1.BÖLÜM
BERRİN KARAPINAR
RENKLERİN DANSI
Odamın temizlenmeye ihtiyacı vardı, vardı da benim yapacak halim yoktu… Yatağımın üzerine uzandım biraz müzik dinlesem belki keyfim yerine gelirdi. Mutfağa gitmeyi canım istemiyordu ya babam ya ablam ya da ikisini birden görecek, olmayan keyfim daha da kaçacaktı. Zula çekmecemi açtım her zaman atıştırmalarla dolu olmasına özen gösterdiğim çekmecem bomboştu… Kimin, kimlerin boşalttığını tahmin etmek hiç zor değildi. Kapım hafifçe tıklatıldı “Kızım”
“Gel anne”
Yaşasın annem üstü yemek dolu tepsiyle gelmişti, elinden alıp çalışma masamın üzerine koydum. Bu evde beni tek seven kadına kocaman bir öpücük verdim. “Otursana anne”
“Masada bekliyorlar baban kızar”
Bir şeyler söyleyecekte söylemeye çekinir gibi duruyordu… Pilavı kaşıkladım, ilk yemek mideme gider gitmez gurultu kesildi. “Anne söyle hadi yine ne kusur işlemişim”
“Yavrum biraz daha alttan alsan, babana ablana karşı gelmesen”
“Anne ayaklarının altında paspas gibiyim, daha ne kadar alttan alabilirim bilmiyorum”
“Aranızda ki bu kavgalar beni çok üzüyor”
Sandalyemden kalktım anneme sarıldım “Üzüldüğünü biliyorum, çok yakında bu evden temelli gideceğim”
“Gitme kızım ben sensiz ne yaparım”
Elinden çekip yatağın üzerine oturttum karşısına geçtim. “Anne benim bu evde yaşamam çok zor, gerçekten zor. Ailenin kara koyunu olduğum yıllar öncesinden belirlendi. Ne yaparsam yapayım babam beni hiç sevmedi, ablamı söylemiyorum bile çünkü onu bende hiç sevmiyorum. Benim gitmemle sende huzur bulacaksın”
“Baban izin vermez”
“Onun iznine ihtiyacım yok çoktan reşit olmuş durumdayım. İnan o da çok sevinir gitmeme, sevgili kızıyla mutlu mesut yaşarlar”
“Biraz görünüşüne özen göstersen, yumuşak başlı olsan. Biliyorsun baban bu haline hiç dayanamıyor”
Bir an dolabın aynasında kendimi gördüm, saçlarım bu gün iki renkti siyah ve beyaz. Yüzümde ki koyu renk makyajı henüz çıkarmamıştım. Siyah göz kalemi, siyah ruj…
“Bu halim benim hoşuma gidiyor, öncesinde de her şeye kusur bulurdu yani dış görünüşüm onun için önemli değil. Adam beni sevmiyor”
“O senin baban kızım, sever”
“Anne lütfen yapma, bu sevip sevmeme meselesini defalarca konuştuk. Artık canım acımıyor. Kısa bir süre daha sadece mecburiyetten buradayım inan gitmem çok daha iyi olacak”
İçerden “Makbule çorbalar nerde” diye son ses bağıran babamı duyan annem telaşla kalkıp odamdan çıktı.
Bu kadın niye böyleydi, babam annemin her yaptığına kusur bulup bağırır annem susardı… Son zamanlarda ablamda annemi hırpalar olmuştu. Anneannem tuttuğunu koparan biriydi, böyle pasif bir kızı olması inanılmazdı. Bir kez bile sesini yükselttiğini duymamıştım sanki evin hanımı değil hizmetçisi gibiydi. Babam anneme yemek niye tuzlu oldu diye bağırıp tokat atınca beni sevmesi için verdiğim çabayı bırakmış sevilmeyeceğimi kabullenmiştim. Beni de annem gibi pasifize etmeye çalıştığını anladığım anda karşı çıkmaya başlamıştım. Onu sinir etmek için elimden ne geliyorsa yapıyordum. Yemeğimi bitirip tabakları üst üste koydum, gece yatmadan evvel mutfağa gider yıkayıp yerleştirirdim. Tekrar yatağıma uzandım, sınavlarım iyi geçmişti. Okulum bitmek üzereydi… İşim vardı, patronumla çok iyi anlaşıyordum… Gelecek kışa maaşıma biraz zam istersem buradan iki gardiyanlı hapishaneden kurtulabilirdim…
*****
“Tuğba”
“Hayırdır patron bu saatte hiç aramazdın”
“Bodrum’a acilen gitmem gerek”
“Ben ne yapabilirim?”
“Hani anneannenin evi müsaitse”
“Anneannem dayımda kalıyor, gerçi evinin anahtarı bizde var”
“İzni olursa bir günlüğüne belki iki gün olur gitmek isterim”
“Nedenini anlatmayacak mısın?”
“Bir kerede soru sorma”
“Benim işim soru sormak, biliyorsunuz oldukça meraklıyımdır. Araştırdığımız kadınla bir ilgisi var mı?”
“Evet”
“Anahtarı ben mi getireyim siz mi alırsınız?”
“Yarım saate sendeyim”
Odamın kapısı birden açıldı, patronumun geç saatte açtığı telefon sesi sevgili ablamı rahatsız etmiş olmalıydı. “Kiminle konuşuyorsun”
“Sana ne desem yeterli olur mu?”
“Terbiyesiz, arkadaşlarında senin gibi terbiyesiz”
Uzandığım yataktan kalktım bu kızın benimle ne alıp veremediği vardı hiç anlayamadan öteki dünyaya göçüp gidecektim. “Abla yeter çemkirdiğin, bildiğin gibi çalışıyorum ve arayan patronumdu acil bir işi çıkmış”
“Ablanla terbiyeli konuş, günlerdir sunum hazırlıyor işi seninki gibi ayakçılık değil”
Bir babam eksikti o da odama şeref vermişti. Baba demeye dilim varmasa da hayata gelmeme vesile olmuş olan adama başka bir şekilde seslenemiyordum. Kendimi kavga edecek kadar kuvvetli hissetmiyordum. Ablam ve babam her zaman yaptığım işi küçümsemiş bunu her fırsatta dile getirmişlerdi. Ablamı bir derece anlayabiliyordum kardeşler arası çekememezlik olabilirdi. Babamı asla anlamıyordum birçok kez üvey evlat mıyım diye sormuştum ne yazık ki değildim. Annem ısrarla babam olduğunu söylemişti.
“Sakin olun, telefonun sesini kısmayı unutmuşum”
Ablam babamın koluna girdi “Babişkom biraz zorlanıyorum bana yardım eder misin?”
“ Senin gibi akıllı, başarılı biri nasıl zorlanır”
Akıllı, başarılı ve babişkosu geldikleri gibi gittiler, kapıdan çıkmadan ablam bana baktı yüzündeki kocaman gülümseme iğrençti. İkisinin arasında ki sevgiyi, babamın ona gösterdiği ilgiyi kıskanmayı bırakalı yıllar olmuştu. Huzursuzluk hissettiğim tek histi, bir an önce sevilmediğim bu evden gitmeliydim de nasıl olacaktı aldığım maaş hem ev kirasına hem geçinmeme yeterli değildi. Patronum Bodrum’a gideceğim demişti bende onların peşine takılsam ne olurdu. Nasılsa gidecekleri yer anneannemin eviydi. Tabi bu anahtar işini annemle konuşmalıydım ya da direk telefon açıp anneannemle konuşabilirdim.
“Anneannem senden bir ricam olacak, bir veya iki günlüğüne üç kişi senin evde kalmamız mümkün mü? Yavuz bey, bayan müvekkili ve ben”
“Sorun yok kızım, çıkarken suyu elektriği kapatmayı sakın unutmayın. Ütü falan yaparsanız fişi çekin”
Kadın tam bir düzen hastasıydı, “Tamam güzel anneannem, tamam bal kaymağım”
“İşinden izin alabilirsen dayınlara gel seni çok özledim”
“Şimdilik bu isteğin imkânsız, sen bize gel”
“Asla gelmem o suratsız babanı hiç çekemem”
Anneannemde benim gibi babamla geçinemeyenler grubundaydı. Patrona olumlu diye mesaj attım, beş dakika sonra telefonum çaldı “Tuğba kapıdayım anahtarı getirir misin?”
Sırt çantama bir iki bir şey sokuşturdum, annem yine dizilerinden birine dalmış gitmişti. “Anne, Bodrum’a iş için gidiyorum”
“Ne zaman”
“Şimdi gidiyorum, anneannemin anahtarı nerede iznini aldım”
“Portmantonun çekmecesinde” Annemle konuşmam bu kadardı çoktan izlediği diziye dönmüş beni unutmuştu. Kızım ne zaman geleceksin gibi benzeri soruları duymak ister miydim? Evet çok isterdim. Yine de başının tepesine bir öpücük kondurdum “Kendine dikkat et yavrum”
İşte bu söz beni yüreğimden vurmuştu. Başına bir öpücük daha kondurarak sokak kapısından çıktım. Yavuz beyin arabası bahçe kapısının önündeydi, arka kapıyı açtım sırt çantamı koltuğa atıp içeri girip oturdum. Patronumun yüz ifadesi şaşkınlıktı
“Merhaba patron bende sizinle geliyorum”
“Bir sen eksiktin, işte şimdi tamamlandık, işler ne olacak hayaletler mi yapacak”
“Sorun değil tabletim yanımda iki davanın süreleri var ve en önemlisi hayatımda aksiyon istiyorum.”
“Olmaz aşağı in”
“Tamam patron sen bilirsin” Arabadan indim çantamı bile almaya gerek duymamıştım…
“Tuğba anahtar”
“Vermem için gelmem gerek, anahtarın yanında amorti olarak ben varım tek başına verilmiyor”
Patronum yanında oturan kadına baktı sanki onun iznini ister gibiydi. Vay be kadında kadındı hani… Fotoğraflarını görmüştüm ama yakından çok daha güzeldi.
“Tuğba benim yarı zamanlı sekreterim, asistanım, başıma bela olmak gibi işlerle ilgileniyor, annemin vasıtasıyla işe girdiği içinde ne yazık ki kovamıyorum”
“Teessüf ederim patron, bir daha Tuğba bilgisayar dersen hiç önemsemeyeceğim. Çocukluğumdan beri hiç gitmedim bana da bir değişiklik olur”
“Atla bakalım, hiçbir olaya karışmayacaksın”
Tekrar arabaya bindim elimi Reyyan’a uzattım “İsminizi çok duydum şimdi tanışmak kısmet oldu, böyle aksi bir adamla nasıl bir arada yaşıyorsunuz tebrik ediyorum”
“Biz bir arada yaşamıyoruz ki?”
“Tuğba bir sus”
Önüne gelende sus deyip duruyordu, sustum patronu daha fazla kızdırmayı göze alamazdım. Çok sıcak olmuştu beremi çıkardım yol uzundu rahat etmeliydim.
“Pes Tuğba bu kadarda olmaz”
Yavuz beyin sözleri, Reyyan hanımın şakın bakışlarıyla gözüm aynaya ilişti. Ne vardı ki bu kadar hayret edecek. Saçımın bir tutamını beyaza boyamıştım diğer yerleri siyahtı. Göz makyajımı da siyah yaptıysam kime neydi. Aslında dudaklarımı siyah yerine daha açık bir renge boyayabilirdim. Ama içimden gelmemişti… “Hiç şaşırma bu kız hep böyle, keyfi yerindeyse saçları rengârenktir gök kuşağı gibi boyar, bu halde olması moralinin bozuk olduğunu gösterir”
“Çözmüşsün beni patron, evdeki tek erkekle atıştık”
“Baba desene”
“Mecbur kalmadıkça dediğini kullanmıyorum alerji yapıyor”
Uzun süre sessizce yol aldık, bu kadar sessizliğe dayanamayacaktım. Reyyan hiç konuşmuyordu…
“Reyyan hanım sizi tanımak istiyordum” sözümle arabanın içinde ki garip sessizlik bozuldu. “Araştırmalarımdan sizi tanıyor gibiyim, resimlerinizden çok daha güzel ve genç görünüyorsunuz”
“Her şeyi biliyorsun değil mi?”
Benden üç dört yaş anca büyük olan kadının çektiklerini Yavuz beyin isteğiyle araştırma yaparken okumuş hem üzülmüş hem de sinirden deli olmuştum. Reyyan hanımın kocası karısına şiddet gösteren koyun postuna bürünmüş kurttu… “O herifin cehennemde yanması gerektiğini çok iyi biliyorum, bu mevzuları konuşarak sizi üzmeyeceğim. Anneannemi belki tanırsınız otele çok yakın oturuyor”
“Hiç sanmıyorum evden nadir olarak çıkardım, çevreme bile bakmayacak kadar kendi içime kapanık bir hayat yaşıyordum. Ya sen…”
“Yavuz beyin söylediği gibi ruh halime göre saç rengim değişir, kısaca kendimi ifade ediş şeklim. Aykırı olmak hoşuma gidiyor”
“Bir nevi saklanmak, sorunları olan kadın hıncını saçlarından çıkarır… Bir dergide okumuştum”
Reyyan haklıydı…