2.BÖLÜM

1510 Kelimeler
“Bir eve bir mükemmel evlat yeter dedim, hayatlarına heyecan katmaya karar verdiğimden beri böyleyim.” Reyyan’ın sorusu gecikmedi “Kardeşlerinle mi sorunların var” “Bir ablam var her şeyde başarılıdır. Özellikle babam devamlı onu örnek almamı ister, ablan gibi ol, ablan gibi gururlandır. Ben onun gibi olamam bunun farkında değiller ben benim” “Baskıyla kişilik değişimi yapılması çok kötü, bunu beş sene boyunca yaşadım, yok edilmeye çalışıldım, düşünemez, fikirleri olamaz. Oyun hamuru gibiydim istediği gibi yoğuruyor şekil vermeye çalışıyordu” “Sapık oluşu harici babamın huyunu tarif ediyorsun, nasıl baskısına boyun eğmeyip öz kimliğini kaybetmedin” “Neredeyse uçurumdan düşüyordum, kendimi bırakmak istediğim çok anlar oldu. Hiç yaşamadığım hayallerim vardı, onlara sıkıca sarıldım hasta ruhlu bir adam hayallerimin yok olmasının nedeni olamazdı” Patronum Reyyan’ın elini tuttu, kadın şaşkınlıkla yüzüne baktı “Bundan sonra hayallerinin içinde bende olmak istiyorum, artık beni reddetme” diyerek avucunun içini öptü… Yavuz beyin kadına ilgisi çok belliydi, hiç kimse için bu kadar koşturmamıştı. Onun adına sevinmiştim sevgiyi hak ediyordu… “Patronum diye demiyorum mükemmel bir adamdır, gerçi kötü huyları da yok değil, dediğim dediktir, acelecidir, sabır özellikleri arasında yoktur. Kısaca reddedilecek adam değildir” “Beni çok övdün biraz çeneni kapasan diyorum” “Patron karnım acıktı” “Tuğba kaşınıyorsun” “Reyyan hanım demeyeceğim yaşımız birbirine çok yakın, sana âşık patronuma söyle de yemek yiyelim lütfen” “Duralım Yavuz, bende acıktım” “Tamam duralım” “Ah aşk sen nelere kadirsin, bir gün başka bir şehirde adliyeye gidiyorduk, açım açlıktan ölüyorum dedim de durmadı” “Neden durmadığımı da anlat ya da ben anlatayım yaz günü yine Tuğba simsiyah giyinmiş, o yetmemiş gibi deri ceket, zincir ve saçları en az beş renge boyalı millet arabanın yanından geçerken bakıyordu birde dursaydık ne olurdu bilmiyorum. Adliyeden içeri sokarken suçlu muamelesi yaptılar”  “Kaç yıldır birlikte çalışıyorsunuz?” “İki sene olmak üzere” Reyyan yemekten sonra direksiyona geçti bende yanına oturdum, patron uyku için arka koltuğa uzandı… “Patron uyudu”  “Niye Yavuz’a patron diye hitap ediyorsun” “Onu kendime çok yakın görüyorum.  Biraz sert, biraz yumuşak, anlayışlı, bazen komik, yargılamadan önce düşünmesini, araştırmasını doğruyu öğrenip ondan sonra sorgulamasını seviyorum. Yavuz demeye cesaret edemem, isim sonlarına eklenen bey veya hanım takılarından oldum olası hoşlanmıyorum. Patron demek kolayıma geliyor, ya sen Reyyan patron hakkında ne düşünüyorsun? Çok yakışıklı değil mi?”  “Çok iyi bir insan” “Bu kadar mı?” “Hakkımda araştırma yapıldığını biliyorsun, dosyamı okumuş olmalısın.” “Okudum, birçoğunu da ben buldum. Sorduğum soruyla dosyanın ne ilgisi var?” “Çok ilgisi var, hırpalanmış, kalbi buz tutmuş bir kadından çok daha fazlasını hak ediyor, geçmişim her an benimle birlikte olacak. Geceleri kâbuslarla uyanıyorum” “Sen çok daha fazlasını hak etmiyor musun, geçmişi geride bırakıp ilgi duyduğun bir erkekle tekrardan yeni bir hayata başlamak hakkın değil mi? Belli ki patron senden çok hoşlanıyor onu daha önce bu kadar heyecanlı görmemiştim, kadın meslektaşları arasında oldukça popülerdir, sırf onlar mı?  Binada bir sürü ofis var, kızlar patronumu görmek için sıraya geçerler hiç birine baktığını görmedim. Bir tek senin adın geçince yüzünün ifadesi değişiyor. Şimdi sorumu yeniden soruyorum patron hakkında ne düşünüyorsun?” “Hayatım bıçak sırtı olmasaydı onun gibi bir erkekle beraber olmayı isterdim ama her şey için çok geç. Artık bu konuyu kapatalım Tuğba, birazda sen anlat” “Çok anlatacağım bir şey yok, nedenini bilmediğim bir şekilde ailemin kara koyunu ilan edildiğimi anladığım andan beri işim gücüm hatta hayatım bilgisayar oldu…  Bilgisayar mühendisliğini kazanmama rağmen akıllı olan okuyacak birinizi okutabilirim diyen babamın sayesinde şehir dışına gidemedim. Şimdiki aklım olsaydı onu asla dinlemezdim, evde çıldırıyordum anneannemin patronun anneannesiyle arkadaş olması şansım oldu. İş buldum tekrar sınavlara girdim bu sefer İstanbul da kazandım. Olan bir seneme oldu ailemden bir kuruş almadan okuluma devam ediyorum. Yine karnım acıkmaya başladı patronu uyandırsak mı?” Mola yerine girdik uyandırma işini Reyyan’a bıraktım… Manisa’yı geçmiştik, uzun yol belimi ağrıtmıştı, dışarı çıktım. Otobüslerden inenler binenler gereksiz bir koşturmaca, belki başka zaman ağzımıza koymayacağımız acele yenen yiyecekler, hızlıca sigara içmeler. Otobüslerin kalkacağına dair uyarılar, durduğumuz mola yerinin diğerlerinden hiç farkı yoktu. Hava oldukça serindi… En iyisi tost çay hazırlatıp bunca kalabalığın içine girmemek olacaktı. Sıra beklemekten nefret ediyorum desem yeriydi. Kadının biri kalçasıyla itekleyip öne geçmeye çalışınca nasıl baktıysam yüzümü gören birkaç kişi arkaya doğru kaçtı. Makyajım, saçım işe yaramıştı. “Ah gençlik nereye gidiyor, kıza bak korku filmlerinden fırlamış gibi” “Aman anne kızın tarzında ne var bence çok güzel makyajına bayıldım. Hele saçı muhteşem” “Sakın yaptırayım deme yolarım” “Sen modadan ne anlarsın zaten” Arkamda konuşan ana kıza baktım, kadının kaşları çatık olmasına rağmen kızı gülümsüyordu ben göz kırpınca daha çok gülümseyip başparmağını kaldırdı. Barış işareti yaparak karşılık verdim kadın neredeyse bayılacaktı. Sıranın bana gelmesiyle bu tatsız durumdan çabuk kurtuldum. İnsanların çoğunluğunun kınayan, bazısının beğenen bakışlarına alışkındım umurumda mıydı tabii ki hayır. Patron uyanmıştı. Kalabalıkta yemek istemedik, Reyyan’la arka koltuğa oturduk, patron direksiyona geçerek arabayı daha sakin bir yere çekti. Payına düşen tostunu alıp dışarı çıktı. Yüzü asıktı istediği gibi kadınla birlikte olamıyor aşkına karşılık bulamıyor gibiydi. Gelmekle hata etmiş âşıkların arasında karaçalı gibi olmuştum. Yiyecekler bitince Reyyan başını arkaya yaslayıp uyuklamaya başladı. Patron nerelere gitmiş diye düşünürken eli kolu çıkageldi. Dışarı çıktım “ Reyyan uyudu, sen yanına geç benim hiç uykum yok” “Ben kullanırım” “Patron böyle bir fırsat bir daha ne zaman ayağına gelir ki? Yanına otur Reyyan’ın başını omzuna yasla” “Tuğba sen fazla oluyorsun” Sözlerim cazip gelmiş olacak Reyyan’ın yanına oturup başını omzuna çekti… “Hı hı, fazla oluyorsun diyene bakın hele” Patronum çok mutlu olmuştu kocaman gülümsedi, tekrar hareket ettik. Ufak yerleşim alanları, şehirlerin ışıkları ve otobanda gidiyor kaderimize her an daha fazla yaklaşıyorduk. “Yuh herife bak yanımızdan teğet geçti sanki uçuyor” Yanımızdan hızla geçen motosikletin sesini duydum, arka kırmızı lambası saniyeler içinde gözden kayboldu.  “Tuğba dikkatli ol, neredeyse bize çarpacaktı, iki tekerlek üzerinde olduklarını unutuyorlar” Bir süre daha gittik,  farların ışığında devrilmiş motoru görünce son anda frene bastım. “Dikkat et demedim mi sana”  “Patron motosiklet devrilmiş” Neredeyse Çine’ye gelmiştik yerleşim yerine çok yakındık, arabayı kenara çekip dışarı çıktım. Motorun çevresinde kimse yoktu, kazazede görülseydi çevrede bir hareket olması gerekirdi. Motorun açısına göre aşağı uçmuş olabilirdi, meyilli olan kısımdan inmeye başladım, patronun “Bastığın yere dikkat et hava karanlık” dediğini duyduğum anda kazazedeyi gördüm. Yüz üstü yatıyordu. Ortalama büyüklükte bir ağaç daha aşağılara yuvarlanmasına mani olmuştu. Ölmüş olabilir miydi dizlerimin üzerine çömeldim, başında kask vardı nabzına bileğinden mi şah damarından mı bakmam gerekiyordu. Ya boynu kırılmışsa… Yanıma çömelen patrona korkuyla baktım elinde ki feneri yüzüme tuttu.  “İyi mi?” “Bilmiyorum ki, başında kask var” “Ambulans çağıralım” İnleme sesi, kolun kalkması toprağa dayanıp doğrulması aynı anda oldu. “Ben iyiyim” Sesinden erkek olduğu belliydi “Kırık veya ağrıyan bir yeriniz var mı?” “Yok, kalkmama yardım edin” Aksanı bir değişikti “Patron bu yabancı” saçmalamıştım zaten anlaşılmayacak gibi değildi… Yavuz bey geriye çekilmemi söyleyerek kalkmasına yardım etti. Adam arkasında ki ağaca yaslanarak siyah kaskını çıkardı ay ışığında ilk gördüğüm uzun sarı saçları oldu, gökten düşmüş melek tasviri bu adam için uygun düşünceydi.  “Bu ne be” ağzımdan çıkanı duyduğumda utançla patrona baktım kaşları çatıktı, Reyyan da baka kalmıştı omuzlarımı silktim kim olsa aynı tepkiyi verirdi. “Hanımlar siz arabaya geçin” Gözlerimi adamdan ayıramıyordum “Ben geçmesem olmaz mı patron” “Ağzını kapa direksiyona geç Tuğba hemen” Patronun sözlerine itaat etmek bu an için çok zordu, aklımda kulağımda onlarda kalmıştı ne konuşacaklarını duymak için tüm duyu merkezimi onlara odakladım. “Çok hızlı kullanıyordunuz, dikkat etmeliydiniz” “Haklısınız da şimdi nasıl gideceğim” “Türk değilsiniz?” “Yarı yarıya benim gibilere melez deniyor, Fransız, Türk karışımı” Melezlere de bayılırdım, hayatımda kaç melez gördüysem… İyice saçmalıyordum bir melez görmüştüm o da bu meleksi görünüşlü adamdı. Çok hoştu, çok iyiydi öf ya her şeyin en çoğuydu… Asfalta onlardan bir adım önde ayakbastım, patrona çaktırmadan hala adamı görmeye çabalıyordum. Adamın her yeri çamur kaplıydı, motorunun başına gitti doğrultmaya çalıştı “Bu işe yaramaz artık” “Çekici çağırmalısınız” “Buralarda kimseyi tanımıyorum” Birden yanımızda kocaman bir minibüs durdu, içinden inen adamların ellerindeki fotoğraf makinelerinin ışığı gözlerimi kamaştırdı. Adama soru sordukları belliydi Fransızca konuşuyorlardı bir tek Joel dediklerini anlamıştım… Kimdi bu adam, gazeteciler peşinde olduğuna göre tanınmış biri olmalıydı. Arabaya bindim olayın içine girmeme hiç gerek yoktu. İnternet âleminden kim olduğunu kısa sürede öğrenebilirdim. Motordan düşmüş melek çok öfkeli görünüyordu, öfkelendiğine göre gazetecilerden memnun değildi. “Bana yardım edin” sözünü duyar duymaz arabayı çalıştırdım, patronla birlikte arabaya bindikleri anda gaza köküne kadar bastım. Her zaman böyle bir an yaşamak istemiştim… “Ben biliyordum ya biliyordum” “Dikkatli kullan Tuğba ve neyi bildiğini söyle” “Sonra patron, ilk önce sarı şekeri peşindekilerden kurtaralım” Resmen Amerikan filmlerinin aksiyon sahnelerinde gibiydik, suçlu arabasıyla hızla kaçarken polis arabaları peşinden aynı hızla kovalamaya devam eden sahnelerin birinin içindeydik… “Durunca hatırlat seni öldüreceğim Tuğba” “Yapma patron adrenalini damarlarında hissetmiyor musun?”
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE