmak üzereyken, telefonuna gelen bir mesaj sesi onu durdurdu. Belki sevdiği birinden. Son bir kez mesajlarına bakıp tekrar çıkarım diye düşündü. Gözyaşlarını silerek, çatı kenarından duvara tutunarak indi.
Telefonunu alıp mesajı açtığında, bildirim bankadan geliyordu. Aleda gözlerine inanamadı. Gözyaşlarını silip tekrar ekrana baktı: “Hesabınıza bir milyar dolar yatırılmıştır.”
Gökyüzüne, yıldızlara baktı, sonra tekrar mesaja. “Yanlış görüyorum herhalde,” dedi kendi kendine. Mesaj kutusundan çıkıp tekrar açtı; defalarca aynı mesaja baktı.
Sonra banka hesabına girdi ve daha önce patronunun isteğiyle açtırdığı dolar hesabına baktı. Patronu yurt dışında olduğu için maaşını dolar olarak yatırıyordu, ama bu kez başka bir hesaptan Aleda’ya bir milyar dolar yatırılmıştı.
Aleda, telefon ekranına bakarken kalbi deli gibi atıyordu. Bir milyar dolar… O kelimenin ağırlığı, aklına gelmesi bile imkânsız bir hayaldi. Bir an her şeyin bir rüya olduğunu düşündü; gözlerini kapatıp tekrar açtı. Ama mesaj hâlâ oradaydı, ekranda duruyordu.
“Bu… bu gerçek olamaz,” diye mırıldandı kendi kendine. Ellerini yüzüne götürüp gözyaşlarını sildi, sonra tekrar ekrana bakmak için telefonu kaldırdı. Parmakları titriyordu. Bir yandan sevinç, bir yandan şaşkınlık… ve hâlâ içini kemiren belirsizlik.
“Bu… bana mı gerçekten geldi?” dedi, sesini neredeyse kendisi duymayacak kadar kısıktı. Gökyüzüne, yıldızlara baktı; yıldızlar hiç bu kadar parlak görünmemişti. Her şeyin mümkün olduğunu, artık hayatının tamamen değişebileceğini fark etti.
Aklına bin bir soru üşüştü: “Bu parayı kim gönderdi? Neden? Ve ben… ben ne yapacağım şimdi?”
Ama bir şey kesindi: Bu, hayatının dönüm noktasıydı. O an Aleda, hem korkunun hem de umudun eşsiz bir karışımı içinde, ilk kez geleceğe dair gerçek bir ışık gördü.
Aleda bir süre telefona bakakaldı. İçine garip bir sıcaklık doldu, ama hemen ardından mantıklı bir soru takıldı:
“Bu kesinlikle yanlışlıkla gelmiş olmalı… Ne yapmalıyım bu hesaba? Tekrar mı geri göndermeliyim?”
Kendi iç dünyasında, vicdanı ve mantığı arasında bocalıyordu. Parmakları hâlâ titriyordu, aklı bin farklı ihtimalle dolup taşıyordu. Bir yandan inanılmaz bir fırsatın kapısını aralamış gibi hissediyor, bir yandan da yanlışlık olduğunu düşünerek endişeleniyordu.
Aleda, telefonunu sıkıca kavradı, bir an durup derin bir nefes aldı ve gözlerini kapattı. Kendi içinde bir savaş başlıyordu: Vicdan mı yoksa mantık mı?
Bakalım bu para Aleda’yı nasıl değiştirecekti…
*Samira – Kod Adı: Sam*
Samira, kırklarının başında, uzun boylu ve karizmatik bir adamdı. Yaşına göre çok daha genç görünen yüzü ve duruşu, gittiği ortamlarda hemen dikkat çekiyordu. İş dünyasında ise herkes onu “Sam” lakabıyla tanıyordu; gerçek kimliğini yalnızca izni olanlar ve Samira’nın uygun gördüğü kişiler biliyordu.
Samira, kendine güveniyle adeta odanın enerjisini değiştiren bir duruşa sahipti. Omuzları dik, adımları kararlıydı. Ne zaman konuşsa, sesi sakin ama etkileyiciydi; kelimeleri derin bir ağırlık taşır, dinleyeni içine çekerdi. İnsanlar onun yanında huzur ve güç hissederdi.
Dış görünüşü kadar, iç dünyası da etkileyiciydi: Karizmatik ama aynı zamanda sıcak, disiplinli ama sevecen. Zorluklar karşısında soğukkanlılığını koruyan, kriz anlarında stratejik düşünme yeteneğiyle saygı toplayan bir adamdı. Her işini büyük bir titizlikle yürütür, detayları asla atlamazdı.
Finans dünyasında neredeyse her şeyi avucunun içinde tutan bir figürdü; yatırımlar, anlaşmalar, büyük şirketlerin kaderi… Samira’nın elinden geçmeyen bir iş yok gibiydi. Tam anlamıyla bir iş bitirici, aranılan ve saygı duyulan bir isimdi.
Ama Aleda için bu bambaşka bir anlam taşıyordu. Samira, onun hayatına güven, umut ve bir ışık gibi girmişti. Üstelik Samira’nın da Aleda’nın da bundan haberi yoktu; her şey, yanlış bir İban numarası ile başlamıştı.
Samira, Afrika’daki son iş planını hayata geçirmek üzere uçağa bindi. Beş yıllık titiz hazırlık ve özverili çalışma nihayet karşılığını bulmuştu. “Sam amca” olarak bilinen Afrika’nın iyilik meleği kimliğiyle sahada görünmez bir figür olmuş, tüm planların arkasındaki zekâ ve kararlılık onda toplanmıştı.
Yanında avukat Philip, istihbarat başkanı Isaac ve güvenlik amiri Fernand vardı. Afrika’nın Başbakanı Pedro’nun finansman sorumluluğunu üstlenen ekip, diplomatik uçuşlarda silahlı koruma eşliğinde özel izinli havaalanlarına inip kalkıyor, operasyonun kritik anlarında kusursuz bir koordinasyon sağlıyordu.
Samira’nın hedefi basit ama bir o kadar da riskliydi: Bankada açılan Noster hesapları, gizli devlet hesapları ve MT103 IBAN transferleri aracılığıyla nakit ve hisse senetlerini, devlete ait mali kontrol altında, ancak gayri resmi olarak aktarmak. Devletin maliye para aklama birimi, merkez bankasının uyum departmanı ve Samira’nın ekibi birlikte çalışıyordu; her işlem büyük hassasiyet ve titizlikle yürütülüyordu.
Uçakta pencereden dışarı bakarken, Samira hem planın büyüklüğü ve karmaşıklığı karşısında hafif bir heyecan duyuyor, hem de yılların emeğinin karşılığını almak üzere olduğunu hissediyordu. Her detay, her transfer, her gizli kod, başarıya bir adım daha yaklaştıklarını gösteriyordu.
*Aleda*, çatı katının kenarında, milyonlarca yıldızın altında şehir ışıklarıyla baş başaydı. Telefon ekranında hâlâ o mesaj duruyordu:
*“Hesabınıza bir milyar dolar yatırılmıştır.”*
Gözlerindeki siyah derinlik, hem şaşkınlığı hem de içindeki kırılgan umudu yansıtıyordu.
Aynı dakikalarda, *Afrika semalarında bir uçakta*, *Samira*, son adımları titizlikle gözden geçiriyordu. Noster hesapları, MT103 transferleri, devletin gizli fonları… Her detay, başarıya biraz daha yaklaşmalarını sağlıyordu. Ama biliyordu ki, tek bir hata bile yılların emeğini çöpe atabilirdi.
Ve tam o anda, *Aleda’nın hesabına düşen milyar dolar*, Samira’nın yürüttüğü büyük operasyonun zincirlerinden biriydi. Yanlışlıkla yapılan bu transfer, birbirinden habersiz iki hayatı aynı çizgiye getirmişti.
Bir yanda korku ve şaşkınlıkla ne yapacağını bilemeyen Aleda…
Bir yanda başarının kıyısındaki Samira…
Ve şimdi, tesadüf gibi görünen o an, aslında ikisinin hayatını sonsuza dek değiştirecek ilk kıvılcımdı.